2011-2012 ve 2012-2013 sezonları birçok açıdan Türk Basketbolu’nda yaşanan değişimlerin, oluşan yeni dengelerin kanıtı oldu. Özellikle ligin adeta “şifre”sini çözen Ergin Ataman’ın, üst üste iki farklı takımda yaşadığı şampiyonluk, olayı farklı bir boyuta getirdi. Geçen sene Galatasaray ile geçirdiği ve sezonu domine ettiği yıl ve kurduğu yapı, 23 yıl aradan sonra “Yenilmez Armada”ya yaşattığı şampiyonluk, dolu dolu bir sezondu. Bu geçen iki senede Ergin Ataman, ligin dengelerini alt üst ederken, tabiri caizse ligin “ağa”ları, verdikleri paralarla rezil olup, ettikleri zararlar ile kaldılar. Farmar, Vujacic gibi yüksek maaşlı isimleri takıma katan, Avrupa’nın en yüksek bütçeli ekiplerinden biri olan Anadolu Efes ile; Bo McCalebb, Andersen, Batiste gibi Avrupa’da yankı uyandıran transferler yaparak takımın başına Simone Pianigiani’yi getiren Fenerbahçe Ülker sezonu hayal kırıklığı ile kapatarak, son iki senede de hüsran yaşamış oldu. Yerlerini ise Ergin Ataman’ın coach’luğunu yaptığı Galatasaray ile ligin iyi organizasyonlarından Banvit alıyor, final oynuyorlardı.
Bu sene transfer dönemine başlarken, takımın başında ligin en başarılı koçu Ergin Ataman bulduran ve oturmuş bir düzene sahip Galatasaray ile; yüksek bütçeli takımlar kurup başarısızlıklar elde etmekten bıkmış, bütçe kısma söylentileri ile çalkalanan Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes ile koç arayışı içerisinde bulunan Banvit vardı. Durum biraz Galatasaray’ın “Yenilmez Armada” efsanesini yarattığı ve rakipsiz olduğu günlere doğru giderken, dengeler yeniden değişti, transfer dönemi içinde önemli değişiklikler yaşandı.
Şimdi bu yeni dengeler nasıl oluştu, nasıl kadrolar kuruldu, bir göz atalım;
Galatasaray
Kadro;(Coach: Ergin Ataman)
PG; Carlos Arroyo, Ender Arslan, Engin Atsür
SG; Henry Domercant, Göksenin Köksal, Jamont Gordon
SF; Cenk Akyol, Manuchar Markoishvili, Sinan Güler
PF; Erwin Dudley, Zoran Erceg, Milan Macvan(?)
C; Nathan Jawai, Furkan Aldemir, Mutlu Demir
Öncelikle 23 sene aradan sonra gelen şampiyonluk, “Yenilmez Armada”nın geri dönüşü, oturmuş bir kadro, Ergin Ataman gibi “winner” bir koç gibi faktörler var. Geçen senenin başında değerlendirmeler yaparken daha bireysel performanslar üzerinden gidiyorduk, zaten bunu sahada da görüyorduk, daha bireysel performanslara dayalı bir oyun anlayışımız vardı. Ancak yaşanan sakatlıklar, talihsizlikler ve Hawkins olayı sonrası çok farklı bir noktaya geldik; yapılan eklemeler ile beraber “takım” olgusunu yakalayan ve bu aşamadan sonra sadece “1(bir)” maç kaybeden bir ekip haline geldik. Şimdi oturmuş düzen üzerine yine eklemeler yaptık, biraz daha stilimizi değiştirecek, Euroleague’e daha uyumlu hale getirecek eklemeler yaptık, biraz daha “update” olmuş durumdayız. Her ne kadar beklentiler yüksek olsa da, ağızlarda Spanoulis söylemleri ile transfer sezonu geçse de gelinen nokta da yapılan transferler net biçimde, “iyi” transferlerdir. Pozisyon pozisyon incelemeye çalışacağız ama bir de genel takım karakterinden bahsetmek lazım; sene boyu yaptığımız ve genetiğimize işleyen “savunma” var. Bu sene de en önemli önceliğimiz bunu bir üst kademeye çekmek, ki birbirini daha da iyi tanıyan ve düzeltmeler sonucu bunu başarabilecek bir ekibiz. Savunmamızı Euroleague seviyesinde bir standartta sabitlemek bizim adımıza ana hedeflerden biri. Bunun yanı sıra ana sistem olan Arroyo yaratıcılığı ve iyi rol oyuncuları düzeninde, Arroyo’ya yardımcı olacak ekstra opsiyonlar yaratmak da esas hedef.
2012-2013 sezonun başlarında Hawkins odaklı bir takım iken, yaşanan süreç sonunda Arroyo odaklı bir takım haline geldik. Ancak ilk takım ile ikinci takım arasında ciddi bir fark vardı; Hawkins üzerinden oynadığımız sene başında yan parçaların daha seyrek devreye girdiğini, çoğu zaman rol oyuncularının oyun içinde soğuduğunu gördük. Arroyo odaklı takımda ise sezonun başına göre yan parçaların hemen hemen hepsinde bir performans artışı gözlenmişti, Gordon’ın iki numarada içeri drive yeteneği sayesinde çok daha efektif kullanıldığını, N’Dong’un çok daha sorumluluk alarak oynadığını gördük. Cenk, Dudley, Markoishvili gibi parçalar da çok daha fazla oyunun içine girdi. Takım savunması anlamında Gordon-Markoishvili ikilisinin ayrı bir seviye oluşturduğunu, hem fiziki anlamda hem de savunma kabiliyeti anlamında fark yarattıklarını gördük. Bu sene de bunu devam ettirebilmek için iyi bir rotasyon yakaladık, geçen seneyi sakat geçiren Göksenin ve yeni transfer Sinan Güler gibi iki takviyemiz var. Bunun yanı sıra hücumda uzundan aldığımız şut katkısını standart hale getirecek Erceg ile içeride müthiş bir opsiyon oluşturacak Jawai transferleri de sezona başlarken artı hanemize yazılan şeyler.
PG; Carlos Arroyo, Ender Arslan, Engin Atsür.. Bir tanesi basketbolun fenomenlerinden ve son iki senede Beko Basketbol Ligi’nin en çok fark yaratan oyuncusu. Carlos Arroyo, çok özel bir oyuncu. Kariyer tercihini belki NBA değil de Avrupa yönünde kullansaydı, bugün Euroleague Tarihi’nin “efsaneleri” arasında olabilirdi. Bizim adımıza da geçen sezon ortasında takıma katıldıktan sonra oyun anlamında bizi inanılmaz olgunlaştırdı. Normal set oyununda arkadaşlarını oyuna sokmak için çaba harcarken işler sıkıştığında sorumluluk alarak fark yaratması en büyük artısı. Onun yaratıcılığı sayesinde açılamayacak defans kalmıyor. Belki hızlı değil ancak oyun görüşü ve aklı diğer oyuncuların o kadar önünde ki “fiziksel hız”ın önemi azalıyor. Akıllardaki soru işareti sadece artık belli bir yaşa gelen Arroyo’nun Euroleague, BBL, Türkiye Kupası derken yıpranıp, performansının düşmesi. Bunun içinde takım içi ayarlamaları iyi yapıp, özellikle savunmada Arroyo’yu iyi saklamamız gerekiyor. Bunu başarabilip, Arroyo’yu korursak; o da gerisini getirecektir, Ergin Ataman çok güveniyor. Ender Arslan ve Engin Atsür de yerli rotasyonu açısından çok değerli isimler, hatta diğer alternatifler göz önüne alındığında bir-iki tık üst vaziyetteler. Burada anahtar rollerden biri Ender’in. Engin’in sakatlık dönüşüne kadar back-up sürelerinin önemli bir kısmını alacak, bu sürelerde sistemi devam ettirmesi esas hedef. Ayrıca sıkıştığımızda Gordon, Sinan gibi isimleri de bu pozisyonda kullanabiliriz, bu da bizim adımıza alternatiflerden biri.
SG; Jamont Gordon, Göksenin Köksal, Henry Domercant.. En güçlü olduğumuz pozisyonlardan biri, her tipte oyuncudan bünyemizde barındırdığımız, Avrupa üst seviyesinde rotasyona sahip olduğumuz bir pozisyonumuz. Baktığımızda elde Jamont gibi fiziki gücü bir guarda göre oldukça yüksek, kararlı bir biçimde penetre ettiğinde durdurulması çok zor bir isim var. Jamont, bu anlamda çok değerli bir oyuncu. Oyun içi istikrarsızlıkları mevcut olsa da, genel anlamda basketbol yetenekleri muazzam seviyede. Bir kere atletik, güçlü fiziği ile guardlar arasında kolayca kendini sıyırabiliyor. Dizginleri iyi ayarlandığında müthiş bir silaha dönüşebiliyor ki, geçen sene bunu sık sık gördük. İçeri drive etmesi için uygun ortam yaratıldığında, buna uygun setler hazırlandığında çok önemli bir hücum silahı haline geliyor. Tabi bir de bunun yanı sıra “alev” alındığında durdurulamaz olduğu, ancak istikrarsızlıklar da yaşadığı şut konusu var. Ama bunun dışında savunmada da çok kritik bir adam. Savunma demişken geçen sene pek faydalanamadığımız Göksenin’i de belirtmek lazım ki, sağlam bir hazırlık sürecinin ardından raporları gayet temiz çıkmış, rotasyonda kısa savunmacılar listesinin önde gelen isimlerinden. Arkada N’Dong gibi bir emniyet olmadığından; dış alan savunmasının önemi daha da artmış konumda, bu anlamda iyi bir Göksenin iş yapacaktır. Ve Henry Domercant.. Avrupa basketbolunun en değerli şutörlerinden, en önemli “winner”larından bir tanesi. Geçen sene takımın ana parçasıydı, lideriydi ama talihsizlikler onu izlemekten bizi mahrum bıraktı. Sezon sonuna doğru dönebilirdi ama o “gerçek” Domercant olarak dönmeyi tercih etti. Başka bir oyuncu 33 yaşında bu sakatlığı yaşasa dönüşü hakkında pek olumlu konuşamazdım ama mevzu bahis “DomDom” olunca akan sular duruyor, bu sene eğer o devreye girerse, o ve can alıcı şutlarının yaratacağı fark çok farklı boyutlara ulaşır. Geçen senenin oturmuş düzeni üzerine Domercant gibi bir liderin etkisi gelirse, muazzam bir kısa rotasyonuna sahip olmuş oluruz.
SF; Manuchar Markoishvili, Cenk Akyol, Sinan Güler.. Belki de hiç biri “general” takımından oyunculardan değil, ancak kısa rotasyonumuzu diğer takımlardan önde ve farklı yapan oyuncular aynı zamanda. Çünkü iyi bir takımın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri; “ne gerekiyorsa onu yapan” oyunculardır. Markoishvili, geçen sene takıma katıldıktan sonra takımın “tutkal”ı rolündeydi. Oyununun her alnına katkı verip, sorumluluk almaktan kaçmayan yapısı ile kritik rol üstlendi. Hem ceza şutörü oluşu, hem üstün savunması, hem de oyun aklı ile bizim adımıza çok değerli. Keza Cenk de yine çok değerli işler yaptı, kariyer boyunca pek gösteremediği istikrara ulaştı, şut konusunda bize çok yardımcı oldu. Zaten iyi olan bu yapıya bir de Sinan eklemesi geldi, ki Sinan’ı 2-3 rotasyonunda sık sık görebileceğiz, savunma karakterli takımımıza önemli etki yapacaktır.
PF; Zoran Erceg, Erwin Dudley, Milan Macvan.. Geçen senenin bizim adımıza verimi düşük bölgelerinden biriydi, uzun forvet. Macvan kendisinden beklenen performansı yansıtamadı, potansiyeline yaklaşamadı. Yük neredeyse tamamen Dudley’nin üstüne binmişti. Dudley, hem oyunun mücadele yönünde, hem savunma yönünde çok etkiliydi. Ama orada Ergin Ataman’ın istediği şut özelliğine sahip oyuncunun eksikliğini ara ara çektik. Zoran Erceg ile bunu önemli ölçüde gidereceğiz. Özellikle Erceg’in şutu sayesinde oyunu olabildiğince açıp, içeride hem Jawai’ye, hem de penetreci kısalarımıza, özellikle de Gordon’a alan açabiliriz. Bunun yanı sıra ikili oyunların verimliliğinde, Erceg gibi bir tehdidin dışarıda olması çok fark edecektir. Soru işareti işin savunma tarafında Erceg’in görece yumuşak oluşu ve agresiflikten uzak oluşu olarak algılanabilir. Ama genel olarak Erceg’in takıma katacağı artılar, sakin oluşu, momentum terse döndüğünde sinmek yerine soğukkanlılık ile sorumluluk alabilecek karakterde olması bizim adımıza artı. Bir de belirsiz; Macvan.
C; Nathan Jawai, Furkan Aldemir, Mutlu Demir.. Şampiyon takımın en değerli parçalarından biri N’Dong basketbolu bırakınca doğan boşluk Nathan Jawai ile kapatıldı. Jawai daha farklı tarzda bir oyuncu olsa da çok daha etkili bir hücum silahı. Euroleague’in aldığı süre ile orantılı en verimli oyuncularından biri. İkili oyunlarda Arroyo ile ortaklığını sık sık göreceğiz, bunun yanı sıra sıkışan oyunlarda topu Jawai’ye vererek skor üretmesini bekleyebiliriz. Ve Furkan da artık daha fazla sorumluluk alarak özellikle dinamizmi ile önemli rol üstlenecektir.
Geçen seneye göre en önemli değişimi pota altında yaşadık; Erceg ve Jawai takviyeleri geldi. Jawai sayesinde hücumda çok önemli bir opsiyon kazanmış olduk. Euroleague’in en değerli hücumlarından biri olan “Pick&Roll”ü, başarıyla uygulayabilecek, Arroyo ile uyumu yakaladıktan sonra takımın öldürücü silahlarından biri olacaktır. Keza Erceg de takımın oyununa getireceği genişlik, şut özelliği ve soğukkanlılığı ile önemli bir değer olacaktır. Bunun üstüne bir de yeni transfer gözüyle bakabileceğimiz Domercant var ki, sağlam bir Domercant’ın yapabileceklerini tüm Avrupa biliyor. Zaten geçen seneden Arroyo, Gordon, Markoishvili, Cenk gibi silahlarımızın üstüne ciddi eklemeler yaptık. Savunma konusunda kısalarda eklemeler oldu, ancak uzunlarda gerek Jawai’nin ikili oyun savunmasında yaşadığı sıkıntılar, gerek Erceg’in genel oyun karakteri kafalarda “acabalar” yaratıyor. Ama şunu unutmamak lazım, asıl önemli olan takımın genel oyun karakteridir. Ve biz bu savunma karakterine fazlasıyla sahibiz. Erceg de savunmaya ayak uydurur, Jawai’nin de ikili oyun zaafını kısalara baskı ve yardımlar ile kapatabiliriz. Onun dışında da zaten Jawai gayet sert bir oyuncu. Blok konusunda tehdit oluşturabilen, pozisyonları iyi takip ederek caydırıcılık oluşturabilen bir isim. Genel anlamda kısa savunmamızın ve genel oyun karakterimizin geçen seneden süre gelen şekilde devam edeceğini, daha da ileriye götüreceğimizi düşünüyorum. Bu karakter sayesinde defolarımızı kapatarak yola devam edebiliriz. Hücumda ise hemen hemen her yanı güçlü bir takımız; Arroyo eksenli bir takım olsak da hem pota altı silahları, hem şutör uzunu, hem şutör kısaları, hem lider kısaları, hem de delici kısaları bulunan bir takımız.
Bir de Ergin Ataman faktörü var tabi ki, Ergin Hoca istediği takviyeleri yaptı, oturmuş düzenin daha da üstüne koydu. Son yılların en başarılı çalıştırıcısı olması onun hırsın bir şey eksiltmeyecektir. Çünkü önünde yeni rekabetler var. Bir kere Obradovic gibi bir adam var, ve Ergin Ataman bu tarz çekişmelerden hoşlanır, o “challenge” ruhuna sahip bir adamdır. Bunun dışında bir de uzak kaldığı Euroleague sahnesine geri dönmenin verdiği hırs da vardır. Kısacası yeni sezon, yeni hedefler, ve daha iyi bir Ergin Ataman göreceğiz.