BSL 2.Hafta | Tofaş 80-82 Galatasaray

Koç Dentmonı ilerleyen haftalarda kullanacağız dedi
Niye o zaman lisans haklarını bu kadar plansız programsız kullanıyormuş onu da bir sormak lazım kendisine.Dentmon'u göndermiyorsan tabi ki kullanmalısın atıl bekletilecek bir oyuncu değil ama o değişikliği de plansızca yaptığında 9.lisans hakkını da kullanmış oluyorsun ve yalnızca 1 ya da 2 lisans hakkın kalıyor.Bu plansızlık,programsızlıktır benim gözümde.Bence eldeki oyuncularla en doğrusu değişiklik yapmadan diebler ya da schilb'den birini kenarda bırakarak 8 lisans hakkını kullanmak olurdu.

Bu arada geçici lisans gibi bir durum varsa ve lisans haklarını etkilemiyorsa söylediklerimi geri alırım.
 
Ben farkı açtığımız bölümdeki oyundan memnun oldum. Hem hücumda verimliydik hem de rakibe çok az sayı şansı tanıdık. Bu bölümdeki oyunu maç geneline yaymamız lazım. Rotasyona girince rakibin geri dönmesini yadırgamıyorum. Maç sonu son topta kazanmak ise çok değerliydi. Geçen sezon bu tür maçları genelde kaybettik.
 
Ben farkı açtığımız bölümdeki oyundan memnun oldum. Hem hücumda verimliydik hem de rakibe çok az sayı şansı tanıdık. Bu bölümdeki oyunu maç geneline yaymamız lazım. Rotasyona girince rakibin geri dönmesini yadırgamıyorum. Maç sonu son topta kazanmak ise çok değerliydi. Geçen sezon bu tür maçları genelde kaybettik.

geçen sene eurocup'ı bu tür maçlarla aldık. errick mccollum'un mr. clutch takma adını alması boşa değil
 
Dentmon-Can
Sinan-Schilb-Göksenin
Micov-Emir
Daye-Ege-Orhan
Tyus-Thompson(Pleiss)
Russ hayal kırıklığı Dieblerda şu ana kadar yetersiz lig kadromuz muhtemelen buna evrilecek.
 
Maçın tekrarına daha yeni bakabildim..Yine dengesiz bir oyun oynamışız..Hücum ve savunmanın bazı bölümlerinde iyi, bazı bölümlerinde kötü oynamışız..Bu durum geçen seneden beri bariz şekilde çoğu maçımızda yaşanıyor..Sanırım bu koçun sistemi oyuncular üzerinden kurmasından kaynaklanıyor..

Oyunculara gelirsek Daye maçı almış diyebilirim, gerçekten özel bir oyuncu..Schilb tam bu maçların adamı..Eğer EL'de yoksanız tam işinize yarar ligde oda küçük maçlarda, derbilerde göremezsiniz..Euroleague takımında olacak bir oyuncu değildir..Sinan kendi standartlarında oynamış ayrıca ekstra attığı bölümler olmuş..

Russ konusuna gelirsek ayrı bir paragraf açmak istedim..Ben Russ'ın şu hallerini Bruma'nın bize geldiği ilk yıllara benzetiyorum..Bruma da ilk zamanlar hücumda ve savunmada ne yapacağını bilemiyordu..Ne zaman gitti İspanyada deneyim kazandı nasıl döndüğü görüyoruz..Russ'ın böyle bir Avrupa deneyimi yok..Adam başka kıtadan geldi ve buraya adapte olması için zaman lazım..İlk başından beri bir riskti ve hala o riski koruyor..Hocanın bu riske neden girdiğini ben anlamıyorum daha deneyimli ve hazır oyunculara gidilebilirdi diye düşünüyorum..

Hakkımızda hayırlısı olsun..
 
Geçirdiğimiz 3 maçta takımımızda çok önemli bir eksiklik görmekteyim. Bana göre bu takımın ne birincil eksiği sertlik katacak oyuncunun veya net defansçının azlığı ne de rollerin tam belirlenmemesinden ötürü hücumda yaşanan sıkıntılar. Biz adeta bir rüzgar gülüyüz. Oysa rüzgarın kendisi olmamız gerek.

Efendim argo tabirle aynalı denecek bu sözün manasını açıklayayım. Rüzgar bize püfür püfür eserken çok güzel ve yaratıcı hücumlar yapıyor, gayet yaratıyoruz. Defansta çabuk ve yardımlaşmaya önem veriyoruz, verimimiz gayet yüksek. Ki bu durumda kolektif hareketimizin yeterli verimlilikte olmamasından dolayı ikincil hamleleri savunmakta zorluk yaşıyor ve buradan bulunan rakip sayılarına hemen cevap vermezsek o rüzgarı kaybediyoruz. Bundan daha kötüsü rüzgar rakibe geçtiğinde ise savunmada arttırdığımız sertliğimiz vasatımıza hatta daha altına iniyor daha da kötüsü hücumda da kitleniyoruz.

Bunu beklemiyor değildim. Kaba tabirle koş koş basketbolu oynayabilecek hatta oynaması gereken bir takım. Otomatik olarak yüksek tempoya nail bir takım görüyoruz. Yüksek tempolarda oyunu yönlendirmek o kadar kolay bir şey değil. İyi bir süreç istiyor. Yüksek tempo oyunlarında başarılı olur ve silahlarınızı kullanırsanız oyun etkinliğinizi çok arttırıyorsunuz. Başarıdan kastımın sadece hücum olmadığını söylemek isterim. Oyunun her yerinde tempoyu siz mi belirliyorsunuz ve ya yüksek tempoda savunabiliyor musunuz gibi sorulara da olumlu cevaplar almak gerek.

Şu 3 maçta kaliteli oyunlarımız yer yer kopsa da yüksek performans gösteren Daye'e, kaptanımızın yüksek formuna, Alex Tyus'ın sezona iyi girmesine ve bazı yan parçaların yeterli verimlerine borçluyuz. Oyuncularımızın vasatlarının belirlenmesi ve tatmin edici seviyede olması ile oyun akışının ve düşüncesinin oturmasıyla (ya da bu öngörüleri olursa, zira olup olmayacağını bilemiyoruz) bu takım rüzgar olabilir.

Bunların dışında bir sürü artı ve eksi yazılabilir. Bir çırpıda çok değerli ve çözülmezse büyük sıkıntı yaratacak 3 eksi yazabilirim ancak bana göre bu ana problem çözülürse o akla gelen eksilerin bir kısmı kendiliğinden çözülecekken diğer sorunların çözülmesi için ortam oluşabilir.


Bunun dışında bizim sözlükte (galatasaray sözlük) hoş bir yazı gördüm. Paylaşmak isterim, buyrun;

(bkz: ergin ataman/#2045176)
 
Geçirdiğimiz 3 maçta takımımızda çok önemli bir eksiklik görmekteyim. Bana göre bu takımın ne birincil eksiği sertlik katacak oyuncunun veya net defansçının azlığı ne de rollerin tam belirlenmemesinden ötürü hücumda yaşanan sıkıntılar. Biz adeta bir rüzgar gülüyüz. Oysa rüzgarın kendisi olmamız gerek.

Efendim argo tabirle aynalı denecek bu sözün manasını açıklayayım. Rüzgar bize püfür püfür eserken çok güzel ve yaratıcı hücumlar yapıyor, gayet yaratıyoruz. Defansta çabuk ve yardımlaşmaya önem veriyoruz, verimimiz gayet yüksek. Ki bu durumda kolektif hareketimizin yeterli verimlilikte olmamasından dolayı ikincil hamleleri savunmakta zorluk yaşıyor ve buradan bulunan rakip sayılarına hemen cevap vermezsek o rüzgarı kaybediyoruz. Bundan daha kötüsü rüzgar rakibe geçtiğinde ise savunmada arttırdığımız sertliğimiz vasatımıza hatta daha altına iniyor daha da kötüsü hücumda da kitleniyoruz.

Bunu beklemiyor değildim. Kaba tabirle koş koş basketbolu oynayabilecek hatta oynaması gereken bir takım. Otomatik olarak yüksek tempoya nail bir takım görüyoruz. Yüksek tempolarda oyunu yönlendirmek o kadar kolay bir şey değil. İyi bir süreç istiyor. Yüksek tempo oyunlarında başarılı olur ve silahlarınızı kullanırsanız oyun etkinliğinizi çok arttırıyorsunuz. Başarıdan kastımın sadece hücum olmadığını söylemek isterim. Oyunun her yerinde tempoyu siz mi belirliyorsunuz ve ya yüksek tempoda savunabiliyor musunuz gibi sorulara da olumlu cevaplar almak gerek.

Şu 3 maçta kaliteli oyunlarımız yer yer kopsa da yüksek performans gösteren Daye'e, kaptanımızın yüksek formuna, Alex Tyus'ın sezona iyi girmesine ve bazı yan parçaların yeterli verimlerine borçluyuz. Oyuncularımızın vasatlarının belirlenmesi ve tatmin edici seviyede olması ile oyun akışının ve düşüncesinin oturmasıyla (ya da bu öngörüleri olursa, zira olup olmayacağını bilemiyoruz) bu takım rüzgar olabilir.

Bunların dışında bir sürü artı ve eksi yazılabilir. Bir çırpıda çok değerli ve çözülmezse büyük sıkıntı yaratacak 3 eksi yazabilirim ancak bana göre bu ana problem çözülürse o akla gelen eksilerin bir kısmı kendiliğinden çözülecekken diğer sorunların çözülmesi için ortam oluşabilir.


Bunun dışında bizim sözlükte (galatasaray sözlük) hoş bir yazı gördüm. Paylaşmak isterim, buyrun;

(bkz: ergin ataman/#2045176)
Kendi adıma nitelikli elestriye hasret kalmıştım. Teşekkürler.

LG-D855 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Ah Lasme ah şu takımda olmalıydın. Thompson dün yine çok etkisizdi. Geçen sene sadece Lasme savaşıyordu pota altında bu senede sadece Tyus var pota altında savaşan. Umarım Pleiss ve Thompson en kısa sürede kendini toparlarlar yoksa sezon bitmez bu uzun rotasyonuyla.
 
Dün maçı salonda canlı izledim. Öncelikle rahat kazanabileceğimiz bir maçı Russ ve Micov'u kazanabilmek adına zora soktuk...
Russ Smith'in belliki kulağı çekilmiş, dün zorlama atış yapmadı, içeri girdiğinde ilk düşüncesi pas oldu. Belirli süreler verimli oynadı ancak bazen çok basit hatalar yaptı. En önemlisi CSKA maçının aksine savunma yapmaya çalıştı. Yeterli değil, ama tünelde Mccolumn'ın geçirdiği bir evrime benzer ışık var. Yetenekleri üst düzey ama zaman lazım...
Micov daha sakatlıktan çıkamamış, taraftar onu tanımasa kellesini isterdi, elbet eski formuna ulaşacaktır ama biraz daha zaman...
Göksenin ve Tyus aynı anda oynadığında inanılmaz bir savunma direnci oluşuyor. Göksenin Türkiye'nin en iyi kısa savunmacısı kesinlikle. Barış Ermiş'e hayatı dar etti. Keşke Mimic üzerinde daha çok kullanılsaydı. İkisi oyundayken farkı açıyoruz. Özellikle Tyus için ayrı bir paragraf lazım, böyle giderse Lasme'yi unutturur. Yaptığı blokları hayranlıkla izledim....
Thompson için şansız bir maçtı. Biri bana göre ucuz olmakla beraber çok erken 3 faul aldı. Bir daha oyuna kendisini veremedi...
Sinan bildiğimiz gibi...
Emir oynadığı dakikalarda faydalıydı ama Micov ve Russ'ı kazanmak adına oyunun büyük bölümünü bencte geçirdi...
Ege'nin fiziği gelişmiş, gözle görülüyor, çalışmaya devam etmesi lazım...
Schilb bildiğimiz gibi. Egosuz skorer, elinden geleni yapıyor. Mcivo ve Emir varken, gerekli mi ? Yetenekleri değil ama sorgulanması gereken bu bence...
Daye....çok bir şey yazmaya gerek yok sanırım...Hücumda müthiş bir silah, savunmaya biraz daha önem verirse Avrupa'nın en iyi forveti olur...
Sonuç olarak dünkü maç savunmamızı değerlendirmek açısından ilginç bir maçtı. Belirli zamanlar çok iyi savunma yaptık. Belirli zamanlar ise çok kötü. Ancak savunması hep eleştirilen Emir'in dahi savunma yapmaya çalışması ve başarması hoşuma gitti. Bu takımın henüz yeni olduğu göz önüne alındığında ışık var. Bu arada 4 kısalı savunmayı yapamıyoruz halen, kötü savunma yaptığımız zamanların büyük bölümü Micov 4 oynarken ve Tyus kenardayken oldu...
Unutulmasın, yeni takımlar öyle kolay birbirine alışamaz. Hele bizim gibi geniş kadroyu kullanmak isteyenler. Datçka örneği ortada. Hazırlık maçlarında övüldüler, ligde ilk maç TOFAŞ'ı aynı bizimkiyle benzer bir maç sonucu zor yendiler (TOFAŞ oturmuş bir takım bu arada, geçen seneki kadronun üzerine nokta ilaveler yapmışlar). Dün kendisi gibi yepyeni bir takım olan ve geçen seneki gücünü büyük ölçüde kaybeden Banvit'e yenildiler. Belki Euroleague'in en zayıf takımı (kağıt üzerinde) Kızılyıldız'ı ise güç bela geçtiler...
Maç içerisinde ah ettiğim tek konu oldu. Keşke Dentmon yerine Mimic'i biz alsaydık. Mimic'i çok beğendim, ileride Avrupa'da çok ses getirir...
Ben bu takımdan hala ümitliyim...
 
Bu arada dün dikkatimi çeken bir husus, takım son saniye basketi ile maç kazanıyor ama oyuncularda herhangi bir adrenalin patlaması, ekstra bir sevinme yok. Takım hala kaynaşamamış durumda belli ki.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 

Üst