''Taurasi'nin yüzünden Augustus gitti, bundan sonra kan davalımızdır, Taurasi.''
Düşünce tarzı bu sanırım. Başka türlü açıklanamaz yoksa Seimone ''tokadı attı'', ''çok pis koyar'' lafları falan. Ama unutulan bir durum var, Taurasi artık bu takımın oyuncusu ve sevsek de sevmesek de dünyanın sayılı kadın basketbolcularından biri, belki de birincisi. Olayı kan davasına döndürüp, kin tutmaya ne gerek var, onu da anlamıyorum.
Ben açık açık konuşayım, kadın basketbolu ile çok ilgili biri değilim. Forumda ara sıra okurum, rast gelirsem WNBA maçlarını belki izlerim, bizim maçlardan da takip etmeye çalışırım. Ama dediğim gibi çok ilgili, kadın basketbolunu bilen biri değilim. Bir kaç sene öncesine kadar bu da yoktu. Benim ilgimi arttıran isim de Işıl Alben falan değil, Seimone Augustus idi. Sırf Augustus için maça gittiğim de oldu. Takımdan önce Augustus'a dikkat olduğum çok oldu, ayrı bir sempati, ayrı bir sevgi var, Augustus'a karşı. Onun bu sene bizde olmayacağını duyunca çok da üzüldüm. Zira Augustus'un yeri benim adıma çok farklıdır, herkesten fazla severim onu. Yani Işıl gitse, Augustus'un olmamasından daha fazla üzülmezdim.
Tüm bunların yanında şunu da söylemem lazım, ben kadın basketboluna çok yakın biri olmasam da giden Augustus olsa bile, gelen kişi de Taurasi. Ayıp etmiyor muyuz diye, oturup bir düşünmek lazım. Augustus'u çok sevsek de, gelecek sene bizim formamızı giyecek olan Taurasi'ye kin tutmak, ''Seimone sağlam tokatladı'' falan demek, doğru mudur, bunu oturup düşünmek lazım. Augustus'un gidişine duyulan üzüntü, Taurasi'den mi çıkarılıyor? Ama olmuyor yani, bu beni rahatsız ediyor.
Ben Augustus'u, Taurasi'ye tercih ederim. Çünkü bir geçmiş, bir sevgi, bir bağ var. Augustus'u istemeyen teknik ekibi de sonuna kadar sorgularım ama asla Taurasi'ye kin tutmam, kötü olsun istemem. Giden Augustus, gelen ise basketboldan çakmayan biriymiş gibi davranmam. Gelen kişi Taurasi yahu!