Ligin zor olarak nitelendirilebilecek üçüncü deplasmanından da mağlubiyet ile ayrıldık. (Karşıyaka - Fenerbahçe - Banvit) Takımda her ne durum yaşanıyor olursa olsun, (sakatlıklar, maaşların ödenmemesi, transferin geciktikçe gecikmesi) şu tabloda eleştiriler mutlaka gelecektir bazı kesimler tarafından. Neticesinde sezonun başında önüne kim gelse sahadan galibiyet ile çıkan bir takım görüntüsünü gören kişilerin mağlubiyetler karşısında reaksiyon göstermesi anormal değil. Anormal olan yaşanan olumsuzluklardan bağımsız şekilde hareket edip takıma ve hocaya aşırı keskin yorumların getirilmesi ki henüz 13. haftasını geride bıraktığımız ligde gelinen konumu fiyasko ile yorumlayan arkadaşlarımız bile mevcut. 2013 yılına geldiğimiz şu hayatta hala daha eleştiri yapmanın sınırları hiç kimse tarafından belirlenemiyor ve işin kötüsü yapılan içi boş eleştirilerden etkilenen bir çok insanın bulunması.
Takımın kötü basketbol oynadığına katılıyorum, ancak takımın Avrupa'nın top seviyesinde oynadığı basketbolu da -sezon başında- unutmuyorum. Maçları ilk periyotta bitiren takım görüntüsü varken şu an zor olarak nitelendirilebilecek maçlardan mağlubiyet ile ayrıldığımız gerçeğini de atlamıyorum. Ne yazık ki yaşanan süreç herkesi tam ortadan böldü, hiç kimse kendi doğrularından vazgeçmediği gibi karşı tarafın sunduğu argümanlara göz ucuyla olsa dahi bakmıyor, üstüne yaptığı yorumlara inanılmaz derecede saygısızca yaklaşıyor.
Unutanlara, 3 mağlubiyet ile sezonu kapatanlara, ligin başında gelen seri galibiyetler sonucunda oynadığımız bütün kupaları müzeye götüren kişilere hatırlatma yapılma gereği zaruri hale gelmiş;
Galatasaray erkek basketbol takımı, Türkiye Kupası'nda namağlup olarak son 8 takım arasına kalmış, ligde oynadığı ilk 8 maçtan galibiyetle ayrılmış, geri kalan 5 karşılaşmada 3 mağlubiyet almıştır. Bu süreçte Fenerbahçe Ülker - Anadolu Efes - Beşiktaş gibi takımlar mağlubiyete uğratılmış, ''çerez'' olarak nitelendirilen hiç bir maçta fire verilmemiş, deplasmanda oynanılan Fenerbahçe - Karşıyaka - Banvit karşısında mağlubiyetler yaşanmıştır. İkinci yarı Beşiktaş hariç bütün büyük takımların Abdi İpekçi'de karşımıza çıkacağı gerçeğinin altını çizmekte fayda var.
Eurocup'ta Kuban karşısında herkesin bildiği koşullarda çıkılan maçta mağlubiyet ile ayrılmış, gereken fark avantajı rövanş mücadelesinde 1 sayı ile kaçmıştır. Son maçta liderlik fırsatı elimize gelmesine rağmen oyunun sonlarında çok kötü oynamamız ile beraber grubu ikinci bitirerek bir üst tura çıkılmıştır.
Şimdi bütün tabloyu toparlıyorum, oynadığımız 3 kulvarda da ne kazanılan ne de kaybedilen bir şey görünmemekte. Deplasmanda oynanılan Lokomotiv Kuban maçı hariç sahadan büyük farkla mağlubiyet alan bir takım yok. İlla kaybedilen bir şeylerden bahsetmek isteniyorsa; Henry Domercant - Göksenin Köksal. Sezon öncesi oynanılan oyun seviyesini de kaybetmiş olarak nitelendirebilirdim ama o seviyeye bir daha çıkamayacağımız anlamına gelir bu, ona da katılmıyorum net şekilde, takıma saygısızlık olur çünkü.
Umarım bir gün gelen mağlubiyetler sonrası oyunda eksik görülen noktalar üzerinden ilerlenir de biz de saha içi hariç bir şey konuşmak zorunda kalmayız. Bir sonraki mağlubiyette sadece saha içini konuşmak dileğiyle.