Dilde Türkçeleşme

Siz de bildiklerinizi yazın lütfen.

Kitap > Betig
Hasta > Sayrı
Dünya > Acun
Sahip > İye
Çabuk, Acele > İvedi
Üniversite > Bilimyurdu
Kampüs > Yerleşke
Selfie > Özçekim
Dizayn > Tasarım
Trend > Eğilim
Personel > Eleman
Montaj - Demontaj > Takma - Sökme
Tanzim > Düzenleme
 
Ben bu konuda bi problem görmüyorum açıkcası. 1 asırdan fazladır kitap kelimesi kullanılıyorken gidip de betig demek , sadece boş iş peşinde koşmak gibi geliyor. Bir de mesela selfie zaten türetilen bir kelimemsiden başka birşey değil. Jeremy Lin için Linsanity lakabının uydurulmasından bi farkı yok yani özellik olarak. Tabiki dilimizin yozlaşmaması , toplumsal bağlılık açısından önemli bir durum ancak dilde kabulgörmüş kelimelerin yerine , toplumun yüzde 99unun daha önce 1 kez bile duymmadığı kelimeleri kullanmak makul değil gibi pek. Mesela bilimyurdu gibi.
 
Ben bu konuda bi problem görmüyorum açıkcası. 1 asırdan fazladır kitap kelimesi kullanılıyorken gidip de betig demek , sadece boş iş peşinde koşmak gibi geliyor. Bir de mesela selfie zaten türetilen bir kelimemsiden başka birşey değil. Jeremy Lin için Linsanity lakabının uydurulmasından bi farkı yok yani özellik olarak. Tabiki dilimizin yozlaşmaması , toplumsal bağlılık açısından önemli bir durum ancak dilde kabulgörmüş kelimelerin yerine , toplumun yüzde 99unun daha önce 1 kez bile duymmadığı kelimeleri kullanmak makul değil gibi pek. Mesela bilimyurdu gibi.

Sen müsait ve sıhhatli bir halde computer başında Türki-lisan'ın tadil edülmeyip mürazat olmasını istiyorsun. Ve diyorsun ki bu kelimeleri da'va'yı halk yourself olarak kullanıyor diyorsun. Velhasıl kelam lazım-ı müsait değildür.

NOT : Computer sözcüğü de icattan sonra üretilmiş bir sözcüktür. Arkadaşa göre computer de sonradan üretilmiş olduğu için bilgisayar sözcüğünü üretmemiz gereksiz bir olaydır.
 
Sen müsait ve sıhhatli bir halde computer başında Türki-lisan'ın tadil edülmeyip mürazat olmasını istiyorsun. Ve diyorsun ki bu kelimeleri da'va'yı halk yourself olarak kullanıyor diyorsun. Velhasıl kelam lazım-ı müsait değildür.

NOT : Computer sözcüğü de icattan sonra üretilmiş bir sözcüktür. Arkadaşa göre computer de sonradan üretilmiş olduğu için bilgisayar sözcüğünü üretmemiz gereksiz bir olaydır.
Bu cümleyi bir de bahsettiğiniz Türkçe ile yazabilir misiniz?
 
Türkiye Türkçesi: Yeni yılınız kutlu olsun!
Altay Türkçesi: Slerdi cangı cılla utkup turum!
Azerbaycan Türkçesi: Yeni iliniz mübarek olsun!
Başkırt Türkçesi: Hizzi yangı yıl menen kotlayım!
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap!
Füyu Kırgızcası: Naa cılıngar guttug bolsun!
Gagauz Türkçesi: Yeni yılınızı kutlerim!
Hakas Türkçesi: Naa çılnang alğıstapçam sirerni!
Karaçay-Malkar Türkçesi: Cangı cılığıznı alğışlayma!
Karakalpak Türkçesi: Canga cılıngız kuttı bolsın!
Karay/Karaim Türkçesi: Sizni yanhı yıl bıla kutleymın!
Kazak Türkçesi: Janga jılıngız kuttı bolsın! veya Janga jılıngız ben!
Kırım Türkçesi: Yangı ılıngız kaırlı (veya mubarek) olsun!
Kırgız Türkçesi: Cangı cılıngız kuttu bolsun!
Kumuk Türkçesi: Yangı yılıgız kutlu bolsun!
Nogay Türkçesi: Yanga yılıngız men!
Özbek Türkçesi: Yengi yılıngız mübarek bolsun!
Sarı Uygurca Türkçesi: Ak éy yahşi mo!
Şor Türkçesi: Naa çıl çakşı polzun!
Tatar Türkçesi: Sezne yanga yıl belen tebrik item!
Tuva Türkçesi: Caa çıl-bile bayır çedirip or men!
Türkmen Türkçesi: Teze yılınızı gutlayaarın! (Irak Türkmenleri)
Yengi iliyiz (iliwiz) mubarak olsun!
Uygur Türkçesi: Yengi yılıngızğa mübarek bolsun!
Yakut Türkçesi: Ehigini şanga sılınan eğerdeliibin!
 
Hezeyan ...........Sanrı
Halüsinasyon......Varsanı
Röportaj.....Demeç
Edit.......Düzeltme
Dipnot.....Dipçe
Şey....Nen
Cennet......Uçmak
 
Osmanlı'yı çok severim. Dedelerimin toprağıdır. Yaptığı başarılar, yaydığı dinimiz, bıraktığı tarihi eserler ve etkileri halen devam ediyor. Tarihte kimsenin başaramayacağı bir başarıya imza attı bu devletimiz. Bir Türkmen boyundan kurulan yapı olarak. Kıbrıs'ta dahi bıraktığı ''Büyük Han'' adlı eser halen hayranlık bırakıyor insanlarda. Ne büyük bir devletmiş diyor insan içeriye girdiğinde.

Ancak dil bakımından, yabancı kelime özentiliği yüzünden bir değişime uğruyor dilimiz. Bu metnin her hecesine dikkat ederek okumanızı tavsiye ediyorum.

Osmanlıca Nedir?

Çoğu zaman tartışılmıştır, “Osmanlıca” mı, yoksa “Osmanlı Türkçesi” mi diye. Hem bu konuya biraz değinmek hem de Osmanlı dönemindeki dil özelliklerini biraz açmak gerekiyor. Çünkü bugün bile o dönemin dilini öven, onlar gibi konuşmaya çalışan kişiler / gruplar var. Kendine bile hayrı olmayan insanların, “nur”undan nasiplenmek isteyen ve alâkasız bir şekilde bunu Osmanlıca ile yapmaya çalıştıklarını görmek, beni düşündürüyor.

2335281240_d7580613cc.jpg



Türk tarihi, maceralarla ve kahramanlıklarla doludur. Başka toplumların tarihlerine bakarsanız, hiçbir toplumun Türkler‘inki kadar büyük ve köklü bir tarihi olmadığını görürsünüz. Osmanlılar dönemi de uzun süre dünya tarihinin seyrini değiştirmiş bir dönemdir. Fakat bu dönem üzerinde sonradan birçok tartışma yaşanmış ve bu dönemi temel alan siyasi düşünceler bile oluşmuştur. “Osmanlıcı” fikir akımları çıkmış, yükselme dönemindeki gelişmelerin, dinî yaptırımlar (şerî kanunlar) ve esnek milli duruş sayesinde olduğunu düşünen insanlar çıkmıştır. Osmanlılar’dan önce pek görülmeyen bir duruş olarak, o dönemde şuna buna benzemek için öz kültürümüzden, dilimizden, milliyetimizden… vazgeçmiş, sonunda özümüze aykırı bu duruş nedeniyle tarihin tozlu sayfalarına gömülmüşüzdür. İşte bu yanlışlar içerisinde geçen dönemde oluşturulan dil de her ne kadar Türkçeden çok uzak olsa da, sonuçta uzun süre boyunca kullandığımız ve Türkçenin bir dönemi olarak saydığımız bu dönemin diline, “Osmanlı Türkçesi” demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.


Konunun en başında şunu belirtmek gerekir: Osmanlılar, zamanında üç kıt’ada hâkimiyet kurmuş, birçok milletten toplumları bir arada huzur içerisinde yaşatmayı başarmışlardır. Devlet büyüklerine, dış devletler tarafından çok nadir dönemlerde Osmanlılar’daki kadar değer verilmiştir. 600 yıldan fazla sürede varlığını koruyan; fakat son dönemlerinde özünden oldukça uzaklaşan bu imparatorluk, dünya tarihine ve kültürüne çok şey kazandırmıştır. Bugünün tam tersi biçiminde Batı, çoğuna Osmanlı‘nın egemen olduğu Doğu’nun kültürünü almaya çalışmıştır. Elbette bunun nedeni, üstün başarılar ve milyonlarca km2‘lik alanı idare edebilmenin sırrına ermektir. Bugün hâlâ birçok toplumda “Osmanlı” denildiğinde bir korku uyanmakta, bu korkunun dışında büyük bir güç, güven, idare… akla gelmektedir.


Osmanlılar, birçok ulustan topluluğu bir çatı altında topladıkları için, doğal olarak o toplulukların dillerinden de etkilenmişlerdir. O dönemde, özellikle bazı devlet büyüklerinin ArapçaFarsça sevdası yüzünden, Türkçe bir köşeye atılmıştır. Öncesinden beri süregelen bu yabancılaşma neticesinde, önce Arap Alfabesi kabul edilmiş, daha sonra da ArapçaFarsça sözcükler ve tamlamalar dilimize girmiştir. Samimiyetten ve günlük yaşantıda kullanılan dilden çok uzak bu yabancılaştırmalar neticesinde, kutlu Türkçemizdeki yabancı sözcük oranı %75 – 80’lere ulaşmıştır. Darbe zihniyetiyle davranılıyormuş gibi, Farsça veArapça öğeler, dilimize hızla girmeye / girdirilmeye başlanmıştır. Zamanla Osmanlı Devleti’nin bir Türk Devleti değilmiş edalarına takındığı duruş, aynı şekilde dilimize de yansımış ve Osmanlılar’ın dili Türkçe değil de, Osmanlıyı oluşturan toplulukların dillerinin karışımından meydana gelen karma bir dilmiş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Türkçe, Farsça ve Arapçanın birleşiminden oluştuğu kabul edilen “OsmanlıTürkçesi”nde, dil bilgisi olarak Türkçenin öz yapısını kullanmış, sözcükler bakımından ArapçaFarsça tercih edilmiştir. Dildeki temel sözcüklerin ve eylem kökenli sözcüklerin dışında kalanların neredeyse tamamı, ArapçaFarsça ve Fransızca olmuştur. Nedense birilerinin çalışmalarıyla, içtiğimiz su “ab”; okuduğumuz okullar “mektep” olmuştur.


Yabancılaşmanın %80’lere vardığı bir dönemde oluşturulan dile, ne kadar Türkçe diyebiliriz orası tartışılır. Fakat bugün de bazı zihniyetlerin benimsediği “Osmanlıcı” anlayışın, güzel dilimizi çok yıprattığı ortadadır. Dünyada, kabul ettiği dini oluşturan toplulukların dilinden bu kadar etkilenen başka bir ulus daha yoktur sanırım. Çünkü, Osmanlı döneminden beri süregelen anlayışa göre, insanlarArapçaFarsça bilip, onları kullandıkları ölçüde Müslüman olabiliyorlardı.
Osmanlılar dönemindeki edebiyat dili ile günlük dil arasında uçurumlar vardır. Divan şairlerinin, sırf anlaşılması daha zor olsun diye şiirlerini ArapçaFarsçasözcük ve tamlamalarla (terkiplerle) doldurması ve ortaya çıkan şiirleri ileri düzeyde ArapçaFarsça bilmeyenlerin (ki halkın çoğu ArapçaFarsçabilmemektedir) anlayamaması da bu uçurumun uygulamadaki yönüdür. Böylesine bir uçurum temelinde kurulduğu için, Osmanlıca pek samimi olmamıştır; çünkü oluşturucusu halkın kendisi değil, kendini bilmez ArapçaFarsça sevdalılarıdır.
Bu dönemde Türkçenin ve Türklüğün özünden uzaklaşma, çok az da olsa tamlamalardaki değişikliklerle dil bilgisi yapısını ve şiirlerde kullanılan ölçüyü de değiştirmiştir. “Çeşm-i siyah” [siyah göz] tamlaması gibi yüzlerce tamlama, Türkçenin söz dizimi kurallarına aykırı olarak kurulmuştur. Ayrıca ulusal ölçümüz olan “hece ölçüsü” de terk edilmiş, yerine kimsenin doğru olarak kullanamadığı “aruz ölçüsü” getirilmiştir.


Ne Türkçeye ne Arapçaya ne de Farsçaya benzeyen, sağlam bir düşünceyle oluşturulmayan ve nihayetinde Atatürk’ün “Dil Devrimi” ile büyük oranda son bulan Osmanlı Türkçesi, tarih boyunca Türkler’in oluşturduğu en anlamsız ve temelsiz bir yapıdır.
İşte size en büyük divan şairlerinden birisi olan Bâki’nin bir ikiliği (beyiti):
Miyânun rişte-i cân mı gümiş âyine mi sînen
Binâgûşunla mengûşun gül ile jâledür gûyâ



Ne anladınız? Gerçi bu soruyu, size sormak saçma olur. Çünkü artık dilimizdeki ArapçaFarsça sözcüklerin çoğu atıldı ve yukarıdaki sözcüklerin çoğunun anlamını bilmiyorsunuz. Fakat aynı soruyu, o dönemde İstanbul’da yaşayan halktan birisine sorsaydınız, emin olun sizin kadar olmasa da o da bir şey anlamazdı.

Çünkü bu dizenin nece olduğu bile pek belli değil. Bir Arap’a veya Fars’a götürüp okutsanız, onlar da anlamazlar. Anlayacağınız, özellikle saray etrafında gelişen edebiyat vekültür çevresinin, sırf anlamı derinleştirebilmek için yazdıkları eserlerden oluşuyor bu dönem. Zaten halk ile etkileşim olmadığı için çok da etkili geçmemiştir. Belli türlerde, belli kalıplarla, belli yazar / şairler eser vermişlerdir. Bu da edebiyatımızın o uzun dönemde biraz “kısır” geçmesine neden olmuştur.


Köklü ve güçlü bir dilimiz olduğu için, bu dönemdeki darbeler de Türkçemizi pek yaralamamış, bugüne kadar hızla özüne dönmeye çalışmıştır. Bunu pek de güzel başaran dilimiz, kendisine düşmanca düşünceler güden daha nice oluşumları da gölgeleyecektir.

Orkun KUTLU
 
Osmanlıcadan daha saçma bir şey varsa o da güneş - dil teorisidir. Cumhuriyet'in ilk yıllarının da en saçma , gereksiz politikasıdır. Lazio'yu lazlar kurdu mantığıyla saçmalık konusunda at başı yarışırlar ; Halis hangisine bindiyse o foto - finishle kazanır.
 
Dil değişir. Suyun akışına bırakılsaydı zaten değişecekti. Bir de "Osmanlıca" meselesine gelelim. Kelimelerin kullanımdan bir şekilde birileri tarafından kaldırılıp sonrasında da unutulmuş olması kullanılan dilin değil bu değişiklikleri yapanların sorunudur. Dilimize yanlış geçmiş onlarca yabancı kelime var. Misal Reportage-Röportaj. Report yani rapor köklü bir kelime bizde birinin bir başkası ile yaptığı mülakat anlamında kullanılıyor. Oysa İngilizce de buna interview deniyor.
O zaman İngilterede demeyelim. O da İtalyancadan gelme.

Kitap okumama gibi ciddi bir problem varken gidip bununla uğraşmak ayrı bir sorun. Bizim problemimiz okumamak.
 
Olaya Arapça-Farsça sözcüklerin düşmanlığı olarak bakmak akla mantığa sığmıyor. Zaten düşmanda değilim. ''Müslüman müslümanla ancak kardeştir'' demiş Peygamber Efendimiz (SAV) . Bu yüzden olaya bu yönden bakmak çok komik. Olay ''yabancı'' sözcüklerin atılmasında. Şu dönemde İngilizce sözcükler girmeye başladı. Onların Türkçe'sini üretip günlük hayatta kullanmaya başlarsak ne mutlu bize. Fransızca 5bin sözcük var dilimizde, çoğu Cumhuriyet sonrası dönemde dilimize girdi, Fransız özentiliği sebebiyle. Dildeki İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça, İtalyanca ne kadar yabancı sözcük varsa Türkçe'sini üretip kullanmalıyız.

Dil bir milletin en önemli silahıdır. Siz zaten Osmanlıca bir kitabı latin harfleriyle dahi okusanız sürekli sözlüğe bakmanız gerekir çünkü yarısını anlamayacaksınız büyük bir oranla. Bu da okumadaki anlama seviyenizi düşürecektir. Önce dilimizi düzeltelim.

Bir bakın Orta Asya devletlerine ; Kazakistan, Kırgızistan gibi devletlerde insanlar kendi Türkçeleri yerine Rusça konuşuyor ve Rus gibi oluyorlar. Kendi gözlerimle görüyorum kendi okuduğum okulda. Orta Asya'dan gelenler Rusça konuşuyor, kendi arasında bile. Keza iran'da yaşayan Türkler de dilin verdiği bir etki ile birlikte asimile oluyor.

Ali Sami Yen'in babası Şemsettin Sami'nin çok güzel bir sözü var.

62m4j0.jpg
 
Olaya Arapça-Farsça sözcüklerin düşmanlığı olarak bakmak akla mantığa sığmıyor. Zaten düşmanda değilim. ''Müslüman müslümanla ancak kardeştir'' demiş Peygamber Efendimiz (SAV) . Bu yüzden olaya bu yönden bakmak çok komik. Olay ''yabancı'' sözcüklerin atılmasında. Şu dönemde İngilizce sözcükler girmeye başladı. Onların Türkçe'sini üretip günlük hayatta kullanmaya başlarsak ne mutlu bize. Fransızca 5bin sözcük var dilimizde, çoğu Cumhuriyet sonrası dönemde dilimize girdi, Fransız özentiliği sebebiyle. Dildeki İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça, İtalyanca ne kadar yabancı sözcük varsa Türkçe'sini üretip kullanmalıyız.

Dil bir milletin en önemli silahıdır. Siz zaten Osmanlıca bir kitabı latin harfleriyle dahi okusanız sürekli sözlüğe bakmanız gerekir çünkü yarısını anlamayacaksınız büyük bir oranla. Bu da okumadaki anlama seviyenizi düşürecektir. Önce dilimizi düzeltelim.

Bir bakın Orta Asya devletlerine ; Kazakistan, Kırgızistan gibi devletlerde insanlar kendi Türkçeleri yerine Rusça konuşuyor ve Rus gibi oluyorlar. Kendi gözlerimle görüyorum kendi okuduğum okulda. Orta Asya'dan gelenler Rusça konuşuyor, kendi arasında bile. Keza iran'da yaşayan Türkler de dilin verdiği bir etki ile birlikte asimile oluyor.

Ali Sami Yen'in babası Şemsettin Sami'nin çok güzel bir sözü var.

62m4j0.jpg

Oğuzhan zaten mesele kelime değil sen unutmuşsun bunları. Unutturmuşlar sana. Ne güzel işte al eline sözlük yeniden kelime öğren.
Misal Osmanlı Padişahlarının mektuplarını yayımladılar yakın zamanda adamın Türkçe çok net. Biz de resmi yazı dile ile konuşma dili hep karıştırılıyor. Gazete tıpkı basımlarını okumak çok kolay.
Bu ülkenin problemi okumamak.
 

Üst