Mustafa Kemal Atatürk

Önder Ç.

0
Yönetici
Ölümünün 66 .yılında saygı ve minnetle anıyoruz bu büyük insanı...

Keske bir on sene daha yasasaydı...
 
Kefen sıyrıldı ve...
Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca
Ata'nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları
bozulmamıştı.Sanki uyuyordu...
8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile
Şevki Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi
Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan ise
Ankara Valisi Kemal Aygün'dü...
Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını
Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı
geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan
korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica
ediyoruz."Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu.
Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar
götürürüm,bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı
Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı.
Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda
da...Mutlu,görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı.
Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu...
Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici
kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir
hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk
başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite
üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi.
Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni
bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali
düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku
çıkmadı.Sanduka talaş doluydu.
Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı
doluydu.Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında,
ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza
için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi
yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi
bir muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes
nefesini tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu
patlatmış nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti
geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların
yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi
kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı
olmuştu Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle
anlatacaktı:"Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyuyor gibiydi."
Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun
başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde
aşağı,tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan
aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de
baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı.
Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda
kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına
yığılıverdi.Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş,
tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu
beyaz kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp
doçenti Dr. Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı
gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım
gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını
istiyor."Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı.
"Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser
kâğıdıkatlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten
sonrasalonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan
besmeleçektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15
yıliçinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri
bayraklaörtüldükten sonra kapağı kapatıldı.
Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu
Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son
durağıolacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı...
Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı
Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12
askerinomuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir
toparabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan
naklenyayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar
hüzünlüdür.Ancako törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisiniçekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün
naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem
yapılmıştı.
Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir
formülenjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük
ilaçşişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem
sayesindeAta'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi
öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün
defninişart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı.
Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O
komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in
huzurundaAtatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca
tahnitbozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle
Atatürk'ünmumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene
katılanlarolacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o
törenekatılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
bilgilerin birkısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk
araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki
Mutluile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor.
Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
ayrıntılarladaha da ilginç bir boyut kazanıyor.
Atatürk'ü son görenler anlatıyor:
'Yüzünde iki günlük sakal vardı'
Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te
EtnografyaMüzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki
töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı
buldular.
İzlenimlerini şöyle anlattılar:
OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç
heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
katafalkaçıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük
sakalıvardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."
Gözleri aralıktı'
HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım.
Başı yanadoğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı.
Haniinsan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
aralıktıgözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."
 
ürpertinin yanında...
bugün için umutsuzluk...
geçmişe duyulan özlem...her ne kadar yaşamasak da hissederek...
böyle birinin varolması sevinci....
yok olması üzüntüsü...
her şey içiçe giriyor...
sadece boğazım düğümleniyor...
 
Maalesef ki böyle bir lidere sahip olduğundan dolayı utanç duyanlar aramızda halen.Ben de Atatürk'ü görebilmek isterdim.Keşke cenazesi bugüne kadar korunsaydı.Bu konuda gömülmesini istediği bir vasiyeti yoksa kendisinin, bizim için çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum.Tabii halen Anırkabir'i ziyaret etme şansı yakalayamdım.Umarım bir gün Anıtkabir ziyareti de gerçekleştirebilirim.
 
Yazılacak çok şey var ama bence bu cümlede yeterli

''Yüzyıllar Nadir DAHİLER yetiştirir ve 20 Yüzyıldaki O DAHİ'de Türklerden çıktı Mustafa Kemal ATATÜRK''

Söyleyen : Winston Churchill Dönemin İngiltere Savaş Bakanı ...
Yorum sizlerin Türk Gençleri ...
 
bu yazıyı bizlere sunan arkadaşa ilk önce teşekkürler. ona bakacak cesareti içimde toplayabilirmiydim acaba. ilk aklıma gelen bu oldu.atamız hakkında sölenebilcek çok söz war ama şu anda donup kalmış durumdayım.bu yazıyı bence çevremizdekilere de yaygınlaştıralım.
 
Haniinsan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle
aralıktıgözleri...

Atam gözlerindeki aralıktan eserini takip ediyor. Eserini seyrettikçe sizce ne düşünüyor? Ve bizler o eseri korumak için yetercince çaba harcıyor muyuz ?
 
ATA mizin suratini vucudunu canli olarak gorenlerin arasinda olmak icin nelerimi vermezdim
bn herzamn coook buyuk bir ATATURK asigi olmusumdur
hatta bi arkadasimizin soledigi gibi bole buyuk yuce bir lidere laf atanlarla
yumruk yumruga kavgaya giristigim polislik oldugumu bilirim
ATATURK u tasvir etmek bnim icin okadar zordurki size anlatamam
kullandigim her kelime her cumle yetersiz sanki daha fazlasini bulma zorunlulugum oldugunu hissederim
ama her zamn dusundugum bi sey vardir bnce ATATURK sadece 10 sene daha yasamis olsa suanda avrupa bize yanasiyor bizim dilimizi ogrenmeye calisiyor olacakti bu benim sadece kendi sahsi fikrim
ATA'nin eseri simdi istenmedik kisilerin ellerinde ama potansiyeli unutmayalim kendimizi unutmayalim gecen her nesil ATA miza huzur verme sansina sahip bunlarin icinde bizde variz
ATATURK,onun icin 68yil sonra bu yazilari yazan bizleri hala onu izlerken belgeselller tv basinda gozleri dolan kendini tutamayan yuzbinleri yureginde ATATURK sevgisi her sabah her hafta onun resmine onun gozlerine onun sayesinde sahip oldugumuz bayraga bakarak andini okuyan istiklal marsini soyliyen milyonlari ebedi kabrinde kartal yuvasi ANITKABIR'den goruyor bunu unutmayalim Onu ebediyette huzura ulastirmak ilk once bizlerin sonrada bizim yetistirgimiz cocuklarimizin ellerinde cunku ATATURK bir hic ugruna degil bizim bugun bu sekilde yasamiz esaret altinda olmamamiz bir irak bir lubnan bir cezayir olmamamiz icin savasti oyuzde kocatepede kar ustunde uyurken siroz oldu kisacasi bizim icin kendini feda etti nasilki hepimizin vatanina milletine ailesine sorumluluklarimiz var ayni sekilde bir okadarda belkide cok daha fazla ATAmiza sorumluluklarimiz var ve iste bu sorumluluklari yerine getiriyosan iste ozamn sende ATAmizin yaninda savasan o kahramn askerlerle ayni yerde durmayi hak ediyosun
 
10 sene daha fazla yaşasaydın ne olurdu be Atam. Şu anda Amerika'nın yerinde biz dünyaya hükmediyor olurduk belkide...

Sanırım ben ona bakacak cesareti bulamazdım.
 
ben de cesaret edemzdimm yada baktıgım an bau-yılırıdmm soraki gecelerde de uyuyamazdım heralde.. burda aklıma Atatürk ün ''BENİ GÖRMEK DEMEK SADECE YÜZÜMÜ GÖRMEK DEMEK DEĞİLDİR...''diye dewam eden sözleri geldi
 

Üst