EL 1. Hafta | Asseco Prokom 72 - 76 Galatasaray MP

prokoma oranla cok tecrubeli bi takımız.bunu prokomun euroleague in gediklilerinden biri olmasına ragmen soylemiştim.oyunculara tek tek baktıgımızda tecrube farkı bariz sekilde ortaya cıkıyo.lakin bunun avantajını son 7 dakika sahaya yansıtamadık hemde en rahat oldugumuz anlarda fark 18 iken.irdelenmesi gereken birinci konu budur bence bu macın detayları arasında kaldki oktay hoca gerekli tespitleri mutlaka yapacaktır.diger onemli noktaysa zazanın halini gordukten sonra bnm tv basında furkanı al diye yırtınarak bagırmam ki bundada ne kadar haklı oldugumuzu gorduk.zaza hazır degil sanki o kariyerli, mucadeleci zaza gitmiş ne yaptıgını bilmeyen takımın ritmini bozan bir zaza gelmiş ama hoca hatasından dondu ve daha sonra oyuna hic almadı ki zazanın performansı artana kadar dogru olanda budur.macta dikkatimi ceken diger nokta ise tutku nun cok az oynatılması.ozellikle oynadıgı dakikalarda andricin sahada olması gerekirdi.furkanla aralarında sanırım 3 topta anlasamadılarki bence furkan cozemedi durumu sayıya ihtiyacımız olan o dakikalarda mutlaka andric-tutku pick and roll lerini gormeliydik.ama hem tutku az oynatıldı hemde bu kısa surede oktay hoca andrici oturttu. olumsuz tarafları bunlardı genelde macın. eger galatasaraydan bahsediyorsak olumsuz taraflardan baslamayı uygun buldum cunku pozitif olarak soyliceklerime ne bu forum nede sayfalar yeter.soyle basardıklarımıza bi bakınca 1,5 senede insana mutluluk otesi bi haz geliyo. hersey icin tesekkurler oktay hoca ve aslanları. artık zamanı geldi buna bizi siz inandırdınız. BU SENE EUROLEAGUE DE TARİH YAZALIM...
 
Emrah Bakın
mesaj sayısıyla olmuyor bu işler. senin hakkında ben eleştiri yapmadın görüşlerimi belirttim. senin söylediklerinden yola çıkarak bi şeyleri takip edip bilmek mesaj sayısıyla olmuyor. ben sana eleştirme onu yapma bunu yapma demedim. sadece görüşlerdeki uyuşmazlık söz konusu. oktay hoca dünkü maçta hata yapmadı bana göre. sadece şansız bir 2.periyod sonu ve 4. periyod yaşadık. son bir maç değil 9 maçı baz aldım demişsin ama tespitlerin geneli son maçla ilgiliydi.
ama bizde her zaman büyüğe saygı vardır. ama keşke sizde yorum yaparken msj sayısı konu takibi felan gibi cümleler kullanmayıp sadece düşünceye odaklansaydınız.
neyse dedim ya siz büyüksünüz siz eskisiniz anladığım kadarıyla daha iyi bilirsiniz.
Ömer yanlış anlamanı istemem. İstersen ilk kez yazıp beni eleştirilebilirsin, ne yaşın nede mesaj sayın hiç problem değil, önemli değil. Mesaj sayını vurgulamamdaki amaç, Oktay Hoca'yı daha önce ne kadar savunduğumu, övdüğümü bilmemenin doğal olduğu konusundaydı. Zaten bilseydin, o yorumdaki Oktay Hoca bölümünü bana yazmazdın...
 
Periyot sonundaki keskin düşüşlerimiz hemen hemen her maçta bize sıkıntı çıkartıyor.Özellikle ilk 3 periyodun son 2.30 dakikası takım sert savunmasında vazgeçiyor bir gevşeme oluyor.Bu düşüşler bize daha zor maclarda sıkıntı yaratabilir.Basketbol hiç bir gevşemeyi affetmez,Oktay Hoca da bu periyot sonundaki düşüşlere bi çözüm bulacaktır.Shumpert yine sıklıkla 4 numarada görev alıyor ki bence en verimli oldugu yer 3 numara.Sonuç olarak direk rakiplerimizden birini deplasmanda yenmek bize 3.'lük yolunda büyük avantaj sağlayacaktır.
 
Ömer yanlış anlamanı istemem. İstersen ilk kez yazıp beni eleştirilebilirsin, ne yaşın nede mesaj sayın hiç problem değil, önemli değil. Mesaj sayını vurgulamamdaki amaç, Oktay Hoca'yı daha önce ne kadar savunduğumu, övdüğümü bilmemenin doğal olduğu konusundaydı. Zaten bilseydin, o yorumdaki Oktay Hoca bölümünü bana yazmazdın...
o zaman anlaştık emrah abi :)
 
" Galibiyetle başlamak güzel tabi moralli başladık " :)

Takımımızı tebrik ediyorum.Çok formdayız Allah nazardan saklasın.Jaka Lakovic gibi bir üçlük ustası var.Tamamen takım birbirini tamamlıyor.Tek sorun Zaza ve formu .
 
hücumda genelde doğru atışları bulduk hep. ama kontrolü elde tutma konusunda gordon un hücum süresinin dolmasın 17 saniye varken 2 kere atış kullanması ve ardı ardına yediğimiz o basketler geri adım atmamıza neden oldu. maçı tekrar izlediğimde o dönemde skor eşit olsa daha rahat alırız oyunu. çünkü belli bir fark yakalandığı zaman takımda rehavet mi oluyor aşırı güven mi oluyor bilmiyorum rakip birşekilde geri geliyor. son 6 dak 30 saniyede sadece 6 sayı atmamızın nedenini de anlayamadım
 
Öncelikle ilk Euroleague galibiyetimizi hem de deplasmanda alan Aslanlarımızı ve hocamızı tebrik etmek lazım. Kağıt üzerinde kazanma ihtimalimiz olan deplasmanlardan biri olması nedeniyle alınan galibiyet çok anlamlı. Maça gelirsek ilk yarı savunmada gerekli ritmi yakalayamadık. Hücumda iyiyken Andric'in gereksiz faul problemine girmesi, yerine giren Zaza'nın formsuzluğu ve Furkan'ın heyecanına ilk başlarda yenilmesi etkinliğimizi azalttı. Lakovic'in sorumluluk alması bu dakikalarda maçta kalmamızı sağladı.

Burada çok eleştiri alıyor ama Songoila özellikle 3. çeyrekte savunma ritmimizi bulmamızda önemli bir rol üstlendi. Rakibin hücumları 4 numara üzerinden kurması da Songoila'nın önemini arttırdı. Nitekim Shumpert'in 4 numara oynadığı zamanlarda savunmada oldukça sıkıntı yaşadık.

Bir önemli sıkıntı da 2-3-4 numara oyuncularımızın bu maç için çok fazla boş atış kaçırması oldu. Shipp, Gordon, Shumpert, Cevher ile normalde değerlendirebildiğimiz birçok boş atıştan sayı bulamadık. Özellikle İpekçi'de bu düzelecektir.

Son dakikalarda hocanın değişiklik yapmamasını hata değil, tercih olarak görüyorum. Yoksa bu kadar yoğun tempodan çıkmış, bu kadar yorgun takımda 33 yaşındaki Lakovic, yaşı kadar dakika süre almamalıydı. Hocanın bu tercihini son periyotu tecrübeli isimlerle oynamaya çalışma düşüncesi olarak nitelendiriyorum. İstanbul'da öne geçtiğimiz dakikalarda Lakovic'in daha fazla dinlendirileceğini düşünüyorum.

Güzel bir galibiyet oldu. Yoğun maç temposu yüzünden yorgun olmasak o fark kapanmazdı. Aslanlarımıza ve hocamıza tekrar tebrikler.
 
Öncelikle maça ilişkin neler yazıldığını okuyacak vaktim olamadı. Bu nedenle benzer şeyler yazarsam kusuruma bakmayın. Mahmudili GS hepimize keyif veriyor. Takım'ın en azından bu maç için bakarsak %50 si değişmiş durumda. Özellikle oyun kurucuların neredeyse hepsi değişti. İlk beşe baktığımızda 3 yeni oyuncu görüyoruz. Daha senenin başındayız. Avrupa'da 4 maç yaptık ve bu maçların hepsi yurt dışında oynandı ve 4 galibiyet aldık. Sadece GS için değil, Türkiye takımları (milli takım dahil) için de bu geçerli bir durum. Bu anlamda belki de ayakta bu takımı alkışlamamaız lazım. Ancak en büyük hatamız da bence tam da bu noktada olur. Herşey güllük gülistanlıkmış gibi gözükse de bence pek öyle değil.

Zaza oynadığı anlarda takımın oyun karakteri hızla değişiyor. Ne asist yapabiliyoruz. Ne hızlı hücum. Savunmada ağırlaşıyor. Zaza'nın ağırlığı tüm takıma sirayet ediyor ve bu durum Zaza'nın hazır olmamasından kaynaklanan bir durum değil. Takım ağır, sırtı dönük oynayan bir uzunla oynamaya alışık değil. Temel sorun sanki buymuş gibi geliyor bana ve inanın bu sorunun nasıl aşılabileceğine ilişkin herhangi bir fikrim yok. mevcut kimya üzerine ağır bir uzunla oynama kimyasını yerleştirmenin kolay olamayacağı inancındayım.

Türkiye liginde sırıtmasa da EL maçlarında 4 numarada Shumpert çok sırıtacak. Sorun Shumpert'in 4'deki verimliliğinin 3'deki verimliliğinden daha fazla olması. 3 pozisyonu için ağır kalıyor 4 için ise ideal hıza sahip. Ancak fizik olarak o pozisyonda yetersiz kalıyor. kabaca son maçta Shumpert 20 dakika oynadı ve ribaunt katkısı yok. Sıfır ribauntla bitirdi diye hatırlıyorum. Shipp 3'de oynadığında bu sorunu kısmen Shipp'in ribaunt katkısı ile aşmak mümkün oluyor. Keza Caner de Shipp kadar ribaunt ve savunma katkısı veriyor ancak her iki oyuncu da hücum açısından oldukça kısırlar. Kısa rotasyonuna baktığımızda Tutku, Ender, Lakovic, Gordon, Shipp ve Caner 6'lısından skorer bir kimliğe sahip olan sadece Lakovic var. Ancak takımın en önemli gücü de kısmen bu kısa rotasyonundan kaynaklanıyor. Tutku, Ender, Lakovic Gordon 4'lüsü (mahşerin dört atlısı) hızlı bir pas trafiği sağlıyor ve bu hız sayesinde hem ikili oyunları ve pivotlarımızı pota altında besleyebiliyoruz hem de forvetlere rahat bir şut imkanıu sağlıyoruz. Doğrusu Gordon transferi yapıldığında biraz endişeliydim ancak onun katkısını evren'nin vereceğini düşünüyordum ancak bence üst düzey pas trafiği ve kontrollü deliciliği ile ve ayrıca üst düzey savunma performansı ile takımın vazgeçilmezlerinden birisi görünümünde. Tam da bu noktada Mahmudi'nin önemli bir hatası olduğu kanaatindeyim. Savunmada bir pozisyon aksadığı için Rancik'i geçen sene heba eden Mahmudi bu sene de Tutku ile sorun yaşayacak gibi.

Şöyle özetleyeyim Evren'i ve Göksenin'i dahil ettiğimizde 6 kişilik bir oyun kurucu rotasyonu çıkıyor ancak Mahmudi bu rotasyonu sadece oyun kurucu olarak değil, off-guard olarak da kullandığı için guard rotasyonundaki kalabalık bir şişkinlik değil, aksine zenginlik olarak akrşımıza çıkıyor. En azından son maç haricindeki her maçta bu zenginliği yaşadık. Ancak son maçta Lakovic'e çok fazla süre verdi. Onu dinlendiremedi ve sanki bir şişkinlik varmış hissine kapıldık. tutku'nun az süre alması doğrusu beni hayal kırıklığına uğrattı. Lakovic ise bu uzun süreleri yaşı itibariyle akldırabilir mi pek emin değilim. Özellikle kısa rotasyonunda tek natural skorer Lakovic olduğu için onun başına gelebilecek bir sakatlık özellikle EL'de başarmızı çok ağrıtır.

Zaza gelmeden önce oynadığımız maçların istatistiklerine bakabilseydik, 20'li ve hatta daha yüksek bir asist rakamı ile karşılacaktık. Asist sayımız giderek azalıyor. rakipler, özellikle ikili oyunlarımıza ciddi önlem alıyorlar. Umarım alternatif sayı ve hücum opsiyonları yaratabiliriz.

Enseyi karatacak bir durum yokken bunları yazmak, gamlı baykuş gibi davranmanın fazla bir anlamı yok ama korkularımı sizlerle de paylaşmak istedim. birazcık uzun oldu, kusura bakmayın. Euroleague'de yolumuza bu özgüvenimiz ve güzel basketbolumuzla devam etmek dileğiyle. Takımın kazanma hırsı ve kenetlenmesi doğrusu benim çok hoşuma gidiyor. Umarım bu yolda devam ederiz.
 
Ahmet Arif'in yazılarını özlemişiz. Daha sık görmek istiyoruz kendisini. Maç analizlerini okumak keyif veriyor insana.
 
9 maç, 9 galibiyet, 9 ayrı hikaye. Hepsini yalnızca 20 günde başaran, %50'den fazlası değişmiş bir takım. Böyle bir çizgi var önümüzde, görmek istediğimiz cinsten. Bu performansa doğru açılardan bakmak gerekiyor. Oynadığımız 9 maçın arasında önem değerleri değişen maçlar mevcuttu. Bu bağlamda, değişen oyun ''kalitemizi'' de gördük. Değişmeyen tek şey, takımın inandığı ve işlediği oyun sistemi. 40 dakika aşağı inmeyen savunma sertliği, hareketli hücum düzeni ve ikili oyunlar. 9 maçın sonunda hepsini gördük ve inişli/çıkışlı anlar yaşasak da hepsini galibiyet ile bitirdik. Geçen sene elde edilen başarının getirdiği baskı unsurunu da ele alırsak, takımın elde ettiği kısa dönemdeki başarı etkileyici. Bunun devamını da göreceğiz ancak dışarıdan birisi sezona nasıl girmek isterdiniz diye konuşsa hiç birimizin 9/9 yapacağız! diyeceğini düşünmüyorum, realist bakmak gerekiyor. Ancak, bütün koşulları geride bırakarak, girdiği bütün kulvarlarda rakiplerinden fersah fersah önde bir takıma sahibiz, bunun verdiği haz apayrı.

Maçın 40 dakikalık bölümünü tek paydada yorumlamayı doğru bulmuyorum. 1. ve 3. periyotlarda rakibine fark atan, 2. ve 4. periyotlarda rakibinin net olarak gerisinde olan takım görüntüsünü karşımızda bulduk. Kötüden başlamak istiyorum;

2. ve 4. periyotu ele aldığımızda, gördüğüm en belirgin eksiklik; takımın savunma gücünden uzaklaşmasıydı.

18-11.

İkinci periyot özelinde, ilk periyotta maça çok iyi giren beşin rotasyona uğraması, savunma çizgisini geriye çekti. Takıma daha alışamayan Zaza ve bu maç özelinde kötü bir performans gösteren Cevher'in takım savunmasını geriye götürdüğü bir gerçek. Bu tercihlerden erken vazgeçtik, 10 dakikanın sonunda 18 rakamını gördük ancak iyi bir performans sergilediğimizi söylemek çok güç, savunma anlamında. Bunun üstüne, savunmanın tetiklediği bir takım hüviyetimizin olması, hücum performansının da aşağıya inmesini sağladı. Jaka'nın ''Ben buranın ağasıyım beyler'' tarzında oyununa rağmen 11 sayı bulabildik, ki sistem dahilinde hücum ettiğimizi söylemek çok güç.

27-14.

68-50’yi gördüğümüz anda yaşadığımız duygular bambaşkaydı. Tarihimizin ilk Euroleague maçı, deplasmanda oluşu ve rahat oyunumuz. İstediğimiz bütün etmenler sahada kendisini gösteriyordu. Bunun devamını , tam tersi bir şekilde gördük ne yazık ki. İkinci periyotta yaşanılan performans düşüklüğü ile aynı etmenlere bağlı olduğunu düşünmüyorum son periyotun. 18 sayılık farkın, takım üzerinde getirdiği rahatlık, maçın sonunu beklememize gerek kalmayacak son yumruğu atmamızı engelledi. Bu düşüşün derinliğine oyuncu tercihleri ile inebiliriz fakat yaratılan 11-12 sezonundaki Galatasaray, bu rotasyondan etkilenmemesi üzerine kuruldu. Maç özelinde durum farklılaşabilir ancak benim burada takımı suçladığım nokta; yaratılan farkın getirdiği rahatlık. Evet deplasmanda 18 sayı ile öne geçiyoruz, evet rakibimizden daha güçlüyüz ancak oyun içinde hiçbir rahatlığın yeri yok, hele oynadığınız lig Euroleague ise. Bunun sonucunu, maçın sonunda döktüğümüz ecel terlerinden anlayabiliyoruz.

21-19 – 27-11.

Maçın başlangıcında, Jaka’nın liderliği muhteşem yaptığı bölümde öne geçmemiz çok normal. Ancak benim ve zannediyorum ki herkesin en fazla beğenisini kazanan üçüncü çeyrekteki performans daha değerli. İlk önce rakibi savunmada durdurmayı esas alan takımımız, ikinci yılına başladığı bu yolda en doğru tercihi yaptığını bir kez daha gördü. Rakibin hücum akışını bozarak güveni elde eden takımımız, hücumda maç boyunca gayet iyi savunulan ikili oyunlarından oyunu açmayı başardı. Bu bölümde hızlı hücumlardan da sayı bulduğumuzun altını çizersek, takımın savunmada aldığı güvenle ettiği hücumla, başa baş giden bir maçta ettiği hücum performansının farkı çok belirgin. Takımın neredeyse bütün silahlarını gördük 4. Çeyrekte, sonucunda da tabelada yüzleri güldüren bir sonuç duruyordu, 27-11. Hücum performansımız elbette etkileyiciydi ancak, bu bölümde yapılan savunmanın, oluşturulan fark da daha önemli bir rol oynadığını düşünüyorum.

Rüya gibi bir hikayenin başlangıcını galibiyet ile sonlandırdık. Daha yolumuz çok uzun, akıllarda iki farklı görüntünün olduğu bir maçı bıraktık. Bunun tek tesellisi, sezon başladığından beri parkeden galibiyet ile ayrılan takımın yeniden karakterini göstermesiydi. Maçın sonuna zor durumda girsek de, 40 dakikanın sonunda galibiyet alan taraf olmamız, daha büyük hedeflerde öncesinde hanemize yazılacak en büyük artılardan biri.
 

Üst