Bu seride atlanmaması gereken bir isim varsa o da Carlisle'dır. Buraya gelene kadar önce Phil Jackson'ı, sonra da Scoot Brooks'u mat etmişti, finallerde de Eric Spoelstra'yı mat etti. Özellikle Barea tercihi serinin kaderini etkileyen bir değişiklik oldu. Onun dışında Wade ve LeBron savunmasında Kidd'i kullanma cesaretini gösterebilmesi, pota altını müthiş savunan bir savunma sistemi yaratması... Hepsi çok önemli. Ama hepsinden önemlisi var. Dirk, Terry, Marion, Chandler, Peja... Kidd'i bir kenara koyarsak hepsi loser olarak tanımlanabilecek oyunculardı. Loser demek biraz acımasızca oldu ancak hepsinin playoff kariyerlerinde önemli hayal kırıklıkları var. Marion'un Odom karşısında sürklase oluşu, Dirk'in MVP olduktan sonra takımı Batı 8.sine elenirken gösterdiği performans, Chandler'ın neredeyse iyi oynadığı bir playoff serisinin bulunmaması, Stojakovic'in Lakers'a çarpıldığı yıllar ve malumunuz Terry. Önemli dakikalarda hep sinen, performansı otomatik olarak düşen Terry. Bu oyunculardan bu kadar kusursuz bir takım yaratması ve takımdan maximumu alması hayranlık uyandırıcı. Indiana günlerinden bu yana iyi koç olduğunu biliyoduk ancak bu kadarını da tahmin etmiyordum açıkçası. Bu arada şampiyonluğa oynarken Auburn Hills'de yaşanan kavgayla dağılan ve bir daha toparlanamayan Indiana takımının en önemli oyuncularından biri olan Artest'in ve o takımın koçu olan Carlisle'nin birbirini takip eden sezonlarda şampiyon olması da Reggie Miller'ın bahtsızlığı herhalde. O da kendi şansına yansın. 6. maçta iki koçun halini görünce aklıma Euroleague finalindeki iki koçun hali geldi. Pascual sürekli taktiksel anlamda hiç bişey anlatmayıp "sakin olun" işareti yaparken, Obradovic oyuncularına sürekli talimatlar yağdırıyordu o kıpkırmızı suratıyla. Dün ise yine benzer bir sahne çıktı karşımıza... Spoelstra sürekli olarak "hücuma çıkın" işareti yaparken, Carlisle oyuncularına sürekli olarak talimatları veren isimdi. Euroleague finalinden sonra NBA finallerinde de tecrübe kazandı diyebiliriz.
Bu arada Spoelstra'yı "basiretsiz koç, ben olsam İTÜ'de çalıştırmam" tarzı cümlelerle eleştirmemek gerekiyor. Wade dışında maalesef yıpranmaya ve yıprandığı zaman hata yapmaya müsait oyuncuları var. Fakat buna rağmen beklentilerin çok altında başlayan bir sezonda finale kadar çok iyi getirdi. Sezon başında sadece isolotion'larla iş yapmaya başlayan hücum sistemi gün geçtikçe rayına oturdu. Miami'yi ligin en iyi savunma takımlarından biri yaptı bunun yanında. Takımı çok iyi yönettiğini söylemek zor ve hala tecrübe eksiği olduğu bir gerçek ama Boston ve Chicago gibi iki çok güçlü takıma toplamda sadece 2 maç verdiğini unutmamak lazım.
Bu arada futbolun kulüpler arasındaki en büyük organizasyonu olan şampiyonlar liginden sonra, basketbolun kulüper arasındaki en büyük organizasyonu olan NBA'de de gizli kazanan sponsor oldu. Şampiyonlar ligini oynayan iki takımın da sponsoru olan THY'den sonra, bir başka hava yolu şirketi olan ve iki takımında salonlarına ismini veren American Airlines NBA finallerinin gizli kazananı oldu.