2024-2025 Euroleague

Fener’i genel hatlariyla begendim.Oncelikle Baldwin ve Colson transferleri nokta atisindan da ote kusursuz transferler olmus.Bu oyuncular zaten gectigimiz sezonlarda da hepimizin begendigi ve Euroleague’de kendi pozisyonlarinin fark yaratan oyunculariydi.Bu iki oyuncuyu kadroya katarak Maccabi’nin bir yerde kadro iskeletini tasimak cok onemli.

Melli belki hucumda istatistik kagidini doldurmuyor fakat savunmada oyle isler yapiyor ki bunu su an Vesely’den bile almalari imkansiz.Adam degismede Larkin dahil butun kisalarin karsisinda kalabilmesi 5 blok 10 ribaund 8 top calma yazmiyor belki ama rakibi inanilmaz bozuyor.Bu da hem savunmayi rahatlatiyor hem de yari saha basketbolundan cikip tempo yapmalarini sagliyor.

Bence Fener’in cok buyuk iki eksigi var.Birincisi 5 numarada hala tartismasiz bir isme sahip olmamalari.Ikincisi de bugun macin son 3-4 dakikasinda yasanan krizde oldugu gibi mac sonlarini oynayabilecek oyuncu eksikligi.Yani Fener’in bir Sloukas,Larkin,Campazzo,Nunn,Mike James,prime De Colo gibi son anlarda buyuyebilen bir winner oyuncusu yok.

Ama en basta dedigim gibi genel hatlariyla dengeli ve iyi bir takim olmuslar.Benim de onyargimi bu aksam kirdilar acikcasi.

Efes ise rezalet transferlerle zaten kotu olan kadro mimarisini hepten hic etmis.Yani belki konusmak icin erken ama bu Stanley Johnson ve Nwora en fazla Eurocup topcusu gibi geldi bana.Belki adaptasyon problemidir bilemiyorum ama su an icin bu oyuncular bana pek Euroleague seviyesi gibi gelmediler.

Oturu sezonun yukselen yildizi olmaya aday.Ancak ben burada Denizli’yi tebrik etmek istiyorum.Boyle bir potansiyeli bulup tutup getirmeleri cok iyi is.

Efes’e bir adet oyun kurucu,bir 3 numara gelmeden bu takimdan birsey olmaz.Baslarindaki koc ise bence ciddi soru isareti.Efes icin yine en fazla play-out yapilabilecek bir sezon gibi duruyor.
 
Rezil durumdaki Efes'e bile neredeyse farktan kaybedeceklerdi. Sürekli giren 3'lüklerini ve Efes'in inanılmaz berbat üçlük performansını hiç saymıyorum bile. Skor 75-75 olduğunda bile favori Efes değildi öyle ifade edeyim. Öte yandan Efes'in bu çorba oyuncular ve vasat koç ile ne amaçladığı anlaşılmıyor. Akıl tutulması yaşıyorlar.
Diğer yandan, Real Madrid'in durumu da sezonun belirleyicisi olacak. Bu sezon son yıllardaki ezici konseptlerinin çok arkasında kalmış görünüyorlar. Pana yukarıda biraz yalnız kalacak gibi bu sezon. Zira kenarda da inanılmaz bir alternatif kadro yaratmışlar bu yaz transfer döneminde. Vurucu bir takım oluşturmuş Ergin Ataman.
Monako'yu henüz izlemedim ama bu sene bir tık daha işleri ciddiye bindireceklerini tahmin ediyorum.
Diğer takımlar benim tahminime göre aşağı yukarı aynı seviye bantlarında dolanacaklar. Aralarında çok belirleyici farklar göremiyorum.
 
Efes’in guard ihtiyacı var diye düşünüyorum.
Fenerbahçe ise 2-3-4 numaralarda en az PANA kadar güçlü bir kadro kurmuş ama 1-5 numarada eksikler.
Real Madrid üst düzey bir guard alırsa benim şampiyonluk adayım.
 
Bryant-Biberovic kavgası Abdi İpekçi'nin yeni halinin orta ve uzun vadede gördüğü en garip görüntü olarak kalmaya aday. :) Özellikle Bryant'ın başından sonuna kadarki tüm aksiyonları güdüsel, bildiğimiz erkek dövüşme formu değil.

İki haftalık zaman dilimini gözetecek olursak, başlangıçta salonun en akil kitlesi halini aldık yaptığımız BCL'de yaptığımız açılış üzerinden.
 
Bende Pao'nun kadro olarak tartışmasız favori olduğunu düşünüyorum bu sene. Son yılların en tavanı yüksek kadrosu bence bu Pao kadrosu.

Efes - Fener maçına gelecek olursam FB'nin şu kadroyla şu 2 maçtan 2 galibiyet alması bayağı olağanüstü iş. Doğru dürüst 2. bir kısası yok FB'nin. Zagars'ı kullanarak çıktılar Efes deplasmanından. Yani yukarıda bir arkadaş yazmış kötü Efes'e bile farktan kaybedeceklerdi diye ama burada garipsenecek şey Efes'in dönmesi değil FB'nin o farkı atması. Burada da bence farkı yaratan koç oldu. Saras tek maçlar için ne kadar inatçı ise normal sezon için o kadar değerli bir koç. Mijatovic de ekstra hiçbir şey koymuyor Efes'in üzerine.

Efes kadrosu bence çok değerli kadro. Poirier çok değerli uzun, Oturu çok iyi parça EL'in en iyi uzunlarından olacak bence uzun süre. Larkin, Bryant elit seviye oyuncular, Beabouis çok güvenilir bir oyuncu, Roland Smits kendini kanıtlamış bir rol oyuncusu. Nwora'da bence iyi potansiyel yapabilecekleriyle ama koç bunlardan bir şey çıkaramıyor, üstlerine bir şey koymuyor.
 
Alen Smajlagic'in Zalgiris'e transferi Bryant-Biberovic kavgası ölçüsünde tuhaf. :)

Olympiakos, sansasyonel transferlerin oturmuş düzeni ters yüz etmesi üzerinden; 25-7'lik başlangıcın ardından son 2.5 periyotta vicdan azabı gibi bir basketbol oynadı. Taraftarlarının Akdeniz çanağındaki belki de son yaz akşamını katletti.
 
Alen Smajlagic'in Zalgiris'e transferi Bryant-Biberovic kavgası ölçüsünde tuhaf. :)

Olympiakos, sansasyonel transferlerin oturmuş düzeni ters yüz etmesi üzerinden; 25-7'lik başlangıcın ardından son 2.5 periyotta vicdan azabı gibi bir basketbol oynadı. Taraftarlarının Akdeniz çanağındaki belki de son yaz akşamını katletti.
Olympiakos'un şu kadrosuna Bartzokas yüzünden yazık oluyor. Şu kadronun başına Ergin hocayı koy net şampiyonluk takımı olur. Ama bu sistem manyağı koç yüzünden yazık ediliyor şu kadroya.
 
Panathinaikos gerçekten çok derin kadro kurmuş,daha Cedi'nin ön plana çıkacağı maçlarda olacak,geçen sezona göre çok daha güçlüler.

Olympiakos bence toparlayacak,geçen sezon Pana'da çok iyi başlamadı,yavaş yavaş form tuttular,ben Bartzokas'ı hep beğenmişimdir.

Real'e gelince uzun oyuncuları hep iyi,hep süper isimler ama imkanları olmasına rağmen niye kısaları yeterince iyi değil anlamıyorum.

Kızılyıldız'da bu sene iyi kadro kurmuş,bir diğer iyi kadro kuran takım Münih,bu iki takımda iyi işler yapar bence.
 
Marjanovic, Devon Hall, Zagars, Birch vs... Bu adamlar veya benzerlerini her sene kim aldırıyorsa ağır para atıyor gibi cebine. Şu adamları almanın mantığını bana kimse izah edemez. İstediğin her adamı alabilme imkanına sahip olup da şunları alıyorsan...
Son yorumumda yazdığım gibi, Efes ve Olympiakos maçları referans alınacak maçlar değildi pek. İki tane ne oynadığı belli olmayan takıma bile ancak son dakikalarda rakip hatalarıyla şansa kazanabildiler. Biraz top oynayan takıma karşı da kaybettiler.
 
Bir yorumum da İ.K. adlı basketbol emeklisi ''Yorumcu?''ya.
''Kızılyıldız çok kötü , biz kötü olduğumuz için yenemiyoruz.''
Fark 20'ye gidiyor son 3 dakika kala > ''Daha çok var ya hadi.''
Baldwin ilk basketini atıyor son 50 saniye > ''Olsun, geç de olsa basket baskettir.''
Tribünler maçı terk ediyor >> ''Ayıp ya , BU TAKIM F4'ün EN BÜYÜK ADAYI VE ŞAMPİYON OLACAK BELKİ''

Senin rezil , akıl ve mantıktan km'lerce uzaklıktaki yorumlarını geçtim de ; seni oraya getirip tonla maaş verip bize işkence edenlere tüküreyim!
 
Svuda grmi okolo. :)

İki takım arasındaki serinin salon sporlarının dinamiklerinde garip bir noktaya gitmesinin yanında, Ülker Arena erkek futboldaki stadyumlarını dahi aşağı çeken bir felaket tribün kültürü gözetildiğinde.
 
Ben Saben Lee'ye karşı önyargılıydım biraz. Ama dün biraz izlediklerimden sonra emin oldum. Bu oyuncuyu zlerken, bakışlarında dahi görebileceğiniz en büyük şey ''Konsantrasyon''. Maça üst düzey odaklanıyor ve inanılmaz bir profesyonelliğe sahip. Parkedeki oyundan başka hiçbir şey yok kafasında. Ne istediğini ve istediği şey için neleri yapması gerektiğini bilen bir adam. Üstelik bunları yapabilecek yeteneğe de sahip olunca ortaya inanılmaz şeyler çıkıyor.
En son böyle ne yaptığını bilen Amerikalı kimdi hatırlamıyorum. Bana birilerini hatırlatıyor eskilerden ama isimler aklıma geliyor. Bakışı, duruşu, oyunu çok üst düzey. Umarım NBA mevzularına dönmez de Avrupa Basketbolunda yeni bir sayfa açar.
 
Hayatımda bu kadar insanı spordan soğutan, mide bulandıran ve sinir eden bir figürü daha önce gördüm mü hatırlamıyorum. Messina denen basketbol katili herifin artık def olup gitmesi ya da yaka paça atılması için ne olması lazım ? Ben bir basketbolsever ve Eurolig'i takip eden taraftar olarak bu adamı görmek istemiyorum. Yıllardır insanları Milano'dan ve iyi oyunculardan mahrum bırakıyor.
Panathinaikos da arka arkaya ikinci mağlubiyetle 0/2 çekti çift maç haftasında. Ben Cedi Osman'ın zaman geçtikçe daha önemli bir konuma geleceğini düşünüyorum takımda. Sloukas da henüz kendini bulamadı.
 
Zalgiris gibi takımın olsun yeter işte bir ölçüde ''amatör'' sporlarda. Çok para harcamaya da gerek yok, çok büyük başarılara da. Bir basketbol kültürün, buna sahip çıkan hocan, buna sahip çıkmanı sağlayacak bir oyuncu grubunu biraraya getirebilecek yöneticin veya menajerin her neyse ve işini aşkla yapan, sahada üstüne giydiği formayı utandırmayı, kötü oynamanın bile önüne koyan oyuncuların olsun. Dün ilk yarı berbat oynayan, belki ilk deplasman maçının galibiyetiyle rehavette bir Zalgiris vardı, ikinci yarı ise gerçek kimliklerini hatırladılar ve savunmada takım çabası, hücumdaysa Fransisco'nun yaratıcılığıyla Euroleague tarihinin en mucizevi galibiyetlerinden birini aldılar. Diğer tarafta ise iyi şut attığı için öne geçen ve Pangos'u 1 yıl sakatken bekleyip üstüne 2 sezon daha takıma Fransisco kadar bir delici guard kazandıramayan Milano'nun çırpınışları vardı. Ben Messina'yı çok severim, hala da müthiş bir koç olduğunu düşünüyorum ama transfer konusunda ne kadar eski kafalı olduğunu şu yokluk bile belli ediyor. Spurs'ün Popovich'le denediği takımdaki tüm kararları koça bırakma işi orda da işe yaramadı, Milano'da da çok kötü geri tepti. Bu kadar varlıkla bu kadar sınırlı kadrolar kurmak hakikaten akıl dışı.

Zalgiris'in bu oyun kültürünü ben Galatasaray'da bir 11-12 Mahmuti takımı ve ne zaman gelse İmparator Ekrem Memnun'un kadın takımlarında gördüm. Onun kurduğu ama işin doğrusu pek kullanamadığı erkek takımı da Pistiolis'le o keyfi kısa süre de olsa yaşatmıştı. Baştaki yöneticilerimize bakarsak biz Fener olmaktan mı daha uzağız günün birinde Zalgiris olmaktan mı emin değilim. Çünkü parayı ortaya koysan kötü ellerde takımın bir gün Milano'ya dönmeyeceğinin garantisi yok ama aklı koyarsan Zalgiris gibi yıllarca devlerle çarpışabilen gurur verici bir takıma sahip olman işten bile değil. Bütçe işin başka kısmı ama emekten imtina eden organizasyonların da bizim gibi adının altında ezilmesi kaçınılmaz günün pek de amatörlüğü kalmamış amatör mücadelelerinde.
 
Son 13 dakikaya 60-33 yani 27 sayı ile önde girip maçı 82-85 kaybetmek nasıl bir iştir?
Hani derler ya yok erkekler kapatılsın, yok ergenler kapatılsın falan. O tarz bir söylem ile diyorum ki, Milano basket takımı kapatılsın!
Virtus Bologna da aynı. Bu İtalyan takımlarını kapatmak lazım. O kadar yatırım yapıyorlar ama ligin son 2 sırasında yer alıyorlar. Acaip looserlık bir durum.
 

Üst