Maç öncesi bir şekilde öğrensek de çok da kalabalık olmayacağını, yine de büyük bir hevesle salonun yolunu tuttu taraftarlar. Salona giden ya da İstanbul’dan uzakta oturup da maçın başlaması için heyecanla bekleyen herkesin içinde bir heyecan vardı. O ateşi yakmak, bu maçta olmasa bile bir sonraki iç saha maçı için taraftara mesaj verebilmek. Bugün Galatasaray Basketbolu’nun bu seneki en hevesli günüydü.
Maça maalesef ki istemediğimiz gibi başladık. Durumu kötüye götüren ise istediklerimizi yapamamaktan ziyade oyunumzudaki enerjisizlikti ve bu enerji eksikliği direkt olarak deplasman takımını besliyordu. Ki bu beslemeler rakibin maç boyu şut yüzdesine onlar adına olumlu katkılar yaptı. Küçük kıvılcımlar ile sahaya enerji ve karakter koymaya çalışsak da doğru beşi bir türlü bulamayışımız, maçın yönetimini rakibe vermemiz gibi etkenlerin üstüne Webster’in 2 teknik faul birden alması eklenince hem dönüş umutlarımız azaldı hem de zaten dar olan rotasyon iyice daraldı.
Üçüncü periyotun belli bölümlerinde doğru işler yapsak da bu genelde oyuncuların bireysel becerileri üzerinden oldu ve karşımızda yeteneklerini bilen ve planlarını bu yetenekleri efektif kullanmak üzerine kurmuş olan Rytas takımına karşı yeterli olmadı. Son periyotta 3 uzun tercihi ile en azından rakibin karşılamakta zafiyet yaşayacağı bir düzen kursak da o genel enerji eksikliği ve kopuk kopukluk burada da peşimizi bırakmadı ve büyük bir farkla mağlup olduk.
Hatalarımıza gelirsek öncelikle temel savunma stratejimizin bu maç özelinde yanlış seçildiğini kabul etmemiz gerekiyor. Rytas gibi ilk adımı hızlı olmayan oyunculardan kurulu, hücumunu rakibi birebir üzerinden geçme üzerine değil de screenler üzerinden sabırlı hücum edip boş şut yaratma üzerine kurgulamış bir takıma karşı adam değişme konusunda oldukça bağnaz davrandık. Senenin başından beri savunmada screenlere takılmak konusundaki kötü ünümüz bu maçta da devam edince rakibe bir çok boş şut imkanı verdik ve onlar da hem yüzdeli soktular hem de rahat atmaya başladıkça güvenleri de arttığından dolayı zor şutlarda yüksek isabet oranı yakaladılar. Biz ise uzunlarımız onların kısalarının karşısında durabileceği halde kısaya kısa kalmaya çalıştık. Bundan vazgeçtiğimiz yerlerde ise savunma riskleri alarak kumarlar oynadık. Bu nedenle de rakip oldukça kolay basketler buldu.
Diğer hatamız ise maalesef rotasyondaydı. Rakibin ribaund konusunda bizi ikiye katladığı düşünüldüğünde bu maçta Ayberk değil de Ege daha faydalı olmaz mıydı diye düşünüyor insan. Greg ve Alex faul problemindeyken Zach-Ege pota altı biraz hantal kalabilirdi normal şartlarda. Ancak zaten switch temelli olmayan daha muhafazakar savunma anlayışında olduğumuz düşünülürse en azından Ege ile ribaundlarda dengeyi sağlayabilirdik. Gerek Emir’in gerek Ayberk’in eksik noktaları bu maçta oldukça sert bir biçimde yüzümüze vuruldu. Ellerinde Ertuğrul Erdoğan gibi genç yerlilerin köşe şutörü olmasını ya da sorumluluk almayıp eline top gelirse topu atan oyuncular olmasını istemeyen; yerlilerin de sorumluluk alabileceğine inanan bir koç varken 2 oyuncuyu da daha hazır görmeyi beklerdim. Bu tarz fırsatlar kariyerlerinin her anında önlerine gelmeyecektir.
Bir de son çırpınış denemesi olarak görülse de bence alan savunması fikri oldukça garipti. Her ne kadar rakip alan savunmasının tepesinden pick and roll oynamak gibi çılgın işlere yeltendiği için bir süre verimli gibi gözükse de yediğimiz boş şutlar bizim geri dönüş umutlarımızı yok etti. Bu sekansta Greg’in 3 numarada miss matchup üzerinden maden bulup işlemesi hücumu rahatlatsa da savunmada yenilen kolay basketler direncimizi tekrar aşağı çekti. Rakibin şans basketleri, hakemlerin çalmadığı aleni stepsler ve kötü düdükler elbette ki etkili oldu ancak bizim enerji anlamında maçı sürklase edecek noktaya hiç çıkamadığımız da bir gerçek. 3 oyuncumuzun bireysel becerileri ile ürettiği hücum aksiyonlarımızı kolektif bir çabaya dönüştüremediğimizde Eurocup düzeyinde sıradan ve kısır bir takım halini aldığımız da maalesef ki bir başka gerçek.
Son olarak rakip koçu tebrik etmek durumundayım. Kendisi hem takımına oldukça hakim hem de bizi çok iyi çalışmış.Yılın başından beri aşamadığımız screenlere takılma sorunumuzu, çok iyi irdelemiş ve takımına doğru hücum düzenini aşılamış. Biraz şans basketleri biraz da alakasız hatalı düdükler eklenince hakkı olan galibiyeti beklediğinden de kolay kazandı. Ancak Monaco galibiyetimizden sonra grup nasıl ki bitmediyse bugünkü mağlubiyetle de bitmedi. İlk maç sonunda sunulan müthiş fırsatı elimizin tersiyle itip muhtemelen ikili averajı da Rytas’a vermiş olsak da grupta en az herkesin olduğu kadar çıkma şansımız devam ediyor. Bu maç bize eksiklerimiz ve yoğunlaşmamız gereken şeyler hakkında bir çok mesaj verdi. Umalım ki hem takım hem de staff bu maçtan gereken dersleri çıkarsın ve yolumuza devam edelim.