Olympiakos’un oyununun temel yapısının Spanoulis üstüne kurulduğu bir gerçek ve bizim de maçtan önceki temel stratejilerimizden birisi onu yavaşlatmak, yıpratmak ve maçın sonunda bundan etkilenmesini sağlamak üzerine kuruluydu. Ayrıca onun sürekli farklı savunmacılarla karşılaşmasını sağlayıp kafasını karıştırmaktı amacımız. Dolayısıyla onun savunmacısını sürekli değiştirdik, Göksenin’i de Spanoulis’i yıpratma amaçlı sahada tuttuk, Spanoulis’in esas savunmacısı onu geçen seneden dolayı çok iyi tanıyan Gordon’du.
Sadece defans için sahada olan oyunculara göre fazlasıyla artıları olan bir oyuncu Göksenin. Bazı oyuncular vardır rakibin en skorerini tutmak için görevlendirilirler sadece ama bu oyuncuların hücumdaki görevleri kısıtlıdır oysa Göksenin farklı bir isim. Dış şutu bu tarz oyunculara göre iyi olan, asist yapabilen ve hücum ribaundlarında da oldukça etkili bir isim. Bu seviye bir oyunda tecrübesi olmadığı için belirli dönemlerde karar verme ile ilgili sıkıntıları olabiliyor ama top hakimiyeti oldukça iyi Göksenin’in. Adam kitleme dışında baskıdan çıkarken topu tutabilecek, boş ceza şutlarını sokabilecek bir isim olduğu için bu tarz oyunculara göre değerli ama dediğim gibi maç oynadıkça, tecrübe kazandıkça bu özelliklerini daha iyi kullanabilecek. Bu ekstra özelliklerin köklerine sahip ve onun üzerinde bu yüzden bu kadar duruyoruz, tabi ki zaman zaman karar vermede sıkıntıları olacak ama yaşadıkça öğrenecek bunları, daha kötü karar verdiği maçlarda süresi azalacak, daha iyi karar verdiği maçlarda da süresi fazla olacak.
Olympiakos’ta özellikle Hines 5 numarada oynarken yapılan toplu ve topsuz neredeyse tüm perdelerde adam değiştiklerini biliyorduk. Olympiakos bu adam değişikliğini yaparken Hines’in atletik ve ayaklarının çabuk olması ile guardların karşısında iyi durmasını sağlarken, Spanoulis içeride ters eşleşmede kaldığında özellikle 3 numarada oynayan isimleri hemen yardıma gelip zorlayabiliyor rakip uzunları biz de buna ciddi şekilde hazırlandık ve hücumdaki temel stratejilerimizden biri de bunu değerlendirmek üzerine kuruluydu. Fakat müdafaada rakip adam değiştirdiğinde, bir eşleşmede avantaj sağlanıyorsa bunu değerlendirmenin tek bir yolu yoktur. O yüzden de içeriye çok indirmekte ısrar etmedik, nitekim Jamon da özellikle uzatmada uzuna karşı bire birleriyle ters eşleşmelere cezayı kesti. Sizin dediğiniz gibi topu sürekli içeriye indirmek zaten müdafaanın istediği bir şey, herkes beklerken topu içeri indirdiğinizde ritimden çıkıyorsunuz ve rakip müdafaa o ters eşleşmeye hazırlıklı şekilde yardımlar getirip düzeninizi bozabiliyor. Biz bu tarz ters eşleşmeleri ritimden uzaklaşmak yerine, kendi düzenimiz içerisinde cezalandırmayı tercih ediyoruz. Mesela farkı açtığımız 2.periyotta da sürekli adam değiştiriyorlardı savunmada, hareketli oynayıp bulduğumuz boş şutlarla bunu değerlendirdik ama değerlendirirken kesinlikle kendi düzenimizden de çıkmadık. Bu maç özelinde de iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum rakibin bu savunmasına karşı eşleşme problemlerini.
Maçların bazı periyotları iyi oynanır bazıları kötü oynanır ama bana sorarsanız genel olarak 3.periyotta bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum, bu maç özelinde çok statik yakalandık 3.periyotun başında ama maça başladığımız 5 ile de aynıydı bu periyota başlayan 5’imiz. Bu periyotun başındaki statik görünümün sebeplerinden birisi de Gordon’un kötü başlamasıydı, giremedi bir türlü oyunun içine ve çıkarmak zorunda kaldık. Daha sonra da zaten mükemmel oynadı kendisi.
Bizim müdafaa anlayışımızda çok fazla adam değiştirmek yok, perdeye takılınca savunmada adam değiştirmek bir tembellik gösterisidir bize göre. İdmanlarımızda da bu konuya özellikle dikkat ediyoruz, bu maçta da perdelere de 1-2 ufak hata dışında çok takıldığımızı düşünmüyorum.
Stratejik olarak çok önemli bir maç olduğunu bildiğimiz için öncelikle kendi düzenimiz içerisinde çözmeyi düşündük maçı. Özellikle müdafaa anlayışımızda çok fazla değişiklik yapmadık. Boyalı bölge içerisindeki kademeli müdafaa anlayışımızı yapmak, Spanoulis’in sürekli baskı altında kalıp oyunun sonunda yorulmasını sağlamak başlıca prensiplerimizdi savunmada. Spanoulis çok iyi bir oyuncu olduğu için bir çok pozisyona yetenekleriyle çözüm üretti ama diğer oyuncuları oyuna dahil etmeye çalışırken problemler yaşadı. Olympiakos maçlarını izleyenler Papanikolau ile Spanoulis arasındaki bağı, Spanoulis’in topsuz hareketlenen Papanikolau’yu nasıl iyi kullandığını bilirler, bu maçta ona hiç izin vermedik mesela. Hücumda da kendi ritmimizi korumayı ve açık saha oyununu çok fazla konuştuk maçtan önce. Ek olarak rakibin adam değişimlerini cezalandırmak üzerine konuşmamız olmuştu. Bu galibiyetin takım üzerindeki ivmeyi arttırabileceğini de düşünüyoruz.
Ribaundda yenilmemek maç için çok kritik bir noktaydı. Olympiakos eskisi gibi çok güçlü kadroya sahip olmasa da mental olarak çok güçlü bir takım ve akılcı hücum eden bir takım. Dolayısıyla bu tarz bir takıma fazlasıyla hücum imkanı verirseniz çok zor duruma düşersiniz. Maçtan önce de çok konuştuğumuz bir konuydu ki fazlasıyla konsantreydik ribaundlara. Hines, Printezis ve Papanikolau çok iyi hücum ribaundu alan oyuncular, maçtan önce videolarla da gösterip bu konuya dikkatle değindik ve maçta da başarılı olduk ribaundlarda. Ribaundu bir takım olgusu ve konsepti olarak çalışıyoruz, kısalarımızı da devreye sokup çözmeye çalışıyoruz bu problemi.
Shipp bizim için çok önemli bir oyuncu ve bu maçtaki süresi de ispat etti zaten. Bazı maçlar sürekli sahada olmasını istiyoruz çok farklı özelliklere sahip olduğu için. Olin Edirne maçında da süresinin az olmasının sebebi bu maçta aldığı 44 dakika.
Uzatma sürecinde temiz atış bulmak İvkovic gibi bir koçun olduğu takıma karşı o yorgunlukla çok zordur. Uzatmada genellikle bazı oyuncular insiyatif alırlar, uzatmanın başlarında kendi düzenimiz içerisinde kalsak da sonradan Gordon bu insiyatifi aldı ve adam değişimlerinden sonra yakaladığı ters eşleşmeleri çok iyi değerlendirdi.
Bu maçta 2.periyot haricinde açık saha oyunu oynayamamamız hücumda sıkıntı yaşamamızın başlıca sebebiydi. Biraz açık saha oynadığımızda çok etkili olduk ama Olympiakos çok kalıplı bir takım olduğu için temiz ribaund yapmamıza engel oldu bu da açık saha oyunumuzu etkiledi. Ribaundu alamasalar bile her topa dokundular neredeyse ve bu da savunmalarının yerleşmesine sebep oldu. Set hücumlarında da Tutku’nun yokluğu etkiliyor, daha önce de söylediğim gibi ikili oyunlar üzerine kurulu bir takımız ve Tutku da özellikle Andric ile Shumpert’in verimini çok yükseltiyordu.
Preston’ı daha ziyade 4 numarada kullanmayı hedefliyoruz ama savunabildiği 3 numaralara karşı da kullanabiliriz bazı maçlarda. Boyut olarak da büyümemiz gerektiği maçlarda onu 3 numarada deneyebiliriz ama esas pozisyonu hala 4 numara bizim için. Mutlaka Boris’in yeni olması ve faul problemine girmesi, Shumpert’in de sakatlanması Cevher’in sürelerini arttırdı. Boris’ten alacağımız katkıyı bu maç için pek bilemediğimiz için Cevher’i oynatma düşüncemiz vardı maçtan önce.
Uzatmalardaki aslan payını oyunculara vermek lazım, koç ne yaparsa yapsın oyuncuların mental olarak güçlü kalmasının çok büyük etkisi var. Sahada dirayetli bir oyuncu grubu olmasa koç ne söylerse söylesin olacak bir iş değildi o mucizevi basketten sonra uzatmada kazanmamız.
Furkan bizim oynadığımız oyunda 5 numara ve bugüne kadar hiçbir an 4 numarada süre almadı, dolayısıyla o pozisyonda kullanmaya devam edeceğiz onu, gelişimini de o şekilde sürdürecek. Kalıplı ve çok yer kaplayan bir oyuncu olmamasına rağmen o fiziğin içinde çok kuvvetli bir oyuncu, ribaundlarda da becerileri fazla, tabi ki eksikleri var ama niye ileride Fran Vazquez gibi bir 5 numara olmasın ki diye düşünüyorum.
Uzatmada yetenekleriyle üst üste 3 tane basket bulan Gordon gibi bir oyuncumuz varken tek bire bir becerisi olan oyuncumuz Darius’tur diyemeyiz. Darius da bire birlerde skor bulabiliyordu tabiki. Savovic bu sezona kadar genellikle dışardan hücum eden bir oyuncuyken bu sene Hemofarm’da hem 4 numarada hem de 5 numarada oynarken içeriden de fazlasıyla hücum eden bir oyuncu haline dönüştü. Hücumda sınırlı olduğunu kabul etmeliyiz ama çembere yakın noktalarda top alınca bitirebilen, pası da olan, oyun görüşü çok iyi, topu nerede alacağını bilen, müdafaa ile arasındaki mesafeyi iyi kuran bir isim. Sırtı dönük de kullanacağız onu zaman zaman ama Darius ile farklı özelliklere sahipler, 2’sinin sırtı dönük oyununu karşılaştırmak kolay değil. Bizim Savovic’ten beklentilerimiz şöyle: 5 numaralarımız rakip uzunlarla cebelleşirken ribaundları toplaması, sahayı çok iyi koşması, ceza şutlarını sokması, zaman zaman sırtı dönük topu aldığında pozisyonları bitirmesi, bu pozisyonlarda arkadaşlarına pozisyonlar hazırlaması ve hata yapmamasını (kolay atışları sokması, ribauntlardan sonra pozisyonları bitirmesi, top kaybı yapmaması) bekliyoruz. Son söylediğim komik olabilir ama bir oyuncunun hata yapmaması da göründüğü kadar kolay değildir, bazı oyuncular top harcamayı çok kolay görürler, Avrupa Basketbolu da bu konuda çok gelişti eskiye göre, Songaila’nın temel zorlandığı noktalardan birisi de buydu açıkçası.
Gordon en bire bir becerikli oyuncumuz, o yokken zorlandığımız doğru ama oralarda Tutku’nun olmamasını çok arıyoruz. Özellikle Andric’i diğer kısalarımız Tutku kadar iyi kullanamıyorlar, bu daha önce de konuştuğumuz gibi alışkanlık meselesi. Bu noktalarda dış atışlara kaldığımız oyunu çok çeşitlendiremediğimiz de doğrudur, bu sorunu halletmek için de çalışıyoruz.
Bir basketbol maçında önde olmak ya da önde olmuş olmak maçı öyle bitireceğinin garantisini vermez. Maç içerisinde iniş çıkışlar olabilir bu basketbolun her seviyesinde, gerek Euroleague finallerinde, gerek Nba finallerinde ya da normal sezonda olabilen şeyler. Barcelona’ya karşı 4 dakikalık bir süreçte yaklaşık 15 farklık bir marj yakalamamız onlardan çok üst düzey bir takım olduğumuz için değil, maçın içinde öyle bir periyot yaşandığı için böyle oluyor yani.
Savunma stoğumuzda 3-2 alan savunması yok. Son saniye 3’lüğünde topa biraz uzak kaldığımız doğru, eşleşmede problem yaşadık. Rakip oyuncunun fazla erken kullanması da bizi şaşırttı, 1-2 dribling daha yapmadan o şutu denemesi de oyuncuları şaşırttı bence.
Profesyonel basketbolda o takımda olduğu sürece son saliseye kadar o takımın oyuncuyu kullanmaya hakkı vardır, Efes maçı da kritik bir maçtı ve sezonun sonrasına stok yapabileceğimiz bir maç değildi. O an en iyisi neyse kullanmak zorunda olduğumuzdan Songaila’yı oynattık Efes maçında.