Covid-19 pandemisinin yarattığı koşullar sebebiyle yarıda kalan 2019-2020 sezonunu ikinci sırada götüren Galatasaray Kadın Basketbol Takımı, federasyonun sezonun nihayete ermesiyle ilgili aldığı karar sonrası 2020-2021 sezonunda Euroleague Women katılım hakkı kazanmıştı.
2015’teki lig şampiyonluğu sonrası düşük profilli ve görece düşük bütçeli kadrolarla her sezon şapkadan tavşan çıkaran bir takım hüviyetini kazanan Sarayın Sultanları için 2 sezon aradan sonra Euroleague bileti almak sevindirici bir gelişmeydi. 2019-2020 sezonuna dair kararın verildiği günlerde Işıl-Bria-Tilbe-Vickie dörtlüsünün yanına yapılacak 1 ya da 2 yüksek profilli oyuncuya dair fikirler yürütülüyordu kamuoyunda.
Ancak ilerleyen günlerde işin aslının öyle olmadığı, bir Galatasaray Basketbolu klişesiyle, bu şubenin artık takip edenleri alıştırdığı şekilde ortaya çıktı. Söyleyecek sözlerimiz, edecek sitemlerimiz bitmemiş olsa da yeni sezon kadrosuyla ilgili bir yazıyı konudan saptırmamak adına sadece bir bilgi olarak bırakmak en doğrusu olacak gibi…
Netice itibarı ile 1-2 takviye ile Euroleague’de de şapkadan tavşan çıkarma ihtimali olan dört oyuncudan bir tek Bria Hartley ile yola devam edebildi. 11 Temmuz’da ilan edilen 13 kişilik resmi kadro 6 geçen sezon oyuncusu, 3 yerli transfer, 3 yabancı transfer ve 1 altyapıdan gelen oyuncudan oluşmuş oldu. Altyapının A takım kadrosuna bu sezonki takviyesi 2002 doğumlu oyun kurucu Melisa Eroğlu oldu.
Bria Hartley, Eda Şahin, Mısra Albayrak, Sude Yılmaz, Meltem Yıldızhan ve Miray Balotu geçtiğimiz sezondan devam eden oyuncular oldu. Pelin Derya Bilgiç, Asena Yalçın, Cansu Köksal, Anete Šteinberga, Mercedes Russell ve Bella Alarie de bu sezonun yeni transferleri oldular.
2016’da Ekrem Memnun’un ayrılıp Marina Maljkovic’in gelişiyle oynamaya başladığımız, Efe Güven’in de gerek mentalite gerek kadro yapısı itibarı ile fazla bozmadığı bir oyun tarzımız var. En kaba tabirle rakibi tempoyla yıldırmaya çalışan bir anlayışımız var. Uzun oyuncuların özellikle bu tempoya ayak uydurabilecek atletizme sahip oyunculardan seçilmesiyle bu konuda hem ligde hem de Avrupa’da sayılı takımlardan biri arasına giriyoruz.
Bu tercihin ve anlayışın bedeli de pota altında hiçbir zaman net bir hakimiyet kuramamak oluyor. Az biraz “size”lı her uzunun kolaylıkla şov yapabildiği, argo tabirle pota altında dövebildiği bir takım ortaya çıkıyor. Ligimizin ve Avrupa’daki kadın basketbolunun temelinin “2 kısa 1 uzun” ya da “1 kısa 2 uzun” Amerikalı üzerinden döndüğü günümüzde , 4 sezondur Galatasaray kendiyle özdeşleşen bir oyun tarzı ve kadro eğilimi oluşturmuş durumda.
Geçen sezon ile kıyaslayarak yavaş yavaş önümüzdeki sezona doğru ilerlersek, ortaya çıkan ilk konu Işıl Alben’in ayrılığı sonrası onun hem saha içi hem saha dışındaki rolünün nasıl paylaşılacağı oluyor. Yaşına rağmen bitip tükenmek bilmeyen ve genelde savunmayı önde başlatan enerjisi, sorumluluk alması, maç başına 8 küsurluk asist katkısı ve saha dışındaki kaptanlığıyla çok önemli bir rolü vardı.
Öncelikle yıllar sonra bir kaptan belirlenmesi durumu ortaya çıkacak. Açıkçası bu dışardan bakan bir göz için tahmin yapmanın bile spekülatif olacağı bir konu. Takım bir araya gelip birlikte zaman geçirdikçe doğallığında çözülecektir. Her ne kadar yeni oluşturulan şube yönetimi umut veriyor olsa da sezon ortası kronik “saha dışı” sorunlarımızı yaşamamız halinde takımı bir arada tutabilecek, sakinleştirebilecek, gerekirse fedakarlık yapabilecek bir ismin varlığını arayacağımız kaçınılmaz gibi görünüyor.
Saha içinde ise Işıl’dan boşalan yer için yine Türk oyunculardan kurulu bir rotasyon göze çarpıyor. Kağıt üzerinde bakarsak Asena Yalçın ve Eda Şahin’in birbirini yedeklemesi en yakın gelen senaryo. Eda Şahin 2018-2019 yarı final serisinde bağlarını kopardıktan sonra geçtiğimiz sezon Ankara’da oynanan Elazığ deplasmanında formasına kavuşmuştu. 2018-2019 sezonunda, tam da vites arttırdığı bir dönemde gelmişti o talihsiz sakatlık. Geçen sezon çok çalıştı çabaladı ve sakatlıktan tamamen kurtuldu. Bu sezon o beklediğimiz ve artık hak ettiği patlamayı yapabilmesi için önemli bir şans olacak.
Yeni transfer Asena Yalçın ise 1991 doğumlu. 2007’de Ceyhan Belediyespor’da başladığı kariyerine 2014’te sonradan Yakın Doğu Üniversitesi ismiyle faaliyet gösteren Basketbolu Geliştirenler Derneği’ne transfer olarak devam etti. Bir sezonluk ASKİ ve başlamadan biten Bornova Becker macerası sonrası Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne transfer oldu. Oradaki 2 sezonluk performansıyla adından söz ettirdi, milli takıma seçilmesi için kamuoyu oluşmaya başladı. Maç başına neredeyse 8 asistlik ortalaması onu Hatay Büyükşehir Belediyespor’a götürdü. Hem Hatay’da işlerin o kadar da iyi gitmemesi, hem de Işıl Alben’in ayrılığı sonrası Galatasaray’a geldi. Transferinden sonra internette ortaya çıkan yıllar önce çekilmiş Galatasaray formalı “taraftar” fotoğrafı ise taraftar için hoş bir sürpriz oldu…
Mısra ve Melisa ise en kibar tabirle sıralarını bekleyecekler. Ancak Efe Güven’in bu konudaki mahareti de düşünülünce sezonun süprizlerinden olmaları hiç de uzak ihtimal değil. Geçen sezon Sude’nin verdiği katkının bir benzerini bu iki genç oyuncudan almamamız için bir sebep yok…
“2 numara” pozisyonunda ise skor anlamında en büyük güvencemiz olan Bria Hartley ve yeni transfer Pelin Derya Bilgiç yer alıyor. Bria geçtiğimiz sezon ortalama 32 dakika sahada kalmış, 19.9 sayı 5.16 asist ortalaması tutturmuştu. Biraz detaya inince 3 maç haricinde çift haneli skor ürettiğini, 11 maçta ise 20 ve üstü sayı attığını görüyoruz. 30 dakikanın altında süre aldığı 4 maç da olmasa aldığı süre ortalamasının 35+ olacağı yine göze çarpan bir başka durum.
Tüm bu “takımın eline baktığı oyuncu” durumundan kurtarmak için yapılan takviye ise OGM Ormanspor’dan Pelin Derya Bilgiç oldu. 1994 doğumlu 1.73 boyundaki oyuncu sırasıyla Botaş, Fenerbahçe, Çukurova ve OGM Ormanspor formaları giydi. Milli oyuncunun gelişi çok büyük sürpriz olmasa da Alperi’nin Ormanspor’a geri dönmesiyle beraber olunca ilginç bir anektod halini almış oldu.
Açıkçası “2 numara” kolay kolay Türk oyuncunun yetişmediği bir mevki. Bunun yanında özellikle ligimizde WNBA yıldızlarına teslim edilen bir pozisyon. Bu noktada Pelin Derya önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor. Geçen sezon 20 maçın 7 tanesinde 15 sayının üzerine çıkmış, toplam 13 maçta ise çift haneli sayı katkısı vermiş. Yerli oyuncu olarak yabana atılmayacak istatistikler. Yine de uzun zaman sonra daha dar bir rotasyonda oynayacak olması, bugüne kadarki istatistiklerinin üzerine çıkmasını sağlayabilir…
Kısa forvet pozisyonunda geçen sezonun süprizi Sude Yılmaz ve eski oyuncumuz Cansu Köksal var. Sude geçtiğimiz sezon kısa süreler almış olsa da o anlardaki enerjisi ve gayretiyle çok dikkat çekmişti. Cansu ise Türk kadın basketbolunun son dönemde çıkarabildiği en iyi kısa forvet olarak öne çıkıyor. Gününde olup 3-4 üçlük isabeti bulduğu nice maçların yanı sıra mücadeleci oyun tarzıyla da dikkat çekiyor. Ancak genellikle devasa ve iri 4-5 numaraların olduğu ligimizde onun da yapabilecekleri sınırlı oluyor. Açıkçası bu mevkideki iki oyuncunun da belirli görevler için süre alabilecek durumda olması gibi bir sonuç çıkıyor ortaya.
Uzun forvet pozisyonunda ise 2 yıldır çok ciddi katkı veren Victoria “Vickie” Macaulay’ın yerine Anete Šteinberga transferi yapıldı. Transferi sonrası kamuoyunda hep 2018’de Amerika’ya attığı 30 sayıyla gündeme geldi Leton oyuncu. Her ne kadar bu istatistik onun hakkında beklentileri yükseltse de aslında bizim olduğumuz seviyelerin oyuncusu diye nitelendirmek yanlış olmaz sanırım. 2 sezondur forma giydiği Venezia’da sayı-asist-ribaund istatistiklerinde zirveye oynuyor. Hatta geçtiğimiz sezon istatistik yarışında olduğu basketbolcunun 2018 Eurocup şampiyonluğumuzda forma giyen Gigi Petronyte olduğunu söylemek sanırım daha bir tanıtıcı olacaktır.
Daha önce forma giydiği Castors Braine, Prag hata Chevakata ve TTT Riga takımlarında da benzer bir konumdaydı. Tüm bu takımların ortak noktası ise Avrupa kupalarında kalıcı olmaya, kademe atlamaya çalışan takımlar olmaları. Bu açıdan bakınca bizim durumumuzdaki bir takım için kabul edilebilir bir transfer olarak göze çarpıyor. Genel olarak top kullanmayı çok seven bir oyuncu olduğu söylenebilir. Ancak her hücumun değerli olacağı, yediğinden fazlasını atmayı amaçlayacak bir takımda etkisinin ne olacağını biraz da bekleyip görmek gerekiyor.
Meltem ve Miray ise bu mevkide oynayabilecek olan diğer iki oyuncu. Miray geçtiğimiz sezon süre alamamıştı. Meltem de Vickie-Dragana-Tilbe-İnci rotasyonu arasında çok fazla fırsat bulamamıştı. 2 ağır sakatlıktan dönen Meltem için son şans demek haksızlık olur belki ama potansiyelini gösterebileceği şartlar oluşması daha mümkün bir sezon olacak gibi görünüyor. Gerisi artık ona kalmış biraz da…
Beş numara pozisyonu ise zurnanın zırt dediği yer olmuş durumda. Geçen sezon Tilbe’nin, hem de yerli oyuncu olarak yaptığı katkıdan bu sezon mahrum kaldık. Tilbe, özellikle yerli oyuncu olması sebebiyle şu an ligde alternatifsiz bir konumda. Onun boşluğunu yabancı bir oyuncuyla doldurmak da mümkün olmadı. Gerek Mercedes Russell, gerek Bella Alarie son 3-4 yılda alıştığımız cılız ve çevik uzun tanımına uyan isimler. “Size” olarak Tilbe’den daha zayıf durumdalar. Tilbe’nin geçen sezon fark yaratan bir diğer özelliği ise uzun yıllar sonra takıma gelen ilk “size” sahibi pivot olmasıydı.
Mercedes, 2018-2019’daki Wisla “Can-Pack” Krakow macerasından sonra ilk defa Avrupa’da forma giyecek. Son yıllarda ısrarla aldığımız, daha doğrusu almak zorunda kaldığımız profile yakın bir oyuncu. Avrupa basketbolunda pek tecrübesi yok. Bazı maç kayıtlarından kısa özet görüntüleri dışında pek bir bilgi de yok. Nereden bağlantı kurulup teklif götürüldüğü bile meçhulken Euroleague Women’de forma giyecek…
Bella da kolej kariyerinden sonraki ilk sezonunda ilk Avrupa macerasını yaşayacak. 2020 WNBA Draftında Dallas Wings tarafından 5. Sıradan draft edildi. Bazı yetenekleri var elbette ama Avrupa basketbolunda ne yapabileceği soru işareti. Rüştünü ispat eder ya da doğru kullanılabilirse katkı verir elbette. Ama hem ligde hem Avrupa’da en zorlanacağımız mevkiye transfer olması hem bizim hem onun için bir risk.
Uzun lafın kısası, sezona cebimizde pek çok bilinmezlerle dolu şekilde gidiyoruz. Daha antreman maçına bile çıkmamış bir takım için kesin yargılarla konuşmak gereksiz elbette. 1-2 takviyeyle 2 sezon sonra döndüğümüz Euroleague’de hatırı sayılır bir başarı elde edebilecek bir seviyeye gelebilirdik. Yaşanan olaylardan sonra 6 yeni transferle tamamen baştan bir takım kurgulamak zorunda kaldık.
Ancak şunun da ayrımını yapıp hakkını vermek gerek. Geçen sezonki takımı keyfi sebeplerle dağıtan eski şube yönetimiydi. Tüm olaylardan sonra gelen yeni şube yönetiminin yapabilecekleri sınırlıydı. Işıl-Tilbe yanında Bahar-Cora’nın da Botaş’a gitmesi, Tuğçe-Olcay-Sevgi’nin Fenerbahçe’de kalması, Merve Aydın’ın da Avrupa içi bir transfer yapması sonrası alınabilecek başka yerli oyuncu kalmamıştı. Yabancı transferi konusunda ekstra bir isime yönelinebilir miydi, bu bir soru işareti olarak kalacak. Yine de WNBA draftının 5 numarasını transfer etmek, böylesi bir idari-maddi durum arasında takdir edilebilecek bir hamle oldu. Steinberga da “bu seviyelerin topçusu” olarak kabul edilebilir, ama yetip yetmeyeceğini işte sezon başladıkça göreceğiz…
Daha da önemlisi bu takımın yaşayan efsanesi ağlaya ağlaya başka takıma gitmek zorunda kaldı. Ama tüm kırgınlığına rağmen, giderken bile takıma hizmet etti. Ömer Yalçınkaya’nın 8 yıllık hanedanının çökmesine sebep oldu. Geldiğinden beri amatör şubeleri “idare eden” Mustafa Cengiz yönetiminin, futboldaki kriz durumuna rağmen, basketbol şubesi için yeni ve yönetim içinde güçlü bir ekip kurmasına sebep oldu. Transfer için “iş işten geçmiş” zamanda da olsa, bu ekibin elinin değmesiyle bile yaşanan değişiklikler uzaydan bile farkedilebiliyor…
Biz çok sevdiğimiz kaptanımızı kaybettik, kaptan da çok sevdiği formasını kaybetti belki ama umudumuzu kazandık. Senelerdir oldurmuyorlar diye isyan ettiğimiz ama artık olacak her şey, uzaklardan bir yerlerden kaptanın selamını da getirecek bize…
Sakatlıksız, kazasız, belasız bir sezon olur umarım.
Yorulduk sakatlıklardan, sıkıntılardan…
YAZAR: ERDOĞAN SELKAN