Son yıllardaki en etkili tek yürek, tek bilek olma durumunu şike sürecinde FB tarafında gördük. Adamlar apaçık suçlu oldukları, sporda suçların en adisini işledikleri bir durumda bile kenetlenmeyi başardılar. "Kötü" de olsa takımlarının arkasındalar.
Ortada görünen net bir şey var. 2000'li yıllardan itibaren GS camiasında bir aidiyet sorunu var. Bu da aslında bence yönetimden kaynaklanıyor. Kulübü yönetenler - liseli zihniyet diye tabir edilen grup da dahil - , divancılar, camianın ileri gelenleri vs hepsinin derdi Galatasaray değil rantları. Çıkarlarını öncelikli amaç haline getirip kulübü ikinci plana atıp araç olarak görebilirler ama bu kişiler çıkarlarını tek amaç haline getirdiler.
Sonra ne oldu? Bu durum taraftar grubuna sirayet etti. Alpaslan Dikmen'i şahsen tanımasam da O'nun dönemindeki grupların tarzı daha farklıydı. Taraftar grupları da Galatasaray'ı ikinci plana atıp rantlarının, çıkarlarının peşinden koştular, işlerine gelirse yönetimleri eleştirdiler işlerine gelirse desteklediler.
Zamanla taraftar grubu dışındaki taraftar kitlesine de sirayet etti. Takım (futbol, basketbol) iyi oynarsa arkasında durdular, kötü oynarsa terk ettiler. Amaçları kendi keyifleriydi. Chelsea, Real Madrid, Schalke, Oly, CSKA, Real maçlarında selfie çektiler, sosyal medyada "tag" lendiler. Olaj, Akhisar, Astana maçları falan o kadar "like" almıyordu, zaten maçlarda keyifleri doruk noktasına çıkarmıyordu.
Yani öyle bileklikle birlik beraberlik, aidiyet hissi falan sağlanmaz. Tepeden başlayarak zihinlerimizin değişmesi lazım. Mevcut yapı olduğu sürece (olay sadece Özbek değil) tepede değişiklik olmayacak. Bu devran böyle gider. Arada keyifli 2-3 yıl geçiririz ama ortalama her 8-10 yılda bir bu muhabbetleri yaparız.