Bazı anlar vardır hayatta… Sizi sizden alan, sizde derin izler bırakan… O anı her düşündüğünüzde tüylerini diken diken eden, her izlediğinizde sizin kalbinizi yerinden çıkacakmış gibi hissettiren… her seferinde aklınıza geldiğinde “gerçekten oldu mu, yaptık mı, bunu başardık mı, bitti mi, bu an, bu mutluluk gerçek olmamalı” dedirten…
İşte Vlado’nun Kanarya adalarında maçı uzatmaya götüren turnikeyi atması üzerine uzatmanın sonunda Albert Oliver’a o bloğu yaptığı an… Benim için biraz önce ifade etmeye çalıştığım o en nadide anlardan biri. Türkiye’de gecenin 1 olmuşken, eşim içerde uyurken, yalnız başıma gecenin sessizliğinde Vlado o bloğu yaptığında, değerli yorumcu Gencer Baytemur “Oldu Hakan oldu!” diye haykırdığında hissettiğim şeyler bunlardı. O an o mutluluğu paylaşmak için ben de evdeki o derin sessizliği “Oldu, oldu, oldu finaldeyiz” çığlıklarıyla bozduğumda, eşim bana kötü bir şeyler oldu diye zannedip, yataktan fırlayıp yanıma koşturduğunda hissettiklerim bunlardı. O bilet rezaletinin yaşandığı, satışa neredeyse hiç çıkmayan Strassbourg maçı biletini internet başında piyango çeker gibi alabildiğimde de, Sinan finalde o turnikeyi atıp Avrupa kupamızı müjdelediğinde de, Kaptanın elinde o kupanın yükselişini salonda görebildiğim anda da bu kadar mutlu olabildiğimi, bu kadar olağanüstü duygular hissedebildiğimi hatırlamıyorum.
İşte sadece bu an için bile Vlado’ya binlerce kez teşekkür etsek dahi az. Ama o sadece bunu yapmadı ki. Kabul etmek gerekir ki Galatasaray’da geçirdiği 3 sezondan yalnızca biri bizim için başarılı geçmişti. İlk ve son sezonu ise, hele ki bu sezon bizler için tam bir ızdıraptı. Ancak buna rağmen Vlado 1. Sezonunda ne kadar profesyonelse, son sezonunda da o kadar profesyoneldi. 1. Sezonunda ne kadar istekliyse, şimdi de o kadar istekliydi. Geldiğinde ne kadar iş ahlakı varsa, bunu hiç kaybetmedi. Evet, bazı maçlarda performansı iyi değildi, ancak hiçbir zaman mücadeleyi bırakmadı, giydiği formanın, aldığı ücretin hakkını vermeye çalıştı. Takımın koçu takımı göz göre göre darmadağın ederken dahi takıma adanışını ve profesyonelliğini kaybetmedi. Yalnızca arif olanın anlayacağı şekilde “bizim asıl problemimiz soyunma odasında” diyebildi, daha fazlasını söylemeye sonuna kadar hakkı olmasına rağmen söylemedi, nezaketini ve karakterini kaybetmedi.
İlk sezonunda yabancıların neredeyse hepsi ödemeler nedeniyle sezon ortasında ayrılmışken, kendisi de çok rahat bir şekile bunu yapabilecekken yapmadı, takımı bırakmadı, bir sezon daha takımda devam etti yukarıdaki büyülü anları bize yaşatmak için. EuroCup şampiyonluğu sonrasında İsmail Şenol aslında daha yüksek tekliflerde varken takımda kaldın, neden diye sorduğunda “para her şey değil, ben ve ailem İstanbul’da mutluyuz, ben mutlu olduğum yerde yaşamak istiyorum” demiş ve seneye de takımda kalacağın müjdesini vermiştin. Ülkemiz hain saldırılarla karşı karşıya kaldığında bu 3 yıl boyunca, bazı sporcular çekincelerini ifade ettiğinde, hatta bir kısmı ayrıldığında sen bunlardan hiçbirini yapmadın. Ilk geldiğinde hiç gülümsemediğini söylediler, “soğuk adam” imajına sahiptin. Ancak hem güldün, hemde bizleri güldürdün Vlado.
Teşekkürler Vlado, sadece yukarıda saydığım şeyler için değil, sadece Eurocup için değil, Gran Kanarya maçındaki son saniye basketin ve blok için de değil.
Teşekkürler Vlado, profesyonelliğin, iş etiğin için, örnek bir sporcu olduğun için, Galatasaray'ı hakettiği şekilde layıkıyla temsil ettiğin için, takım için her şeyi yaptığın için, centilmenliğini hiç kaybetmediğin için, dilin çıkıncaya kadar sahada kalmana (tutulmana) rağmen yine de hiç duraksamadığın, hep mücadele ettiğin için, o yürüyormuş gibi attığın turnikeler için
, “bu adam koşmadan nasıl basketbol oynuyor “ dedirttiğin için
, ama en önemlisi “aileden biri” olduğun için…
Oktay Mahmuti 2012 CSKA zaferinden sonra kendisine taraftarı nasıl buldunuz diye soran sunucuya “onlar aileden biri, aileden olana teşekkür edilmez ki” demişti. Sen de ailedensin, ama biz yine de teşekkür edelim sana Vlado, çünkü bunu sonuna kadar hakettin.
Evet Galatasaray’da geçirdiğin 3 sezondan 2’si bizim için iyi gitmedi, hele bu sezon tam bir azaptı hem bizim hem sizin için. ama yine de bizde, bu takımda, Galatasaray basketbolunda iz bıraktığın için teşekkürler.
muhtemelen seni seneye o sarı kırmızı forma içinde göremeyeceğiz, o zor gülümseyen “soğuk” görünümlü sıcak ve nadide insan o şanlı armayı taşımayacak, ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Vlado Galatasaray basketbol taraftarı tarafından özleneceksin, daima minnet ve şükranla anılacak ve daima hatırlanacaksın, en azından benim için öyle…
Yolun açık olsun…