Zor zamanlardan geçiyoruz, terör belası, yitip giden canlar, günlük hayatın olumsuz etkilenmesi ve hatta ertelenen spor müsabakaları… Biraz olsun morale ihtiyacımız vardı, Yenilmez Armada bunu başardı dün. Üçüncü ve dördüncü periyot epey sıkıntı çeksek de turu geçip adımızı yarı finale yazdırmayı başardık.
Hatırlarsanız, ilk maçın son kısmında hiç beklemediğimiz bir seri yemiş ve farkın 10 sayıya çıkmasına engel olamamıştık, hücumdaki anlamsız panik ve Sinan’ın son top kaybı canımızı yakmıştı. Dün de sanki ilk maçın son anlarının devamıymışçasına maça aynı panikle başladık, yanlış şut tercihleri bizi geri düşürdü, ta ki Micov’un doğru tercihler sonucu bulduğu dış isabetleri gelene kadar… İlk periyodun son kısmından devre bitimine kadar ise olan bitenler rüya gibiydi! Taraftarın müthiş desteği Bayern Münih’in organize olmasını engelledi, aklınıza gelebilecek her türlü top kaybını yaptılar, yaptırdık. Topla yürüme, pas hatası, yarı saha ihlali… Göksenin benchten kayda değer bir savunma direnci getirdi, tam sahadan başlattığımız topa baskı onun önderliğinde etkili oldu. Göksenin ve Micov’un azmi tribünün enerjisiyle bir araya gelince devre sonunda rakibi 25 sayıda tutmayı başardık. İşin hücum kısmında Lasme’yi istediğimiz gibi kullanamasak da Chuck Davis’in birebirleri ve sırtı dönük oyunları istediğimiz farktan fazlasını elde etmemize yardımcı oldu. Tek sorun ise Lasme’nin üçlemesiydi.
Açık söylemek gerekirse, üçüncü ve dördüncü periyodun bizim adımıza kabus gibi geçeceğini hiç beklemiyordum. Benim sayabildiğim kadarıyla (yüzde 100 doğru diyebileceğimiz) 5 ceza şutunda isabet kaydedemedik. Boş adamı bulmamıza, topu da iyi çevirmemize rağmen dışarıdan bir türlü istediğimiz katkıyı alamadık. Mccollum ve Sinan’ın ikili oyunlar üstünden Lasme’yi besleyememesi hücumda ciddi bir tıkanma yaşamamıza yol açtı. Bir süre sonra iş tamamen bireysel denemelere kalınca fark da azaldı… (Ayrıca Green’in de kötü başladığı bir maçta zor toparlandığını parantez içinde belirtmek lazım. Şutu maç başında ritm bulması ya da bulamamasına bağlı olarak değişiyor. Üst üste üç şut sokabileceği gibi tam tersi de mümkün. Dün olumsuz ihtimali yaşadık maalesef…)
Son periyoda dair stres ve gerilimden başka çok az şey hatırlayabiliyorum. Maçı izlemekte zorlandığım, heyecandan ellerimin titrediği anlar oldu. Fark 8 ila 11 arasında değişti sürekli, çok ince bir çizgide yürüdük dakikalar boyunca ama ne mutlu ki yarı final zaferiyle çıktık… Son anlarda sorumluluk alan Chuck Davis ve Mccollum’un serbest atışlarının isabet bulması milyonlarca Galatasaraylıya derin nefes aldırdı, yüzümüzü güldürdü.
Bu kupayı istiyoruz. Ergin Ataman’ın önderliğindeki takımımız da ciddi bir karakter örneği koyuyor, özellikle iç saha maçlarında. Büyük zafere çok az kaldı, ha gayret aslanlar!
Semih Nişancı