Yanlışsa düzeltmelere açık olmakla birlikte, ULEB'in 90'larda bir nevi FİBA (Resmi Avrupa Basketbol Birliği) dan özerk ve rakip şekilde kurulduğunu hatırlıyorum. Şimdi baktım. İtalya, İsoanya ve Fransa basketbol federasyonları ilk üye olanlar, bir nevi kurucular. Sonraki yıllarda. ULEB FİBA olan bu rekabetini de kazanmıştı. Hatta bu FİBA'nın organizasyonunu (SuproLig) Eurolig'e yamamasıyla bir nevi kabulde edilmiş olmuştu. FİBA'nın yıllar sonra tekrar organizasyon yaratma girişimi aslında yıllar önce kaybettiği rolü tekrar çalma girişimidir bana göre. Bu fikir Turgay Demirel'in başkanlığından sonra oluştuysa, muhtemelende onun fikridir. Bu da Avrupa basketbol camiasında küçük bir kaos yaratmaktadır.
Sondan söyleyeceğimi baştan söyleyim. Bu iki başlılık, rol çalma peşindeki iki aktör olduğu sürece bu kaos devam edecektir. Bunun en iyi çözümü FİBA'nın ULEB'i tamamen silmek için bir gücü olmadığına göre, basketbol kulüpleri için uluslarası organizasyon konsunu hatta kendi bünyesinde bir özerklikle, tamamen ULEB'e devrederek bu iki başlılığı ortadan kaldırmak. Bunu söylerken ULEB'in içyapısını bilmeden söylüyorum. ULEB belli bir zümrenin özel organizasyonu (bir takım ülkeler (İspanya gibi), onlara katılan 90 ve 2000'ler de önemli basketbol figürleri (Efes Pilsen), onları destekleyebilecek pasa sahipleri (Doğuş gibi) niteliğinde ise FİBA'nın vereceği misyonu yapmaktanda uzak olacaktır. Yapmaya çalıştıkları kapalı lig ve lige dahil edilecek takımlar ve Eurolig ile Eurocupa'a yaklaşımlarındaki farklılık düşünüldüğünde bu izleinimide veriyor açıkçası. Bu durumda ise çözüm ise Eurolig organizasyonun kapalı şekilde az takımlı olarak devam etmesi diğer organizasyonlarının sonlandırılması. Geri kalan kulüplerle FİBA'nın iki uluslarası turnuva yapması şeklinde olur.
Asla olmayacak şey ise Eurolig, Eurocup, Eurochallange'in üstüne birde FİBA'nın bir organizasyonun daha yapması olacaktır. Çünkü Avrupa'da ne bu kadar takım var, ne bu kadar izleyici var, ne bunu kaldıracak basketbol ekonomisi var. Bu sadece zaten tartışılacak kalitenin dahada düşmesine sebep olur.
ULEB'in kapalı bir Eurolig organizasyonu yaparak (sanıyorum) bunu NBA'nın karşısına koymak amacı ile hareket etmelerinin pek çok genel ve özel açmazı var. NBA orada tek lig, yerel lig. Eurolig kapalı dahi olsa bu durumdan dolayı bir kere uluslarası turnuva statüsünden kurtulamayacaktır. Yani Lig'i kapatmakla NBA olunmaz. Diyelimki bu takımlar yerel liglerden çekildiler. Bu sefer düşündükleri 16 takım az. Sonra bu takımların bazılarının basketbol tarihinde yerleri önemli ancak (Efes Pilsen) bir camia değiller. Yarın Tuncay Özilhan değilde holding'i başka biri yönetse. Yeni gelen sonlandırır belki basketbol yatırımlarını. Şimdi yerinde yerler esen onlarca müessese kulübü örneği var yakın tarihte. Bir başka konu. Kulüpler basketbol organizasyonlarınının ne kadarını basketbol gelirleriyle karşılayabiliyorlar. Yarın Aziz Yıldırım gitse, iktidar ve çevresi tarafından fonlanmasa, Fenerbahçe kulübü her sene bu kadar zarar edemem ben, yatırım yapmıyorum derse ne olacak. Sonra nüfusu az olan ülkenin takımı var. Taraftarı hiç olmayan kulüp var. ULEB bu organizasyonu ekonomik olarak devam ettirebilecekmi ? Daha da sayabileceğim pek çok nedenden dolayı ben kapalı hatta A lisans gibi ayrıcalıklı konumların Avrupa'ya uygun olmadığı kanaatindeyim.
Bu dediğim adaletle ilgili değildir. ULEB özel bir organizasyon ise adil davranmak zorunda da değil. Keyifleri bilir kimi alacakları. Şahenk'in ateşleyeceği 10 milyon euro, senin basketbol heyecanı yaratmandan çok daha önemlidir belkide ?
Bence Avrupa için en uygun sistem futboldaki sistemdir. Ülkelerin basketbol yatırımları, önemleri, ağırlıkları, başarıları dikkate alınarak ülkelerden katılacak takım sayısına göre 2 yada 3 turnuva. (Eurolig 20 takım, Eurocup 40 takım, yada Eurolig 16 takım, Eurocup 24 takım, Eurochallange 36 takım) Tamamen başarıya endeksli bir sistem. Bununla basketbol camiası için hiçbir önemli kulüp dışarda kalmıyor, zaten kalmaz.