NBA Seyircisi

NBA seyircisi "gibi" olmak ister misiniz?

  • Evet, isterim.

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    27
NBA seyircisi

NBA, normal sezon boyunca bir senede yaklaşık binin üzerinde maça ev sahipliği yapıyor. Yani bir bakıma takım başına 82 tane olmak üzere toplamda binden fazla tiyatro, temsil, drama, trajedi ve hatta komedi seyrediyoruz. Ortalama 18-20 bin kişilik bu basketbol arenalarının hepsi her maç dolmasa da, bir sezonda milyonlarca insan kendi sanatlarını icra etmeye çalışan basketçileri izlemeye geliyorlar. Lafı, bir biletin fiyatını söyleyip, bir takımın bir sezonda biletlerden kazandığı ortalama paranın hesaplanmasına getirecek değilim. Ekonomi dergileri, internet siteleri o konuyla alakalı mebzul miktarda bilgi veriyor. Esas gelmek istediğim nokta şu: NBA?de 50 küsur yıldır milyonlarca seyirciye oynanan bu maçlar, çeşitli yıldızların ortaya çıkıp sahneden çekilmesine, NBA?in 10 sene öncesinde kısa süreli bir lokavt yaşamasına, alışkanlıkların, fikirlerin, beğenilerin ve tartışılmaz denen zevklerin değişimine rağmen, derununda bazı şeyleri korumayı başarıyor. Bunların başında ise, 48 dakikalık bir basketbol mücadelesini izleyen seyircilerin, tiyatro salonundaki sükunetlerini (buna bağırmak da dahil) muhafaza etmeleri geliyor.

SÜKUNETİ MUHAFAZA ETMEK

6587sukunetjj1.jpg


Bu noktada tabii ki ?sükunet? ile ?sessizlik? arasındaki nüansı kavramış olmak lazım. Bizim tabirimizle yaptığımız işi ?sapıtmadan? yapmak, sükunetle alakalı bir meseledir ve bu ifadenin vücut bulamadığı tek hadise, 50 küsur senelik birikim boyunca akla gelen tek olumsuz örnek, birkaç sene önce yaşanan Ron Artest Vakası?ndan başka bir şey değil. O da tabir-i caizse, bir nevi nazar boncuğu işlevi görüyor ve bizlere, izlediğimiz bir maçtaki güzelliklerin kıymetini bilmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Bir NBA maçında, deplasman takımı oyuncusunun son saniyede attığı bir basketle takımına maç kazandırdıktan sonra, aklına güvenliğine dair hiçbir negatif bir şey gelmeden, birkaç metre ötesindeki ?cebi dolu? taraftar güruhuna aldırmadan gönül rahatlığıyla sevinebilmesini hep gıptayla seyretmişimdir. Zira bilinir ki, orada o sevinç gösterisi yapan oyuncunun güvenliğinin sağlanması vazifesi, aynı zamanda maçın oynandığı şehrin de bir tür izzet-i nefis meselesidir. O oyuncunun kılına gelecek zarar, şehrin, kulübün ve o takımın taraftarlarının alnına çalınacak kara bir leke gibidir. Ayrıca, kimden gelirse gelsin, o son saniye basketi de bu oyunun (basketbol da tıpkı futbol gibi bir oyundu değil mi? İnsan zamanla unutabiliyor basketbolun asli gayesini) bir parçasıdır. Devam etmesi gereken şovun kesintisizliğini sağlayan muttasıl bir zaman akışıdır adeta.

Bu noktada Türkiye?yle karşılaştırma yapıp ümitsizlik sularına yelken açma niyetinde değilim. Bırakın Türkiye?yi, Avrupa?nın pek çok şehriyle bile yapılacak mukayeseler maalesef çoğunlukla Avrupa?nın aleyhine sonuçlanacaktır. Bu bir bakış açısı, bir felsefe meselesi... Tavrınızı en başlardan, ilk zamanlardan net bir şekilde ortaya koyup camianızla, taraftarlarınızla, şehrinizle ve hatta takım logonuzla bu tavrın arkasında durma meselesi?

?BEN BURAYA EĞLENMEYE GELİYORUM?

6587ben20burayasn5.jpg


Amerikalı sporsever, pek çok oyunda olduğu gibi basketbolda da tavrını net olarak ortaya koymuş. ?Ben buraya eğlenmeye geliyorum. Bu işin içinde mevcut bulunan iki ihtimalli sonuca razıyım. Kıymetli vaktimden birkaç saatimi ayırarak geldiğim bu aktiviteden zevk almanın yollarına bakacağım kendimi paralamak yerine. Yenildiğimde, yarışmacı ruhumun en derinliklerinde bile hissettiğim o üzüntüyü, bir sonraki maça gelmemi sağlayacak hırs-şevk ve motivasyon üçgenine dönüştürmekte kullanacağım.? Böyle düşünen bir insanın, fanatizmin sularına kolay kolay yelken açması elbette beklenemez.

SİNİRLERİ ALINMIŞ BİR TOPLULUK

6587sinirlericp2.jpg


Aslında seyircilerin önüne konan ürün genelde savaş temalı. Bol bol itiş-kakış, sert fauller, çekmeler, düşürmeler ve hatta sakatlanma ve yaralanmalar içeriyor. Ancak ne hikmetse, oyunun doğasında olması gereken bu ?aksiyon teması? seyircilere sirayet etmiyor. Sistemin içerisinde öyle bir seyirci-taraftar dikotomisi kurulmuş ki, Shaq?ın taraftarların üzerine uçtuğu birkaç görüntü başta olmak üzere (Bu arada ön koltuklar için satılan biletlerin arka tarafında ?Her türlü sakatlanmada müessesemiz hiçbir sorumluluk kabul etmez, yaralanan taraftarın hastane masraflarını ödemek zorunda değildir,? yazdığını biliyor muydunuz. Kolay değil elbette 150 kiloluk Shaq?ın devirme ihtimali olan taraftarların hastane masraflarıyla uğraşmak), taraftarlarla çarpışan, onların üzerine düşen ve onları motive etmeye çalışan oyuncuların el-kol hareketleri de olmasa seyircilerin hepsini kartondan mamul kuklalar gibi göreceğiz. Ne ciddi bir etkileşim (arada-sırada bağırıp çağıranları saymıyorum), ne de fiziki bir müdahale söz konusu. Rakip takımın yedek oyuncuları, attıkları her sayıda olmayacak şaklabanlıklar yapsa bile, siz, sinirleri alınmış bir topluluk olarak o ana şahitlik ediyorsunuz sizden bir-iki kuşak öncekilerin yaptığı anlaşmaya zımni bir evet mührü vurarak. Bu söylediklerimden, Spike Lee ve Jack Nicholson gibi hem basketbolu seven hem anlayan hem de çok ünlü olmuş kişilerin, hakemlerle ve oyuncularla giriştiği masum diyalogları hariç tutabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla Jack Nicholson, 20 küsur sezondur bir-iki maç hariç Lakers?ın hiçbir maçını kaçırmamış bir aktör. Hatta film çekimlerini bile Lakers maçlarına göre ayarlıyor. (Lakers bu aralar uzun bir deplasman turuna çıkacağı, daha doğrusu maçlarının çoğunu deplasmanlarda oynayacağı için çekimlere yeniden başlayabilir.) Kendisi her sene birkaç yüz bin dolarını çok sevdiği Lakers için bir köşeye ayırır ve maçlarını izler. O kadar ünlü olunca haliyle hakeme ve rakip takımın yıldız oyuncusuna birkaç laf dokundurma hakkınız oluyor.

TARAFTAR BAZEN CEZALANDIRIR

6587taraftarvy4.jpg


Peki NBA seyirci gerçekten tepkisiz, ruh gibi maça gelip giden bir varlık mı? İşte bu soruya da ?Hayır? demekten başka bir seçeneğimiz yok. Zira başta hemen üstteki fotoğraf olmak üzere bu yazıdaki son üç fotoğraf, bu taraftarların her türlü tepki göstermede maharetli olduğunu belli ediyor. Mesela üstteki fotoğrafta takımlarının oyunlarını beğenmeyen Bucks taraftarlarının nazik; ama bir o kadar da "etkili? tepkisini görebiliriz. Neticede NBA seyircisi de takımını körü körüne desteklemiyor. Kötü oynayan bir oyuncu veya ruhsuz oynayan bir takım çok geçmeden yuhalanıyor. Ama hepsi bu? Onların lügatında meseleyi bir sonraki safhaya taşımak yok. ?Kan davası? güdülmüyor oyunculara her ne kadar bazı internet sitelerinde ağır eleştirilerde bulunsalar da. ?Müşteri? olarak daha kaliteli bir ?ürün? görmek onların hakkı. Nitekim müşteri daima haklıdır. Zaten bunu sunamayan takımların salonları hemen hemen hiçbir maçta tam dolmuyor. Taraftarın cezalandırması bazen tokat vurmaktan beter ediyor.

TAKIM NASIL ?HAVAYA SOKULUR?

6587havayanw5.jpg


Hemen alttaki fotoğraf ise Bulls takımının son yıllarda nadir gördüğü playoff atmosferini yansıtan (bir Pistons maçı öncesi) bir misal. Takımını gerektiğinde ?havaya sokma? hususunda uzman, onları nasıl motive edeceğini bilen ve 90?larda altı adet şampiyonluk serisi görmüş geçirmiş takımın seyircileri?

Hemen alttaki fotoğraf ise, takım bazında değil de oyuncu bazında verilen desteğin bir örneği. İyi performans gösteren bir oyuncunun ödüllendirilmesi için medyayı, yani oy kullanacak jüriyi etkilemenin en kolay yanlarından birisi de, Hollywood?un şöhretinden faydalanıp propaganda çalışmalarına başlamak. Resimde Kobe?yi MVP yapmak için desteklerini organize hale getirmiş bir Lakers taraftar grubu var. Her ne kadar Jack Nicholson, kadraja girmemiş olsa da kendisinin oralarda bir yerlerde olduğundan gayet eminiz.

İŞİ TADINDA BIRAKMAK

6587tadmc3.jpg


Bütün bu anlatılanlara bakılarak NBA seyircisini ?sütten çıkmış ak kaşık? olarak görme eğiliminde olduğumuz anlaşılmasın. Hataları olmasa bile bu eleştirilmeyecek yanları olmadığı manasına gelmez. Zaten şiddete karışmamış bir seyircinin ne gibi hatası olabilir ki? Takımını yeterince desteklememek mi? Nasıl ölçeceğiz? Rakip takımın hücumlarında ?Defense? diyen koroya eşlik etmedikleri için mi? Hangisi ediyor ki, çekişmeli maçların son birkaç dakikası hariç? Neticede en ateşli taraftarların bulunduğu Detroit, Indiana gibi şehirlerde bile her şey tadında bırakılıyor. Tadında bırakmayanların, başkalarının tadını bozmaya hakkı da yok. Belki de bu yüzden Ali Bakın?ın son köşe yazısında belirttiği üzere, futbol Amerika?da yeterince popüler bir oyun değil. Çünkü mazisi Heysel başta olmak üzere çeşitli facia ve trajedilerle dolu. ?Holigan? kelimesini literatüre tedavüle sokup ardından çoğunlukla futbolla özdeşleştirecek kadar şiddete meyyal. Belki de Amerikalıların icadı olmadığı için kendisinden uzak durulmuş. Belki de bunun için Amerikan üniversitelerinin basketbol takımlarının seyircisi, NBA seyircisinden daha fazla ?ateşli? ve takımlarına daha fazla bağlı. Ve belki de bu yüzden ?Madness? kelimesini ?March Madness? (Mart Çılgınlığı) ifadesinde olduğu gibi sadece Mart ayındaki NCAA basketbol turnuvalarına atfen kullanıyorlar. ?Madness? kelimesini, mecazi olarak kullanmayacak kadar NBA?den uzak tutmaya çalışan ve bu sayede neredeyse son çeyrek asırdır herkese dışı itibariyle ışıltılı bir dünya pazarlayan David Stern isimli ak saçlı amcanın basit ama efektif bir politikasıdır. Kim bilir?..

Kemal Budak / sporx.com
 
Biz tribüncüyüz öylede kalacağız.Ama tabiki yalnışlarımız var.Daha edepli bir şekilde bu kültürün devam etmesi gerekiyor en azından salonlarda.Tribün kültürünü salonlara taşımak seyirci kitlesi az olan bir ülke için zaten kaçılılmaz.Bunun da değişebiliceğini düşünmüyorum.

Daha çok şey yazılabilir tabi ama yaşasın tribün kültürü !
 
Tabiki isterim.Yani bana hitap eden bir maç izleme anlayışı.Bunu beğenmeyenlerde olabilir daha fazla adrenalin isteyenlerde olabilir kişiden kişiye değişir.Ama ben daha eğlenceli,içinde görselliği,show'un olduğu maçlar izlemek isterim.Nba seyircisi gibi ailece maçlara gelip hep beraber eğlenip aşırıya kaçmadan bir maç izlemek isterim.
 
NBA seyircisi gibi elde bira, patlamış mısır maç izlemek isterim elbet; ancak örnek aldığım seyirci Avrupa seyircisidir. Oturarak, rahat bir şekilde izlerken, hakem üstünde de baskı kurmak, doğru zamanda doğru tepkileri vermek mümkün. NBA'deki çoğu takımın seyircisinin Avrupa seyircisi kadar etkili olduğunu düşünmüyorum
 
Emre Sarp Kocaoğlu' Alıntı:
NBA seyircisi gibi elde bira, patlamış mısır maç izlemek isterim elbet; ancak örnek aldığım seyirci Avrupa seyircisidir. Oturarak, rahat bir şekilde izlerken, hakem üstünde de baskı kurmak, doğru zamanda doğru tepkileri vermek mümkün. NBA'deki çoğu takımın seyircisinin Avrupa seyircisi kadar etkili olduğunu düşünmüyorum
Hadi oradan, sen bira pahalı diye içmezsin bir kere. :)

Bende Sarp'a katılıyorum. Avrupa seyircisi en iyi örnektir. Tabi her ligi de örnek veremeyiz. Bazı saçmalayan takım tarftarları var. Nba seyircisi ise çok ayrı bir tarafta. Playoffta bazı takım taraftarları ciddi izlenir 2 yıl önce ki Golden State, her playoff döneminde Toronto seyiricisi gibi.
 
Beni başkasıyla karıştırdın herhalde, biraya verilen paraya acımam ben. :p Salonda elbet pahalı olacak.

MSG'de Knicks seyircisi Kobe'ye MVP tezahüratı yapıyor, Ariza smaç vuruyor gürültü kopuyor. Hiç bize göre değil zaten.
 
Amerika da insanların basket futbol veya hokey takımlarına bağlılığı avrupa gibi değil takımların hepsi birer şirket efes pilsen-istanbul örneğini veriyorum ben kaç kişi türkiyede efes için kavga çıkartıp,adam bıçakler veya 2000km deplasman yapar amerikan profesyonel spor franchiselerine bakış türkiyede efese zamanında ülkere ne bileyim telekoma bakıldığı gibidir gidilir eğlenilir eleştirilir çokça konuluşup yazılır ama o kadar,kimsenin umrunda değildir golden state oyuncusunun sanfrancisco aşkı veya küçükken knicks taraftarı oluşu
Amerika Avrupadan ve Türkiyeden 20 kat tehlikelidir ve Avrupanın hooligan(sorun çıkartan) kitlesi ile Amerikanın ki kıyaslanamaz,nüfus cüzdanınızla 10 gün içinde havalı tüfek alabileceğiniz bir ülkeden bahsediyorum,ama kimse kobe milyonlar alacak diye los angeles da hapiste bir gününü geçirmek istemez
 
Burak Barut' Alıntı:
Ncaa seyircisini tek geçiyorum :)
Duke taraftarları favorim gerçi tek izlediğim tribün onlar :)


bende sadece ncaa de bir maç izledim oda duke maçıydı ne seyirci var yaa adamlarda hepsi mavi giymişler hepsi aynı anda hareket ediyor gerçekten harikaydı

sanırsam izlediğimiz maç aynı maç duke-miami

teşekkürler ntvspor :)
 
Türkiye ve Avrupa'daki seyircilerin NBA izleyicileri gibi olması bence pek mümkün değil. Sonuçta bu ülke kültüründen ve ülkede bulunan insanlardan kaynaklanıyor, bu bağlamda NBA seyircisi gibi olmamıza çok fazla imkan yok. Genlerimizden gelen birşey bu, yani fanatizm...

Ben belli bir yere kadar NBA seyircisi olmak isterdim şahsen. Harika salonlara, elimde içkimle girmeyi ve rahat bir şekilde sevgilimle maç izlemeyi... Biz kendimizi NBA izleyicilerinin felsefesiyle harmanlarsak daha başarılı olabiliriz, ama kendi bakış açımızdan kopmadan. Oradaki yönetilişi ve takım yöneticilerinin taraftara bakışını kendi ülkemize kazandırsak -bu elimizde değil pek- ve taraftarlarda aralarındaki şiddeti en aza indirerek, küfüre son vererek bu işi biraz daha show businessa dökse güzel olmaz mı? Tabi bunları yaparken dediğim gibi kendi özümüzden de kopmamalıyız. Yani sonuçta kim ne derse desin Ayhan Şahenk'te Giricek'e MVP diye bağırmak bize yakışmaz :)

Bence en güzeli rahatlıkla maç izleyip, sahadaki oyuna önem verip oyuncuları buna göre motive etmeyi, hakemler ile rakip oyuncuları baskı altına almayı ve hakkımız olan yönetenler ile oyuncuları eleştirmeyi ülkeye kazandırmak. Küfür, boş tezahuratlar, kavgalar olmadan salona geliş amaçlarına göre ayrılmak en iyisi taraftarlar bakımından.

Benim dediklerimi uygulayan seyircilere örnek olarak Pana, Maccabi, Cibona taraftarlarını gösterebilirim. Güzel salonlarda, ellerinde içkileriyle, aileleriyle maç izleyen ama takımına bağlılığını yitirmeyen; oyuncularının mücadele etmesini amaç edinerek rakip ile hakemler üzerine baskı yaratan taraftar profili...

Tabi zaman gerekli...
 
Nba seyircisinin basketbol bilgisi-Avrupa seyicilerinin ateşi
birleştir:NCAA seyircisi
Tabii boş boş zıplamak yerine üçlü çekseler daha iyi olur ama böylede iyi :)
 
Yaşasın fanatizm ve tribünlse hayat. ama yinede holiganizme hayır.

Amerika' da bir salonda maç izlemeye kalksam kesin beni atarlar. Çok gürültü yapıyorsun derler. :)
 

Üst