İnsanlığı tehdit eden bir virüs, hayatın olağan akışının oldukça dışında gelişen olaylar silsilesi ve izole bir kapalı alanın içinde ekonomilerini, geleneklerini olabildiğince sürdürmeye çalışan bir spor organizasyonu. Cümleyi böyle kurunca insana tam JJ Abrams’a emanet edilip rezil edilesi bir bilim kurgu senaryosu gibi gelse de gerçekte Nba tam da bu cümledeki senaryoyu yaşıyor. Merak etmeyin bu yazının sonunda elinde kırmızı ışın kılıcıyla bekleyen bir Harden ve onu görüp cüppesini çıkaran bir Lebron olmayacak. Yalnızca bu saçma koşullar altında oynanacak olan Nba playofflarını anlatmak istediğim yazıma böyle saçma bir giriş yapmak istedim. Doğudaki bazı takımların Metallica konseri öncesi ön grup olarak çıkan Çilekeş seviyesinde olduğunu düşünerek yazıma önce doğudan başlayıp batıyla bitirmek istiyorum.
Bucks-Magic
Bu seneki format her ne kadar seyirci, saha hatta medya baskısı gibi faktörlerden takımları uzaklaştırsa da normal bir playoffta olan bazı faktörleri de tamamen tersine çevirmiş durumda. Bunlardan en önemlisi de takımların maç oynamayı dinlenmekten daha önemli görmesi durumu diyebiliriz. Öyle ki takımlar playoffa kadarki Orlando günlerini kazanmak ya da kaybetmek üzerine değil paslarını çözmek üzerine kurguladılar. Bu eşleşmenin normal hayat verisyonuna 4-0 denilip geçilmesi oldukça olasıyken pandemi ortamında bunu demek güç. Çünkü Bucks 4-0 yapacak gücü olsa dahi 3-0 yaptıktan sonra seriyi hemen bitirerek rakibini basketbolsuz bir şekilde beklemek ister mi emin değilim. Evet ezberi net ve oturmuş bir oyunları var; yeni nesil Shaq’e alanı bırakıp onun durdurulamazlığı üzerinden basketbol adına etkileyici olmasa da oldukça verimli bir sistemleri var ancak ben yine de 3-0 yapabildikleri taktirde dördüncü maçı biraz düşük viteste birşeyler denemek uğruna feda edebileceklerini düşünüyorum. Peki Orlando kendi evinde en azından bir maç olsun kazanamaz mı? Güçlü oldukları noktaların Bucks’ın damarına basılabilecek noktalar ile pek alakası yok ve en önemlisi de Giannis ile teoride oldukça iyi eşleşebilecek olan Isaac’i de talihsiz bir sakatlığa kurban verdiler. Maç kazanmaları için ya çok iyi şut atmaları ya da Bucks’ın bir maç olsun vitesi ciddi anlamda düşürmesi gerekiyor. Aksi taktirde muhtemelen Disneyland’e çok da uzak olmayan evlerine kısa sürede kavuşacaklar gibi gözüküyor. 4-1
Raptors – Nets
Bu iki franchiseın ortak noktasını bulmaya çalışsak muhtemelen son yıllarda saygınlıklarını çok hızlı şekilde geri kazanmaları noktasında birleşebiliriz. Birisi Celtics ile yaptığı takas ile küçük ve gerçekçi olmayan bir şampiyonluk şansının uğruna geleceğini sattığı, diğeri ise stabil gözüken ancak işlerin ciddileştiği her ama her an dağılan yapısıyla saygı duyulmaktan uzak iki franchise olarak görülseler de bugün baktığımızda artık iki takım da oldukça kolektif bir anlayışla mücadeleyi hiç bırakmayan, geri adım atmayan takımlar oldular. Öyle ki bugün Raptors’a duyulan saygıda geçen sene aldıkları şampiyonluğun rolü, geçmişte şampiyon olmuş diğer takımlara göre oldukça az. Yoksa zaten buraya ”son şampiyon ünvanını koruyabilecek mi?” klişesi ile girip zorlansalar dahi bu turu geçerlere bağlayıp temiz temiz bu seriyi geçerdim. Dırdırı bırakıp işin basketbol yönüne gelirsek Nets’in Kyrie’siz oturttuğu kimliğe saygımız sonsuz olsa da bu konuda marka olmuş Raptors’a karşı işe yaraması zor. Normal rotasyonda 10 dakika ve üzerinde süre alabilecek sadece 3 oyuncularını bu seride kullanabilecekler. Bu yüzden mücadele etseler dahi maç kazanmaları zor. Raptors’ın ise yaşayabileceğ iki problem olabilir. İlki Raptors’ın rakibe göre şekil almaya müsait oyun anlayışına karşın rakibin net bir hücum anlayışı olmaması ve her an bir süpriz yumurta çıkarma olasılığı diyebiliriz. Diğeri ise Raptors’ın bazı maçlarda oyunu dikte etse bile maçı koparamaması probleminin burada başlarına iş açması olabilir. Ancak ben bunlara rağmen Raptors’ın net bir şekilde süpürüp eksik Nets’i şezlonga göndereceğini düşünüyorum. 4-0
Celtics – Sixers
İki takım da potansiyelini tam olarak ortaya koymaktan uzak olsa da bu iki takımı ayıran şey problemleri ile yaşamayı öğrenme becerileri olabilir. Bir takım problemlerini en azından teşhis edip onlarla birlikte nasıl yaşayacağını farketmişken diğeri problemlerini çözmeyi geçtim; problemlerin nedenleri konusunda dahi emin değil. Bunun yanında da en azından işin savunma yönünde o problemlerin bir çoğunu tek başına çözen Ben Simmons’ın seride oynama olasılığı yok. Sixers cephesi her ne kadar seri öncesi iddialı denebilecek açıklamalar yapıyor olsa da bu açıklamaları destekleyebilecek şeyleri sahada görmek güç. Simmons’ın olmamasına rağmen kadroları isim isim bakıldığında hiç fena olmasa da oluşan yapının kaotikliği kalitenin önüne geçmiş durumda. Bu seride de Boston’ın pota altındaki size dezavantajını kullanmaya çalışan daha old school bir basketbol oynamaya çalışacaklardır. Ancak karşı tarafın bir koçu olduğunu düşünürsek(evet sixersın bence bir koçu yok) Celtics’in seri ilerledikçe bu pota altı zaafını absorbe edecek önlemler alacağına emin olabiliriz. Serinin başında Sixers’ın A planının iyi çalıştığını görsek de iki takımın birbirini dengelediği ve alternatif planların devreye gireceği anlarda koç farkı iyice ortaya çıkacaktır. Celtics cephesinde ise ben sadece seri özelinde değil genel olarak Tatum’ın bu playoff ile beraber sınıf atlayacağını düşünüyorum. İnsanlar halen daha Tatum’ı zaman zaman parlayıp sonra suskunlaşan bir genç olarak görse de bunun biraz Stevens’ın paylaşımcı sisteminden kaynaklandığını düşünüyorum ve rotasyonların daraldığı, rakibi kırabilen oyuncunun bulunduğu anda onun üstünden oynanan playoff atmosferinde bence öne çıkan Celtics oyuncusu Tatum olacaktır. Sixers size avantajı ile belki 2 maç alabilir ancak Celtics seriyi geçer ve Tatum da Brett Brown’ı covid sürecinde işsiz kalanlar kervanına katar. 4-2
Heat- Pacers
Kendisi bana darılmasın ama ne bir playoff yazısında TJ Warren’dan bu kadar söz edeceğimi ne de kendisine Bubble Harden’ı diyeceğimi hiç düşünmezdim. Ancak covid atmosferinde görülen en garip mutasyon virüste değil TJ Warren’da meydana geldi diyebiliriz. Pacers’ın bir kültür oluşturduğu bir gerçek olsa da tepeye hiç bir zaman ulaşamayacak bir yapıda olduğu da başka bir gerçek. Pacers’ı bir cümle ile özetlemek gerekirse ”saygı duyulacak bir oyun oynayalım, insanların taktirini kazanalım ve tepeye fazla yaklaşamadan eve gönderilelim” diyebiliriz. Fakat bu eve gönderecek olan takım Heat mi emin değilim. Heat insanlarda müthiş bir sempati yaratsa da bir günü diğerini tutmayan bir takım. Bazı günler Jimmy Butler’ın etrafında öyle düzenli ve uyumlu gözüküyorlar ki insan ister istemez onlardan beklentiye giriyor. Ancak genelde ertesi gün bu beklentinin saçmalık olduğunu çıkıp sahada ispatlıyorlar. Bu istikrarsızlığın dışında kalan tek kişi ise ligin en hakkı yenen oyuncusu Bam Adebayo. Onun Pacers pota altına sağlayacağı üstünlüğün derecesi serinin gidişatı adına en önemli etmen olabilir. Pacers’ın savunma stratejisi maçtan maça değişkenlik gösterecektir çünkü Miami hücumları her ne kadar Bam ve Butler’ın yaratıcılığına baksa da hücumu bitiren oyuncular maç maç değişkenlik göstermekte. Pacers’ın Heat’i durdurmak için Bam ve Butler’ın yaratılığını kesmek ile diğer oyunculara baskı yapmak arasında yapacağı tercih bence önemli ve ben bu konuda Bam ve Butler’a fazla yardım getirmeden onları daha bire bir temelli bir basketbola itmeyi daha doğru buluyorum. Çünkü Miami hücumda kolektif bir akış yakaladığı anda kalitesinin çok üzerinde bir hücum performansına sahip oluyor. Pacers hücumunda ise belli bir net düzen olsa da playoff atmosferinde o düzen elbette tekleyecek ve bazen durma noktasına gelecektir. İşte tam da bu anlarda TJ Warren’ın o atılımı gerçekten yapıp yapmadığını göreceğiz. Eğer Warren o atılımı gerçekten yaptıysa seri çok ilginç bir boyuta geçebilir ancak onun son günlerdeki performansı form kaynaklı bir ilüzyon ise Heat çok kolay olmasa da üst tura geçecektir. İlla bir tahmin vermek gerekirse: 4-2 Heat
Lakers- Trailblazers/Grizzlies
Oraya Grizzlies yazmamın sebebi sadece ve sadece bir ihtimal olması ve Lillard’ın bu derece kendini parçaladıktan sonra 2 maç üst üste Jaren Jackson’dan yoksun bir Grizzlies’a yenilip de eve döneceğini düşünmüyorum. Ancak ondan sonra belki de maç kazanamadan eve döneceğini düşünüyorum. Lillard, CJ, Nurkic üçlüsü sempatiklik anlamında ponçiklik sınıfına girse dahi bu üçlünün kalitelerine oranla birlikte yarattıkları etki o kadar da büyük değil. Oturmuş kültürleri, iyi niyetli oyunculardan kurulu olmaları gibi mental olarak sahip oldukları avantajlar dahi takımın birbirini tamamlamayan yeteneklerden oluştuğu gerçeğini değiştirmiyor. 40 sayı atması süpriz olmayan iki kısaya sahip, biri canı istediğinde olmak üzere iki kalbur üstü pivotu kadrosunda barındıran, elden düşme eski süperstar, genç ve gelecek vadeden şutör gibi ilginç parçalara sahip bir takımın mental bir sıkıntısı olmaksızın plaoyffa girme maçı oynamasının başka nasıl bir açıklaması olabilir? Geçtiğimiz senelerdeki Aminu+Harkless ile oluşturulan düzen nornal sezonda çalışsa da iş ciddiye binince yıkılmıştı. Bu seneki daha hücumcu kanatlarla hücum biraz daha iyi gözükse de savunma yine extra gayretle bile ancak vasat seviyeye gelebiliyor. Sanırım başarının yolu Lillard ile CJ’i ayırmakta olabilir. Seri özeline dönecek olursak Orlando günlerinde Davis’in vücut dilinin pek de burada olmaktan mutlu gözükmediğini söyleyebiliriz. Ancak her şeye rağmen onun düşük vitesteki tehtidi bile Portland için oldukça caydırıcı. Üstelik Lebron ile eşleşebilecek hiçbir oyuncuları da yok. Lakers’ın özellikle Bradley yokken yaşadığı kısa savunmacı ve şutör problemi bu seride bir miktar problem olsa da Lakers’ın hem kalitesi hem de seri özelindeki avantajları çok ağır basıyor. Lakers bu seri ile hem biraz ciddileşecek hem de ritm bulacaktır. Çoğunluğun aksine Lakers’ın karşısına Grizzlies’ın çıkması halinde Lakers 4-0 geçse dahi bu pek hayırlarına olmayacaktır. Çünkü Grizzlies şu haliyle oldukça basit bir rakip ve Lakers’ın bulması gereken ritme Grizzlies karşısında ulaşamayacağını düşünüyorum. 4-1 Portland / 4-0 Grizzlies
Cilppers-Mavs
Clippers pandemiden de bağımsız olarak sezonun neredeyse tamamını canı isteyince oynayıp canı istemeyince oynamayarak geçirdi. Takımı evde unutan Nets haricinde belki de performansları en bilinmeyen takım hüviyetindeler. Kadro kaliteleri nedeniyle belli bir standartın üstünde performans vereceklerine emin olabiliriz ancak bunu hangi yolla yapacaklarını izledikçe göreceğiz. Mavs cephesi ise işi ciddi anlamda DoncicSpor eksenine çevirmiş durumda ve onun üstündeki yükü takımın hafifletmesini sağlamak yerine onun bu yükü ne derece taşıdığını görmek istiyorlar. Gerçi bu yükü biraz onun sırtından almak isteseler dahi yan parçalar genelde şutunun o günkü rengi ile performansını belli eden oyuncular. Doncic-Porzingis ortaklığı her ne kadar ikisinin de denk görüldüğü bir çizgide başlasa da şu an Doncic’in hiyerarşide açık ara önde olduğu bir gerçek. Porzingis ise hiyerarşide ikinci sıraya gerilese de geçmişe göre daha agresif ve kuvvetli. Godzilla’nın ilk filminde Godzilla’nın yumurtalarını Madison Square Garden’a bırakmasından hareketle kendisine verilen Porzilla lakabına burada biraz daha yaklaşmış durumda. Bu seri Clippers için ne oynayacaklarını görmek, Mavs için ise Doncic’i er meydanında izleme fırsatı doğuracaktır. Mutlaka son anlara kadar kazananın belli olmadığı 2 maç izletme potansiyeli görsem de seriyi Clippers’ın 4-1 geçeceğini düşünüyorum.
Nuggets-Jazz
Eğer bu yazıda bir seriyi başka birisine yazdırma şansım olsaydı bu seriyi seçerdim çünkü bu işten para kazanmaksızın Jazz maçı izlerken kendimi enayi gibi hissediyorum. Hatta bunlara maç özetlerini bile dahil edebiliriz. Bogdanovicsizlik ile Conley’nin puzzle’a ekleneceği hiç bir yerin olmaması zaten önemli bir sorunken NBA’de covidin miladı olan Gobert olayı da tatları ciddi anlamda kaçırmış gözüküyor. Bütün bu sorunlar olmasaydı da bana kalırsa Utah insanların dediği gibi gerçekçi bir şampiyonluk şansına hiçbir zaman sahip değildi. Gobert-Favors’ın beraber oynamasının üzerinden şekillenen basketbolun çağın gerisinde olduğunu kabul edip modernizasyon çalışmalarına girseler de bence ortaya çıkan yeni yapı da en tepeye ulaşmayı vadetmiyor. Üstelik o dönem sahaya koydukları sorunsuz imaj ve gösterdikleri mücadeleci kimlikten de bir miktar uzaklaştılar. Sanki sihirlerini kaybetmiş ve hiç de bulamayacak gibiler. Nuggets’ın ise artık sırtından düşmek üzere olan kariyerini belki de son anda elinde tutan Michael Porter Jr gibi bir kısa sorun çözücüsü var. Tecrübe eksiği olduğu aşikar olsa da bu konuda tecrübeli ve önde gelen isim olan Murray’nin sorumluluk ağır geldiği vakit nasıl çöktüğünü düşündüğümüzde Porter Jr’ın varlığı Denver için büyük bir kazanım. Murray, Barton, Harris üçlüsü tek tek bakıldığında kıymetli oyuncular olsa da bana kalırsa üçü de star ışığından uzak ve o ışığa pek yaklaşacakgibi de değiller. Yine de Denver’da sular Jazz’a göre oldukça sakin gözüküyor. Jazz’in iki kısası Conley ve Mitchell seri boyunca agresif olacaklardır. Rolüne bir türlü oturmayan Ingles da Bogdanovic yokken kendini daha rahat hissediyor olsa da Nuggets’ın kanat rotasyonu savunmada onu çok yormaya aday gözüküyor. Sahadaki en iyi kısanın Mitchell olduğu fikrine kesinlikle katılsam da bu Jazz’in temel eksikliklerini kapatmaya yetmeyecektir. Bu aralar biraz unutulan Jokic’in izleyiciye tekrar selam çakcağı bir maçın olacağını kesin öngörmekle birlikte 4-1 Nuggets’ın seriyi geçeceğini düşünüyorum.
Rockets- Thunder
Playoff boyunca izlemeyi en çok istediğim iki takımın birbiriyle eşleşmesi iyi mi kötü mü emin olamıyorum. Rockets müthiş bir deneyin içinde ve şu ana kadarki sonuçlar beklenenin oldukça ötesinde ilerliyor. Hücumda artık sadece potaya saplanabilme becerisine sahip kimseye yer vermiyorlar ve bunun için çember koruyucusu kullanmaktan dahi vazgeçmiş durumdalar. Çember koruyucunun ne derece elzem olduğu, alan açma ve temponun maksimize edilmesindeki sınırların belirlenmesi gibi konulardaki fikir tartışmaları; onların bu playoffta vereceği doneler ile daha veriye dayalı bir hal alacaktır. Şu anki yapının Westbrook ve Harden birlikteyken kurulabilecek en optimum yapı olduğunu sanırım söyleyebiliriz. Ancak sorun şu ki Westbrook en azından serinin ilk maçını kaçıracak ve dönüşüyle ilgili kesin bir maç günü de henüz ifade edilmedi. Buna karşılık Thunder cephesi ise son yıllarda en beklentisiz sezonuna başlamasına rağmen playoffa girerken hem huzurlu bir takım kimyası yakaladı hem saygı kazandı hem de izleyenlere keyif veren bir basketbol anlayışına sahipler. Thunder’ın 3 guardlı sisteminin diğer takımlara oranla Houston’a karşı daha kullanışlı olabileceği yorumuna ben kesinlikle katılmıyorum. Tam aksine hem hücumda hem savunmada bu üçlü hiç rahat olmayacaktır. Savunmada bu üçlüden en azından birini bile görece rahat bir match up ile hücuma saklama şansları olamayacak çünkü Houston beşi oldukça kısa olsa da üç dış oyuncusu Westbrook-Harden-House müthiş kuvvetli bir üçlü pozisyonlarına göre. Yalnızca Gordon sahadayken Thunder’ın üçlüsünden birisi rahat nefes alabilir ancak Gordon’ın da canı oynamak istediğinde kendisini savunan oyuncuyu ne kadar yorabildiğini geçmişten hatırlıyoruz. Thunder açısından işin hücum yönünde ise bu üçlünün normalde bulduğu miss matchleri bulma şansları yok çünkü Houston’ın bütün beşinin kısa olduğunu düşünürsek Thunder kısalarının bu seride uzuna kısa kalma şansı yok. Thunder’ın bir diğer avantajı olarak görülen Steven Adams’ın tabii ki fark yaratacağı açık ancak bu fark Adams’ın özelinden ziyade Houston’ın rakibinde oynayan belli bir seviyenin üzerindeki 2,10luk her oyuncu için geçerli. Yani bu Houston’ın bu planı devreye sokarken en başta kabul ettiği bir durum. Toparlarsak bir tarafta Paul- Harden hesaplaşması, bir tarafta Westbrook-Paul takasının ardından bu serinin oynanacak olması müthiş bir merak uyandırıyor. Ancak Westbrook’un seriye nerede katılacağı da belirleyici olacaktır. Hikayesiyle, takımların oyun yapısındaki farklarla ilk turun en takip edilesi serisi olduğunu düşünüyorum. Sahadaki sonuçlar yakın giderse iş medya savaşına kadar taşınabilir. Kaç kaç biter hiçbir fikrim yok ancak şunu söyleyebilirim ki eğer bu seriden bir maç için alarm kurup gecenin kör vakti kalktıysanız maçın sonunda buna pişman olmazsınız.