Top 16 | 5.Hafta | Galatasaray Liv Hospital 90 - Zalgiris Kaunas 83

Zalgiris gibi skor opsiyonları sınırlı bir takımdan 83 sayı yememeliydik, gruptan çıkmak istiyorsak performansımızı arttırmalıyız. Hairston skor anlamında devreye bir girebilse inanılmaz rahatlayacağız ama olmuyor maalesef. Her şeye rağmen tebrikler!
 
Ben maçı ikinci devre izlemeye başladım. Seyrettiğim bölümde iki takımın da savunması evlere şenlikti. Euroleague'i geçtim; Eurocup'ta bile böyle savunma yapılmaz. Savunmalar kötü olunca iki takım da bol bol üçlük attı. Atan kazanır maçına döndü olay...

Herşeye rağmen kazanmak güzel. Takımı tebrik ediyorum. Son saniye üçlüğü ile kaybettiğimiz Kuban maçını da kazansak, şu an 3/5 ile grup ikinciliği kovalıyor olacaktık.
 
Zalgiris-Partizan-Bayer bu maçlarda sayı farkından ziyade kazanıp kaybetmenin önemli olduğunu düşünüyorum . Çünkü bu grupta bizim rakibimiz değil bunlar. İçerde dışarda yenmemiz lazım. Artık içerde CSKA ve Real'den birini yenmeliyiz ki 2'si olursa kaymaklı ekmek kadayıfı olur . Sonra Kuban maçıyla önümüze bakmalıyız.
 
Arroyo 22 sayı 9 asist 3 ribaund, Cenk 13 sayı, Macvan 11 sayı Ender 12 sayı 4 asist, Erceg 12 sayı 8 ribaund 3 asist. Rakipte Pocius 26 sayı (2. yarıda 20 sayıdan fazla attı) Javtokas 21 Jankunas 11 sayı atmış. Yüzde 47 ile üç sayı kullanıp 32 ribaund ve 20 asist yapmışız.

Arroyo yine döktürdü. Hem atıyor hem attırıyor. Tek sorun yanına skoru taşıyacak birileri olmalı. Ersin ve Marko'nun dönüşü savunmayı bir tık yukarı çekebilir.
 
Artik sadece kazanmak degil ; perdeler sonrasi Cenkli üçlükler,Furkanli Bonsulu smaçla biten ikili oyunlar , malikli sinanli potaya gitmeler ve bol asistli bir maç izlemek istiyorum. Arroyo - Erceg sayilari kesmiyor beni.

Hücumda hiç fena degildik.Görmek istediğimiz setlerden, tekrar görmeye başlamak keyifliydi. Ama savunmamiz ilk yari icerden, ikinci yari disardan dağıtıldı. Zalgiris de ilk yari daglara atarken, ikinci yari nerdeyse kaçirmadı. Bir takimin şutlarının bu kadar değiştiğine fazla rastlamadım açikcası. Devre arasi uzun uzun ısındılar, heralde ondan:))
 
Macvan'ı sakın atlamayalım. Bu adam gitgide güzel şeyler yapıyor. Yaşayarak, hissederek oynuyor. Çok önemli bir zamanda oyuna girip lehimize çevirmemizi sağladı maçı. En büyük pay sahiplerinden.
 
Her ne kadar kazanmış olsak bile ve hücumda iyi sayılabilecek (rakip savunma cidden kötüydü) bir performans ortaya koysak dahi çok memnun kalmadığım bir maç oldu. Nedenine gelince, koçun oyuncu tercihlerini yanlış buluyorum ve bence motivasyonu sıfır. Kendimce sıralayacak olursam, Macvan, Ender, Sinan, Furkan dörtlüsüne çok gaddar davrandığını düşünüyorum. Buna karşılık Arroyo, Bonsu, Erceg üçlüsüne karşı çok tavizkar. Forumda hep dile getirdiğim gibi bence Ender ve Engin (tabii oynatılırsa) varken bizim oyun kurucuya ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olan şey Ender'i formda tutmak, güvenini kırmamak, istikrar yakalamasını sağlamak. Bu şekilde her maç en azından 18-20 dakika oynatıldığında Ender gerçekten verimli oynuyor, drive ediyor, sürpriz asistler yapıyor, içeriyi karıştırıyor, üçlük yüzdesi de fena değil. Fakat bir maç ilk girdiğinde iyi oynadı diye oyunda tutuluyor sonra 2 maç kenarda unutuluyor sonra bir maç oyuna giriyor 2 dakika kötü oynuyor diye kenara alınıyor. Ender zaten istikrarsız bir oyuncu profili çizerken bunu yapmak oyuncuya bir şey kazandırmaz aksine kaybettirir. Engin'in sakatlığı geçti, her maçı izliyorum, 20 sayı öne geçtiğimiz maçta dahi kenarda oturuyor, sanıyorum 2 maçta 2-3 dakika süre aldı. Bu şekilde nasıl dönsün bu oyuncu sakatlıktan?

Bence çok ciddi sıkıntı yaşadığımız mevkiiler 2 ve 3 numara, şöyle ki elimizde olan 3 tane 2 numara var, Hairston, Sinan ve Göksenin. Üçü de adı üzerinde şutör guard fakat üçünün de güvenilir şutu yok, üçü de genelde potaya dahi bakmıyor. Bununla birlikte üçü de hızlı, savunmaları ortalama üzeri fakat drive edemiyorlar, Hairston ve Sinan denese bile çok başarılı olduklarını söylemek mümkün değil. Burada bir ekleme yapmak istiyorum, Ender için geçerli olan sözlerimin benzeri Sinan için de geçerli. Bu yaşlara gelmiş oyuncuları 19-22 yaş aralığındaki oyuncular gibi kullanamazsınız. 5-6 dakika süreler vererek başarılı olmalarını bekleyemezsiniz aksine takıma zarar verirler.

3 numaraya gelince, elimizde şu an Cenk ve Domercant var o pozisyonda. İkisi de şutör fakat potaya gitmeyi akıllarından dahi geçirmiyorlar, savunmalarının da çok iyi olduğu söylenemez. 3 numaradan beklenen şey komple bir oyuncu olmasıdır. Ortalama şut, atletizm, ortalama savunma, ribaundlara yardım vs. Bu özelliklerinden şut özelliği ikisi için de çok iyi olsa dahi diğer kısımlar çok eksik.

4 numaraya bakacak olursak evet Erceg hücumda çok iyi, ribaunlarda iyi ama mücadele gücü sıfıra yakın, savunması yok seviyesinde, pota altından hücum etmiyor. Hücumda iki silahı var, biri şutu ki hepsi üçlük, ikilik atış yaptığını bile çok az gördüm diğeri de kendine has stiliyle sıçrayıp turnike bırakması ki bunu da çok az deniyor. Böylesi bir dört numaraya sahip olunca ve 3 numaraları da düşünürsek içerden oynama opsiyonumuz sadece oyun kurucu drive ve 5 numaraya kalıyor. Erceg bizim için çok etkili bir silah olabilir ama içeriyi dağıtan bir 5 numara ve deyim yerindeyse Hawkins tipi çakı gibi bir 3 numara ile. Kaldı ki Erceg de oynadıkça açılan ve ısınan bir oyuncu yani ikinci opsiyon olarak düşünüp maçta 19-20 dakika süre veririm, ortalığı dağıtır diyebileceğiniz tipte bir oyuncu olmadığı için de uzun vadede ve şu an sistemde takıma zarar veriyor.

5 numaraya geçecek olursak Bonsu atletizm olarak iyi, ribaund çekme konusunda da öyle ama bence Euroleague seviyesinde, bizim için yeterli bir oyuncu değil maalesef. Furkan benim en beğendiğim oyunculardan biridir fakat koçun ona biraz özel ilgi göstermesi gerektiğini düşünüyorum şu aşamada.

Galibiyet güzel, sevindirici fakat son maçlarda oynanan oyun, takımın gidişatı ilerisi için çok umut vermiyor ne yazık ki.
 
Maç öncesinde yazmıştım koç artık önlem almıştır diye ancak yine değişen birşey yoktu bizim adımıza.Arroyo'nun 1-1 leri olmasa yani bilemiyorum başka bir takım olsa karşımızda kazanamayabilirdik ama kazanmak iyi oldu yinede.
 
Nolursa olsun kazanmak önemliydi. ( futbolcu maç sonu ropörtajı gibi başladık ama hadi hayırlısı) Açıkcası şimdiye kadar yanlış ve mat edilmesi kolay bir basketbol oynadığımızı , iç-dış dengesinin saçma sapan bir hale geldiğini yazdım. Ama bugün bunların hiçbirinin önemi yoktu. Bugün ya biz burdayız diyecektik ya da burası bize ağır geldi diyecektir. Burda olduğumuzu gösterdik. Ve artık sezonun bu bölümüne gelmişken ( futbolcu deyimiyle ''her puanın altın değerinde olduğu haftalar'' ) bu tarzı değiştirmemiz zor gözüküyor. Ve artık bu tarzı eleştirmek yerine , nasıl daha eksiksizleştirilebilir üzerine düşünmek lazım.
Hocayı burda en çok ben eleştirmişimdir belki ama şu var ki her oyuncuya aynı davranmamasından daha doğal ne olabilir ki ? En basitinden sizin arkadaş grubunuzda olan , sevdiğiniz ama deyim yerindeyse ota boka alınganlık gösteren tipler yok mu ? Erceg de çocuk gibi bir adam. Hemen suratı düşüyor laf yiyince. Mesela Dudley'nin 15. yüzyılda yaşayan atasına sövsen kafayı bozmaz ama Erceg direk suratını düşürür. Salonda izleyenler bilecektir Erceg her maç öncesi şut çalışıyor bireysel olarak ve soktuğu şutlardan sonra alkış aldığında bile adamın suratı değişiyor.
Maça dönersek Javtokas'tan yediğimiz sayı normal. Çünkü eşleşemeyeceğimiz tipte bir adam gerçekten size olarak. Ancak Bayern maçında da söyledim , bu tarz ilk amacı alan kaplamak olan uzunlar genelde yüksek seviyeli takımlarda yok ve bu bizim işimiz kolaylaştıracaktır. Eski Rashard Griffith'li , Kambala'lı şut atamayan ama potaaltını kapatan hantal uzun dönemi kapanmışa benziyor Avrupa'da.
Artılara gelirsek Ender'in sorumluluk alma gayreti çok sevindirici. Fakat bugün esas olan Cenk'in de sorumluluk almasıydı. Cenk'in denediği her şut , aslında Arroyo'nun daha az yorulması demek ve Arroyo'ya olan dikkatlerin dağılması demek. Girsin girmesin , forvetlerin oyuna dahil olması , şut atmaktan çekinmemesi çok olumlu yansıyacaktır bize.
Genel eksikliklere gelirsek , ben Hairston'ın rolünün keskinleştirilmesini istiyorum artık. Adamdan ne beklediğimizin biz de farkında değiliz oyuncu da değil. Ayak çabukluğunu Siena'da bırakıp oyun bilgisini Siena'dan getirmiş bir yapıda şu an. Bir de Furkan'ın biraz kendine gelmesi lazım ki ben geleceğine inanıyorum. Pops ile ilgili bir eleştirim yok çünkü dizlerinin durumuyla performansı çok alakalı. Ve bazen maximum katkı seviyesi düşük olabiliyor. Fakat maç temposuna yeniden adapt olduğunda performansını yukarı çekecektir. Macvan'ın güven problemini biraz daha aştığını düşünüyorum. Umarım daha da güvenini kazanır ve kendi oyununu iyice kabul ettirir.
Grup dengelerine gelirsek , ilk Partizan maçı ve Kuban deplasmanı çok önem kazanmış durumda şu an. Krasnodar konusunda umarım bu sefer şube gerekli düzenlemeleri yapar ve takım rahat eder. Lütfen bu sefer rakibimiz sadece saha içinde olsun. Krasnodar'a ulaşım gibi , konaklama gibi şeylerle takımın enerjisini aşağı çekmeyiz umarım geçen seneki gibi. Çünkü bu sefer bunlara 25 yaparız diyebileceğimiz bir takımımız ve durumumuz yok. Gidip yenip dönmeliyiz.
Umarım iyi ya da kötü bu oyun sistemimiz keskinleşir ve defoları kapanır. Çok uzun bir yazı oldu gibi yine. Umarım okuyan çıkar :D
 
2. yarı da daha bir takım gibi oynayarak tek bir oyuncunun eline bakmadan oynadık . Bonsu ve Furkandan bu aralar fazla katkı alamıyoruz ancak kötü oynayan Bonsunun maç sonuna doğru öyle bir blogu var ki yazmadan geçemeyeceğim . Her şeye rağmen kazanmak güzel ancak Ergin hocanın kazanmamıza rağmen maç sonu suratı asıktı öncelikle bu buzları eritmemiz gerekiyor sanırım.
 
Göksenin'in 1/4 faul attıktan sonra fark 2ye inmisken attığı 3 lük maçın en kritik aniydi. Ve hiç çekinmeden kaldırıp atması da şaşırttı beni.

Farkın önemi yok, çünkü Zalgiris' i Litvanyada da yenmeliyiz.
Kazanmamiz gereken 2 maç kaybettik içeride, o yüzden Partizan ve Zalgirise deplasmanda kaybetme lüksümüz kalmadı diye düşünüyorum.
 

Üst