Slam dergisinin 2006 Temmuz sayısında Kaan Kural imzasıyla yer alan Tab Baldwin'le ilgili yazı & röportaj karışımı şaheserden sizler için seçtiğim Baldwin açıklamaları. Yazı uzun olabilir, aşırı felsefi de gelebilir ama okursanız sıkılmayacağınızı garanti edebilirim. Buyrun Baldwin dünyasına, buyrun Baldwin'in neden bu denli sevildiğini, oyuncularının ona neden aşık olduklarını anlamaya. Sadece basketbol değil, aynı zamanda bir hayat dersi de veriyor Baldwin.
* Ben korkunun yarattığı bir disiplinden çok sağduyunun getirdiği bir disiplini tercih ederim. Bence oyuncular yapmazlarsa oluşacak sonuçlardan korktukları için bir şey yapmak zorunda olmamalılar. Herhangi bir şeyi inandıkları için yapmalılar. Bu da onlara bir şey öğretmek, onlara bir yöntemi, bir metodu satmak, onları buna inandırmaktır. İnsanlar bir yönteme, bir yola inanır ve buna gönülden dahil olurlarsa sadece bir takipçi değil aynı zamanda birer lider de olurlar. Çünkü o artık onların yöntemi, onların tarzı olmuştur. Ben onları bunu yapmaya zorlamıyorum, onlar yapmak istiyor. Onları bu işi yapmanın en iyi yönteminin bu olduğuna ikna ettim ve artık onlar bunu sahiplendi. Ben kendi sorumluluğunu bilen ve buu hisseden herkesin başarılı olmak için kendisinden çok daha fazla şey vereceğine inanıyorum. Hayatta ne yaptığınız önemli değildir. Bir hedef doğrultusunda sahip olduğunuz herşeyi verebilecek kadar büyük bir heyecan ve tutku duyuyorsanız o zaman yetenek en önemli faktör olmaktan çıkıyor. Organizasyon, efor ve başarılı olmak için duyulan istek yetenekten daha önemli oluyor. İnanılmaz yetenekli insanlar yeri geldiğinde başarısız olabilirler ancak kendini adamış, tutkulu, çok çalışan ve yaptığı işe inanan insanlarda başarısızlığa çok nadiren rastlarsınız. Zaten o insanlar da başarısızlıkla karşılaştıklarında hemen yeniden ayağa kalkabilirler. Biz işte böyle bir takımız. Böyle insanlarla çalışmaktan inanılmaz keyif alıyorum.
* Üçgen hücum bir düzen, bir şemadan öte bir düşünce sistemi. Ben bu sistemi seçtim çünkü en iyi basketbol bu. Üçgen hücum 5 oyuncunun alan paylaşımı, zamanlama ve açıları iyi ayarlamalasına dayalı bir düzen. Sahadaki 5 oyuncuyu ve basketbolla ilgili hemen hemen her temel hücum fundemantalini içinde barındırıyor. Bunları yaparsanız durdurulması neredeyse imkansız, çünkü alınan her önlem için bir karşı hamlesi var. Üçgen hücumun içinde çok büyük bir disiplin ama aynı zamanda önemli miktarda serbest ifade özgürlüğü var. O ince dengeyi yakalamak önemli olan. Zaten o yüzden oyuncular bunu oynamaktan keyif alıyor. Elbette başta zor geliyor, çünkü hücumun içindeki tüm o küçük detayları anlayamıyorlar. Ama hep aynı noktaya geliyoruz işte. Kendinizi buna adar ve öğrenmeye açık olursanız öğrenilmeyecek bir şey değil. Nükleer fizik ya da dünyanın en karmaşık şeyi de değil.
* Oyuncu üçgen hücumda kendisinin düzene değil de düzenin kendisine hizmet ettiğini anladığı zaman bu yapının içinde oynamaktan keyif almaya ve heyecan duymaya başlıyor. Mesela Polat Kaya'yı bu takıma alacağım zaman onunla oturup konuştum. Ona bu hücumu anlatmaya başlarken 'Temeli ikili oyuna dayalı bir düzende köşede durup, adamın yardıma giderse bir şut fırsatı bulmayı mı beklemek istersin, yoksa hücumiçinde koşup, pas verip, dripling yapıp, şut atıp, ribaund alıp, sürekli aktif olmayı, tüm basketbol yeteneklerini ortaya koymayı mı tercih edersin?' diye sordum. 'Bu bana hitap ediyor' diye yanıt verdi.
* Yetenekleriyle, o yetenekleri geliştirmek için harcadığı emekle gurur duyan bir oyuncu iseniz üçgen hücum size hitap edecektir. Ama her an düşünmeye hazır olmalısınız. Bencil olmamalısınız. Ayrıca bir gün hücumda rakibi ısıran, topu kullanan oyuncu olmayı, bir diğer gün ise rakibi aldatmak için yem olarak kullanılmayı, pasif kalmayı kabul etmelisiniz. Kendini takıma adamış biriyseniz bu iki rolü de oynamakta sakınca görmezsiniz bence.
* Basketbolda en nefret ettiğim şey bir oyuncu hata yaptıktan sonra başka birilerinin kafasını kaldırıp bir sorumlu aramasıdır. Oldu ve bitti. Geçelim. Muhtemelen o hatayı yapan oyuncu da ne yaptığını biliyor ve yine kuvvetle mmuhtemeldir ki aynı hatayı bir daha tekrarlamak istemiyordur.
* Bence 2 tür hata var. Birincisi fiziksel hatalar. Bunları hepimiz yapıyoruz. Mükemmelliğin olamayacağının bir göstergesi ve bu oyunu da güzel kılan en önemli şeylerden biri bu fiziksel hatalar. Olağanüstü oyuncular da son derece basit hatalar yapabiliyorlar. Kobe Bryant bomboş bir turnikeyi kaçırabilir, başka bir oyuncu dripling yaparken topu ayağına çarptırıp kaybedebilir. Bunlar fiziksel hatalardır ve her zaman olabilirler. Ancak bir de zihinsel hatalar vardır ki, işte esas konu onlardır. Nedir bunlar? Basit bir savunma görevini unutmak, bir yerde yeterince keskin bir açıyla perde yapamamak, saha içinde iletişimi unutmak ve dahası. Ben kendime de oyuncularıma da zihinsel hatalar konusunda oldukça acımasız olabiliyorum. Benim işimin temeli de bu zaten. Hata yapmaktan çekinmek, bu nedenle geri adım atmak, ya da sistem içinde doğru bir şutu ya sokamazsam diye korkup potaya atmamak.. Bunlar da zihinsel hatalardır. Bunları kabul edemem. Sen at o doğru şutu, girsin ya da girmesin, ama at. Girmezse fiziksel hata olur. E biz de bu fiziksel hataları minimuma indirmek için antrenman yapmıyor muyuz zaten? Ama fiziksel hatadan korkmak çok büyük bir zihinsel hatadır, önemli olan zihinsel hatayı yapmamak.
salsabasket.blogspot
* Ben korkunun yarattığı bir disiplinden çok sağduyunun getirdiği bir disiplini tercih ederim. Bence oyuncular yapmazlarsa oluşacak sonuçlardan korktukları için bir şey yapmak zorunda olmamalılar. Herhangi bir şeyi inandıkları için yapmalılar. Bu da onlara bir şey öğretmek, onlara bir yöntemi, bir metodu satmak, onları buna inandırmaktır. İnsanlar bir yönteme, bir yola inanır ve buna gönülden dahil olurlarsa sadece bir takipçi değil aynı zamanda birer lider de olurlar. Çünkü o artık onların yöntemi, onların tarzı olmuştur. Ben onları bunu yapmaya zorlamıyorum, onlar yapmak istiyor. Onları bu işi yapmanın en iyi yönteminin bu olduğuna ikna ettim ve artık onlar bunu sahiplendi. Ben kendi sorumluluğunu bilen ve buu hisseden herkesin başarılı olmak için kendisinden çok daha fazla şey vereceğine inanıyorum. Hayatta ne yaptığınız önemli değildir. Bir hedef doğrultusunda sahip olduğunuz herşeyi verebilecek kadar büyük bir heyecan ve tutku duyuyorsanız o zaman yetenek en önemli faktör olmaktan çıkıyor. Organizasyon, efor ve başarılı olmak için duyulan istek yetenekten daha önemli oluyor. İnanılmaz yetenekli insanlar yeri geldiğinde başarısız olabilirler ancak kendini adamış, tutkulu, çok çalışan ve yaptığı işe inanan insanlarda başarısızlığa çok nadiren rastlarsınız. Zaten o insanlar da başarısızlıkla karşılaştıklarında hemen yeniden ayağa kalkabilirler. Biz işte böyle bir takımız. Böyle insanlarla çalışmaktan inanılmaz keyif alıyorum.
* Üçgen hücum bir düzen, bir şemadan öte bir düşünce sistemi. Ben bu sistemi seçtim çünkü en iyi basketbol bu. Üçgen hücum 5 oyuncunun alan paylaşımı, zamanlama ve açıları iyi ayarlamalasına dayalı bir düzen. Sahadaki 5 oyuncuyu ve basketbolla ilgili hemen hemen her temel hücum fundemantalini içinde barındırıyor. Bunları yaparsanız durdurulması neredeyse imkansız, çünkü alınan her önlem için bir karşı hamlesi var. Üçgen hücumun içinde çok büyük bir disiplin ama aynı zamanda önemli miktarda serbest ifade özgürlüğü var. O ince dengeyi yakalamak önemli olan. Zaten o yüzden oyuncular bunu oynamaktan keyif alıyor. Elbette başta zor geliyor, çünkü hücumun içindeki tüm o küçük detayları anlayamıyorlar. Ama hep aynı noktaya geliyoruz işte. Kendinizi buna adar ve öğrenmeye açık olursanız öğrenilmeyecek bir şey değil. Nükleer fizik ya da dünyanın en karmaşık şeyi de değil.
* Oyuncu üçgen hücumda kendisinin düzene değil de düzenin kendisine hizmet ettiğini anladığı zaman bu yapının içinde oynamaktan keyif almaya ve heyecan duymaya başlıyor. Mesela Polat Kaya'yı bu takıma alacağım zaman onunla oturup konuştum. Ona bu hücumu anlatmaya başlarken 'Temeli ikili oyuna dayalı bir düzende köşede durup, adamın yardıma giderse bir şut fırsatı bulmayı mı beklemek istersin, yoksa hücumiçinde koşup, pas verip, dripling yapıp, şut atıp, ribaund alıp, sürekli aktif olmayı, tüm basketbol yeteneklerini ortaya koymayı mı tercih edersin?' diye sordum. 'Bu bana hitap ediyor' diye yanıt verdi.
* Yetenekleriyle, o yetenekleri geliştirmek için harcadığı emekle gurur duyan bir oyuncu iseniz üçgen hücum size hitap edecektir. Ama her an düşünmeye hazır olmalısınız. Bencil olmamalısınız. Ayrıca bir gün hücumda rakibi ısıran, topu kullanan oyuncu olmayı, bir diğer gün ise rakibi aldatmak için yem olarak kullanılmayı, pasif kalmayı kabul etmelisiniz. Kendini takıma adamış biriyseniz bu iki rolü de oynamakta sakınca görmezsiniz bence.
* Basketbolda en nefret ettiğim şey bir oyuncu hata yaptıktan sonra başka birilerinin kafasını kaldırıp bir sorumlu aramasıdır. Oldu ve bitti. Geçelim. Muhtemelen o hatayı yapan oyuncu da ne yaptığını biliyor ve yine kuvvetle mmuhtemeldir ki aynı hatayı bir daha tekrarlamak istemiyordur.
* Bence 2 tür hata var. Birincisi fiziksel hatalar. Bunları hepimiz yapıyoruz. Mükemmelliğin olamayacağının bir göstergesi ve bu oyunu da güzel kılan en önemli şeylerden biri bu fiziksel hatalar. Olağanüstü oyuncular da son derece basit hatalar yapabiliyorlar. Kobe Bryant bomboş bir turnikeyi kaçırabilir, başka bir oyuncu dripling yaparken topu ayağına çarptırıp kaybedebilir. Bunlar fiziksel hatalardır ve her zaman olabilirler. Ancak bir de zihinsel hatalar vardır ki, işte esas konu onlardır. Nedir bunlar? Basit bir savunma görevini unutmak, bir yerde yeterince keskin bir açıyla perde yapamamak, saha içinde iletişimi unutmak ve dahası. Ben kendime de oyuncularıma da zihinsel hatalar konusunda oldukça acımasız olabiliyorum. Benim işimin temeli de bu zaten. Hata yapmaktan çekinmek, bu nedenle geri adım atmak, ya da sistem içinde doğru bir şutu ya sokamazsam diye korkup potaya atmamak.. Bunlar da zihinsel hatalardır. Bunları kabul edemem. Sen at o doğru şutu, girsin ya da girmesin, ama at. Girmezse fiziksel hata olur. E biz de bu fiziksel hataları minimuma indirmek için antrenman yapmıyor muyuz zaten? Ama fiziksel hatadan korkmak çok büyük bir zihinsel hatadır, önemli olan zihinsel hatayı yapmamak.
salsabasket.blogspot