TKBL | GALATASARAY: 75 - Botaş: 68

O en sıcak anında Seimone'un çıkmasının sebebi de Fowles üzerinden oynamak olabilir. Maça Syl üzerinden başladık, savunmada dağılınca hücum da durdu doğal olarak, takımı canlandıran Seimone oyundayken değil Fowles, babasına top vermezdi çünkü :) Takım arkadaşları da Seimone'u tercih ediyorlardı o dönemde.
 
Kutay Çamcı' Alıntı:
[quote="Burak Barut":3luvpve7]Bir takımın Türkleri ve yerlileri arasında bu kadar uçurum nasıl olur abi ya


:?[/quote:3luvpve7]


Pardon abi :) Yerlileri ve yabancıları demek istediğimi anlamıştır sanırım herkes :)
 
Maç başlamadan önce Yiğit'e, "bugün Fowles çok sayı atacak" dedim. üstüne ilk periyot bir atıl kaçırdı ama atış Sİmeone'a has bir atıştı aha Simeone atışını bulmaya başladı dedim. Simeone'un çok atacağı gözlerindne belliydi. Bu sene aşından beri gözleri boş boş bazen acı ile bazen anlamıyorum sizleri der gibi bakıyordu. Dün ise gayet neşeli ve hırslıydı.

GS'ın tabiikji sorunları var ama takımın genelindeki en büyük sorun takımda Winner kimlikli oyuncuların az olması. Tuğba bu anlamda bu özellikleri karşılayan bir kız. İlk yarı sahanın en kötüsü idi takımda kötü idi. İkinci yarı sahaya indi takımda sahadaydı.

İkinci yarı geli gelişin en önemli sebebi Işıl'ın rakip guard'a aşırı baskı uygulaması ve böylelikle Botaş hücumlarını aslında tek başına dağıtmasıydı. Üstüne de Simeone'un drive'ları başladı.

Bir çok arkadaşın dediği gibi Simepne o drivlerı "ya maç gitti ben bari drive edeyim" diye yapmadı. Verilen taktiğe bağlı kalarak yapıyor. Botaş pota altında Fowles'a yoğunlaştığı için oyuncularımız boşta kalıyordu.Bu yüzden de Ceyhun hoca Drive etmesini söyledi Simeone'a. Bu arada Botaş'ta 13 numaralı oliviera idi sanırım 2 yarı süre almadı bu pota altında epey rahatlattı bizi.

Bahar konusunda bir şey demeyeceğim. Maçta olması safi ziyan gibiydi. Maç başlıyor 3 dakika geçiyor değiştir beni diyor. Maça giriyor konsantresi 1 dakika sürmüyor oyundan kopmalar yaşıyor. BÖyle basketbol oynanmaz. Aşıkmıdır bilmem ama maç esnası maça konsantre olması lazım.

Ribaunt konusunda da takımda "Fowles yorgunluğu" adlı hastalık var. "Ammaaaan fowles alır ribauntu" diye düşünüp kimse elini oraya sokmuyor. Bu alışkanlık tabiiki yıkılacaktır.

Currie'ye teşekkür ediyorum ilk yarı ayakta duran oyuncumuzdu. Ona melisa da eşlik etti.

Başlığın tamamını okudum. Skora göre değil oyuna göre yorum yapalım arkadaşlar.
 
Maçın ilk yarısı gerçekten çok sinir bozucuydu ama öyle gitmeyeceği belliydi.İkinci yarının başlamasıyla müthiş bir savunma ve geri dönüş yaptık.Eve gelince maç sırasında yazılanları okudumda gece ile gündüz gibiyiz aynı takım gibi.Bazı oyuncuların bu takımın oyuncusu olmadığı çok açık ve net.
2. yarı takım canlanırken tribünde kupalara hasret tezahüratı başladı.Bunu pek anlayamadım. Takım ivme kazanmış rakibi yakalıyoruz ama ne bir ıslık nede gaza getirici bir tezahürat.Sınıfta kaldı bugün tribün benim gözümde.O uyutan tribüne ragmen maçı kazandı kızlar helal olsun.
 
Öncelikle bunun çok önemli bir galibiyet olduğunun altını çizmek gerek. Ligde Fenerbahçe'ye 1 yenilgi lüksümüz var. Onun dışında kaybetmememiz gerekiyor. İlk yarıdaki oyun hiçbirimizi tatmin etmedi. İkinci yarıda Augustus sazı eline aldı. Sonrasında diğer oyuncular da çok iyi mücadele ettiler. Hepsi böyle hırslı oynayınca Botaş geri dönemedi.

Maçı 18 sayı geriden gelip kazanmak büyük başarı. Üstelik rakibiniz Botaş gibi bu ligin en iyi takımlarından biriyse. Ancak şu gerçeği hepimiz kabul ediyoruz sanırım. Bu ligin kalburüstü iki takımından biriyiz. Fowles'un 3 ribaund aldığı bir maçı kazanabilmemiz bu yüzden çok normal.

İlk yarıda takım felaket durumdaydı. Savunma denen birşey yoktu. Rakip hücum ribaundlarında tavan yaptı. Hücumda hiç oyun kuramadık. Işıl ve Tuğba acemice top kayıpları yaptılar. Bir de Augustus gibi önemli oyuncumuz düşük yüzdeyle başlayınca fark yavaş yavaş açıldı.
İkinci yarı Işıl ve Tuğba'nın savunması harikaydı. Hücumdaysa Augustus açıkçası tek başına oynadı. Böyle yakaladık Botaş'ı. Beklentim bu geri dönüşlerin devrede değil de maç içinde olması. Bilmiyorum belki takımda yorgunluk da vardı ama bir konsantrasyon eksikliği olduğu kesin. İkinci yarıda canavar kesildiler.
Ceyhun Hoca, hep aynı beşle başlıyor maça. O ayı beşle başlamaktan sıkılmadı, ben de yazmaktan sıkılmayacağım. Monique Currie gibi bir isim (üstelik bir önceki maçın yıldızı olmuş) kenarda başlamaz. Ya da 'bu takımda seninle de birlikteyiz' mesajı için Gintare ile başlanabilir. Ancak Ceyhun Hoca Bahar'a gösterdiği hoşgörünün onda birini Gintare'ye göstermiyor. Maçta yalnızca 10 saniye oynamış. Eğer sakat değilse, bu anlaşılır bir durum değil. Bu kız oynadığı her maçta gayet iyi bir performans gösterdi. Bir kere eli çok düzgün. Savunması belki biraz zayıf ama zaten ilk yarıda savunma mı yaptık? Sylvia'nın yalnızca 3 ribaund alması başka bir nokta. Neyse ki Currie ve Melisa ikinci yarıda ribaundları toparladılar. Ama bu soruna bir çözüm bulunması gerekiyor. Işıl hala çok tedirgin. Atış kullanmıyor. Oyunu kurarken her an top kaybedecekmiş gibi duruyor. Top rakipteyken çok iyi ama top kendisindeyken yeterli değil. Tuğba iki yarıda tamamen farklı bir oyuncu gibiydi. Atış ve pas tercihleri genelde daha iyiydi. Bir iki anlamsız top kaybı dışında çok iyi bir maç çıkardı. Augustus'un tam ritmini bulduğu sırada kenara alınmasını anlayamadım. Yoruldu, hoca 1 dakika dinlendirecek diye düşündüm ama neredeyse 5 dakika girmedi oyuna. Bunlar Amerikalı oyuncular hocam, oynadıkça kendilerine geliyorlar. Bırakın oynasınlar. Belli ki Augustus orada bir maden yakalamış. Geçti attı, geçti attı.
Sonuçta dün kazandık ama oyunumuz beni hem Prag hem de Fenerbahçe maçları için tedirgin etti. Hızlı oynayan her takım bizi yener. O oyunu oynatmamamız gerekiyor. Takımın 2.yarıda gösterdiği geri dönüşse gelecek için umutlandırdı beni.
 
Hedefleri taze tutabilmek adına ne olursa olsun mutlaka kazanmamız gereken bir maçtı ve kazandık. Halen Fenere bir mağlubiyet hakkımız var (bu da tahminen önümüzdeki hafta olur) başka maç kaybetmez isek.

Takımın ikinci yarıdaki direncini görünce sevinsek mi üzülsek mi bilemiyor insan. İlk yarıda aklınız nerdeydi diye sormadan geçemiyoruz. Megan ve Anderson'u bir türlü durduramadık.

Devre arasında içerde birşeyler olmuş belli. Kızların suratlarından okunuyordu bu maçı alacakları. Müthiş bir karakter sergilediler ikinci yarı. Her ne kadar Seimone maçı aldı gibi görünsede Tuğba ve Işıl'ın yaptıkları müthiş agresif savunma Botaş'ın oyun kurmasını engelledi. Öne geçtiğimiz anlarda çok hızlı oynama sevdasından bazen basit top kayıpları yaptık. Biraz oyunu soğutup soluklanmayı da öğrenmek gerekir. 40 dakika deliler gibi koşarak oynayamayız.

Biraz garip olacak ama önümüzdeki maçlara hem endişe hemde umutla bakıyoruz. Zira bu takımın sağı solu hiç belli olmuyor.

Saygılar.
 
Kamil'in mesjını görünce aklıma geldi. Maçtan sonra da konuştuk. Bu maçın en önemli ve güzel yanı ciddi diyebilecğeimiz rakiplerden birine karşı ilk defa geriye düştükten sonra maçı bırakmadık ayağa kalktık. Takımın daha önce kaybettiği maçlarda genelde maçları ilk periyot kaybediyorduk. Ondan sonraki 3 periyot ızdırap içinde geçiyordu. İşte bu anlamda sevindirici idi. Bunun deplasmanda olup olamayacağını bilmiyoruz. Türkiye liginde hemen hemen deplasmanımız yok gibi sağolsun taraftar her deplasmanda yerini alıyor. Çarşamba günü oynanacak olan maç (sanırım prag ileydi) bu anlamda iyi bir test olacak.
 
B_7756c2ad9cf5e35a85427825c32e0b4a.jpg


Büyüksün!

Tamam koç, ''No Problem'', bende...
 
Takım içinde yapılıyormu bilmiyorum ancak gözlemim sanki yapılmıyor,Ceyhun Hoca açıkca bu takımın lideri olduğunu Augustus'a belirtmeli ve bunu açıkca göstermeli...Belkide yanlış bir gözlem,yinede dile getireyim dedim...
 
İlk yarıdaki her nokta kesinlikle kalitemize yakışmadı. Alışma sürecinden geçtiğimiz doğru fakat bu dağınık görüntü bu süreç için çok fazla. Hücumda Sylvia'nın az hatırlandığı her maç doğru hücum etmediğimizi gösterir. Maça etkili başlamışken bir anda unutulması önemli bir hataydı. Savunma tarafında hep aynı noktaya vurgu yapmalıyız, o da baskı şiddetimiz. İlk yarıda adeta antrenman havasında hücum etti Botaş. Bunun üstüne savunma ribaundu konusunda yaşadığımız sıkıntı, skorda baya geride kalmamızı sağladı.

Hedef sayılabilecek maçlarda sergilediğimiz kötü performansların ardından ikinci yarıda gösterdiğimiz karakter çok önemli. Bu geri dönüş takıma ilerleyen maçlarda güven sağlayacaktır. İkinci yarıda bana kalırsa kritik iki nokta vardı. Birincisi 2 yıl önce fırtınalar estiren Seimone Augustus'un sahada görünmesi ikincisi savunmada Işıl önderliğinde gelen baskı. Ayrıca ligde iyi görüntü sergileyen Currie'nin takıma verdiği katkı da çok iyi seviyede. Gelecek zamanda ilk beşte başlayabileceğini düşünüyorum.

İlk yarıdaki görüntü çok kötü ancak ikinci yarıda o geri dönüş bir o kadar sevindirici. Takımın böyle bir toparlanmaya ihtiyacı da vardı açıkçası. Zorlu bir sürece galibiyet ile başladık bakalım sonunu nasıl getireceğiz.
 
Maçın ilk yarısında Botaş, Frazee ve Anderson ile üstünlüğü ele geçirdi. İkinci yarının özeti ise Augustus idi. Oyununu bu noktalara gelmesinde hatta bizim takımın euroleaguede bu hallere düşmesindeki en büyük sebep guard yetersizliğidir. Işıl ancak yedek guard olur.
 

Üst