ECW Yarı Final 2. Maç | Parfumerias Avenida 57-55 Galatasaray

Gerçekten inanmış ve çok zor bir salondan çıktık. Artık inanmak ve çıkışı olmayan salonu yapmak bize kaldı. Yolun sonu kupa olur inşallah.
 
Kadın basketbol şubesinin Galatasaray için ne anlam ifade ettiğini, ne zor zamanlardan geçip her defasında nasıl ayağa kalktığını takip etmeyen, gönül vermeyenler bilemez.

Futbolu herkes sever, herkes izler ancak bu kızların peşinden gitmek büyük bir ayrıcalıktır.

İyi ki varsınız Cimbomun melekleri.. Şartlar ne olursa olsun Galatasaray ruhunu ortaya koyan cesur yürekler.

Işıl, sen Galatasaray tarihinin en büyük kaptanlarından birisin. Futbolda Selçuk gibiler senin çırağın olamaz. Bir kupa daha eline çok yakışır büyük kaptan, gerçek kaptan!
 
Takım öldü bitti derken aradan yine bir Avrupa finali ve belki de kupa çıkardı bu kızlar. Kuruluş amacımıza en güzel hizmet eden takımımız oldular her zaman. Yüreklerine sağlık ve finalde başarılar. İnşallah kaptanın elinde bir Avrupa Kupası daha yükselecek.

Saygılar.
 
Son mac istanbulda olursa ilk mac deplasmanda 10 fark yesek bile kupayi burda gule oynaya aliriz.

Salon tartismalarini simdi okudumda dereyi gecerken at deistirilmez. Simdiye kadar hangi salonda oynadiysak takimda oraya alismistir. 1 maclik salon degisikligi olmaz heleki final macinda. Illa duzenleme yapilcaksa sahaici duzenlenir. Yedek kulubeleri eskiden oldugu gibi turbunun onune alinir. Karsi tarafa ve yanlara portatif turbunler getirtilir. Kombinesi olanlari karsiya oturtursun. Pota arkalarina sahaya girmeyecek bilincli ama atesli taraftari yigarsin. Ultraaslanada davullarla zurnalarla turbunu fazlasiyla doldurtursun. O atmosferde ilk mac fark kac olursa olsun 2 katini atariz. Fiba maci oldugundan o macta salonun icine tbf genclik spor falan karisamaz. Gule oynaya kupayi kaldiririz.
 
Son düzenleme:
Gerçekten inanmış ve çok zor bir salondan çıktık. Artık inanmak ve çıkışı olmayan salonu yapmak bize kaldı. Yolun sonu kupa olur inşallah.

Aslında çıkarılacak o kadar ders var ki...
150 bin nüfuslu bir kentin 3 bin kişilik salonu tıklım tıkış doldurması, hatta maçtan önceki gün uzun kuyruklar oluşması...
Sosyal medya hesabının bir hafta boyunca 8 diye gaz vermesi, videolar çekmesi. Sürekli birşeyler pompalamaları...
Davulu, trompeti, sireni, megafonuyla yerlerinden bile kalkmadan canavar gibi tribün yapmaları... Bu arada o megafon işi herkese serbest mi bakmak lazım...
Vasatın biraz üzeri takım savunması yapabilen ve hücumda içerden "eh işte" katkı veren 2-3 kıta dışı oyuncunun eline bakan ortalama bir takımı iç sahada nasıl yenilmez yaptıkları...
Pozisyona göre aktif reaksiyon veren bir tribünün hakemleri bile nasıl lehine çekebildiği... Bizim tribünler gibi ya da İtalyan ya da Balkan tribünleri gibi yerinde duramayan gerekirse el kol yapan bir seyirci profili yoktu adamların. Baktığında hepsi yerinde oturuyordu ama hemen her pozisyonda çıkan uğultu öyle saçma düdükler çaldırdı ki... Bizim bütün tayfa dalgalanıp sahaya girmeye çalışsa da hakemler yeri geldiğinde çatır çatır doğrayabiliyor...

Her fırsatta kadroyu, teknik-taktiği, bütçeyi falan eleştiriyorsak samimiyet namına(!) biraz da kendimize bakabilmemiz gerekiyor...

Maçla ilgili belki sonra yazarım...
 
Aslında çıkarılacak o kadar ders var ki...
150 bin nüfuslu bir kentin 3 bin kişilik salonu tıklım tıkış doldurması, hatta maçtan önceki gün uzun kuyruklar oluşması...
Sosyal medya hesabının bir hafta boyunca 8 diye gaz vermesi, videolar çekmesi. Sürekli birşeyler pompalamaları...
Davulu, trompeti, sireni, megafonuyla yerlerinden bile kalkmadan canavar gibi tribün yapmaları... Bu arada o megafon işi herkese serbest mi bakmak lazım...
Vasatın biraz üzeri takım savunması yapabilen ve hücumda içerden "eh işte" katkı veren 2-3 kıta dışı oyuncunun eline bakan ortalama bir takımı iç sahada nasıl yenilmez yaptıkları...
Pozisyona göre aktif reaksiyon veren bir tribünün hakemleri bile nasıl lehine çekebildiği... Bizim tribünler gibi ya da İtalyan ya da Balkan tribünleri gibi yerinde duramayan gerekirse el kol yapan bir seyirci profili yoktu adamların. Baktığında hepsi yerinde oturuyordu ama hemen her pozisyonda çıkan uğultu öyle saçma düdükler çaldırdı ki... Bizim bütün tayfa dalgalanıp sahaya girmeye çalışsa da hakemler yeri geldiğinde çatır çatır doğrayabiliyor...

Her fırsatta kadroyu, teknik-taktiği, bütçeyi falan eleştiriyorsak samimiyet namına(!) biraz da kendimize bakabilmemiz gerekiyor...

Maçla ilgili belki sonra yazarım...

Bizde stad salon doluluğu başarı ile orantılıdır.İstinasız her takım için böyledir.Finali isterseniz stadda yapın 50,000 kişi gelir. türk seyirci böyledir.Mesele bu hafta AGÜ maçına Ahmet Cömert de kaç kişi olacak.
 
Galatasaray, Avenida'yı elediğinde, Sosyal Medya'da Hatay'lı hesaplardaki "Ohh, daha iyi oldu" algısına baktım da; bir an için, Ekaterinburg'u elediğimizdeki FB'liler geldi aklıma!..
 
Üzerinden 3 sene geçmiş bugün. Zaman akıp geçiyor. Eşleşme belli olduktan maç sonu Jelena'nın topu alıp havaya savurmasına kadarki 3 hafta hayatımın en enteresan ama en unutamayacağım dönemlerindendir. İşyerinde çok sorunlar yaşadığım bir zaman dilimiydi, gün boyu itilip kakılıp akşamları internette Avenida aşağı Avenida yukarı uğraşıp duruyordum...

Bir önceki sezon da yarı finalde Yakın Doğu gelmişti, Euroleague seviyesinde bir kadroydu ve o sezon lig-kupa-avrupa yenildiğimiz tek takımdı. O sezon da yarı finalde EL'den gelen tek takımı çekmiştik, biraz da oralardan çıkmıştı bendeki arıza. O sezon bir de Kıbrıs'ta başlamıştı. Sezon içinde arada bir maça gidip gelecek imkana kavuşunca daha da özeldi benim için. 100'lük olduğumuz Ormanspor deplasmanı dönüşü uçakta ağladığımı hatırlıyorum. 3 ayda o takımın Avrupa kupası finaline yürümesi hele de o sezonun en namlı deplasmanından çıkması inanılmazdı...

Avenida sonrası final serisi o kadar da zor değildi gibi. Ya da benim yaşadığım adrenalin patlaması sonrası öyle gelmişti bilemiyorum...
 

Üst