Yaşayarak öğreniliyor bazı acılar. Bu acıların bizlere ne derece dayanıklılık ve tecrübe getireceği kritik olan. Unics Kazan ile oynadığımız ilk maç ile beraber, dünkü maç en fazla üzüntü duyduğum karşılaşma oldu. McCalebb, Kaukenas ve Lavrinovic olsa da bu maçtan galibiyet bekliyordum, haliyle bu üçü olmayınca beklentim fazlasıyla artmıştı. Bu eksiklere rağmen Siena'nın ne denli önemli bir ekip olduğunu herkes biliyordu ama bu 3 eksik ön plana çıktı. Nihayetinde 12 kişi ile oynanan bu spor dalında, 3 kişilik eksiklik gerçekten gayet önemli. Dün Siena 11 kişi ile geldi İstanbul'a, 9 kişilik rotasyonla karşımıza çıktılar ve galibiyet ile bitti gece onlar adına. Bizim tarafımıza değinmeden önce, bu atmosferden takımlarının kilit rol oynayan 3 oyuncusundan yoksun galibiyet çıkarmak önemli bir iş, keza maç sonunda koç Pianigiani ve Rakocevic buna vurgu yapmışlar. Siena bile olsanız, yapılan işin büyüğü küçüğü olmuyor gördüğümüz üzere.
Bir kaç yorumda gördüm, ''artık tecrübe eksikliğinden bahsetmeyelim lütfen'' diye. Dün akşam itibariyle, Galatasaray erkek basketbol takımı Euroleague'de 8. maçını geride bıraktı. Maçtan sonra istatistikleri incelerken, Oktay Mahmuti'nin neler dediğine bakmak istedim. Konuşmasının başından sonuna kadar tecrübe olgusuna vurgu yapıyor. Biz mi abartıyoruz bilmiyorum ancak ne Euroleague gediklisi, ne Eurocup ve daha alt seviyelerde başarılar tatmış bir takım geçmişimiz var. Takımı bu noktaya getiren oyuncu grubu ikinci yılına başladı, bir çok yeni ekleme ile beraber. Buraları oynamayı biliyor muyuz sorusuna bu yıl ve önümüzdeki bir kaç yıl evet cevabını veremeyeceğiz. Bende çok üzüldüm dün gece sonrasında, ancak bu gerçeği her Euroleague maçında daha da fazla aklımıza kazımalıyız. Bu tür mağlubiyetlerden ders çıkartarak, güçlü çıkmak için bütün yolları arayan bir takım kimliği kazandığımızda buraları oynamayı öğreneceğiz, Furkan o son dakikalarda top kaybı yapmayacak, Lakovic'i o top kaybını yaptıracak pozisyon olmayacak..
3. çeyrek başlamış, 8-0 ve kaptan Haluk Yıldırım'ın büyük rol oynamasıyla farkı 9 sayıya çıkartmıştık. Tam ''Siena maçını 3.çeyrekte kazandık'' senaryosu yazılırken, 18-2'lik seri geldi. Bu bölümde, yapılan savunmaya suç atmak pek doğru olmayacaktır. Hücumda ne yapılacağı konusunda karar veremeyince, set tempomuz da alışagelmiş seviyemizin baya altında olunca sayı konusunda ciddi olarak sıkıntı yaşadığımız doğru. Bunun net örneğini gördük dün üçüncü çeyrekte. Bu sorunun çözümünü daha çok savunmada aldığı güvenle bulduğumuz gerçeğini de göz önünde bulundurursak, iki taraflı kötü oyunun faturasını baya ağır çektik. Bu iki taraftan, hücum tarafının daha ağır bastığını söyleyebilirim ki, 2. yılına giren Oktay Mahmuti Galatasaray'ı, savunmasını iyi yaptığı maçlardan genellikle galibiyet ile ayrıldı. Nadir göreceğimiz maçlardan biri olacaktır Siena maçı, iyi savunarak alamadığımız... Neden bilmiyorum gerçekten ama artık 3. çeyrekler üzerimize yapıştı. Her defasında dile getirerek büyütmek de doğru değil fakat 3. çeyrek örneklerimiz Oktay Mahmuti Galatasaray'ında bolca mevcut. Takımın konsantre düzeyinde mi değişiklik oluyor bilemeyiz ancak, bu üçüncü çeyreklerin açtığı yaralar hafızalardan asla silinmiyor, her şeyden arta kalan gerçek bu.
Dünkü mağlubiyetin tahribatı az olmayacaktır, neticesinde top 16'ya her halükarda katılacağımız gerçeğinden sıyrılırsak, ağır yaralı Siena'yı eli boş geri göndermemiz için bütün şartlar oluşmuştu neredeyse. Top 16 garantisinin şaşalı bir şekilde atılma fırsatını geri teptik, daha önümüze bir çok fırsat çıkacak ama hepsinden önemlisi, yenilerek kazanmayı öğreneceğiz.
Siena'dan, Barca'dan, Unics'den, Anadolu Efes'ten yumruklar yedik, hırpalandık.. Ancak şu gerçek hiç bir zaman aklımızdan silinmemeli. Galatasaray erkek basketbol takımı, basketbolun doğrularının daha 2. senesinde. Daha kötü günleri olmayacağı gibi, bu mağlubiyetlerden daha güçlü çıkacak potansiyele her şartta sahiptir. Bu potansiyelin değerini bilelim, yeterli..
Son olarak, Josh Shipp; sensiz olmaz..