Re: Banvit : 79 - GALATASARAY : 77
Mithat Duran Bey, polemiğe girmeyelim... Esasında yazdıklarım son derece açık ve sorularınıza cevapları bir öceki mesajımın satırlarında görebilirsiniz ama, daha fazla detay vereyim...
Wilkinson'un ilk dakikalarda ne kadar verimli olduğunu maçı izleyen basketbolseverler görmüştür. İlk çeyrekte 7 sayısı vardı, top içeriye indirildiğinde ve takım spacing'i iyi yaptığı anlarda etkiliydi. Oyundan çıktıktan sonra uzun süre kenarda kaldı ve etkinliği kayboldu, zira etkili olacağı bölgelerde top alamıyordu. Onun oyunda olduğu dakikalarda Banvit uzunlarının attığı sayılara bakın, sahada olmadığı dakikalarda attıkları sayılara bakın... Ayrıca uzun savunmasında "yardım" çok önemlidir. Dün de yazdığım gibi, bu maçta savunma yardımlaşması kötü yapıldı.
Washington oyunda kaldığı sürede etkiliydi, Barış Ermiş'e bire-birde hem savunma performansı olarak, hem de hücum performansı olarak üstünlük kurdu. Son pozisyonda yaptığı hata ve ilk yarı sonunda son hücum olarak kullanması gereken pozisyonda süreye bakmayıp rakibe hücum şansı bırakmasının haricinde oyunu müspetti.
Okan Çevik takımı oyunda tutmak için aldığı molaların bir tanesini maç sonunda "kazanmak" için kullansa daha doğru olmaz mıydı?! Maçın muhtelif zaman dilimlerinde aldığı molalar ne kadar işe yaradı?!
Mithat Duran' Alıntı:
Kısaca sizin bakış açınızdan bakılan olaylar basketbol benchinde aslında daha farklı yorumlandığından dolayı sizin bu suçlayıcı eleştiriniz biraz yanlış,olmuyormu?
Üzerinde durmak istediğim esas husus bu satırlar...
Kendi bilgim ve bakış açım doğrultusunda maçları/olayları yorumlamam, staff'ın saha içi yorumlarıyla aynı paralelde değilse bu bir yanlış olamaz. Tenkit yaparak forum yöneticilerinin bana verdiği hakkı kullanmış olurum. Yorumlarım hakaret içermediği, kurallara aykırı olmadığı sürece beni bağlar, isteyen katılır, isteyen katılmaz.
Benim yanlış yapıyor olmamın ispatlanması için, takımın koçu olmam ve kaybetmemem gereken maçları kaybetmem gerekir. O zaman beni yaptığım yorumlardan/verdiğim kararlardan dolayı eleştirme hakkına sahip olursunuz.
Camia içinde kimseyle kişisel çıkar bağım olmadığı için gördüğüm herşeyi olabildiğince sarih bir izahla ve yaranma kaygısı gütmeden aktarmaya çalışıyorum. Türkiye'de basketbola bakışın, Litvanya gibi, Sırbistan gibi, İspanya gibi üst düzey basketbol kültürü olan ülkelerden çok farklı olduğu kanaatinde olduğumu söylüyorum. Biz de ribaunt sorunu yaşanan, asist sorunu yaşanan her maçın ardından transfer konuşulur. Çünkü kolay olan budur, analiz gerektirmez. Oysa bu işin salt transfer yaparak yürümediğinin ispatı Avrupa'nın birçok iyi organize edilen takımında mevcut. Hatta geçen sezonki Galatasaray basketbol ve futbol takımları da buna örnektir.
Son dört yılda Euroelague'de final-four yapan CSKA Moskova, kadrosundaki kilit oyuncuları koruyor ve Rus Milli takımındaki oyuncuları transfer ediyor olmasına rağmen neden saha içindeki performansı çok büyük düşüş gösterdi?
Herkese bir soru: Şu an Avrupa'nın en iyi pivotu konumundaki Nikola Pekovic'i Galatasaray transfer etse ne değişir? Galatasaray mevcut oyun düzeninde Pekovic'i ne kadar verimli kullanabilir? Ona pozisyon hazırlayamaz, verim alamazsanız lig sıralamasındaki yerinize ne kadar etki eder?
Milojevic'i kullanamadık, Gurovic'i kullanamadık, bugün Efes Kasun ve Santiago'yu ne kadar kullanabiliyor? Kasun veya Santiago bizde olsa ne kadar kullanabileceğiz?
Biz de herşey o kadar günlük yorumlanıyor ki, önce kalıplı/uzun boylu pivot lazım deniyor, oyuncu alınıyor; verimsiz olunca bu kez kalıplı uzunların devri geçti, Avrupa basketbolu ayakları hızlı uzunlarla oynanıyor söylevleri türüyor. Kalıplısı da lazım, atletiği de lazım, şutörü de lazım, tamam ama, bu işin doğru sistemle, azami verim almakla, mevcut potansiyeli tam kapasite kullanmakla alakalı olduğu ne zaman fark edilecek?!