2018'deki Ormanspor deplasmanına gitmiştim ben. 95-85 falan kaybetmiştik. Youtube yayını falan da olmadığı için pek çok insan mesaj atıyordu maç oynanırken, skor gerçek mi diye. 6 Ocak 2018'de oynanmış, bugün da 3 Ocak 2021. O maçı kaybedip ilk yarıyı çok yıllar sonra ilk 8 dışında bitirmiştik. Maç sonu sporcu girişinin orda tamamı bir imza-fotoğraf derdindeki çoluk çocuğun önüne 2 sıra robocop diktirmişti birileri. yaşlı gözlerle birbirimize bakmıştık takımla. Akrabaları gelen Özge Kavurmacıoğlu bile ki bizdeki kariyeri sorunlu geçmiştir, sakin sakin kucaklaşıp 2 muhabbet edip otobüse dönmüştü. O sezon rakip takımda forma giyen ve erkek basketbol takımımızın eşi olan ablamız (o dönemde sözlüsü müydü nişanlısı mıydı) sıfır dakika süre aldığı maçın sonunda kahkahalar atarak çıkmıştı soyunma odasından. Sonrasında 1-2 eski dostu görmek bir nebze iyi gelse de uçakta ağlaya ağlaya gittiğimi hatırlıyorum...
2019 yılbaşı hüzünlüydü, yeni bir reddedilişin hemen arkasıydı. Eurocup'ta rakip abidik gubidik isimli bir takımdı, Reddedilişin 3. günü falan, "yeni havaalanında 159 liraya bilet kampanyası varmış" derken 10 Ocak'ta Ahmet Cömert'teki rövanşta yer almak için rezervasyonları tamamlamış bulunduk. Reddedilişin 5. günü ilk maç oynandı, Kafa kafaya giderken 12-0'la bitince maç 15 sayı eksiyle döndük. Döner mi dönmez mi derken sabahın tam da böyle bir vaktinde bekleme salonundaydım. Rakip takım koçu turistik gezi falan demiş, haberim yok o dakikalarda ama skordan bağımsız bir yolculuk yine. Bir yanda delicesine kaçmak isteği, bir yandan ruha en iyi gelen şeyi sarıp sarmalama isteği. Maç boyu sınırda gezen fark, son hücum öncesi 18 sayıda kalmamız, şutu atan rakip oyuncu ve potayı aynı düzlemde görebildiğim nazlı nazlı gidip çemberden seken üçlük ve kazanmamız.
İnstagram storylerde birilerini şık şıkırdım bir yemek masasında görüp bir yutkunduktan sonra 800 km ötede "seeen gözümün nuruuu" diye böğürerek turu kutlamak. Kapı önünde topçu beklemeyi imkansız kılacak bir yağmur, youtube videolarına bile konu olan "medeniyet seperatörü"nün öbür tarafına geçip bir güzel insanla iki tek atıp uçağa dönmeler. Havaalanında ayakları üst üste atıp verilen "içimiz çok rahat" pozu ve Efe hocanın "sen bana uğurlu geliyorsun hep gel" mesajı.
2020 yılbaşına geldik. 2019 çok çalkantılıydı, anksiyeteli, kavgalı, dövüşlü,son 6 ayı da tamemen küsmeli. Çiviyi çiviye söktürme denemeleri, aslında bizim de çivinin çivisi olduğumuz ortaya çıkınca mantarlamış. 15-20 gün içinde 180 derece dönmeler falan, anlam veremeden kendimizi çemberin dışında bulduk. Yine böyle saatler, yine bekleme salonu ama bu sefer hattın ucunda bekleyen kalabalık bir ekip. "İn san sev mez mi" diye yine Ataköy'deyim. Belki kendimi bulmak belki de kendimden kaçmak için. 50 sayılık bir fark, maç sonu saha içinde canım kaptanın "bula bula bu maça mı geldin deli misin sen" diye takılması, kafamı tribüne kaldırdığım anda fotoğraf sırasındaki gençlerden biriyle bana söverken(fotoğraf çekinme işi durmuştu çünkü
) göz göze gelmemiz ve panikle yukarı doğru kaçması var aklımda. Sonrası koştura koştura Seyrantepe yolları, evet 2 maça birden gelmiştik...
2020 zaten ayrı bir vaka oldu. O küslük 14. ayında bozuldu. Niye bozulduğu ayrı bir soru işareti zaten, zamanında aylarca yaşansın diye yırtınılan şeyler teker teker oluyor pat diye ve manasız şekilde. Hatta öyle bir oluyor ki bazısı laf arasında kaynıyor. Öte yandan da pandemi zamanı binbir yerden engellenmiş olmama rağmen bir görünüp bir kaybolan ve konusu hiç açılmayan dış çekim fotoğrafları var. Takım da içinde bulunduğumuz duruma uygun. Ligde iyi giderken korona vakaları, ertelenen Euroleague'de 2 mağlubiyet, 3-4 gün önce Fener maçında hezimetten bir tık ötesi. "Courtney'i durduran her takım bizi yener" lafının moda olduğu günlerde Courtney de gitti. Öyle bilinmezler içinde bir maç.
Tam da bu saatlerde abidik gubidik story atıp uçağın hazırlanışını izlemelik bir gündü. Resmi binaların arasındaki saçma salonun kapısında takımı karşılamak, her gidişte selam veren/hatır soran insanlarla iki muhabbet etmek, yeşil rengin hakim olduğu salonda takımı izlemekten maça tam konsantre olamamak, akşam da arabayla bir tur atıp gelmiş gibi eve dönmek falan...
O yarasayı yemeseydin keşke be kardeşim...
Ne maskesizliğe, ne aşıya, sadece bu takıma ihtiyacımız vardı delicesine...