Sinan Güler

genel olarak oynadığı basketbolu beğenmiyorum. kendisine karşı da bir miktar antipatim var. dribbling üzeri attığı şutlarla harcadığı değerli toplar bana çok kez sinir krizleri geçirtti. top elindeyken hala güven vermiyor bana ama bütün bunlara rağmen bu sene çok büyük oynadı. yanına doğru parçaları bulamadık belki ama kendisinden aldığımız katkı gerçekten çok özel. euroleague için konuşmak gerekirse isabet oranları ve asist ortalaması gayet tatmin edici. oynadığımız son 2 kusursuz euroleague maçında da ana dişlilerden biriydi. top kullanırken az bir şey haddini de bilse gıkım çıkmadan izlerim ben bu adamı.
 
Helal olsun kaptan, şak şak şak, bravo kaptan, şak şak şak. Centilmenlik yardımcı olmaktan çıkıp tek başına galibiyet hediye etmek seviyesine yükselmiş.
 
Bugün çok kötüydü ama bu sezon takımın yükünü taşıyor ve çok iyi basketbol oynuyor. Şu takımda bu sene Sinan Schilb ve Pleiss a laf etmem. Beraber çok maç aldılar bu rezil sezonda. Ben de beğenmiyorum gereksiz zorlamalarını ama bu yaptıklarını sıfırlamıyor. Bugün tribünün bir kesiminin ettiği küfürleri de hiç haketmedi
 
Daha önceki maçlar da basit hatalar çok yapıyordu ama yine elinden geldiğince katkı vermeye çalışıyordu. Ama bugün belki de sezonun en kötü maçını oynadı. Kaptana bende kızıyorum ama sadece '' yapma be Sinan!! dışında bir şey diyemiyorum.Sezon başında beri üzerinde o kadar yük bindirdi ki sağ olsun Ergin hoca, bu yaşta her maçta özellikle oyun kurma yeteneği sınırlı olmasına rağmen özveriyle mücadele etmeye çalışıyor.

Galatasaray değerlerine, armasına Galatasaray'ın bir his takımı olduğu gerçeğine layık gerçek bir kaptan. Böyle bir karaktere sahip olduğumuz için ben kendisiyle her zaman gurur duydum ve duymaya da devam edeceğim.
 
Üstünde ağır bir yük var ama bir hafta dinlenip çıktığımız maçlarda bile kötü oynadı, mental olarak da düştüğü ortada. Peki mental olarak maç içinde bu kadar kayıpken, üst üste hatalar yapmışken yine de son anlarda tek top kullanarak potaya gitme cesaretini bulabilmek neyin nesi ki sonucu airball-bu sezon çoğu kez yaşadığımız gibi- Hoca mı istiyor bunu yoksa sinanın tercihi mi bilmiyorum, iki durumda da her seferinde eksi yazdı bize. Bu kadar iyi kazanıp kötü oynayan bir başka oyuncu olsa darağacına asılmıştı bile... 5 atıp 15 yedirdi sağolsun. Pleiss le Schilbin emeklerini 5 hücumda çöp etti. Bu maç sonlarını oynayacak oyuncu bulana dek sinan zorlamaya devam eder, ergin hoca ona kızmaz. Ergin hoca ona kızmaz, sinan zorlamaya devam eder.
 
Sinan Güler sadece Galatasaray'ın değil, Türk basketbolunun çok önemli bir değeri ve aydınlık yüzüdür. Takıma katıldığından beri her şeyini vererek mücadele eden kaptanımıza küfür etmek ne demek? Hiç yakışmamış. Çok ayıp olmuş.
 
Franchising oyuncusu Sinan olan bir takımın başarılı olması mümkün değil. (Bu hatayı yıllarca baskette ibrahim kutluay ile fener; voleybolda neslihan ile eczacıbaşı yaptı)

Fakat Sinan'a öyle veya böyle takımı sürüklediği için hakkını vermeliyiz; ama takımın franchising oyunculuğunun neden Sinan'a kaldığını sorgulamalıyız.
Oyuncu profili olarak Sinan aldığı maaşın oyuncusu değil; ama bu sene üstlendiği rol ile o maaşı hak ediyor

Benim Sinan ile alakalı hoşlanmadığım şey ise; her başarısız pozisyondan sonra hakemlere bakar oluşu.
Turnike kaçırıyor hakeme bakıyor; kendisine faul çalınıyor hakeme bakıyor falan. Takımın liderliğine evrildikten sonra bir nevi refleks oldu
 
Şutu girmez, dener yine girmez anlarım da son 2 dakika takım galibiyet adına önemli bir noktada iken (58-57 öndeydik ve hücumun 8. saniyesi falandı galiba) yediği blok hiç yakışmadı. Çok gereksizdi ve sorumsuzcaydı. Allah'tan Rice da atamadı da o pozisyon bize pahalıya patlamadı.
 
Zaten az olan Türk oyuncuların eurolig de kötü oynaması beni çok üzüyor. Dün Daçka'da Birkan'ın elindeki topu daha hırslı olan Bogdanovic'e vermesi çıldırttı beni. Bizim oyuncularımız yabancılar kadar hırslı değil maalesef bu da beni üzüyor. Çok çabuk şımarıp kayboluyoruz. Furkan'ın Banvit'e gitmesi çok iyi oldu kendine geldi, tabi hoca ya da bağlı bazı şeyler. Ama Türk oyuncuları da artık euroligde kendini göstermeliler. Fener'in şampiyonluk hedefi var ama bir Türk oyuncu sahada yok. Hangi takım olursa olsun bunu sindiremiyorum ben.
 
Zaten az olan Türk oyuncuların eurolig de kötü oynaması beni çok üzüyor. Dün Daçka'da Birkan'ın elindeki topu daha hırslı olan Bogdanovic'e vermesi çıldırttı beni. Bizim oyuncularımız yabancılar kadar hırslı değil maalesef bu da beni üzüyor. Çok çabuk şımarıp kayboluyoruz. Furkan'ın Banvit'e gitmesi çok iyi oldu kendine geldi, tabi hoca ya da bağlı bazı şeyler. Ama Türk oyuncuları da artık euroligde kendini göstermeliler. Fener'in şampiyonluk hedefi var ama bir Türk oyuncu sahada yok. Hangi takım olursa olsun bunu sindiremiyorum ben.

Hocam kabul ama bunu Fenerbahçenin ayıbı yada hatası diye görmek/göstermek de doğru değil bence. Avrupada olup f4 hedefine uygun kaç Türk oyuncu var ?
Cedi, Sinan, Semih ( sakat olmasa ) ve Furkan Aldemir sayılabilir belki ama onlarda bence f4 seviyesinde periyot sonlarında faul yapsın yada ribaund alsın diye oyuna alınır ancak. Hatta playoff larda 3-0 biten seri olmadıkça gene aynı durum söz konusu. En iyileri bence Sinan ki onunla ilgili olarak da bu başlığı okumak yeterli, ne kadar tartışıldığını görmek için.
Bu başlık yeri değil ama çözümü de yabancı sayısını serbest bırakıp kalitesiyle ilgili sınırlama getirmek. Şöyle düşün, Ahmet, Ege gibi gençler Semihle mi antreman yapsınlar istersin Udoh la mı yada kısa oyuncular Melihle mi Datome, Bogdanovic le mi ?
 
Hocam kabul ama bunu Fenerbahçenin ayıbı yada hatası diye görmek/göstermek de doğru değil bence. Avrupada olup f4 hedefine uygun kaç Türk oyuncu var ?
Cedi, Sinan, Semih ( sakat olmasa ) ve Furkan Aldemir sayılabilir belki ama onlarda bence f4 seviyesinde periyot sonlarında faul yapsın yada ribaund alsın diye oyuna alınır ancak. Hatta playoff larda 3-0 biten seri olmadıkça gene aynı durum söz konusu. En iyileri bence Sinan ki onunla ilgili olarak da bu başlığı okumak yeterli, ne kadar tartışıldığını görmek için.
Bu başlık yeri değil ama çözümü de yabancı sayısını serbest bırakıp kalitesiyle ilgili sınırlama getirmek. Şöyle düşün, Ahmet, Ege gibi gençler Semihle mi antreman yapsınlar istersin Udoh la mı yada kısa oyuncular Melihle mi Datome, Bogdanovic le mi ?

Şu an Sinan'ı bu oyuncuların içinde sayabilmemizin nedeni, kendisinin uzun yıllar yabancı sınırlamasının ekmeğini yemiş olmasıdır. Doğuş Balbay'dan hallice bir oyuncuydu yıllarca. Ayrıca Sırplar, Litvanyalılar falan öyle Udohlar, Datomeler ile falan antrenman yapmamalarına rağmen iyi oyuncular oluyorlar ne hikmetse. Hem Bojan hem Bogdan bu kadar iyi oyuncu ise genç yaşta kendilerine güvenilmesinden kaynaklanıyor. Çünkü Cibona'nın, Partizan'ın Kızılyıldız'ın kazanma veya kaybetme kaygısı yok. Bizde ise sürekli kazanma kaygısı var. Efes'te süre bulamayan Okben Giresun'da çok iyi işler yaparken, Daçka'ya geçince yine süre bulamıyor. Furkan Korkmaz 2 senedir geriye gitti. Şimdi Banvit'te oynuyor. Takas olduğu Mutaf Efes'te havlu sallıyor. Bu nedenle Cedi, Birkan gibi oyuncular kendilerine savunmacı ve ceza şutörüne dönüştürmek zorunda kalıyorlar. Yabancı sınırlaması tekrar gelsin demiyorum ama şu anki 6+2 çok. Zaten takımların rotasyonları genelde 8-9 oyuncudan oluşuyor. Bunu 6 ile sınırlamak lazım. Hatta devşirme olayını bile yerli olarak saymamak lazım. O zaman Kalinic yerine Egehan'a güvenmek zorunda kalınacak. Antic yerine Metecan takımda kalacak mesela. Bu şekilde devam edecekse de gidebilecek her oyuncunun Abd'ye gitmesi lazım. Burada kendilerini çürütüyorlar.
 
Hocam kabul ama bunu Fenerbahçenin ayıbı yada hatası diye görmek/göstermek de doğru değil bence. Avrupada olup f4 hedefine uygun kaç Türk oyuncu var ?
Cedi, Sinan, Semih ( sakat olmasa ) ve Furkan Aldemir sayılabilir belki ama onlarda bence f4 seviyesinde periyot sonlarında faul yapsın yada ribaund alsın diye oyuna alınır ancak. Hatta playoff larda 3-0 biten seri olmadıkça gene aynı durum söz konusu. En iyileri bence Sinan ki onunla ilgili olarak da bu başlığı okumak yeterli, ne kadar tartışıldığını görmek için.
Bu başlık yeri değil ama çözümü de yabancı sayısını serbest bırakıp kalitesiyle ilgili sınırlama getirmek. Şöyle düşün, Ahmet, Ege gibi gençler Semihle mi antreman yapsınlar istersin Udoh la mı yada kısa oyuncular Melihle mi Datome, Bogdanovic le mi ?

Bazı kısımlara katılıyorum, yalnız sanki hocalarda biraz kendini düşünür gibiler. Mesela Daçka maçında Vesselly çok kötüydü, Udoh'ta yalnız kaldı o gün Ahmet Düveli'yi Zizic'in karşısına hiç çıkarmadı, bence çıkarsa etkili olabilirdi.
 
Şu an Sinan'ı bu oyuncuların içinde sayabilmemizin nedeni, kendisinin uzun yıllar yabancı sınırlamasının ekmeğini yemiş olmasıdır. Doğuş Balbay'dan hallice bir oyuncuydu yıllarca. Ayrıca Sırplar, Litvanyalılar falan öyle Udohlar, Datomeler ile falan antrenman yapmamalarına rağmen iyi oyuncular oluyorlar ne hikmetse. Hem Bojan hem Bogdan bu kadar iyi oyuncu ise genç yaşta kendilerine güvenilmesinden kaynaklanıyor. Çünkü Cibona'nın, Partizan'ın Kızılyıldız'ın kazanma veya kaybetme kaygısı yok. Bizde ise sürekli kazanma kaygısı var. Efes'te süre bulamayan Okben Giresun'da çok iyi işler yaparken, Daçka'ya geçince yine süre bulamıyor. Furkan Korkmaz 2 senedir geriye gitti. Şimdi Banvit'te oynuyor. Takas olduğu Mutaf Efes'te havlu sallıyor. Bu nedenle Cedi, Birkan gibi oyuncular kendilerine savunmacı ve ceza şutörüne dönüştürmek zorunda kalıyorlar. Yabancı sınırlaması tekrar gelsin demiyorum ama şu anki 6+2 çok. Zaten takımların rotasyonları genelde 8-9 oyuncudan oluşuyor. Bunu 6 ile sınırlamak lazım. Hatta devşirme olayını bile yerli olarak saymamak lazım. O zaman Kalinic yerine Egehan'a güvenmek zorunda kalınacak. Antic yerine Metecan takımda kalacak mesela. Bu şekilde devam edecekse de gidebilecek her oyuncunun Abd'ye gitmesi lazım. Burada kendilerini çürütüyorlar.

Cevap yazamadım, Udoh vs ile antreman yapmakta değil marifet. Obradovic bir röportajında izin verdiği gün salona gittiğini ve Datome'nin, Udoh'un vs nin izin günü olmasına ve maçlarda uzun süre almalarına rağmen gelip çalıştıklarını ama gençlerin maçlarda süre almamalarına rağmen o gün gelmediğini söylemişti.
Yabancı sınırlaması da malesef bu konuyu çözmüyor, çalışmak insanın içinden gelen birşey, sen sahada 1 tane, 2 tane yerli olacak diye kural koyduğunda bu sefer oynamayı haketemeyen isimler bu zorunluluktan sahada yere alıyor. Sonuç olarak da basketbol olarak 1 adim ilerleyemezken emir gibi, oğuz gibi isimlere 1-1,5 milyon dolarlar, eurolar vermek zorunda kalıyorsunuz "koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler" misali değerlendikleri için.
Eskiden Avrupada oynayan oyuncularımız vardı, Kerem - Real Madrid, Kaya - Baskonia (Tau), Mirsad - Cska ve Siena, İbo - Pana, Hüseyin Beşok - Maccabi, Asvel.. nba yapmayan/yapamayan oyuncular bunlar. Aynı dönemlerde ligimizde oynayan Orhun, Harun, Ufuk, Haluk gibi isimler vardı. Yabancı kuralı sayesinde bu seviyeye çıkabilecek birçok isim tabiri caizse "beleşe" forma buldukları için bu seviyelere çıkamadılar.
Mevcut kuralla devam edilirse eldeki nesilden (yada moda tabirle jenersayondan) birşey beklememek lazım ama arkadan gelen nesil daha rekabetçi olup daha çok çalışırsa kendi kaptırdıkları formaları tekrar geri alabilirler.
Egehan-Kalinic sadece yaş olarak birbirine benzetilebilir malesef. Kalinic yeri geldiğinide Ayon un arkasında durabiliyor, Egehan daha onun fiziğinin yarısında bile değil.
 
Cevap yazamadım, Udoh vs ile antreman yapmakta değil marifet. Obradovic bir röportajında izin verdiği gün salona gittiğini ve Datome'nin, Udoh'un vs nin izin günü olmasına ve maçlarda uzun süre almalarına rağmen gelip çalıştıklarını ama gençlerin maçlarda süre almamalarına rağmen o gün gelmediğini söylemişti.
Yabancı sınırlaması da malesef bu konuyu çözmüyor, çalışmak insanın içinden gelen birşey, sen sahada 1 tane, 2 tane yerli olacak diye kural koyduğunda bu sefer oynamayı haketemeyen isimler bu zorunluluktan sahada yere alıyor. Sonuç olarak da basketbol olarak 1 adim ilerleyemezken emir gibi, oğuz gibi isimlere 1-1,5 milyon dolarlar, eurolar vermek zorunda kalıyorsunuz "koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler" misali değerlendikleri için.
Eskiden Avrupada oynayan oyuncularımız vardı, Kerem - Real Madrid, Kaya - Baskonia (Tau), Mirsad - Cska ve Siena, İbo - Pana, Hüseyin Beşok - Maccabi, Asvel.. nba yapmayan/yapamayan oyuncular bunlar. Aynı dönemlerde ligimizde oynayan Orhun, Harun, Ufuk, Haluk gibi isimler vardı. Yabancı kuralı sayesinde bu seviyeye çıkabilecek birçok isim tabiri caizse "beleşe" forma buldukları için bu seviyelere çıkamadılar.
Mevcut kuralla devam edilirse eldeki nesilden (yada moda tabirle jenersayondan) birşey beklememek lazım ama arkadan gelen nesil daha rekabetçi olup daha çok çalışırsa kendi kaptırdıkları formaları tekrar geri alabilirler.
Egehan-Kalinic sadece yaş olarak birbirine benzetilebilir malesef. Kalinic yeri geldiğinide Ayon un arkasında durabiliyor, Egehan daha onun fiziğinin yarısında bile değil.

En başından, yabancı sınırına karşıyım, onu belirteyim

Bu olay biraz bizim aile/okul/ iş hayatına genel bakışımızla alakalı. Genel bakışımızda yetenekli/zeki insan, yeteneği/zekası ile işini "yetecek" kadar götürür. Yeteneği veya zekası biraz daha az olan daha çok çalışmak zorundadır ki genelde de yeterince çalışmaz ve yetenekli/zeki olan çoğu zaman mevcut durumda öndedir

Dışarıda ise yetenekli/zeki insanlar bunun hakkını vermek, iyinin en iyisi olmak için daha çok çalışıyorlar. Tabi ki dışarıda da heba olup giden yetenekler var ama özel yetenekler inanılmaz bir tempo ile çalışıyorlar.
Futboldan, basketboldan, tenisten bunun örneklerini görebiliriz.
Balkan ülkelerinde de, ekonomik/sosyal durumlar yüzünden çalışmak zaten bir nevi yaşam biçimi

Yabancı sınırının da etkisi var tabi ama bence olay bizim hayata genel bakış açımızla daha çok alakalı. Tembelliğe ve tüketime endeklenmiş durumdayız, ve çocuklarımızın hakkını korumayı bazen çok yanlış anlıyoruz
FB'li Berk'in annesinin çıkardığı olayı hatırlayın, ya da Okben'in annesinin yaptıklarını.
Yabancı sınırı kalktığında, bizim ailelerin/çocukların "nasıl olsa rekabet edemiyoruz" psikolojisi ile bu branşlardan vazgeçeceklerinden bile endişe ediyorum

Bu söylediklerime sadece spor odaklı bakmayın, hayatın her alanında bakın (kendimi de ayırmıyorum, ben de ancak yetecek kadar çalışıyorum)
 

Üst