Durum değerlendirmesi...

Oyunucu olara kıyaslarsak görünen o ki geçen seneki 1 ve2 numaraların karşılıklarını bulabıldık ama Gaines. Şu Hüseyinin yanına ne güzel giderdi.
 
Fenerbahçe maçını hortlatmak istemediğim için Aslan Pençesi fanzinine yazdığım yazıyı buraya kopyalamak istedim. Benim gözümden Fenerbahçe maçı.

Her Galatasaray-Fenerbahçe maçı öncesi söylenen bir söz vardır; ?Dünya Derbisi?. Dünya Derbisi olmasının altında futbolda yaşanan ezeli rekabet, harcanan milyon dolarların karşılığını alma mücadelesi, tribünler arasında yaşanan güç gösterisi ve iki takımı da tutan milyonlarca taraftarın yaşadığı heyecan yatıyor belki de. Derbinin gücünü asıl anlatan ise gazozuna dahi oynasalar hiçbir zaman önemini kaybetmeyen ciddiyet, hırs ve yenme isteği bana göre. Bu hafta da yine karşı karşıya geldi ezeli rakipler. İnanılmaz heyecanın yaşandığı Galatasaray-Fenerbahçe basketbol maçında. Asıl konuşulan ise maçın önüne geçen hoca değişikliğiydi.

Aslan Pençesi?nin ilk sayısındaki yazımda, Murat Özyer sorununu rafa kaldırıp önemli maçlar öncesi birlik olmaktan bahsetmiştim. Bu birlik çağrısı altında ilk çıkılan maçta ise hayal kırıklığına uğramıştım. Mücadele etse yeter dediğimiz takım Beşiktaş deplasmanında, üstelik de rakibin en iyi oyuncusu yokken, öyle berbat bir oyun sergilemişti ki, taraftarın da umutları iyice tükenmişti. İşte bu sırada Galatasaray Yönetimi aldığı sürpriz kararla Murat Özyer?le yollarını ayırma kararı almıştı. Müthiş derbi öncesi alınan bu karar ise büyük soru işaretlerine neden olmuştu. Murat Özyer?le yollar ayrılır ayrılmaz çeşitli söylentiler de basında ve taraftar forumlarında dile getirilmişti. İşin aslı ise bütün bu iddiaların karışımındaydı. Murat Hoca ne istifa etmişti, ne de kovulmuştu. Yönetim kendisine onunla çalışmak istemediğini söylemiş, kendisi de bu şartlar altında çalışamayacağını dile getirip, görevden alınması isteğini yönetime iletmişti. Böylece karşılıklı anlaşma sonucu iki buçuk senelik Özyer dönemi sona ermişti.

Murat Özyer dönemini kısaca hatırlamak gerekirse bu dönemi ikiye bölmekte fayda var. İlk iki sezonda mücadele eden, maçı bırakmayan, savunmasıyla ön plana çıkan, agresif bir takım ön plana çıkarken, bu sene beş aylık dönemde ise tecrübeli, oyun bilgisi yüksek, atletik olmayan, yavaş bir takım vardı parkelerde. İlk dönemdeki takımda kariyerli olmayan yada kariyerlerinin başında olan oyuncular tercih edilmiş, oynanan basketbol seyirciden de büyük destek almıştı. Aslında seyircinin istediği de buydu. Kazansa da kaybetse de maçı hiçbir zaman bırakmayan, ruhunu sahaya yansıtan bir takım. Biraz da şov yönü var tabi. Fitch?in inanılmaz üçlükleri, Fatih?in blokları, Gaines?in smaçları, Hite?ın estetik oyunu taraftarın hoşuna gitmişti. Bu sene ise takımda kariyerli, hoplayan zıplayan Amerikalılar değil de fundamental?ı yüksek oyuncular tercih edilmişti. Taraftarın beklentisi belki büyüktü ama kariyerli Avrupalılar, Amerikalıların mücadelesinin gerisinde kalmış, alınan galibiyetlere rağmen göze girememişti. Taraftar da kararını vermişti, kariyerli oyuncular değil mücadele eden oyuncular, pahalı takım değil mücadele eden takım istiyordu. Özyer bu sene taraftara istediğini veremedi ve iki buçuk senelik Özyer dönemi de sona erdi. Özyer döneminde Galatasaray artık üst seviye takımlar arasına girmişti. Mali yapı düzene girmiş, oyuncuların alacak sorunu kalmamıştı. Play-Out mücadelesi yerini final mücadelesine bırakmıştı. Bize yıllar sonra tekrar bunları veren Murat Hoca?ya sonsuz teşekkürler.

Özyer Dönemi sonrası yönetim takımın başına Koray Mincinozlu?yu getirmişti. Mincinozlu çok kısa süre önce de Teknik Danışmanlık göreviyle takıma katılmıştı ama artık takım ona emanetti. Koray Hoca Galatasaray Lisesi mezunu, lise takımında hem oynamış hem de yıllarca hocalık yapmış, Dünya Şampiyonluğu kazanmış, Galatasaray A Takımı?nda da değişik görevlerde bulunmuş tecrübeli bir isim. Tek sorunu basketboldan bir süredir uzak kalması. Ayrı kaldığı zamanlarda meditasyonla ilgilenen Koray Hoca, Lise Defteri adlı dizide de lise takımının koçu rolüyle büyük beğeni kazanmıştı. Göreve geldiği gün medyada ve taraftar forumlarında geçici hoca olarak benimsenen Mincinozlu?nun sezon sonuna kadar görevde kalacağı ise Fenerbahçe maçından sonra Yiğit Şardan tarafından açıklanmıştı. Bu açıklama ile Galatasaray Basketbol Takımı?nın yeni head coach?u Koray Mincinozlu olmuştu.

Lig ikincisi Galatasaray ile üçüncü sıradaki Fenerbahçe?yi karşı karşıya getiren maç öncesi Galatasaray cephesinde umutsuzluk, Fenerbahçe cephesinde ise rahatlık hakimdi. Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaş maçındaki oyundan sonra maçtan umudunu kesmiş, yirmi farka bile razı olur duruma gelmişti. Hoca değişikliği bile bu durumu pek değiştirmemişti. Rakip Fenerbahçe ise son üç maçında rakiplerine toplamda yüz fark yapmış, inanılmaz yüzdeyle oynayan ve maçı henüz ilk periyotta bitiren bir takım görünümü çiziyordu. Galatasaray adına taraftar ve rakip için fobi durumuna gelen Ayhan Şahenk Spor Salonu ve sert potaları tek avantajdı belki de. Taraftarın diğer umudu ise kötü performansıyla dikkat çeken Milan Gurovic?in patlama yapmasıydı. Gurovic?ten beklenen de büyük maçlarda oynamasıydı zaten. Maçın favorisinin neredeyse belli olduğu bir ortamda tribünlerin de tam dolmayacağı beklentisi vardı ama Cumartesi günü Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin neden Dünya Derbisi olarak adlandırıldığı tekrar ortaya çıkmıştı.

Maç öncesi biletlerin tükendiği haberiyle birlikte maçın dolu tribünlere oynanacağı kesin gibiydi. Hele bir de Fenerbahçe maçı söz konusu olunca herkesin morali düzelmişti. Demek ki Beşiktaş maçı taraftarı etkilememiş, takım sevgisi yada Fenerbahçe?ye olan bakış açısı her şeyin önüne geçmişti. Taraftar geliyordu, salon dolacaktı ama sorunlar her zamanki gibi bitmiyordu. Binlerce insanın geleceği belli olan bu maçın önüne Efes Pilsen-Kepez Bld. maçını koyan federasyon yaşanacak sorunlara tuz biber olmuştu. Kapıların geç açılması, Türk insanının bitmek bilmeyen birbirini ezme isteği, sıraya girememe alışkanlığı, kapılarda üst araması yapan görevlilerin yetersizliği ve turnikelerin yavaş ilerlemesi müthiş bir izdihama neden olmuştu. Bayanların, çocukların arada kaldığı, nefes almakta zorlandığı, sakatlanma tehlikesi yaşadığı bir ortamda turnikelere hücum edenlerin de olayın gelişmesinde idarecilere eşlik ettiği rezalet tablosunun kazasız belasız sona ermesi ise tek teselliydi. Kapıların geç açılması ve izdihamla birlikte binlerce kişi de dışarıda kalmıştı. İşin acı yanı ise biletini alıp babasıyla maça gelen beş yaşındaki bir çocuğun görevlilere söylediği sözde yatıyordu. ?Abi bizim biletimiz var, neden almıyorsunuz içeri??. Evet maalesef ki biletli ve kombineli seyirci dışarıda kalmıştı. Güzel bir kış akşamına kara bir leke olarak geçen bu hadiseler herkesi üzmüştü. Yönetim de Galatasaray taraftarının çektiği bu çileyi görmüş, maç sonunda hem teşekkür hem de özür yazısı yayınlamıştı. Ben de taraftara her zaman ilgi gösterilmesini ve bu tür tatsız olayların bir daha yaşanmamasını dileyerek yavaş yavaş maça geçmek istiyorum.

Galatasaray maça Cüneyt, Graves, Gurovic, Zizic ve Hüseyin ile başlamıştı. Aslında sezon başında da düşünülen beş buydu ama yaşanan bazı sorunlar bir türlü buna izin vermemişti. Graves ile Gurovic arasında var olduğu düşünülen sorunlar ve Zizic ile Hüseyin?in pota altına sertlik getirememesi bunların başında geliyordu. Ama Fenerbahçe maçı başkaydı, herkes performansını ikiye katlamak zorundaydı. Performansını ilk ikiye hatta beşe katlayan ise Galatasaray taraftarı olmuştu. Maça coşku ve Fenerbahçe hücumlarında uyguladığı ?savunma? ile başlayan taraftar, oyunculara da büyük güç vermişti. Galatasaray dikkatli hücum etmeye özen gösterirken, Fenerbahçe de son maçlardaki yüzdesine güvenerek dış şutlara yönelmişti. Maçın başında başarılı olan ve maça da iyi başlayan Fenerbahçe dış şutlara uzun süre devam edince sert savunmanın da etkisiyle Galatasaray lehine 14-0?lık bir seri oluşmuş ve Galatasaray ilk yarıyı 23-14 önde tamamlamıştı. Oluşan bu farkta daha önceki maçlarda pota altında sertlik sorunu yaşan Galatasaray?ın yardımlaşmalarla bu sorunu gidermesi, pota altında geçilmez bir duvar oluşturması ve rakibi dış şutlara zorlaması yatıyordu.

İkinci çeyreğe iki takım da savunmada çok sert başlamıştı. Özellikle skor 25-16 olduktan sonra uzun süre sayı bulamayan Galatasaray, faul sorunu yaşaması nedeniyle de hücumda çok aksamıştı. Savunmada Cemal ve Polat?ın istekli oyunu ve mücadelesi ile skor üstünlüğünü koruyan Galatasaray, Hüseyin?in hücumdaki müthiş performansıyla tekrar farkı açmış ancak rakipteki tek iyi isim olan Preldzic ve iyi oyununu sadece ilk yarıda sergileyen Ömer Onan sayesinde Fenerbahçe maçın dengede kalmasını sağlamıştı. İlk yarı boyunca Galatasaray?da istekli savunma ve saha içindeki başarılı rotasyon dikkat çekmişti. Koray Hoca belki de basketboldan uzak kaldığı sürede ilgilendiği meditasyon sayesinde kısa sürede takımı bu kadar değiştirmeyi başarmıştı. Gerçi geçmişte de büyük maçlardaki başarısı yadsınamazdı. Koray Hoca?nın motivasyon depolaması, taraftarın etkisi ve Fenerbahçe?nin iç-dış dengesini sağlayamaması eşliğinde ilk yarı 35-30 ev sahibi Galatasaray lehine tamamlanmıştı.

Üçüncü periyoda damgasını vuran isim ise Fenerbahçeli Emir Preldzic?ti. El üstü attığı üçlükler ve içeri indirdiği toplarla Fenerbahçe?yi sırtlayan genç oyuncu adeta Galatasaray?a tek başına direniyordu. Galatasaray ne zaman farkı açmaya kalksa bulduğu kritik sayılarla takımının maçtan kopmamasını sağlayan Preldzic, bu seneki çıkışını bu maçta da devam ettiriyordu. Galatasaray ise bir ara pota altında sıkıntı yaşamasına rağmen kısa sürede toparlanmış ve rakibine öne geçme fırsatı vermemişti. Atkins ve Hüseyin hücumda takımı ayakta tutarken, savunmada aynı istek yine devam ediyordu. Nitekim bir ara pota altından sayılar bulan Fenerbahçe tekrar dış şutlara yönelmiş, Preldzic sayesinde de başarılı olmuştu. Son periyoda ise karşılıklı üçlüklerle 51-47 Galatasaray üstün girmişti.

Son periyoda ve maça damgasını vuran olayın kahramanı ise Semih Erden?di. Yaptığı faulün üstüne bir de teknik faul alan Semih, Galatasaray?a bir hücumda dört sayı hediye etmişti. Üstüne gelen sportmenlik dışı faul ile de Galatasaray maçı koparmış ve farkı açmaya başlamıştı. Maç sonunda Fenerbahçe yöneticilerinin hakeme tepkisine rağmen hakemin verdiği kararların tartışılması bile komik olurdu. Bu pozisyonların ardından taraftar da verdiği desteği arttırmış ve üst üste gelen sayılarla Galatasaray farkı yirmiye kadar çıkarmıştı. Karşılıklı basketlerle de maç 78-62 Galatasaray?ın galibiyeti ile tamamlanmıştı.

Maça damgasını vuran oyuncu Hüseyin Beşok?tu. Tecrübeli oyuncu 23 sayısının yanına 11 ribaund ve 4 asist ekleyerek geçen seneki maçtaki müthiş oyununu tekrarlamıştı. ?Kariyeri bitiyor mu?? sorularına maruz kalarak sezona giren Hüseyin, son maçlardaki performansını devam ettirerek sezonun geri kalan kısmı için taraftarlarına umut saçıyordu. Galatasaray adına maçı getiren diğer faktör ise müthiş savunmaydı. Taraftarın her zaman istediği şey olan mücadeleci ruh bu maçta kendini göstermiş ve taraftarla buluşunca sorunsuz bir Galatasaray meydana getirmişti. Atkins ile oyun kurucu sorununun çözülmesi ve büyük takım oyuncusu olup olmadıkları tartışılan Polat ve Cemal?in etkili savunmaları Galatasaray adına diğer artılardı. Tabi unutulmaması gereken bir de taraftar vardı. Basketbol taraftarı diye yıllardır dile getirilen olguyu bu maçta sorunsuz yerine getiren Galatasaray taraftarı en fazla alkışı hak ediyordu belki de. Ne önceki maçlardaki mücadeleden yoksun oyun ne de rakibin favori olması taraftarı etkilememişti ve muhteşem bir şov sunulmuştu.

Maç sonunda Koray Hoca, takımına istediklerini yaptığı için, eski koçları Murat Özyer?e de attığı tebrik mesajı için teşekkür etmişti. Hüseyin ise taraftarın desteğinin her zaman devam etmesi gerektiğini ve destek geldikçe mücadelerinin hep bugünkü gibi olacağını söylüyordu. Böylece takım için gerekli olan şeyler de açığa çıkıyordu. Takımın mücadele etmesi, bunun için motive edilmesi ve taraftarın desteği.

Bu güzel hafta sonu için başta sahada savaşan oyunculara, dışarıda yaşanan zorluklara ve umutsuzluğa rağmen yerini alan ve salonu tıklım tıklım dolduran taraftara, takıma ihtiyacı olan şeyi veren hocamıza ve taraftardan özür dileme erdemini gösteren Galatasaray Yönetimi?ne teşekkür etmek gerekiyor sanırım. Bu birliğin bozulmaması herkesin tek isteğidir. Böyle devam edildikçe ne güven sorunu yaşanır, ne de taraftar umutsuzluğa sürüklenir. Her maçın böyle olması dileğiyle.
 

Üst