Tarih Üzerine

İlk önce şunu belirteyim. Türkler çekik gözlü değildir. Çekik gözlülük Moğol ve Çin kaynaşması sırasında olmuştur. İlk olarak Çin Seddinden, Hun topraklarına kaçan Çinliler ile daha sonra Moğol İstilası ile gerçekleşmiştir.

Sayın kardeşim Türklerin çekik gözlülüğü ile ilgili yaklaşımında tamamen yanlış. Çekik gözlülüğün Çinlilerle ilgisi yok. Türklerin tespit edilen ilk yaşam alanları (Altay teorisine göre, ki geçerli olanda budur) Güney Sibirya. Çekik gözlülük iklim ve evrimle ilgili. Soğuktan dolayı insanların göz kapakları yağlıdır. Sibirya Türklerinde halen böyle olduğu gibi, Çinlilerle hiç bildiğimiz ilişkisi olmamış Sibirya Fin-Ogur (Samoyedler, Çukçiler ...) halklarındada böyledir. Türkiye'deki Türk yok safsatasının psikolojik etkisi altında kalmışsın muhtemelen. Ve doğru bilgiye dayanmayan bazı çıkarımlarda bulunuyorsun bu konuda gördüğüm kadarıyla. Türklerin başka milletlerden çok farklı bir özelliği var. Çok çok geniş ve bambaşka iklimlerin olduğu coğrafyalarda yaşamışlar ve baya uzun süreler. 8000X3000 km lik bir alan. Saha Cumhuriyetinden Hindistan'a, Mısır'a. Dolayısıyla bugün Türklerde fenotip aranması saçmalık olur. Ki zaten Türklük soydan çok aynı dil ve kültür etrafında Göktürk Devleti (aslı Türk Devleti) zamanında oluşmuş bir kimliktir.

Kazak ve kırgızların dili Moğollarla karışmıştır saf değildir de tamamen yanlış. Dünyada saf dil diye birşey zaten yoktur. Önce aynı dil aileleri geçmiş zamanda, benzer kökü ifade ettiği için bir kere benzerlikler gösterebilir. İngilizcedeki Door ve Farsçadaki Der gibi. Sümerce ile Türkçe arasındaki 190 civarındaki kelimenin benzerliğinin nedenide muhtemelen bu. Sonra diller daha öncede söylediğim gibi alışveriş içindedirler. Farsça ile olan alışverişimize temas etmiştim. Çağatayca uydurmadır demişsin. Buda tamamen yanlış. Diller zaman içinde değişir. Örnek Farsçanın 3 dönemi var. 1. Avesteca (Eski Farsça) 2. Pehlevice (Orta Farsça) 3. Modern Farsça (Bugünki Farsça) Tüm diller böyledir. Çünkü hayat değişiyor. Birçok kelime kullanımdan çıkıyor. Birçok kelime kullanıma giriyor. Sonra dil coğrafik farklılıklada değişir. Aynı evrimde olduğu gibi. Değişiklik önce ağız, sonra şive sonra lehçe sonrada tamamen başka dil boyutuna geçer. Bundan dolayı bize bugün en uzak lehçe, moğollar ile ilişkide olan değil, Moğollarla ilişkiyi en önce kesmiş olan muhtemelen Avrupa Hunlarının kalıntıları Çuvaş lehçesidir. Değişende aslında Çuvaşlar değil değişen biziz. Nerdeyse artık başka dil olma aşamasına gelmiş.

Türkçede lehçeler 6 başlıkta özetlenebilir. 1 Oğuz lehçesi 2. Kıpçak lehçesi 3 Karluk lehçesi 4. Güney Sibirya lehçesi 5. Yakut Lehçesi 6. Çuvaş Lehçesi. İlla 2ye ayırmak istesek bu sanılanın Batı ve Doğu Türkçesi şeklinde değil. Kuzey ve Güney Türkçesi şeklinde olmalıdır. Oğuz Türkçesi Karluk Türkçesine daha yakın. Türkler güneye İran, Afganistan coğrafyalarına indiğinde Karluklarla (Özbekler ve Uygurların ataları) ve Oğuzların beraber yaşamları var. Daha geç ayrılıyorlar.
 
Sayın kardeşim Türklerin çekik gözlülüğü ile ilgili yaklaşımında tamamen yanlış. Çekik gözlülüğün Çinlilerle ilgisi yok. Türklerin tespit edilen ilk yaşam alanları (Altay teorisine göre, ki geçerli olanda budur) Güney Sibirya. Çekik gözlülük iklim ve evrimle ilgili. Soğuktan dolayı insanların göz kapakları yağlıdır. Sibirya Türklerinde halen böyle olduğu gibi, Çinlilerle hiç bildiğimiz ilişkisi olmamış Sibirya Fin-Ogur (Samoyedler, Çukçiler ...) halklarındada böyledir. Türkiye'deki Türk yok safsatasının psikolojik etkisi altında kalmışsın muhtemelen. Ve doğru bilgiye dayanmayan bazı çıkarımlarda bulunuyorsun bu konuda gördüğüm kadarıyla. Türklerin başka milletlerden çok farklı bir özelliği var. Çok çok geniş ve bambaşka iklimlerin olduğu coğrafyalarda yaşamışlar ve baya uzun süreler. 8000X3000 km lik bir alan. Saha Cumhuriyetinden Hindistan'a, Mısır'a. Dolayısıyla bugün Türklerde fenotip aranması saçmalık olur. Ki zaten Türklük soydan çok aynı dil ve kültür etrafında Göktürk Devleti (aslı Türk Devleti) zamanında oluşmuş bir kimliktir.

Kazak ve kırgızların dili Moğollarla karışmıştır saf değildir de tamamen yanlış. Dünyada saf dil diye birşey zaten yoktur. Önce aynı dil aileleri geçmiş zamanda, benzer kökü ifade ettiği için bir kere benzerlikler gösterebilir. İngilizcedeki Door ve Farsçadaki Der gibi. Sümerce ile Türkçe arasındaki 190 civarındaki kelimenin benzerliğinin nedenide muhtemelen bu. Sonra diller daha öncede söylediğim gibi alışveriş içindedirler. Farsça ile olan alışverişimize temas etmiştim. Çağatayca uydurmadır demişsin. Buda tamamen yanlış. Diller zaman içinde değişir. Örnek Farsçanın 3 dönemi var. 1. Avesteca (Eski Farsça) 2. Pehlevice (Orta Farsça) 3. Modern Farsça (Bugünki Farsça) Tüm diller böyledir. Çünkü hayat değişiyor. Birçok kelime kullanımdan çıkıyor. Birçok kelime kullanıma giriyor. Sonra dil coğrafik farklılıklada değişir. Aynı evrimde olduğu gibi. Değişiklik önce ağız, sonra şive sonra lehçe sonrada tamamen başka dil boyutuna geçer. Bundan dolayı bize bugün en uzak lehçe, moğollar ile ilişkide olan değil, Moğollarla ilişkiyi en önce kesmiş olan muhtemelen Avrupa Hunlarının kalıntıları Çuvaş lehçesidir. Değişende aslında Çuvaşlar değil değişen biziz. Nerdeyse artık başka dil olma aşamasına gelmiş.

Türkçede lehçeler 6 başlıkta özetlenebilir. 1 Oğuz lehçesi 2. Kıpçak lehçesi 3 Karluk lehçesi 4. Güney Sibirya lehçesi 5. Yakut Lehçesi 6. Çuvaş Lehçesi. İlla 2ye ayırmak istesek bu sanılanın Batı ve Doğu Türkçesi şeklinde değil. Kuzey ve Güney Türkçesi şeklinde olmalıdır. Oğuz Türkçesi Karluk Türkçesine daha yakın. Türkler güneye İran, Afganistan coğrafyalarına indiğinde Karluklarla (Özbekler ve Uygurların ataları) ve Oğuzların beraber yaşamları var. Daha geç ayrılıyorlar.

Kusura bakmayın, yaklaşık 1-2 senedir okul ve iş yoğunluğu nedeniyle forumda bulunamıyordum.

Öncelikle en alttan başlayayım. Çuvaş lehçesi, lehçenin dışında tutulabilecek derecede çok ileri seviyede ayrılmış bir lehçe, dediğiniz doğrudur diğer lehçelerden ayrı tutulması gerekir. Yakut Lehçesi diye bir lehçe yoktur. Sibir Lehçelerine dahil edilir.

Öncelikle, yabancıların Proto-Türkçe bizim ise Ana Türkçe olarak adlandırdığımız Türkçe'nin özüne girmek gerekiyor. O zaman daha net anlarız kimlerin Türkçesi daha bozulmuş kimlerin bozulmamış? Bu ''bozulmuş'' kelimesinden kastım yabancı dillerden dilimize giren kelimeler değil herhangi bir alışverişten bahsetmiyorum. Kelimenin harf yapısından bahsetmiştim ancak yanlış anlaşılmış sanırım. Kelime yapısı bozulmamış ve Göktürkçe'deki günlük hayatın içinde yer edinmiş Türkçe'nin en eski kelimeleri Türkiye Türkçe'sindedir. Ki zaten Göktürk Kitabelerinde Türklerin en büyük kavmi olarak Oğuzlar gösterilir ki kitabelerde de en çok Oğuzlardan bahsedilir. Bin yıldan uzun süre önce yazışmış Dede Korkut'u bugün ki Türkiye Türkçe'sinden hemen hemen farkı yoktur.

İkinci konuya değinelim: Ben şunu anlamakta güçlük çekiyorum ya da insanlar zorla kendini çekik gözlü, çıkık yanaklı, seyrek sakallı bir atasının olduğuna inanıyor. Gerçi sadece çevremdekiler değil ailemde de bu kanıya inanan var. Türk ırkı Alpin ve Ameridian ırkının birleşiminden meydana gelmiştir. Bu birleşim bin yıllar öncesinde olmuştur. Zaten dünyadaki tüm milletler gibi Anadolu Türkleri de saf değildir. Bu konu üzerinde birçok kez DNA çalışmaları yapıldı. Türkiye Türklerindeki Orta Asya bağı %10-15 arası çıkmıştır yapılan bilimsel çalışmalar üzerinde. Tarihsel sayfaları araştırdığımızda ise, Orhan Gazi döneminde Orta Asya'dan, Anadolu'dan ve Suriye bölgelerinden gelen Türkmen boylarının erkekleri Rum kızlarla evlendirilmiştir. Balkanlara Karaman ve Saruhan eyaletlerinden gönderilen Türkmenler de oradaki yerlilerle etkileşim içinde bulunmuştur. Etrafınıza bakınız; esmeri, beyazı, sarışını, kumralı, hafif çekik gözlüsü, badem gözlüsü yani diyebilirim ki her çeşit fenotipte insan var ülkemiz sınırları içerisinde. Kesin bir şekilde ayırt edebileceğimiz bir şekillenme yok hiçbir bölgede. Ayrıca ekleyeyim, Kazaklar ve Moğollar üzerinde yapılan DNA çalışmalarında ise %66 benzerlik bulunmuştur ki yine tarihe baktığımızda Cengiz Han'ın ordusu ve yönetimi en çok Kazaklar ile etkileşim halinde bulunmuştur. Bunu Kazaklar da kabul eder. Gözün ve bilimin tuttuğu herhangi bir gerçek, insanın içsel duygularıyla ve öznel düşünceleriyle değiştirelemez. Siz kendinizi çekik gözlü, seyrek sakallı bir ataya bağlıyorsanız o sizin kendi kurgusal gerçeğinizdir. Gerçekler ortadadır. www.familytreedna.com üzerinden bunu öğrenebilirsiniz $200 karşılığında.

Tabi yine bir gerçeklik olarak değinmeden olmaz ki ekleyeyim hemen; Soğuk ve kurak iklimden dolayı göz kapakları yağlanır, saç sıklaşır, yüz üzerindeki tüyler seyrekleşir. Burası çok ayrı bir mevzu ancak dediğim gibi Alpin-Ameridian mevzusu hakkında söz sahibi olmadan Türk ırkı hakkında yorum yapmak saçmadır.

Dil konusuna değinelim, ben Farsça'nın Eski, Orta veya Modern dönemlerine değinmedim. Zaten Hint-Avrupa dillerinin Proto dönemine inersek dünya üzerindeki dillerin %50'sinden fazlası kök olarak aynı noktaya çıkıyor. Cermen, Latin veya Slav dilleri olsun Proto dönemlere inersek kelimelerin birçoğunun kökü aynıdır. Dilleri dönemlere ayırmakla kelimelerin bozulma kanısına varmak ya da dil alışverişi olabilir savını ortaya atmak çok gülünç. Keza İngilizce'nin %30-35 civarı Cermen kökenlidir. Benim bahsettiğim asıl mevzu, Anadolu Türkçe'sinden sonra Osmanlı Hanedanı ve elit kesimin etkisiyle Türkçe kelimelerin bırakılıp, Arapça-Farsça kelimelerin dahil edilmesidir. Unutulması veya bozulması değil. Evet, Selçuklu döneminde de Farçsa, Oğuz Yabguluğu ve Göktürk döneminde Soğd'ca kelimeler girmiştir dilimize ancak bu denli değildir. Ancak Proto-Türkçe ve Göktürkçe'nin özüne indiğimizde Türkiye Türkçe'sinin çok sağlam olduğunu görebiliriz.

Sizi Göktürk Kitabelerini, Irk Bitig'i ve Codex Cumanicus'u okuduysanız daha dikkatli okumayı ve daha sonra anti tez sürmeye davet ediyorum.

Ayrıca Türklerde hukuk yok derken, hukukun düzenlemeli, derinsel ve yazılı hali yok anlamı üzerinden yola çıkarak yazdım ki zaten hukuksal kelime cümlesini kullandım. Çok şaşırdım hukuksal kelime üzerinden hukukun işlenmiş haline inilmesine.

Sanat üzerinden gidelim şimdi, tabiki kurganlar incelendiğinde birçok sanatsal malzeme çıkar,çıktı da. Göktürk mezarlarından biblolar çıktı, motifli halılar çıktı vs. vs. Üzerinde durduğum konuyla antitez çok yanlış olmuş. Türkler göçebe bir kavim olduğu için, Fars ve Çin kavimlerinden geride kalmıştır bu konuda. Yeterli olmamak ve hiç olmamak arasında fark vardır ki ben yeterli olmamasından mevzu bahis ileriye sürmüştüm. Ve bu yüzdendir ki, ''loanwords'' denilen yani dışardan gelen kelimeler genellikle hukuksal, sanatsal ve gündelik hayatın dışında olan herhangi bir şeyin içinden dilimize aktarılmıştır.

Macar, Kore veya herhangi bir topluluk mevzusu daha derinsel bir mevzu oraları ayrı olarak tartışırız. Yerleşim sahası ise Türklerde ilk olarak Ötüken'dir. Bunu nerden biliriz. Göktürk kitabelerinden yola çıkarak tabiki de. Göktürk ve Oğuzlar arasında yapılmış olan ''İnekler Gölü'' savaşında Baz Kağan önderliğindeki Oğuzların Ötüken civarında olduğu bilinir.
 
Son düzenleme:

Üst