Hakem ve federasyon ikiyüzlülüğüyle sinirlerimizin test edildiği seri sonunda bu sezona nokta koymak zorunda kaldık, 2014 play-off finalinin küçük bir tekrarını yaşadık maalesef. Lig TV’siyle, federasyonuyla, hakem üçlüsüyle, yalakalık uğruna zıvanadan çıkan güdümlü basınıyla Türk sporunun kirli yüzüne bir kez daha şahit olduk. Olaylar sebebiyle -ki tasvip etmek mümkün değil!- sahamız 2 maç kapatılırken, tribünleri tahrik eden rakip takım oyuncuları ve koçuna uyarı dahi verilmedi. Ülker Arena’da yaşananlara göz yumup kulak tıkayan hakemler Abdi İpekçi’nin kapatılmasında yine baş rolü oynadı. Yönetimin açıklamaları ise laftan öteye gitmedi, Türk sporuna şike ve şaibe lekesini bulaştıranlarla tokalaşma basiretsizliğini gösterebildi Dursun Özbek. Bize de pes demek düştü… İstifa diyince pek alınıyorlar malum!
İlk paragraftan içiniz sıkılmasın, sporun ve basketbolun güzelliklerini de yaşadık bu sezon, hem de fazlasıyla. Karakter sahibi basketbolcularımızın yaşattığı gurur ve mutluluk 2014-15 sezonunun sonrasında hepimize ilaç gibi geldi. Belki sakatlıklardan değil ama ailevi problemlerden çok canımız yansa da (Schilb‘in kardeşi vefat etti; Bernard James ise babasının ciddi rahatsızlığından dolayı ülkesine dönmek zorunda kaldı) yüreğimize taş basıp yola devam ettik, parkeye adımını attığında maksimumunu vermeye çabalayan bir oyuncu grubu gördük. Ergin Ataman ise ciddi bir düşüş yaşadığı Aralık ayı haricinde yine bildiğimiz “winner” kimliğini pratiğe döktü: Kolay değil, 6 milyon dolar bütçeyle Eurocup şampiyonu olduk. Ligde de dar rotasyona rağmen yarı final yaptık, finali zorladık ama federasyon ve hakemlere takıldık.
Şimdi teşekkür vakti. Abdi İpekçi’nin müdavimi taraftara, Ataman başta olmak üzere tüm teknik ekibe, yüreğini ortaya koyan basketbolcularımıza gönülden teşekkürler. Her biri tarihimize adını kazıdı, akıttıkları ter karşılıksız kalmadı. Uyurgezer camia ve genel kurula tokat gibi bir başarı “armağan ettiler”. Umarım uyanmalarına vesile olur.
Kusursuz basketbol oynadığımız Karşıyaka rövanşı, terör tehdidinin üst seviyeye çıktığı günlerde ölüme meydan okurcasına o salonu dolduran ve son saniyelerinde heyecandan sahaya bakamadığımız Bayern Münih maçı, birbirinden tamamen farklı hikayeler içeren her iki Gran Canaria karşılaşması, finalde hınca hınç dolan Abdi İpekçi ve kupa zaferi… Ligdeki FB, Efes ve hiç kimsenin beklemediği biçimde tarihe geçen üç uzatmalı Telekom galibiyetlerimiz…
Gelecek sezon neler yapabileceğimizin fikrini en iyi Galatasaray tarihi verir. Türk olmayan takımları yenmek gayesiyle kurulan bu kulüp dahili ve harici tüm engellere rağmen uluslararası arenada başarıya ulaşmayı bilmiştir. Geleneklerimizde kazanmak vardır, çabalar, savaşır ve kazanırız. İşbirlikçi medya en fazla bu yüzden nefret eder Galatasaray’dan. Diğer takımın milyonları, her zora girdiğinde imdadına koşan spor yazar(!)ları ve hatta federasyon yetkilileri hazır kıtadır ama ne yapsalar Galatasaray’ı geri bırakamazlar. Daha önce aktarmıştım: Efsanemiz Gheorghe Hagi’nin Galatasaray dergisinde yazdığı gibi: “Tarihimizden gelen kazanma geleneği” bizi zirveye götürür… Branş da fark etmez üstelik!
Galatasaray yönetimi, genel kurulu ve tüm camia Galatasaray basketbol şubesinin emin adımlarla ilerlediğini görmeli artık. “Nasıl küçülürüz” hesapları akıllara dahi gelmemeli, tarihi sorumluluklarının gereğini yerine getirme zamanı artık.
Bu unutulmaz sezon için teşekkürler aslanlar. Çok daha güzel günler yaşayacağız, buna inanıyorum.
Semih Nişancı