‘’The Baltimore Bullet’’
Bazı sporcular vardır ki, sadece kendi branşlarının en iyileri olmakla kalmaz, tüm dünya spor tarihinin seyrine etki eder, koca bir imza atarlar. Kolay bir iş değildir uzun yıllar bir spor branşında dominasyon kurmak, çünkü geçen senelerde yeni yüzler, yeni yetenekler ve yeni sürprizler ortaya çıkar. Sadece dış faktörler de dahil değildir bu dominasyona, yani belki ortada sizden daha iyi bir sporcu yoktur ama geçilirsiniz. Bu geçilmeye sebep de; insanın amaçsız kalmasıdır. Kısacası zirveye çıkmak zordur, ancak o zirveye çıkınca orada kalabilmek, kendinle mücadele edebilmek, kendine yeni hedefler yaratmak ondan daha zordur. Bir de bu spor branşı yüzme olunca, ayrı bir bahis konusu.
Zirvede ve hatta rakipsiz gözüken bir sporcu olmak zor, hem de oldukça fazla. Çünkü bu seviyelerde olayı sadece sportif açıdan düşünmek yeterli olmuyor, belki de daha fazlası psikolojik açıdan kendini hazırlamak. Bu sadece baskı veya stres odaklı bir durum da değil. Zirvede yalnız kalan bir sporcu için en büyük tehlikedir belki de, amaçsız kalmak, çalışma isteğinde oluşan azalma ve spora karşı duyulan bir soğuma hissi. Sporda insanların başarıya götüren en önemli etken; hedef ve kendini geliştirme, en iyisi olma arzusudur. Ama zirveye çıkınca bu arzu ve hedeflerin ortadan kalkması en büyük sorundur.
Yazının girizgâh kısmında bu tarz bir düşünceye yer vermemin nedeni, belki de bu kavramlarla birlikte değerlendirebileceğimiz en iyi adamlardan biri, Michael Fred Phelps II.
Tarihte bazı sporcular için söylenen sözler vardır, ‘’bu adam bu sporu yapmak için doğmuş’’. Mesela Michael Jordan’a basketbol oynamak için doğmuş diyebiliriz, ya da Messi’ye futbol oynamak için doğmuş.. Benzer bir durum da Michael Phelps için geçerli, ama bu sadece lafla söylenip geçiştirilebilecek bir durum değil. Phelps hakikaten fiziki yapısı nedeniyle yüzme için doğmuş bir adam. Vücudunun üst kısmının 2.05’lik bir adama, alt tarafının ise 1.78’lik bir adama ait olması gibi bir durum var ortada. Bu da suyun direncini azaltmada bir faktör olarak görülüyor. 48,5 numara palet gibi ayaklar, normal bir insana göre 3 kat daha fazla kan pompalayan bir kalp, daha az üretilen laktik asit ile daha az yorulan bir vücut. Bunun yanı sıra 1.93’lük bir adam olan Phelps’in kulaç uzunluğu ise 2.03! Normal bir insana göre çok esnek bir vücuda sahip olması da bir başka konu. Tüm bunlar düşünüldüğünde ‘’flying fish’’ lakabı verilen Phelps için kelimenin tam anlamıyla ‘’yüzmek için yaratılmış’’ demek mümkün.
Ama fiziki açıdan ne kadar mükemmel ve uygun olursanız olun, en yoğun çalışma ve antrenman programı gerektiren, belki de hayatınızın tamamını işgal eden spor dalı yüzmedir. Profesyonel bir yüzücünün ne yoğunlukla çalışması gerektiği, gününün ve hayatının büyük bir kısmını bu işe ayırması gerektiği bir gerçek. Bu Phelps gibi bir efsane olsanız da yapmanız gereken bir şey. Phelps de zaten kariyeri boyunca buna önem verdi, çalışma düzenini sürdürdü. Günün 12-14 saatini antrenmanlarla geçirdiği yıllar yaşadı. Her sabah 04:30’da kalkan ve akşam 21:00’de yatan Phelps, uyanık olduğu 16.5 saatin, ortalama 14 saatini çalışmak ile geçiriyordu. Kariyerinin önemli bir bölümünde haftanın 7 günü, diğer bölümünde ise 6 günü çalışmıştı. Günden güne değişen antrenman programlarında, 8 km’leri aşan sabah seansları, çeşitli stillerde km’lerce yüzülen öğle ve akşam seansları bulunuyordu. Tabi çalışmaları sadece havuzdan ibaret değildi, kas çalışmaları ve egzersizler için de önemli vakit ayırıyordu. O kadar profesyonel yönetilen bir yapının içindeydi ki, vücudunun hareketleri tüm teknolojik metodlar kullanılarak inceleniyor, besinleri ve antrenmanları bu doğrultuda hazırlanıyor, yaşamına yön veriliyordu.
Evet, 18’i altın 22 Olimpiyat Madalyasının, 25 Dünya Şampiyonluğunun gelmesi ne kadar iyi bir fiziğe sahip olursanız olun, kolay bir durum değil.
Phelps, ilk olarak henüz 16 yaşını doldurmadığı günlerde Fukuoka’da yüzme dünyasına giriş yaptı. Ve o gün yüzme dünyasının efsanesi olacağına dair sinyalleri vermiş, ana dalı 200 M kelebek’te altını almıştı. Ve aldığı bu altın ile dünya şampiyonalarında en genç altın madalya alan erkek yüzücü unvanını bir başka efsane ‘’Thorpedo’’ Ian Thorpe’tan alıyordu. Ian Thorpe ilk altın madalyasını 16 yıl 10 ay’da almıştı, Phelps ise bunu 15 yıl 9 ay’a çekiyordu. Ve tarihin en büyük yüzücüsünün kulaçlarının suda yarattığı sesler yankılanmaya başlıyordu.
2003’te ikinci dünya şampiyonasına Barcelona’da çıkıyor, ve 2004 Atina için mesajları kuvvetli bir biçimde veriyordu. 4 altın, 2 gümüş ile tamamladığı şampiyonada; 200 M ve 400 M Karışık’ta dünya rekorları kırıyor, 2012 Londra’da Le Clos’a kadar sürdüreceği 200 M Kelebek dominasyonuna başlıyordu. 18 yaşındaki Phelps, 400 M Karışık’ta rekor kırdığı yarıştan yaklaşık yarım saat sonra ABD’nin 4x100 M Serbest yarışının da içinde bulunuyor ve kırılan rekor da pay sahibi oluyordu.
2004 Atina’ya gelinirken yüzmenin altın çocuğu üzerinde beklentiler yükseliyor ve Mark Spitz’in 7 olimpiyat altınından oluşan rekorunu kırmaya aday olarak gösteriliyordu. Ve bu amaçla beraber başladığı olimpiyatlarda 4x100 M Serbest bronzu aldığında, artık hata yapma lüksü kalmamıştı. Rekor için geriye kalan yarışların tamamını kazanması gerekiyordu. Ancak o yarışlardan birinde, rakibi bir başka efsane Ian Thorpe’tu. Serbestin kralı olan Avustralyalı Thorpe, 200 M Serbest’te Phelps’in rekoruna mani olmak için yüzecekti. Phelps’in ülke rekorunu kırdığı yarışta, Thorpe olimpiyat rekoruyla altına uzanıyor, Phelps’in 7 altın hayalini bir başka olimpiyata erteliyordu. Ancak Phelps geriye kalan bütün yarışları kazanıyor; 3 dünya rekoru, 3 olimpiyat rekoru, 1 ülke rekoru kırdığı olimpiyatlarda 6 altın madalya 2 bronz madalya alarak, 1972 Münih’te Spitz’in 7 altınlık performansından bu yana sergilenen en muazzam performansı sergiliyor, henüz 19 yaşında 8 olimpiyat madalyası sahibi oluyordu. Ve Thorpe’un son büyük zaferlerini kazandığı bu olimpiyatlarda, Phelps’in bu performansı ‘’yüzme tarihinin en iyisi’’nin gelişini müjdeliyordu.
2005 Montreal Dünya Şampiyonası’nı 5 altın 1 gümüş ile geçen Michael Phelps, 2008 Pekin’e hazırlığını ve adeta denemelerini 2007 Melbourne Dünya Yüzme Şampiyonası’nda yapıyordu. Büyük bir dominasyon gerçekleştiren ve katıldığı 7 yarışta 7 altın madalya alan Phelps, 5 dünya rekoru, 1 de şampiyona rekoru kırıyordu. 2004 Atina’da geçildiği Thorpe’un 200 M serbest’teki rekorunu kırarak altına uzanıyor, hegemonyasını daha da sağlam bir hale getiriyordu.
Ve bu şampiyonada Phelps’in Thorpe’a ait kırdığı tek rekor 200 M Serbest’te değildi, Phelps’in doğuş yaptığı 2001 Fukuoka’da Thorpe 6 altın madalya kazanarak bir rekor kırmıştı. Phelps ise 2007 Melbourne’de bu rekoru geliştiriyor, 7 altın madalyayı alıp, 2008 Pekin’e de göz kırpıyordu. 2008 Pekin Olimpiyatları’na adım adım ilerlerken Phelps adı çoktan yüzme tarihinin en iyileri arasına girmişti, geriye ise o beklenen rekor ve ‘’tartışmasız en iyi’’ olduğunun ilanı kalmıştı.
Çin’de düzenlenen 2008 Pekin Olimpiyatları görkemli bir tören ile açılmıştı. Ve son derece görkemli bir şekilde açılan bu olimpiyat, tarihin en iyi yüzücüsü ile tarihin en iyi atletlerinden birinin şovlarına ev sahipliği yapmış, yıllar sonra bile hatıralardan çıkmayacak yarışlara vesile olmuştu. Bunlardan biri Jamaika’nın eğlenceli çocuğu Usain Bolt’un 100 M ve 200 M’de gösterdiği olağan üstü rahat ve zevk veren yarışlarıydı. Diğeri ise 2004 Atina’da gerçekleştiremediği rekoru, burada kırmak amacıyla gelen ve tüm ABD, basın, dünya tarafından büyük beklentiler altına sokulan Phelps’ti. Öyle ki Phelps’ten beklenen sadece 7 altın almaktan çıkmış, 8’de 8 bekleniyor ve her yarışta bir rekor beklentisi oluşuyordu. Böyle bir ortamda Pekin’de yarışlara başlayan Michael Phelps, sadece olimpiyat değil dünya spor tarihinin en büyük performansını sergileyecek ve dünya spor tarihine adını altın harflerle yazdıracaktı.
Phelps olimpiyatlara müthiş bir biçimde başlamıştı. Sadece altın madalyaları almakla kalmayıp, dünya rekorlarını alt üst ediyordu. Üzerinde bu kadar yoğun bir baskı ve beklentiye rağmen Phelps’in gösterdiği bu muazzam performans herkesin dilindeydi. İlk 6 yarışında, 6 altın madalya ve 6 dünya rekoruyla çıkan Phelps, 7. Yarışa artık Spitz’in rekorunu egale etmek amacıyla çıkıyordu. Ve bu egaleyi yaptığı yarış sadece 7. Altın madalyayı alması nedeniyle değil, yarış hikayesi ile de tarihe geçiyordu. 7. Yarış Phelps’in en sevdiği disiplin olan kelebekti ve 100 M yarışıydı. Ancak bu olimpiyatlarda 100 M Kelebek’te yükselen bir değer vardı, Sırp Milorad Cavic. Elemelerde olimpiyat rekoru kıran Cavic, yarı finallerde de Phelps’ten daha iyi bir derece yapıyor ve final öncesi ‘’acaba Phelps’i geçer mi?’’ sorularını akıla getiriyordu. Ve final de tam bu beklentilerin ve soru işaretlerinin arasında geçti. Cavic ilk 50 M’yi önde döndü, ardından Phelps her zamanki atağına başladı, son 25 M’de adeta şahlandı ama görülen oydu ki Cavic yarışı alacaktı. Ancak olan oldu ve Phelps müthiş atağının karşılığına son kulaç farkıyla alıyor, saniyenin 1/100’i gibi bir zaman dilimiyle Cavic’i geride bırakıyordu. Herkeste bir yandan bu müthiş yarışın heyecanı, bir yandan da gelen 7. Altın madalyanın heyecanı vardı. 7. Altın madalya efsane bir yarış sonunda, Phelps’e geliyor ve Spitz’in rekoru egale ediliyordu. Bu yarışı da olimpiyat rekoru kırarak kazanan Phelps, son yarışta 4x100 M Karışık’ta da ABD ile birlikte dünya rekorunu kırarak altın madalyayı alıyor, kendisinden bekleneni;
8’de 8 altın madalya ve 7 dünya rekoru ile müthiş bir olimpiyat geçiriyordu. Artık bir olimpiyatta en çok altın madalya kazanan sporcuydu, tarihe adını en iyi yüzücü olarak yazdırmış, aynı zamanda tarihin en iyi sporcularından biri olarak anılıyordu.
[video=youtube;E3paiELa7mA]http://www.youtube.com/watch?v=E3paiELa7mA&feature=related[/video]
Ya şimdi..
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi yüzücüsü olduktan sonra, bir olimpiyat 8 altın madalya kazandıktan sonra, tarihin en önemli sporcularından biri olduktan sonra ne yapılabilirdi ki?
Phelps’in 2008 Pekin sonrası görece düşüşünün en önemli sebeplerinden biri bu içine düştüğü durumdu. Yüzme gibi hayatının tümünü kaplayan bir sporu yapmak için önemli bir amaç ve hedefiniz olmalıdır. Sabahın köründe kalkıp, uyanık olduğun zamanın %90’ını çalışarak geçirmenin ve yılda tatil yaptığının günlerin sayısının bir elin parmağını geçmediği bir spor yaparken sevmek daha fazla şeyler de gerekir. Ya birinin seni geçeceğine inanıp daha fazla çalışman gerekir, ya yeni bir hedef kırılacak rekor vardır onun için çalışman gerekir.. İşte Phelps bu konuda sıkıntı çekti, eskisi kadar çalışmadığına dair haberler çıktı, takım arkadaşları da bu konuyu vurguladı. Ama onun durumunda olan birini anlamak da zor değil. Çünkü en iyisi sizseniz ve sizin yanınıza yaklaşabilen bir kişi dahi yoksa, böyle bir boşluğa düşmek son derece doğaldır.
Önce 2009 Roma’da Dünya Şampiyonası için sahneye çıktı. 6 dalda yarıştı, 5 altın madalya 1 gümüş madalya ile şampiyonayı noktaladı. Tek geçildiği yarış olan 200 M Serbest’te ise Alman Biedermann dünya rekoruyla beraber şampiyonluğa uzanıyordu. Ancak 2011 Shangai’da işler biraz ters gitmeye başlamıştı. Phelps’in düşüşü konuşulurken, en iyi arkadaşı olarak gözüken Lochte’nin yükselişi göze çarpıyordu. Ve Lochte, Phelps’ten iyi söylentileri çıkmaya başlamıştı. 2011 Shangai’da 4 altın madalya, 2 gümüş madalya, 1 bronz madalya alan Phelps, 200 M Serbest ve 200 M Karışık’ta Lochte’ye geçiliyor, bireyseldeki altınlarını kelebekten alıyordu.
Artık 2012 Londra’ya giderken, Phelps’in son olimpiyatlarına giderken çalışmak için yeni hedefler ve yeni rekabetler ortaya çıkmaya başlamıştı. En iyi dostu Lochte ile aralarına bazı soğuklukların girdiğine dair söylentiler çıkarken, Phelps sadece ‘’yüzme tarihinin en iyisi’’ olduğunu değil, hala aktif en iyi yüzücü olduğunu da göstermeye geliyordu. Ve bir başka amaçta olimpiyat tarihinin en çok madalya alan sporcusu olma isteğiydi. Şimdi Phelps’in elinde yeni rekabetler, yeni hedefler ve şanına yakışır bir veda için güzel bir fırsat vardı.
2012 Londra’da ilk yarış 400 M Karışık’tı ve rakip Lochte’ydi. Ancak Phelps hem kendini hem de hayranlarını büyük bir hayal kırıklığına uğratıyor, madalya dahi alamadan ilk yarışı kapatıyordu. Tabiri caizse ‘’Phelps bitmiş(!)’’ sesleri yankılanmaya başlıyordu. Ancak ardından 4x100 M Serbest’te geri dönüş sinyalini veriyor, ancak son yüzücülerde Fransız Agnel’in müthiş atağına cevap veremeyen Lochte sayesinde altın madalyadan oluyor, 2. Yarışından da altın madalya çıkaramıyordu. Ardından 2002 yılından beri geçilmediği 200 M Kelebek yarışı vardı. Artık Phelps bir altın madalya alma vakti gelmişti. Yarışa iyi başlayan ve işi baştan sıkı tutan Phelps, ‘’idolüm Phelps’’ diyen Güney Afrikalı Le Clos’a son kulaçta geçiliyor ve 2002 yılından beri domine ettiği 200 M Kelebek’te ilk kez büyük bir yarışmada geçiliyordu. Ve yine altın madalya alamayan Phelps’in üzerinde baskı artıyor, soru işaretleri oluşuyordu. Ancak aynı gün 4x200 M Serbest’te bu kez rahat bir yarış sonucu ABD altına uzanırken, Phelps de 2012 Londra’da ilk altınını alıyordu. Şimdi gerekli olan bir bireysel yarış kazanmak ve şanına yakışır bir veda yapmaktı.
Geriye 3 yarış kalmış ve bu 3 yarış Phelps’in kariyerinin son yarışlarıydı. İlk olarak 200 M Karışık vardı. Rakip yine iyi dost, yeni rakip Ryan Lochte’ydi. Ve belki de uzun bir aradan sonra bir yarışta Phelps favori gözükmüyor, beklentiler madalya üzerine kuruluyordu. Ancak yavaş yavaş motoru ısıtmaya başlayan Phelps, ‘’daha ölmedim’’ diyor ve Lochte’yi geçip altına uzanarak, 2012 Londra’daki ilk bireysel zaferini kazanıyordu. Artık efsane rahatlamış ve kendini bulmaya başlamıştı. Ertesi gün ise 100 M Kelebek yarışında Le Clos’tan rövanşı alıyor, bir altın madalya daha kazanıyordu. Artık geriye yapılacak tek iş kalmıştı, bir takım yarışıyla son altınını alıp, vedayı yapmak. 4x100 M Karışık’ta son gün sahneye çıkan Phelps, ABD ile birlikte olimpiyatlardaki son yarışında altın madalyasını alıyor, herkesi hem bir sevinç hem de bir burukluk içinde bırakıyordu. Ve hala en iyisi olduğunu herkese gösteriyordu.
Yüzme tarihinin en iyisi, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sporcularından birisi kendine yakışır bir şekilde kariyerini noktalıyor, geride;
18’i altın 22 olimpiyat madalyası ile 25 dünya şampiyonluğu, 39 dünya rekoru bırakıyordu. Söylediği gibi zirvedeyken, henüz 27 yaşında yüzmeyi bırakıp hayatında yeni bir sayfa açıyordu. Son yarışından sonra ne o, ne annesi, ne de kariyerini birlikte geçirdiği onun için bir antrenörden fazlası olan Bowman göz yaşlarını tutamıyor, duygulanıyordu. Ertesi gün verdiği röportajda ise
‘’Hedeflediğim gibi, idolüm MJ gibi sporu zirvedeyken bıraktım. Bu geri kalan hayatımın ve emekliliğimin ilk günü..’’ diyor, hayatının geri kalanında eğlenmek, bir yuva kurmak istediğini dile getiriyordu. Golfe tutkusu daha önce bilinen Phelps, TV’de Tiger Woods ile de geçmişte çalışan Hank Haney ile bir program çekecek.
Her neslin birbirine anlatacağı hikayeler, kişiler, sporcular, olaylar olur. Sanırım bizim neslin anlatacak bir şeyleri varsa, bunların en önemlilerinden biri, belki de en önemlisi Michael Phelps’tir. Böyle bir sporcuyu izleyebilmek, onun başarılarına şahitlik edebilmek ayrı bir olay. Geriye dönüp baktığımızda 2008 Pekin denildiğinde akla ‘’Phelps’in 8 altını’’, 2012 Londra denildiğinde ‘’Phelps’in vedası gelecek’’..
Her şey için teşekkürler ‘’balıkların yüzmeyi öğrendiği adam’’, teşekkürler ‘’efsane’’..
Tarihin en büyük yüzücüsüne, tarihin gelmiş geçmiş en önemli sporcularından birine selam olsun..
Burak Uğur YILMAZ