Bugün Gökçe'yle Ahmet Cömert'teki Galatasaray-İstanbul Üniversitesi küçük bayan maçına gittik.Takmımızın müthiş bir mücadelenin ardından maçı 51-50 kazanmayı başardı.
Öncelikle,iki kere fark 10 sayının üstüne çıkmasına rağmen,takım geri gelmeyi başardı,bu çok önemli bir nokta.Oyuncuları sürekli hareket halinde olmaları,boş adamı bulana kadar çevrilen toplar,müthiş paslar(birazdan değineceğim buna),gayretli savunma...İşte bu faktörler maçı bize getirdi.
Biraz da oyuncular üzerinden konuşmak lazım tabii.Takımın kadrosunu dolayısıyla oyuncuların adlarını bilmiyorum,bu yüzden sırt numaralarıyla yazmak zorundayım,herhangi bir şekilde öğrendiğim zaman mesajı düzelteceğim.Gökçe'yle dikkatimizi en çok 13 ve 6 numaralı oyuncularımız çekti.Bu oyuncularımız maça 2. çeyrekte dahil olduktan sonra,maçın gidişatı hemen değişti.
Nasıl değişti onu da anlatayım biraz.Maçın ilk çeyreğinde fark 10 küsür sayıya çıktı,sonra 9 farkla geride kapattık.O arada ben rakip takımın da güzel basketlerini alkışlıyorum falan,sonra bizim 13 numaranın Jason Kidd vari pasları başladı.Biri rastlantı olur,hadi ikisi diyelim;ama bunlar böyle devam edince biz de coşmaya yavaş yavaş taraftar kimliğimizi ortaya çıkarmaya başladık.(Bu arada maçı da İÜ benchinin arkasında,İÜlü oyuncuların yakınlarının 7-8 koltuk yanından izliyoruz.Doğal olarak gıvcık olmuşlardır bize düşünüyorum,maçın son bölümlerinde bbulduğumuz kritik basketler,yeeeeeeeeeeeeees diye böğüren,dişlerinin arasında gazete tribünde volta atan ben )Neyse,maç giderek heyecanlanıyor,pota arkasında maçlarını bekleyen genç bayan takım oyuncularımız takımdan desteklerini esirgemiyor,maç başlamadan önce şunları yaparsınız eze eze kazanırız diyen İÜ coachu önce aldığı molada talimatlarını verdikten sonra bakın kaybederiz demeye,sonra oyuncularına ilginç tepkiler vermeye,hakemden iki uyarı alıp,teknik faulün sınırlarında dolanmaya başlıyordu.Neyse son üç buçuk dakika falan bir üçlük attık skoru maçın başından beri ilk defa eşitledik,sonra öne geçtik,ancak son 1 dakikaya rakip 8 numaranın iki basketiyle 1 sayı geride girdik.Sonra bizim 13 numara faulü yaptırdı.Gökçe'yle 'atabilir mi yahu,baskı var çok ' falan diyoruz,ben 'ben burada heyecandan yerimde duramıyorum,hayatta atamazdım' falan derken bu kardeşimiz gayet net bir şekilde soktu ikisini de.Sonra da iyi savunmayla maçı aldık.
6 ve 13 numara dedim.6 numaralı oyuncumuz kritik dış şutlarıyla,penetreleriyle öne çıktı,13 numara ise üstün saha görüşü ve pas yeteneğiyle oyuna girer girmez göze çarptı.Gökçe'yle kime benzetelim diye düşünürken,ilk başta biraz düşük yüzdeyle oynayınca Kidd dedik,ancak maçın çok daha kritik anlarında şutunu da soktu,maçı getiren serbest atışları başarıyla kullandı,fast breakleri bazen çok güzel pas fakeleri ile kendisi bitirdi,bazen asist yaptı.Bir de son dakikada iki kişi arasında geçip atılan bir turnike var.ÜStelik fiziği de bir guard için oldukça iyi.
Bu maçı kaybetsek sahadan Galatasaray yenik ayrıldığı için değil,ortaya konulan güzel basketbolun,mücadelenin karşılığı alınamadığı için bir A takım maçında alınan mağlubiyeten çok daha fazla üzülecektim.Keşke şurada 7-8 kişi olsaydık da karşılıklı tezahürat yapabilseydik,oyuncuların sevinçlerine biz de ortak olabilseydik diye düşündüm.
İnsan karşılaştırma şansı bulunca daha iyi görebiliyor.Basketbol sadece taktikten,yapılan idmandan ibaret değil.Bizim takım belli ki çok iyi hazırlanmış;ama belli olan bir şey daha varsa bu hazırlığınk oyunculara bağırılıp çağırılarak,onları rencide ederek değil,çok daha doğru bir şekilde yapılmış olduğu.Rakipten de olsa 13-14 yaşındaki birinin ağlaya ağlaya oyundan çıktığını görmek hiç hoş değil.Altyapıda da Galatasaray'a yakışır coachlara sahip olmamız bence çok büyük bir şans bizim için.Bugün gördüğümüz bazı şeyler bizi fazlasıyla üzdü çünkü.
Öncelikle,iki kere fark 10 sayının üstüne çıkmasına rağmen,takım geri gelmeyi başardı,bu çok önemli bir nokta.Oyuncuları sürekli hareket halinde olmaları,boş adamı bulana kadar çevrilen toplar,müthiş paslar(birazdan değineceğim buna),gayretli savunma...İşte bu faktörler maçı bize getirdi.
Biraz da oyuncular üzerinden konuşmak lazım tabii.Takımın kadrosunu dolayısıyla oyuncuların adlarını bilmiyorum,bu yüzden sırt numaralarıyla yazmak zorundayım,herhangi bir şekilde öğrendiğim zaman mesajı düzelteceğim.Gökçe'yle dikkatimizi en çok 13 ve 6 numaralı oyuncularımız çekti.Bu oyuncularımız maça 2. çeyrekte dahil olduktan sonra,maçın gidişatı hemen değişti.
Nasıl değişti onu da anlatayım biraz.Maçın ilk çeyreğinde fark 10 küsür sayıya çıktı,sonra 9 farkla geride kapattık.O arada ben rakip takımın da güzel basketlerini alkışlıyorum falan,sonra bizim 13 numaranın Jason Kidd vari pasları başladı.Biri rastlantı olur,hadi ikisi diyelim;ama bunlar böyle devam edince biz de coşmaya yavaş yavaş taraftar kimliğimizi ortaya çıkarmaya başladık.(Bu arada maçı da İÜ benchinin arkasında,İÜlü oyuncuların yakınlarının 7-8 koltuk yanından izliyoruz.Doğal olarak gıvcık olmuşlardır bize düşünüyorum,maçın son bölümlerinde bbulduğumuz kritik basketler,yeeeeeeeeeeeeees diye böğüren,dişlerinin arasında gazete tribünde volta atan ben )Neyse,maç giderek heyecanlanıyor,pota arkasında maçlarını bekleyen genç bayan takım oyuncularımız takımdan desteklerini esirgemiyor,maç başlamadan önce şunları yaparsınız eze eze kazanırız diyen İÜ coachu önce aldığı molada talimatlarını verdikten sonra bakın kaybederiz demeye,sonra oyuncularına ilginç tepkiler vermeye,hakemden iki uyarı alıp,teknik faulün sınırlarında dolanmaya başlıyordu.Neyse son üç buçuk dakika falan bir üçlük attık skoru maçın başından beri ilk defa eşitledik,sonra öne geçtik,ancak son 1 dakikaya rakip 8 numaranın iki basketiyle 1 sayı geride girdik.Sonra bizim 13 numara faulü yaptırdı.Gökçe'yle 'atabilir mi yahu,baskı var çok ' falan diyoruz,ben 'ben burada heyecandan yerimde duramıyorum,hayatta atamazdım' falan derken bu kardeşimiz gayet net bir şekilde soktu ikisini de.Sonra da iyi savunmayla maçı aldık.
6 ve 13 numara dedim.6 numaralı oyuncumuz kritik dış şutlarıyla,penetreleriyle öne çıktı,13 numara ise üstün saha görüşü ve pas yeteneğiyle oyuna girer girmez göze çarptı.Gökçe'yle kime benzetelim diye düşünürken,ilk başta biraz düşük yüzdeyle oynayınca Kidd dedik,ancak maçın çok daha kritik anlarında şutunu da soktu,maçı getiren serbest atışları başarıyla kullandı,fast breakleri bazen çok güzel pas fakeleri ile kendisi bitirdi,bazen asist yaptı.Bir de son dakikada iki kişi arasında geçip atılan bir turnike var.ÜStelik fiziği de bir guard için oldukça iyi.
Bu maçı kaybetsek sahadan Galatasaray yenik ayrıldığı için değil,ortaya konulan güzel basketbolun,mücadelenin karşılığı alınamadığı için bir A takım maçında alınan mağlubiyeten çok daha fazla üzülecektim.Keşke şurada 7-8 kişi olsaydık da karşılıklı tezahürat yapabilseydik,oyuncuların sevinçlerine biz de ortak olabilseydik diye düşündüm.
İnsan karşılaştırma şansı bulunca daha iyi görebiliyor.Basketbol sadece taktikten,yapılan idmandan ibaret değil.Bizim takım belli ki çok iyi hazırlanmış;ama belli olan bir şey daha varsa bu hazırlığınk oyunculara bağırılıp çağırılarak,onları rencide ederek değil,çok daha doğru bir şekilde yapılmış olduğu.Rakipten de olsa 13-14 yaşındaki birinin ağlaya ağlaya oyundan çıktığını görmek hiç hoş değil.Altyapıda da Galatasaray'a yakışır coachlara sahip olmamız bence çok büyük bir şans bizim için.Bugün gördüğümüz bazı şeyler bizi fazlasıyla üzdü çünkü.