SEZONA DAİR
Kaosla dolu bir basketbol şubesi düşünün. Son yılların en düşük bütçesi, 6 yabancıya toplamda 1.2 milyon dolar, geçmiş borçlar, FIBA’nın verdiği transfer yasakları, zamanında ödenmeyen maaşlar…
Çok değil; bir sezon önce Erman Kunter gibi oyuncu portföyü daralmış bir koçla yola çıkan ve marifetmiş gibi en iyi zamanı geçmiş, kazanma karakteri olmayan oyuncularla anlaşıp her maç göze hoş gelmeyen bir basketbol oynayan Galatasaray geçen yıl play-off dışı kalmıştı. Öte yandan şartlar gereği neredeyse tüm transferleri Ağustos ayında yapan ve kadroyu 2 tane çaylak oyuncunun üzerine kuran Ertuğrul Erdoğan, Türk Telekom, Darüşşafaka, Bahçeşehir gibi Galatasaray’dan bütçe olarak daha iyi durumda olan takımların önünde takımı ilk 4’e sokmayı ve play-off’larda da yarı finale kalmayı başardı. Eurocup’ta istenilen oyun ortaya konulmadığı için taraftarda homurdanmalar başlamıştı ki, Ertuğrul Erdoğan adına sezonun en kritik anı 2016 Mayıs’tan bu yana derbi galibiyeti alamayan Yenilmez Armada’nın Fenerbahçe’yi iç sahada domine ederek yenmesi oldu. Koçun sezon boyunca pes etmemesi, zorluklara göğüs germesi, özverili çalışması ve oyuncuların da her geçen gün üstüne koyarak devam etmesiyle Ertuğrul Erdoğan basketbolu yakından takip eden insanların takdirini, en önemlisi güvenini kazandı.
Koç her şeyi Harrison ve Hayes gibi çaylaklarlarla, Webster ve Auguste gibi o günün şartlarında alınabilecek en iyi isimlerle, Arapovic transferinde ortaya konulan vizyonla yaptı. Tabii ki bu sezon öncesi yapılan işlerdi. Bir de sezon içi hamleler var… Hayır, transfer değil. Arapovic gibi alt yaş kategorilerinde ışık veren birisini üzücü çapraz bağ sakatlığından bugünlere getirmek, sezon ortası Jaka Klobucar’dan vazgeçmek, Nigel Hayes’in basketbol zekasını kullanmasını ve Auguste’un hücum potansiyelini sahaya koyabilmesini sağlamak; son olarak bence en önemlisi Harrison’ı Pick and Roll hücumlarının temel taşı yapmak… Hepsinin toplamında Ertuğrul Erdoğan’ın sezon öncesi olduğu gibi sezon içerisinde de iyi dokunuşlar yaptığını ifade edebiliriz.
ÖRNEK ALINMASI GEREKENLER
Avrupa basketbolunda kulüplerin/koçların bazıları veteran oyunculardan kurulu bir kadro oluşturmayı tercih ederken bir kısmı ise çaylak, genç, gelişim gösterme potansiyeli olan oyuncularla anlaşmayı yolunu seçiyor. Yüksek bütçeli takımları bir kenara koyduğumuzda ilk söylediğim kısmı kolaycılık olarak nitelendirebiliriz. En azından ben öyle düşünüyorum. Bazı koçlar çaylaklarla uğraşmak istemiyor. Bunun kendilerince geçerli sebepleri vardır fakat yazının ana fikri gereği konuyu dağıtmadan devam etmek istiyorum.
Querejeta’nın Baskonia’sı EuroLeague seviyesinde ikinci dediğim kısmı en iyi uygulayan takım. Zaten Baskonia, Avrupa basketbol tarihinde NBA’e en fazla oyuncu gönderen takımlardan biri. Aynı zamanda birçok EuroLeague takımına oyuncu pazarlayıp bonservis elde ediyor ve yüksek kazançlar sağlıyor. Tüm bu söylediklerim elbette tesadüfen gerçekleşmiyor. Birazdan daha da ayrıntıya gireceğiz ama örneklendirecek olursak Zalgiris, Alba Berlin, ULM, Bamberg (Trinchieri dönemi) vizyonu ve misyonu birbirine benzeyen kulüpler.
“Biz piyasanın en üstündeki oyunculara ulaşamıyoruz. Rekabet etmeyi seviyoruz, kendi işimizi mümkün olan en iyi şekilde yapmak istiyoruz. Yani ya şartlara teslim olacaksınız, ya da başka bir yol deneyeceksiniz. Henüz kendini tamamen göstermemiş, potansiyeli olan oyuncuları bulmaya çalışmalısınız. Yeteneklerini parkeye yansıtmamış isimleri bulup geliştirmelisiniz. Bunu yapmanın tek yolu, artı ve eksileri bulmanın haricinde, ki 2017 yılında artık bu en önemli şey değil, insanı planınızın ortasına koymak. Oyuncuyu insan olarak görmek. Zayıflıkları, güçlü yönleri, geride bıraktığı miras… En doğrusu bu. Çünkü Amerika’dan gelmiş, her yerde görev adamı olmuş bir oyuncu, Avrupa’da zayıf tarafta bir oyuncunun olmadığını görünce şoka uğrar. Çünkü Avrupa’da hücumda zayıf tarafta kullandığınız oyuncular, rakibin nasıl savunma yaptığına göre, belki 20 sayı atanlar oluyor. Ya da şut atmaktan başka işler de yapabileceğini gösterme fırsatı bulmamış genç bir Avrupalı yetenek… O insanı ortaya, değerlendirmenizin tepesine koyarsınız ve bir şeyler inşa etmeye başlarsınız.” 1
Rengarenk çerçeveli gözlükleriyle saha kenarında bir ikon gibi duran sempatik adam, Cantu ve Bamberg’in basketbolda söz sahibi olduğu dönemlerde 1 numaralı kahramandı. Evet, Trinchieri’den bahsediyorum…2 Trinchieri’nin iki takımı da kendi çalıştığı dönemde Avrupa basketbolunda iddialı konuma getirmesini, geçmişe dönüp baktığımızda olağanüstü işler olduğunu kabul etmek lazım. Önce Cantu’da, sonra da Daniel Baiesi döneminde Brose’de büyük işlere imza atan Trinchieri, maç öncesi koçluk, maç içi hamleler ve oyuncu geliştirme konusunda Avrupa’da özel koçlar arasında yer alıyor. Şu sıralar Partizan’da ve yakın gelecekte Partizan’ı da yeniden EuroLeague sahnesine çıkaracağından kimsenin şüphesi yok. Zira Trinchieri bu tür meydan okumaları defalarca yaptı ve hepsinde de başarılı oldu. Kurduğu kadrolar ve oluşturduğu kimya, başarılarının anahtarlarıydı.
Taraftarın değerinden de bahsetmeden olmaz ve bu konuda Kaunas şehrini atlamamak gerek. Dönem dönem yanlış yapılanmalar yüzünden A lisansı olduğu halde TOP-16’dan ileriyi göremeyen Zalgiris Kaunas, Litvanya basketbolunun efsane ismi Sarunas Jasikevicius ile peri masalı yazmaya başladı. Doğru hareket ederek, planlı-programlı davranarak önce borcu azalttılar; daha sonra da kendi habitatlarında yaşamayı öğrendiler. Zalgiris Kaunas’ın 4 yıl önce 10 milyon euro’nun üzerinde borcu varken doğru yapılanmayla, doğru planlamayla ve bilet gelirleriyle borcu neredeyse sıfıra indi. Kevin Pangos’tan, Vasilije Micic’ten, Hartenstein’dan ve daha birçok oyuncudan bonservis kazandılar. Bunlarla yetinmediler ve sınırları aştılar: Bu yıl Final-Eight’te karşılaştıkları Fenerbahçe serisinde iç sahada oynadıkları 2 maçta bilet gelirlerinden toplamda 1 milyon euro gelir elde ettiler.
“2013-2014: 9.869 ortalama / toplamda 118.433
2014-2015: 10.115 ortalama / toplamda 121.835
2015-2016: 10.999 ortalama / toplamda 131.998
2016-2017: 11.525 ortalama / toplamda 172.886
2017-2018: 13.559 ortalama / toplamda 230.518”3
“Taraftar gelirleriyle ne olabilir ki?” demeyin. Zalgiris Kaunas müthiş bir özveriyle bu işin üstesinden gelmeyi başardı. Örneğin ULM ve Bamberg yıllardır her sezonu kapalı gişeye yakın bitiriyor. Kafanızda daha net ifadeler oluşması adına, ULM’ün bir sezonda yaklaşık 150.000 kişiyle sezonu tamamladığını söyleyebilirim. Taraftar işin saha dışı faktörü. Peki saha içinde neler oluyor?
AVRUPA BASKETBOLUNA HİZMET EDENLER
Alt seviyede Alba Berlin, ULM, Brose Bamberg (Daniel Baiesi dönemi), Partizan gibi takımlar gelişime değer veriyor. Çünkü rekabet etmek için ellerinde büyük bir bütçe olmadığını biliyorlar. Bu yüzden risk almak ve bu riski süzgeçten geçirerek en aza indirgemek zorundalar. Hatta altyapıya da önem vererek yeni yıldızlar çıkarıyorlar ve günün sonunda ayakta kalmayı başarıyorlar.
Baskonia: Mike James, Adam Hanga, Davis Bertans, Johannes Voigtmann, Vincent Poirier
Alba Berlin: Martin Hermansson, Peyton Siva, Reggie Redding, Marius Grigonis
ULM: Pierria Henry, DeAndre Kane, Javonte Green, Will Clyburn, Augustine Rubit, Raymar Morgan
Brose Baskets Bamberg: Janis Strelnieks, Brad Wanamaker, Darius Miller, Nicolo Melli, Daniel Theis
Partizan: Bogdan Bogdanovic, Dragan Milosavljevic, Jan Vesely, Vladimir Lucic, Nigel Goss Williams, Jock Landale
Son dönemde özellikle Alman kulüpleri futbolda olduğu gibi basketbolda da devrime gittiler. Bu sezon liglerinde tam olarak 13 yabancı koç görev yaptı. Bayern Münih, hedeflediği Euroleague sahnesine adım attı. Keza Alba Berlin de lig finaline çıkmasıyla Euroleague’e katılması kesinleşti. Hepsi bir süreç sonucunda oluştu. Bu kulüpler sadece transferle oyuncu geliştirmiyor; NBA Draft’ına girecek yetenekler de yetiştiriyor. Bu yüzden yetiştirmek ve geliştirmek, Galatasaray gibi ödeme problemleri yüzünden bozulan kötü imajı düzeltmek için iyi bir çözüm.
“Karakteri yargılamak her zaman çok kolay değil çünkü oyuncu ile sadece birkaç kere telefonda konuşma şansınız oluyor. Fakat genelde zaman ayırıp, oyuncuyla oturarak onu derince anlamaya çalışırım. Ne kadar mütevazı olduklarını ve neden bizimle ilgilendiğini anlamaya çalışırım. Ve eğer bizimle çalışmak için sadece para kazanmanın dışında gelişim göstermek, başarıya açlık veya durumunu bize benzetmek gibi doğru sebepleri varsa genelde bizimle çalışabiliyor. Aynı zamanda, oyuncularla günlük olarak çalışmam gerekiyor. Eğer bir saatlik konuşmamızda beğenmiyorsam, her gün çalışmaktan hoşlanmayacağım da kesin gibi. Bu yüzden oyuncu ne kadar iyi olursa olsun, oyuncuyu önce karakter olarak beğenmem gerekiyor. Çünkü beraber yapacağımız şeyler var.”4
Thorsten Leibenath ULM’de 8 yıl koçluk yaptı ve birçok yabancı oyuncuyla çalıştı. Her konuda karakteri ve sadakati birinci sıraya koydu. Herhangi bir kupa kazanamadı ama kulüpte bir simge haline geldi ve çalıştığı oyuncular bugün EuroLeague finalinde (Will Clyburn), hatta NBA Doğu konferansında (Daniel Theis) önemli roller almakta…
“Oyuncunun yeteneği 4’üncü, 5’inci sırada geliyor. Çok önemli ama oyuncu iyi bir karaktere sahip mi, öğrenmeye açık mı, uyumlu mu, ekstra çalışmaya açık mı, bu tip detaylar yeteneğin bir adım önünde. Zaten hem bu özelliklere sahip hem de yetenekli oyuncu bulursanız, oyuncu zaman içinde büyük oyuncu konumuna geliyor.”5
Az önce 2 koçun da demeçlerini okudunuz. İkisi de benzer şeylerden bahsetti ve bence de oyuncu transferinde en önem verilmesi gereken konu karakter. Ertuğrul Erdoğan da karakteri birinci sıraya yazıyor ve sadece yazmakla kalmayıp bunu güzelce uyguluyor. Bu konuda Leibenath ile birbirlerine çok benziyorlar. Karakterli ve yetenekli bir oyuncu grubunu toplayabilmek, takım olabilmek, kelimelerle anlatılacak kadar basit değil. Mütevazı kadrolar kurmak, plansız olduğunuzda sizi başarıya götürmeyebilir fakat belirli bir düzene sahipseniz hayatta kalmak için oldukça ideal bir çözüm haline geliyor. Perasovic’in, Trinchieri’nin söylediği gibi başarıya aç olmak temel kriter. Galatasaray basketbolu için de mevcut şartlarda olması gereken durum bu. Ertuğrul Erdoğan da Galatasaray’ın başına geldiğinde bu yolu seçti. Kendi planlarını, kendi doğrularını uyguladı. Belki kupa kazanamadı ama o, Galatasaray basketbolunun hangi yolda ilerlemesi gerektiğini bu sezon sosyal bir deney gibi gösterdi.
YOL HARİTASI
Olmayan paraları harcamaktan vazgeçmek. Geçmiş dönemde bu yanlışa çok düştük. Elbette başarı gelirken günü kurtardık fakat sonrasında büyük bir enkazla karşı karşıya kaldık. Yönetimde bulunan insanların maddi konuda sorumluluğu üstlenmesi ve şubeye kaynak sağlaması uzun vadede mutlaka işe yarayacak.
U18 Türkiye şampiyonu. Belki bilmeyenler olacaktır. Galatasaray U18 basketbol takımı, bu yıl Türkiye’de şampiyon oldu. Adidas Next Generation turnuvasına katılım için gerekli şartlar neyse bir an önce uygulanmalı. Genç ve yetenekli oyuncularımıza gerekli değer gösterilmeli; onları A takım seviyesine hazırlamalıyız. Bu arada şampiyon takımın koçu Hasan Serbest’i, oyuncuları ve emeği geçen tüm teknik kadroyu GSBasket ailesi olarak kutluyoruz.
Scouting. Teknik ekiple paralel olarak çalışabilecek, sezon boyu NCAA ve yerel ligleri takip edip birçok oyuncunun özelliklerini dosyalayacak, Türk pasaportlu gençlerin yetenek taramasını yapabilecek birisi/birileri gerekiyor.
Yerli oyuncuların kaliteli süreler alması için doğru bir yer haline gelmek. Ayberk Olmaz, Can Korkmaz, Ege Arar gibi isimler bu sezon kısmen iyi süreler aldı. Teknik ekibin, özellikle Ömer Uğurata’nın alt yaş kategorilerinde milli takım hocalığı yapmış olması genç oyunculara (Okben Ulubay, Yiğit Arslan gibi) cazip gelebilir ve bu gençler Galatasaray’da ciddi süreler bularak kendilerini Eurocup sahnesinde gösterebilir.
Baskonia, Zalgiris, Alba Berlin, ULM gibi takımların ortak özelliği, kulüplerin belirli bir düzen içinde hareket ediyor olması. Biz de Ertuğrul Erdoğan ile bir yola girdik ve artık Galatasaray basketbolu bu yollarda emin adımlarla yürümeli. Oktay Mahmuti’nin son topa kadar mottosuyla, Ergin Ataman’ın kazanma kültürüyle, Galatasaray basketbolu yeniden hatırlamalı. Bu kez aynı hataları yapmadan, akıllı ve çözüm odaklı davranarak… Bu yolda devam edildiği sürece kazanan Galatasaray basketbolu olacak. Günün sonunda şanlı zaferlere, kupalara, şampiyonluklara elbet bir gün tekrar ulaşılacak. Sevgilerle…
- BeIN Sports, İsmail Şenol-Andrea Trinchieri röportajı.
- Yazı boyunca bu tarz alıntılarla anlattığım konuyu desteklemeye çalıştım. Atıf iyidir.
- https://www.eurohoops.net/tr/trademarks-tr/664361/kaunastaki-haykiris-sarunas-jasikevicius-ve-zalgiris/
- 3 yıl önce Thorsten Leibenath ile yaptığım röportaj.
- DHA-Ertuğrul Erdoğan röportajı
Yazar: Engin Ağzıdeli