Son zamanlarda yaptığım yorumları düşününce özellikle kadın basket forumunda yaptığım çoğu yorumun Işıl özelinde olduğunu fark ediyorum tabi ki. Bu açıkcası ben de rahatsızlık yaratmaya başladı.
Burada, Işıl şöyle sakatlandı bunu bunu yaşadı gibi laflara girmek bence Işıl'a da büyük ayıp. Biz "Işılseverler" Işıl'a iyilik yapacaksak, öncelikle bu sakatlıkla ilgili kelimeleri kendi lûgatımızdan çıkarmalıyız. Işıl ile ilgili her konuşma metninde "Ama Işıl şöyle sakatlandı böyle sakatlandı şu kadar sene oldu!!" demek Işıl'a haksızlık ama daha önemlisi sakatlığı sonrası yoğun terapiler geçiren Işıl'a hem bu sakatlığı tekrar hatırlatmış oluyoruz hem de onun da beyninde savunma mekanizmasına bunu eklemesini sağlıyoruz.
Şu gerçek ki Işıl'ın sakatlığını yaşayan normal bir insan, hala koltuk değneği ile geziyor olabilirdi, bu şaşırtıcı olmazdı. Işıl iyileştiği gibi üstüne "Profesyonel" spora geri döndü. Diz tüm sporlarda vücudun en önemli bölgelerinden biridir ama özellikle Tenis ve Basketbolda çok daha fazla zorlamanıza sebep olan bir bölgedir. Buna rağmen dönüş yaptı Işıl. E tamam dönüş yaptı. Bu anlamda azmine şapka çıkarmak ve sırf bu sebepten dolayı Işıl'ı eleştirirken kelimelerimizi doğru seçmeliyiz. Ama bu durumun bundan daha önemli bir mesaj verdiğini bilmemiz gerekiyor. Bu ağır sakatlıktan sonra tekrar spora dönen Işıl, performansında yaşadığı gelgitleri de bertaraf edip çok daha iyi bir konuma gelecektir. Performansı bir yerden bir yere çekmek Masadaki tencereyi masanın bir köşesinden diğer köşesine çekmeye benzemez ne yazık ki. Bunun için onun çok çalıştığını biliyorum ve duyuyorum. Misal Olimpiyatlara katılmak için oynayacağımız elemeler öncesi bir çok sporcu tatil yaparken Işıl bir spor salonuna kayıt yaptırıp antrenmanlarını devam ettirdi. Kampa da böyle geldi. Performansında eksiklikler olduğunu, kafasındaki Işıl gibi oynamadığını biliyor ve ona göre davranıyor o Işıl'a getirmeye çalışıyor performansını.
Performans anlamında önümüzdeki sezon daha iyi bir Işıl göreceğimize eminim ben. İyileşip tekrar basketbola döndüğü andan itibaren sadece Ceyhun hoca ile çalıştı. GS'da da Milli Takım'da da hocası Ceyhun hocaydı. Bu sene farklı bir hocayla olacak belki bu da kariyerinde yeni bir dönemeç sağlar Işıl'ın. Ki mevkisinde Whalen'den de bir çok şey öğrenecektir. Daha 26 yaşında ve öğreneceği ve ortaya koyacağı çok şey olacaktır (Kobe 32 yaşında olajuwon'dan post-up dersi aldı mesela). Geçen sene Matic'in Egle'nin screen bilmediği Tina'nın Screenlere gelmediğini çoğunuz belki bilmez (ki Matic Screenleri unutuyorum diye itirafta da bulunmuş bir ara). E bir PG top sürerken arkadaşı Screenlere gelmezse haliyle yükü ve işi daha da ağırlaşmış olmaz mı? Bu sene o anlamda özellikle Nevriye ve Sancho'dan çok yardım alacağını düşünmek için kahin olmaya gerek yok sanırım.
Savunması konusunda eleştiriler olmuş. Rusya maçında da bu konuda konuşmuştuk aramızda. Sağolsun Önder Çiçekoğlu'da bu konudan biraz bahsetmiş. Bir basketbolcu sahaya çıktığında rakip takımın oyuncusunu nasıl savunacağını kendi belirlemez. Başta Coach olmak üzere Yrd. Coachlar bunu oyunculara söyler. Sokaktaki bireylerden biri olarak ben biliyorsam B.Hammon'ın uzak savunulmayacağını, Işıl'ın bilmemesi imkansız. Orada Milli Takımın Coachlarının ne gibi bir strateji izlediğini bilmemiz gerekiyor. Yalnız hepimiz gördük ki maçın 3. Periyotundan itibaren Işıl Becky'yi yakından savundu. Kuşkusuz bu kararı da Işıl almamıştır. Zaten Işıl, ona, "yakın savun" denilmesine rağmen uzak savunuyorsa, Coach bir kere uyarır. Gene uzak savunuyorsa orada Nilay var, onu alır oyuna Işıl'ı çeker kenara. Demek ki durum böyle değil. Şut konusunda koca sezon, ona set çizmeyen, şut attırmayan, sadece elinde son saniye top patladığında şut kullandırtılan bir oyuncunun ilahi bir süreç geçirip Milli maçta birden attığının girmesini beklemekte hayalcilik. Ki Son 2 sezonluk GS kadın basket tarihine bakarsak bu tüm yerli oyuncular için geçerli.
Işıl-Bİrsel kıyaslamalarına ise gülüyorum artık. Bu taraftarın çarpık bakış açısından kaynaklanıyor. Misal Sabri-G.Gönül de kıyaslanır GS'lılar tarafından. FB'liler de Hakan Balta-Hasan Ali veya Selçuk Şahin-Selçuk İnan kıyası yaparlar mesela. Ama olayı abartarak örneklendirirsek Real taraftarının Ronaldo'ya, -Messi'den daha iyi değil- diye kızması gibi bir durum bu. Türkiye Kadın Basketbol ligine bakarsak Işıl-Birsel olayının bu boyutta olduğu kesin. Çünkü onların ardından sayabileceğimiz 3. bir PG yok. "Nilay" deseniz o seviyede değil artık. Ki kendisinin GS'da oynarken gene bu forum sayfalarında aldığı eleştirileri düşünürsek Birsel-Işıl dışında 3. bir PG saymamız imkansız. Öyleyse nedir problem? Taraftar hiç izlemediği oyunculara bile aşkla bağlanıyor birilerine gıcık olduğu için. Bahar için de az şey söylenmedi. "Bahar gitsin Tuğçe gelsin" lafları havada uçuşuyordu bir ara. Burada çok defa sormuştum "hiç seyrettiniz mi Tuğçe'yi?" diye. Bu yaz dönemi sonunda, en azından artık -Tuğçe gelsin Bahar gitsin- söylemlerini duymayacağız diye düşünüyorum.
Açıkçası ortamız hiç yok. Engin'in hava alanında omuzlara alınışı taze taze akıllarımızda. Işıl olayı da buna benziyor. Kendi aramızda birileri "Işıl berbat" diyince diğeri hemen "Işıl harika" diyor kutuplarda geziyoruz. Oysa durum şudur ki Işıl şu an beklediğimiz performansını sahaya genel olarak yayamadı. Ara ara pasajlar sunuyor ama bunun için biraz daha zamana ihtiyaç var(o pasajları tüm sezona yayma anlamında).
Çok uzatmadan son olarak şunu söylemek istiyorum. Işıl'ı beğenmeyen arkadaşlar en azından gölge etmesinler, burada Işıl'a ağır eleştiriler yaparak bir gelişim sağlayamayız. Beğenen arkadaşlar da sırf içlerinde yaşadıkları Işıl aşkı ile köreltmesinler bakış açılarını. Burada Işıl için yapacağımız her "yapıcı" eleştiri hem onun için hem bizim için + olarak dönecektir. Işıl hakkında yüzlerce yorum paylaşılmış kimse -şunu şunu geliştirmeli bence- gibi bir söylemde bulunmamış. Misal Işıl turnike'ye girerken topu çok aşağıda tutuyor potaya yaklaştırdığında topu yükseltmesi sorun oluyor veya şut imkanı bulmasına rağmen atmayıp hala pas verecek birini arıyor ya da maç esnası bazen konsantrasyonunu kaybediyor gibi eleştiriler yerine Işıl berbat Işıl harika ama Işıl ağır sakatlık geççirdiii gibi söylemler yerini alıyor. Şu yorumların Işıl'ı korumak veya eleştirmek anlamında Işıl'a hiç bir katkısı yok. Dahası GS'a da katkısı yok.
En önemlisi burada objektif olmanız gerekmiyor. Burası daha yapılanması icabı objektif olması gereken bir platform değil. Galatasaray subjektifinden bakıyoruz olaya, Işıl başlığında Birsel çok iyi oyuncu demek ne sizi objektif yapar ne GS subjektifinde bir yarar sağlar.
NOT: Tuğba Palazoğlu Ceyhun Hoca ile bir sene geçirdi GS'da. O sene Avrupa Şampiyonasında Ceyhun hoca onu 12 kişilik kadroya aldı ve oynattı. Yeni sezon başladığında ise Milli Takımda 12 kişi arasına aldığı Tuğba'yı gönderdi, yerine o milli takım kadrosuna almadığı Sariye'yi aldı. Sariye bu kadar iyiyse neden Milli takım kadrosunda değildi? Öte yandan Ceyhun hocayla neredeyse basketbolu bırakacak olan Tuğba, Zafer Hocayla yeniden dirildi (Coach'un önemi). Tuğba'nın bence gönderilmesindeki tek sebep âsi oluşuydu. Ceyhun hoca sesi çıkan oyuncuları pek sevmiyor sanırım. Bu yüzden Sessiz Şaziye-Sariye'yi kadroya katmayı tercih etti. Sylvia'yı sildi Seimone'u gönderdi Işıl içinse onu yapacak gücü yoktu (bence)