FEDERER'E VEDA

Teniste çağ açan Federer bir çağı da kapatmış oldu bu hafta sonu. Aradan geçen yıllar hem çok uzun hem çok kısa geliyor aynı anda. Ekselanslarının her maçı çok özeldi tıpkı kendisi gibi. Vedası da bir o kadar özel oldu. Film karakteri gibi bir adama da film senaryosu gibi bir son yakışırdı. Kendi yazdı kendi oynadı. Son maçını en büyük rakibiyle kol kola verip kazanması güzel olurdu ama böylesi de rekabet dolu kariyerine daha gerçekçi ve vurucu bir son sundu. Kariyerini şampiyonluk sayılarıyla, en büyük rakiplerine karşı mücadeleleriyle ölçüp geride olduğuna kanaat getirebilirsiniz ama ekselanslarının en iyi olması bundan öte bir şeydi. Daha önce görülmemiş seviyelere çıkıp barı koyulabilecek en tepeye koyan kendisiydi. Bir "White Rabbit(Beyaz Tavşan)" olarak girdi hayatımıza ve kendi harikalar dünyasına davet etti. Ardından da tavşan görevine rakiplerini peşinden koşturarak devam etti. Tenisi kitlelere taşıyan da Federer idi. "Federer'in maçı var" cümlesini tenisle pek ilgisi olmayana bile söyletti. Ölümcül oyununu zarafetle süsleyerek hem tenisin aristokrat algısını temsil etti hem de milyonları kendisine kitledi.

Belki tenisi bırakıyor ama bıraktığı tanrısal iz ebedi kalıyor sporda. Üzülmeye gerek yok; Michael Jordan, Muhammed Ali, Maradona, gibi kendi sporlarının tanrısı olmuş isimlerin yanına Valhalla'ya gidiyor sadece.
 

Üst