gerçekten 23 Haziran 2010 tarihinde Türkiye'de tenis tam anlamıyla patladı herhalde..
önce Marsel'in maçı çok konuşuldu.. Marsel'in Hanescu'ya yenilmesi tamamen return oyunu ile ilgili.. Yani servis karşılamada belli bir kaliteyi yakalayamadı Marsel.. Rakibinin servis avantajını törpüleyemedi ve kaybetti.. Zaten ralliye girilen anlarda Marsel'in geri kalmadığı görüldü.. Yine de iyidir.. Mrasel'in moralini hiç bozmdan çalışmaya devam etmesi lazım. Soderling 25-26 yaşında patladı.. Daha zamanı var..
Diğer tarihi maç, beni de şok etti.. Isner'in servisinin kırılmaz olduğunu biliyordum ama Mahut'yu bilmiyordum. Açıkçası herkesin dikkatini tenise çeviren bir durum oldu. Hatta tenisle alakasız bir arkadaşım telefonla arayıp, "hayırdır, ne iş " falan diye sordu. İnsanlar facebook profillerine, twitter a falan bir şeyler yazdılar..
Açıkçası iyi oldu.. Tenise olan ilgi git gide artıyor.. Futbol dışı sporlara ilgimiz arttıkça gerçek bir spor ülkesi olacağız. Basketbol, voleybolda idare ederiz.. Atletizmde kıpırdanmalar başladı.. Tenis'e de el atıyoruz.. Tek büyük yara olarak yüzme kalıyor.. Olimpik sporların en geniş madalya sayısına sahip sporu.. Bizim alakamız yok hala.. Atletizm ve yüzmeye asılmak lazım.