Altan Çetin güzel bir yazı yazmış maç hakkında
ALTAN TANRIKULU: "YATAĞIMDAKİ DÜŞMAN"
Cuma akşamı çoğu aile kendi evinde, televizyon başında girecek yeni yıla.. Gülecek, kahkaha atacak, dertlerden arınmaya çalışacak ve bir geceliğine de olsa sıkıntılarını unutup yeni yılın bereket ve umut getirmesini dileyecek.. Ertesi gün erken kalkanlar güzel bir kahvaltının ardından belki spor yapacaklar.. Belki işlerine gidecekler.. Belki akşama kadar dinlenip 1 Ocak'ın keyfini çıkaracaklar.. Ve pazar günü.. Genelde tatil günü olduğu için insanların aileleriyle birlikte geçirmekten zevk duyacakları birgün daha.. Ama hafta sonu aktivitesi olarak bu kez konuşacak, tartışacak futbol maçlarımız yok..
Artık yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen futbola 23 Ocak'taki kupa maçlarına kadar ara var. Bu pazar için önerimiz İstanbul'daysanız çocuğunuzu alıp Fenerbahçe-Galatasaray basketbol maçı için Abdi İpekçi'ye gitmeniz. Eğer İstanbul dışındaysanız ya da maça gitmek zor iş" diye düşünüyorsanız, saat 15.00'te atv'nin başına geçip bu keyifli maçı izlemeniz..
Gelin yeni bir yıla girerken izlediğimiz, gittiğimiz, yaptığımız spor dallarını artıralım. Düzeylerini yükseltelim. Futbolu temizlerken yanına basketbolu koyalım ama çürük elmaları elemeyi de ihmal etmeden.. Ben Fenerbahçeli'yim.. Eşim Galatasaraylı.. Sabah Spor Müdürü İskender Galatasaraylı, eşi Fenerli.. Gürcan Fenerli, eşi Galatasaraylı.. Şansal Abi Fenerli, oğlu Galatasaraylı.. Vatan Spor Müdürü İbrahim Seten Fenerli, eşi Sanem Galatasaraylı.. Televizyon başında ya da salonda bu pazar Fener-Galatasaray maçıyla bir kez daha bu renklerin savaşını yaşayacağız. Yine biri kazanacak, biri kaybedecek.. Yine birbirimizi kızdıracağız. Yine üzülen, yine sevinen olacak.. Ama her zamanki gibi bu maç da gelip geçecek..
Arkadaşlar.. Futbol bir spor.. Basketbol, voleybol bir spor.. Bu spor dallarındaki ezeli rekabetler, hele hele uzun yıllara, babalarımızdan kalan miraslara dayanan rekabetler daha lezzetli, daha tutkulu, daha ateşli.. Ama hiçbiri kavga, öfke nedeni olmamalı.. Galatasaray 16. hafta Fenerbahçe'yi yendiğinde karım telefonla beni arayıp Galatasaray marşı söyledi ve beni kızdırdı. Ben de akşam eve gittiğimde kızgınlığımdan spor programı yerine Matrix seyrettim. Ama sonra yatağıma gidip yattım.. Biliyorum ki, Gürcanlar'ın, İbrahimler'in, Şansal Abiler'in evinde de benzer durumlar yaşandı. Bu pazar baskette Fener Galatasaray'ı yenerse bu kez kızdıran Fenerliler kızan Galatasaraylılar olacak ve hayat sürmeye devam edecek..
Ben Fenerbahçeli'yim.. Kalemimi ya da televizyonlardaki konuşmalarımı tuttuğum takıma endekslediğim anda bunun cezasını ben çekerim. Halkın gözünde "Kısıtlı" bir yazar ve yorumcu olurum. O yüzden işimi tarafsız yapmak zorundayım. Ama özel yaşamımdaki Fenerbahçeliliğimi de hiç saklamadım hiç saklamam.. Eşim Galatasaraylı, abim Galatasaraylı.. İş yerinde çok sevdiğim insanlar Galatasaraylı.. Fenerbahçeli olmak, Galatasaraylı olmak, Beşiktaşlı olmak, Trabzonlu olmak.. İnsanoğlunun kendisini bir takım değerlere ait olduğunu hissetmesi.. Zevk alması.. İster zengin olsun, ister fakir paranın satın alamayacağı duygulara sahip olması.. Biz bu yüzden o renkleri bu kadar seviyoruz.. O yüzden bu kadar çok paralar dökülüyor dekoder'lara, formalara, kombinelere.. O yüzden dünyanın en popüler insanları arasında futbolcular ilk sıraları alıyor.. O yüzden futbol çağımızın en büyük sosyal tutkusu olarak anılıyor.. Öte yandan Avrupa'da ırkçılık, bizim gibi bazı ülkelerde de mafya ve tribün terörü yüzünden spor "Yatağımızdaki düşman" haline getirildi.. Maçlarda rakipler düşman, hakemler satılmış, federasyon kukla gözüyle bakılıyor. Toplumun spora, futbola inancı azalıyor, heyecan kayboluyor, saçma-sapan programlar, mafya dizileri ülkenin gündemini belirler hale geliyor..
Yeni yıla girerken herkesi pazar 15.00'te atv'ye, herkesi Abdi İpekçi'ye davet ediyorum.. Derbi heyecanını bir kez daha yaşamak için.. Bir kez daha kızmak için, belki bir kez daha kızdırmak için.. Ne olursa olsun "Yatağımızda düşman" olmadığını gösterebilmek için..