Galatasaray Doğa Sigorta, BSL 5. Hafta mücadelesinde Fenerbahçe Beko’yu sahasında 83-64 mağlup ederek 4. galibiyetini aldı.
Maçı değerlendirirken yer yer geçen seneki Fenerbahçe maçını da göz önüne almak istedim. Geçtiğimiz sene kazandığımız maça bakarsak daha çok bireysel ekstra hücum performanslarıyla kazandığımızı görmek çok zor değil. Aslında bu kötü bir şey değil. Neticede bu tarz maçlar sürekli oynadığımız maçlar olmuyor. Ancak bu yıl ise 40 dakika boyunca oyunun her alanında tamamen kendi oyununu sahaya yansıtmaya niyetli, topu iyi paylaşan ve bireysel olarak iyi savunmacılara sahip olmasa da takımca birlikte çok iyi bir savunma yapan bir takım görmek beni çok sevindirdi.
İlk yarı çok fazla atış kaçırdıktan sonra bir şekilde maçın içinde kalan takım, ikinci yarıda özellikle son çeyrekte tribünü de arkasına alarak farkı lehine açmaya devam etti. Burada Can Korkmaz’ı ve Zach Auguste’yi es geçmemek gerekiyor aslında. İlk yarının aksine 3. Çeyrekte biraz oyunun içine girmesi takımı maçta tuttu. İç saha derbilerinde X Faktör olmaya devam eden Can Korkmaz’ı da unutmamak gerek.
Bugün maça kötü başlayan oyuncuların, bir şekilde maçın içine tekrar girebilmesi de sezonun önemli kazanımlarından diyebilirim. Buna Webster, Auguste gibi duygu durumları performansını etkileyen oyuncuları sayabiliriz. Harrison’un skor üretmediği dakikalarda bu oyuncuların sorumluluk alabiliyor olmaları takımı tek düzelikten çıkartan başlıca noktalardan diyebilirim.
Geçtiğimiz sezon başı yaşadığımız ritim problemin çözümünü, takımın bir arada olan, birbirlerini tanıyan oyunculardan oluşmasında görüyordu Ertuğrul Hoca. Kaybettiğimiz Telekom maçını dışarıda tutarsak geriye kalan maçlarda oyunun içinde olan ve önemli bir kısmında sahada söz sahibi, geri düştüğünde maçtan kopmayan bir takım görüntüsü var. Fenerbahçe gibi bir takıma kendi oyununu kabul ettirmek bence bu maçtaki galibiyetten çok daha fazlasını ifade ediyor.
Greg Whittington ve Harrison kısmına bir şeyler yazmaya başlayınca 1 sayfayı kaplayacak kadar övebilirim. O yüzden sizleri de sıkmamak adına kendilerine teşekkür etmek istiyorum sadece.
Performansı kağıt üstüne yansıyanlar kadar yansımayanlar da önem taşıyor aslında. Ben Moore’un gerek bireysel savunmada, gerek yardım savunmasında bu kadar fark yaratması, atletizmi ve oyun bilgisi takımın hücum ve savunmada değişik kartları olmasının en önemli sebeplerinden birisi.
Sonuç ne olursa olsun, yöneticilerin aksine bütçeyi hiçbir zaman bir savunma mekanizması ya da edebiyat aracı olarak kullanmıyor Ertuğrul Erdoğan. Bugün maç sonrası da buna hiç değinmeyerek sadece doğrular ve yanlışlar üzerinden konuşarak bunu gösteriyor aslında. Röpörtajımızda belirtmişti; taraftarından bu takım için bir şans isteyen bir hocayı yalnız bırakmamak bizim borcumuzdur. Yönetimin de sosyal medya dışında üzerine düşenleri yapması ve ihtiyaçları karşılaması dileğiyle.