Şampiyonlar Ligi B Grubu 2. Maç | BC Igokea 85-89 Galatasaray NEF

Avrupa kupaları için ayrı başlıklar olurdu eskiden, o bölümde maçtan bağımsız konuları da yazardık. Ben bulamadıysam kusura bakmayın. Bu yüzden genel fikirlerimi burada yazıyorum.

Öncelikle, Kupanın formatı konusu çok önemli. Yapılan değişiklikler, liderliği çok önemli hale getirmiş. İnsanlar fazla bilmiyor ve 2-3 galibiyet alınca turu geçtik moduna girilebilir. Bu da çok tehlikeli. Liderler, son 16'ya direk kalırken ; 2. ve 3. ler 3 maç üzerinden play-of turuna kalıyor. 2. olan takımlar gerekli olması halinde üçüncü maçı kendi sahasında oynuyor. Liderlik çok büyük avantaj. Çünkü rakipler, 7-8 günde telafisi olmayan, stresli 5-6 maçlık bir periyot yaşarken liderler dinleniyor.

Liderlik bu kadar önemliyken, Nymburk'a evimizde ciddi bir fark atmak ve Igokea'yı deplasmanda yenmek çok çok değerli. Net bir şekilde, bireysel anlamda grubun en kaliteli takımıyız. Ancak, rakiplerimizde hiç küçük görülecek takımlar değil. Bir defa bizim yapamadığımız şeyleri yapıyorlar. Kaliteleri yüksek olmasa da, bir basketbol kültürü oluşturan ve hep Avrupa Kupalarında yarışmacı olan takımlar. Maç içinde, savunmalarını çok kolay değiştirdiklerini ve ne kadar hızlı top dolaştırdıklarını görüyoruz. Ayrıca, takımlarında rol ve görevler de çok güzel bir şekilde oturmuş. Genlerde olan şutör özellikler de buna eklenince, rakip kaliteli de olsa onları eksik- gedik, formsuz yakaladıkları maçlarda yenmeleri sürpriz değil. Misal, Nymburk iki sezondur çeyrek final oynadı bcl'de yanılmıyorsam. Format kısmında söylediğim gibi, grup 3. sü dahi gruptan çıkacak ve 0-2 ile başlayan PAOK'un dahi hala çok ciddi şansı var. Ayrıca, kötü takımda değiller. Maçları son saniyelerde kaybettiler. Şu önümüzdeki 2-3 maçı final havasında oynayıp, işi erken bitirip, dinlenmeye geçmek lazım. Yoksa, play-of turunda gerçekten final havasında maçlar oynamak zorunda kalacağız.

Takımımıza gelince, hiç bir oyuncumuz kötü değil ancak çok bariz kimya hataları var. Oncelikle, kalite olarak Melo ve Akoon-Purcell'in takımın yıldızları olduğu net olarak belli. Bir diğer net konuda, bu iki oyuncunun ana özelliklerinin bire bir üzerinden sayı üretmek olduğu. Hal böyle iken , Bost'ta bu şekilde bir oyuncu olunca, çok fazla set vs oynatmak mümkün değil. Bu yüzden, düzenli oynamıyoruz vs eleştirilerine çok katılamıyorum, çünkü hazırlayan kısamız yok. Gece gündüzde çalışsan, malzemeye uygun olmayınca, iyi bir takım oyunu beklemek çok gerçekçi değil. Bu yüzden, bu malzeme ile yapılabilecek en doğru şey hızlı hücumlar yapmak, basit setler uygulamak ve hücum sıkıştığı zaman doğru şekilde isolation oynamak. Bu yazdıklarım, kesinlikle memnuniyetsizlik değil. Bost yerine bize alternatif sağlayacak, takım oyunu ve ikili oyuna yatkın bir pg çok daha iyi olurdu ama şu haliyle de takım kalitesinden memnunum. Kritik ve telafisini saha içi müdahalelerle yapmanın mümkün olmadığı hata, 5 numara tercihi. Kısaların böyle oyuncularken, neden ikili oyun özelliği olan bir oyuncu tercih edilir pek anlaşılır bir durum değil. Takımına da, oyuncuya da yazık. Kravish'in şu düzende tek yapabildiği , orta mesafede boş kalırsa şut atmak. Halbuki, ribaund özelliği baskın ve ilk pası kaliteli bir uzunla bu takımın hücum kalitesi %30 artar. Yine bu değişiklikle savunmada sertliği de arttırmak mümkün. Zira , bu tarz bir oyunda savunma sertliği ve ribaundlar çok önemli. Bu seviyede, Melo ve Akoon-Purcell gibi iki piyango bulmuşken , uzun hatasından acilen dönülmeli.

Ancak, her şey bir yana takımı kurarken emeği geçenlere teşekkürler. Yıllar sonra, yeniden yarışmacı bir takım olup, basketbol konuşmaya ve düşünmeye başladık.
 
Göksenin ve Canberk tercihleri hataydı ikisine verilen ücretle Muhammed Baygül çok rahat ikna edilirdi, bu zamanda yerli bulmak çok zor.
Kravish fena değil ama ona uygun bir takım bulup bir 4/5 bir de 3/4 oynayabilen 2 yabancı alsak iyi olur.
 

Üst