BSL 20. Hafta | Galatasaray Nef - Darüşşafaka

Bu basketbolla 15 Nisandaki Cekmece macina kadar hic birini kazanamayiz.Hepsi de cok zor maclar zaten.
Sonrasinda da Konyayla Manisa’yi yenip ligde kaliriz.
Aslında koç değişikliği falan yapılsa takımdaki devamlı kaybetme havası dağılsa bence 4 maçtan 2 galibiyet alırız. Yoksa TOFAŞ ve Bahçeşehir yenilmeyecek takım değil. Ama Pistiolis hocam bana o güveni vermiyor. Bakalım,hayırlısı olsun.
 
Fenerbahçe hariç hepsini yeneceğimize inanıyorum. hatta McGee yerine transfer yapılırsa geçen yıl ki oyun gibi bir galibiyet çıkabilir Kadıköy'de. yeter ki McGee süre almasın artık su takımda yeter ki kesilsin oynatılmasın. vallahi boş nefretten değil herif safi eksi yazıyor inanılmaz bir oyuncu.
 
Pistiolis kovulmalı diyen birçok arkadaşımıza saygı duyuyorum. Ben asıl sorunun yönetimsel olduğu kanısındayım. Takım boşlanmış, ilgilenen yok, paralar zamanında ödenmiyor. Dee ve Yunus Emre gidiyor ki; ikisi de daha önce bana göre gitmeliydi, yerine gelen adam skorer kısa. Takımda guard yok, pivot yok. Ha takımın kuruluşunda Pistiolis de sorumlu Turgay ve Kerem Beyler kadar. Benim düşüncem Pistiolis gittiğinde sorunlar düzelmeyecek, hele Ekrem Memnun gelsin, Oktay Mahmudi gelsin bence kesinlikle çözüm değil. Bu takıma şuan Obradoviç gelsin, hiç birşey fark etmez. İnşallah sorunsuz biter sene de; sene sonu belki bir akıl kırıntısı koyulur ortaya.
 
Takım biraz kendini toparlarsa 6. sıradan playoff yaparız ama maçlara baktığımızda oyuncular çaylak gibi oynuyor, çok basit top kayıpları , pas tercihi hataları yapıyoruz.Russell pek bu seviyenin oyuncusu değil gibi, çok zayıf kalıyor, şut tercihleri de çok hatalı. Mc gee sorumluluk almaktan kaçıyor, hiçbir maçı umursamıyor gibi. Ennis’in de tercihlerinde büyük sıkıntı var, 3 kişinin arasına girip top kaybı yapıyor , aşırı sorumlu hissedip kendini kurtarıcı yapmak istiyor ama çoğu zaman başarısız oluyor maalesef.
 
Sezonu 7. ya da 8. bitirerek Türk Telekom eşleşmesi üzerinden play-off'ta yarı finale uzanırsak; bugün saha içine yakın bölümde olan, tek başına bir geniş tribünü ateşleyen, hakemleri soyunma odasına gitme tehdidinde bulunmak zorunda bırakan kırmızılı abi o seride salon girişinde kırmızı halıyla karşılanmalı. :)
 
Sezonu 7. ya da 8. bitirerek Türk Telekom eşleşmesi üzerinden play-off'ta yarı finale uzanırsak; bugün saha içine yakın bölümde olan, tek başına bir geniş tribünü ateşleyen, hakemleri soyunma odasına gitme tehdidinde bulunmak zorunda bırakan kırmızılı abi o seride salon girişinde kırmızı halıyla karşılanmalı. :)
Bu sezon sadece oyuncu bazında geri gitmediğimizi kanıtlarcasına bir maç sonu izledik. Maalesef taraftar gücü olarak da bir hayli eksildik. Taraftarı suçlayacak halim yok tabi o ayrı.
 
Taraftarın gidip ribaund alacak,basket atacak hali yok. Oraya giden taraftarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum.
Şu an takımın esas odaklanması gereken maçın AEK maçı değil,TOFAŞ maçı olduğunu düşünüyorum.
 
Pistiolis sezon sonu yollanmalı, geçen sezon da maç içi hamlelerinde kötü kararlar veriyordu ama maç planı genelde iyi oluyordu. Bu sezon onuda yapamıyor maçlara saçma sapan beşlerle çıktığı çok oldu.
 
Bazı arkadaşlar takımı playoffa sokmuş, neredeyse final oynatıp şampiyon yapacaklar; ben ise hâlâ ciddi düşme adayı olduğumuzu düşünüyorum. Farklı takımları mı izliyoruz acaba?
 
Yaman Bey, öncelikle değil sizlerin kontra yorumu İskender Baydar-Hazar Büyüka'nın Galatasaray basketbol ve voleybol şubelerindeki 4 takıma yılda 7 milyon dolar harcamazsa futbolda Şampiyonlar Ligi'nde bilfiil zirveyi zorlar cümlesi dahi Galatasaray basketbolu adına kazanım. :) Zira Dünya genelinde 11-12 milyon taraftarı olan bir kulüpte odaklanmayı bu alana provokatif bir soru üzerinden de olsa çekmiş oluyorlar. Beşiktaş'ın geçmişte voleybol branşında kitlesel ya da büyük kulüp dinamiklerini ortaya koyamamışken bu yıl Ahmet Nur Çebi ve Trabzon vurgusu üzerinden ligde kalan her maçta azımsanmayacak bir şansa sahip kadro görünümünü yakalaması da benzeri bir örnek.

Devamında vurguladığınız gibi, küme düşme ihtimali de potansiyel Türk Telekom serisi üzerinden yarı final görmek ölçüsünde ciddi bir olasılık. Eş zamanlı olarak geçtiğimiz sezonun Eurocup finalisti Bursaspor'un Eurocup'ta son 16'ya kalamaması, son 2 sezonun Euroleague şampiyonu Anadolu Efes'in Euroleague'de Top 8'e kalamaması da aynı ölçüde kuvvetli olasılıklar. Tüm bu dengesizlik; ya da lig sıralamalarında var olan aşırı denge nereden ileri geliyor sorusunun yanıtı takvim. Avrupa basketbolunun merkezi bütünüyle Akdeniz dersek yanılmış olmayız. İspanya, Yunanistan, yeniden İtalya ve Türkiye Avrupa basketbolunun çekirdeğini oluşturuyor. Kutuplardaki buzullar Akdeniz'e inene dek NBA'den alınan bu takvim Avrupa basketbolunda söz konusu sonuçları yaratmayı sürdürecek. 36 aydır sıklıkla evlere kapanıyorsak, çıktığımızda da sokaktan keyif almıyorsak bizler adına keyifli fakat sporcular motor refleksini bir yerde körlüğe eviriyor bu maç sıklığında.

Söz konusu görüntünün sonucunda geçtiğimiz sezon Fenerbahçe Beko'ya Şubat'taki Türkiye Kupası maçında 49 sayı atan takım iki ay sonra Ülker Arena'da 76 sayı; bir ay sonra da play-off yarı finalınde Efes'e deplasmanda 105 sayı atabiliyor. Yunan antrenörlerin takımlarının Mart'tan itibaren adeta deri değiştirme yetisi, Malaga maçının ilk iki dakikasındakı savunma kaymaları derken yarı final ihtimaline dair dün gece itibariyle fikstürler açıldı. Tofaş deplasmanının ardından bu yazının internette ekran görüntüsünün dolaşmaya başlaması da vurguladığınız gibi kayda değer bir ihtimal. :)

Takvim üzerinden Avrupa basketbolunun; bilhassa Dünya'da son 36 aydaki sporun yeni denge noktası dengesizlik üzerine kurulu.
 
Erden Timur maçtaymis 1 allah kulu bu takim neden böyle bu takimin paralari neden ödenmiyor diye sormamismi?
 
Yaman Bey, öncelikle değil sizlerin kontra yorumu İskender Baydar-Hazar Büyüka'nın Galatasaray basketbol ve voleybol şubelerindeki 4 takıma yılda 7 milyon dolar harcamazsa futbolda Şampiyonlar Ligi'nde bilfiil zirveyi zorlar cümlesi dahi Galatasaray basketbolu adına kazanım. :) Zira Dünya genelinde 11-12 milyon taraftarı olan bir kulüpte odaklanmayı bu alana provokatif bir soru üzerinden de olsa çekmiş oluyorlar. Beşiktaş'ın geçmişte voleybol branşında kitlesel ya da büyük kulüp dinamiklerini ortaya koyamamışken bu yıl Ahmet Nur Çebi ve Trabzon vurgusu üzerinden ligde kalan her maçta azımsanmayacak bir şansa sahip kadro görünümünü yakalaması da benzeri bir örnek.

Devamında vurguladığınız gibi, küme düşme ihtimali de potansiyel Türk Telekom serisi üzerinden yarı final görmek ölçüsünde ciddi bir olasılık. Eş zamanlı olarak geçtiğimiz sezonun Eurocup finalisti Bursaspor'un Eurocup'ta son 16'ya kalamaması, son 2 sezonun Euroleague şampiyonu Anadolu Efes'in Euroleague'de Top 8'e kalamaması da aynı ölçüde kuvvetli olasılıklar. Tüm bu dengesizlik; ya da lig sıralamalarında var olan aşırı denge nereden ileri geliyor sorusunun yanıtı takvim. Avrupa basketbolunun merkezi bütünüyle Akdeniz dersek yanılmış olmayız. İspanya, Yunanistan, yeniden İtalya ve Türkiye Avrupa basketbolunun çekirdeğini oluşturuyor. Kutuplardaki buzullar Akdeniz'e inene dek NBA'den alınan bu takvim Avrupa basketbolunda söz konusu sonuçları yaratmayı sürdürecek. 36 aydır sıklıkla evlere kapanıyorsak, çıktığımızda da sokaktan keyif almıyorsak bizler adına keyifli fakat sporcular motor refleksini bir yerde körlüğe eviriyor bu maç sıklığında.

Söz konusu görüntünün sonucunda geçtiğimiz sezon Fenerbahçe Beko'ya Şubat'taki Türkiye Kupası maçında 49 sayı atan takım iki ay sonra Ülker Arena'da 76 sayı; bir ay sonra da play-off yarı finalınde Efes'e deplasmanda 105 sayı atabiliyor. Yunan antrenörlerin takımlarının Mart'tan itibaren adeta deri değiştirme yetisi, Malaga maçının ilk iki dakikasındakı savunma kaymaları derken yarı final ihtimaline dair dün gece itibariyle fikstürler açıldı. Tofaş deplasmanının ardından bu yazının internette ekran görüntüsünün dolaşmaya başlaması da vurguladığınız gibi kayda değer bir ihtimal. :)

Takvim üzerinden Avrupa basketbolunun; bilhassa Dünya'da son 36 aydaki sporun yeni denge noktası dengesizlik üzerine kurulu.

Onur Uncu kardeşim, lütfen kusura bakma da senin postlarını okurken o kadar sıkılıyor ve daralıyorum ki anlatamam. İçime sıkıntılar basıyor. Yorum mu yapıyorsun, kitap mı yazıyorsun, edebi yönü kuvvetli olmaya çalışan bir tez mi yazıyorsun, inan ki belli değil. Sonuçta maalesef okumadan geçiyorum. Daha basit ve yalın bir anlatımın olsa belki tadından yenmeyecek ama bu haliyle çekilir gibi değil. Sana edebi hayatında başarılar dilerim...
 

Üst