Galatasaray taraftarı içerisinde küçük bir grup vardı ki, basketbol şubesinin ayağa kalkması için yıllarca didindi, uğraştı, haykırdı.
Her geçen gün büyüdü bu çekirdek… Yılmadan maçlara gitti, önce Ahmet Cömert’i sonra Ayhan Şahenk’i doldurmaya başladı. Zaman geldi, her iki salon da bu inatçı kitleye yetmez oldu. Abdi İpekçi’yi ikinci evi gibi belledi, pankart yaptı, sesini feda etti, kombine aldı, forumlarda usanmadan kafa patlattı.
Bugünlere öyle kolay gelinmedi. Rakipler transferi Haziran sonunda bitirirken, Ağustos’ta sabretmek, inatla umut beslemek zor iş… Bazen üzüldü bazen kahroldu ama her defasında yeniden inanmayı başardı Galatasaray taraftarı…
Mütevazılığı bırakalım, 2008’den bu yana bu şubede bir şeyler başarılıyorsa en çok da bu inatçı taraftar grubu sayesinde oldu. Umutları yeşertmek için can suyunu asla ihmal etmeyenlerin sabrı bizi bugünlere taşıdı.
Sınırsız paralar döken sponsorlarımız olmadı, salon için arazi ayrılmadı, bilmem ne şirketinden anahtar teslim takım da almadık. Oktay Mahmuti ile adımlarımızı sağlamlaştırdık, Ergin Ataman’la koşmaya başladık. Ekrem Memnun nefesimizi açtı. Tırnaklarımızla kazıya kazıya bu noktaya geldik. En çok da bu yüzden atılan her sayının, alınan her galibiyetin, geçilen her turun değerini bildik ve özümsedik.
Yüzümüzün güldüğü oldu, dişlerimizin sıkıldığı da. Ama zafer yaşamayı sonuna kadar hak ettik. İnşallah hak ettiğimizi de alacağız.
“Sert adımlarla her yer inlesin, inlesin!”
Semih Nişancı