Oradaydım!
Üzerinden 2 sene geçmiş. Zaman çabuk geçiyor… Zaman geçiyor da hatıralarda kalan bazı anlar sanki 5 dakika önce yaşanmış gibi taze kalıyor bazen.
Oradaydım. Hatırlıyorum. Her şey rüya gibiydi.
Rüya gibiydi ama rüyamda görsem inanmazdım. Zaten yaşarken de gerçek olduğuna inanamamıştım. Fark 20 küsür olmuş, bana 3 gibi geliyor. Maçın son saniyeleri… Arkamda 2 kız çocuğu vardı. Kim olduklarını hatırlamıyorum ama heyecandan ayağa kalktıkça sahayı göremediklerini hatırlayıp hemen oturuyordum yerime. Son saniyelerde biraz heyecanımın tavan yapmasından, biraz da önümdekiler ayakta izliyor diye sahayı göremediğim için ben de ayakta izledim. Bu yazıya bir gün denk gelirler mi bilmiyorum, biraz da geç kaldım bunu söylemek için ama özür dilerim. Umarım siz de koltuğun tepesinde izlemişsinizdir o son saniyeleri.
Oradaydım… Oradaydım ve gitmeden önce de şartlamıştım kendimi; maçın son anlarında oyunu bırakıp Ekrem Hoca’yı izleyecektim. Maç sonu o, zaferini kutlamak için yumruklarını sıktığında ben, bu mutluluğu ve gururu bizlere yaşattıran adamı izleyecektim. Ancak bilmek ile tecrübe etmek arasındaki büyük farkı hesaba katamamışım. Maç sonu heyecanlı, mutlu ve gururlu hissedeceğimi biliyordum ama o kadar heyecanlı, kelimelerle anlatamayacağım kadar mutlu ve anlam veremediğim kadar gururlu hissedebileceğimi düşünmemiştim hiç. Duygu seli afallattı. Maç sonu Ekrem Hoca’yı izleyemedim, unuttum. Daha sonra maçın tekrarını bilgisayardan izlerken gördüm Ekrem Hoca’yı ve yumruklarını sıkarak zaferini kutlayışını. Çok büyüksün Hocam, çok büyük…
Oradaydım… 15000 kişi o gün, oradaydık. Yıllardır içten ama yetersiz kalan destek o gün çağıldadı salonda. Her bir oyuncu, teknik ekip… Hepsi hak ettiği coşkulu desteği tecrübe etme fırsatı buldu. En çok bunu gördüğüm için mutluydum sanırım. Koltuğun tepesinde, kollarımı kavuşturmuş, ne olduğunu şaşırmış halde takımın sevincini izledim. Neden sonra telefonumla kayıt almak aklıma geldi. Bone’un bayrak sallayış anını kaydettim biraz. GSBasket sayesinde tanıştığım Hatice “Sera iyi misin?” diye sorduğunda. Daha sonra konuştuğumuzda, o an suratımda şaşkın/boş bir ifade olduğunu söylemişti. Bir ara Murat’ın geldiğini hatırlıyorum, sonra kupanın kaldırıldığını, taraftarın sahaya indiğini… Şampiyonduk; hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de. En büyük bizdik. Kimse aksini iddia edemezdi, tescillenmişti artık. Her şey çok güzeldi be!
O gün, orada yaşadığımız mutluluk, gurur ve sonrasında aynı şiddette yaşadığımız hayalkırıklıkları… Bugün ikincisini değil, birincisinden bahsetmek için açtım bu başlığı. Bizlere bu güzellikleri yaşatan takımın her bir oyuncusuna, destekçisine ama en çok başarının mimarı Ekrem Hoca’ya bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Tebessümle hatırlayacağımız o sezon için, ne kadar dillendirsek yetmez ama yine de; çok teşekkürler…