Kuban maçı takımı yormuş, takım dahil tüm salon Beşiktaş maçının derbi maçı olduğu havasına giremedi. Maç öncesine dair Henry’nin 3’lü çektirdiği anlarda taraftarın ona hem sevgi hem de acıyla bakmasını dışında bir numara yoktu.
Girizgah’ı pek sevmediğim için sadede geleceğim;
Neleri iyi, neleri kötü yaptık?
-6-1’lik başlangıçtan sonra biraz tembel davrandık hücum da, 10-9 olana dek. Bu süreden sonra gelen hocanın molası takımı kendine getirdi, çünkü Beşiktaş, Banvit misali uyutarak hemen arkamızdan gelmeyi planlıyordu. Hocayı molada 1 saniye gözümü kırpmadan izledim. Takıma gelen sağlam fırça ve akabinde Christopher’ın 8 saniyede topu yarı sahadan geçirememesi uyuyan takımı ve taraftarı da ateşledi. 25-12 oldu bir anda. Bu süre içerisinde Ataman’a şapka çıkarmak gerek. Moladan sonra takım tam saha prese başladı ve Jerrels’ın karar verme yetisi çok gelişmemiş olduğundan bu taktik tuttu ve 15-3’lük seri geldi. Erman Kunter’in bu periyotta mola almaması akıl alır gibi değil maçın başında 1-0 öne geçirdi kendi elleriyle bizi.
-Gelen bu seride 15 sayının savunma kaynaklı sayılar olması çok rahatlattı, Beşiktaş hücum edemedikçe, takım topu çaldıkça takım daha coşkun oynuyor ve fast break bitirme yüzdesi de artıyor.
-2. periyodun 2. Yarısına girilince Beşiktaş alan savunmasına döndü, ama isteksiz yapılan alan savunmalarını cezalandırmak çok kolaydır. İşte biz bugün maçı 15. dakika da koparacak hamleyi yapamadık. Ender, Engin, Cenk, Macvan derken üçlükler içinden çıktı, bu üçlüklerin kaçması da Beşiktaş’ı daha dirençli hale getirdi.
-İlk 20 dakikanın ardından Kunter’in hamlesi geldi. Vidmar’ın Show-up’larında iyice yükseğe kadar çıkardı bunun daha sık hale gelmesini sağladı ve bizim oyunumuzu kurdurmamakla kalmadı tamamen yerle bir etti. Bence daha yukarıdan oynayıp daha fazla alan açmalıydık. 4 top kaybı ve kaçan onlarca şut Beşiktaş’ın tekrar oyuna dahil olmasını sağladı.
-Ve geliyoruz en kritik noktaya, maçı Galatasaray’a getiren etkene. İlk yarıdaki 12 sayı farkın kapanıp 41’de eşitlendiği anda takımda da taraftar da bir panik havası oluştu, maçın kaybedileceğinden değil öne ne zaman geçeceğiz diye sabırsızlanmaya başladı taraftar. 4. çeyreğin hemen başında maçın bu hale gelmesini sağlayan Vidmar’ı yanına aldı Kunter. Falker’ın da etkili olmamasıyla (ne zaman etkili oldu ki? ) 14-0 seri yedi Beşiktaş. İlk seride olduğu gibi bu seride de mola almadı Mösyö Kunter.
-İlk yarı ne kadar iyiysek (parke üstündeki farkın en az 20 olması lazımdı), ikinci yarıda bir o kadar kötüydük. Durağan hücum, yalancı penetreler derken fark haliyle kapandı ama laubali bir baskete izin vermemiz, Galatasaray’ın savunma karakteri kazandığını gösteriyor.
-14-0 serinin içinde Galatasaray’ın ilk beşinin Engin-David-Cenk-Macvan-Dudley olduğu zamanlar var. Kırılma anlarında takımın ilk 5’ini ben de seçiyor olsam belki Engin’in yeri ile oynardım, bu 4’lüyü sabit tutardım, çünkü hepsinin farkı özellikleri var harmanlanınca ortaya güzel iş çıkarıyorlar.
-Gerçekten şut yüzdesi olarak kötü günümüzdeydik, skorun hakkı bu değil, bir daha sene boyunca böyle maç çıkaracağımızı sanmıyorum.
Galatasaray oyuncuları bu maçta neler yaptı?
-Takımın gardı, Jamont Gordon fiyaskoydu bu maç. Ataman, Henry’nin sakatlığından sonra 2-3 bakıyoruz dedi bu da Jamont’un dümende kalması demek. Kötü günündeydi, bir daha bu kötü performansı takım kaldıramayabilir.
-Cenk takımın katalizörü gibi. Bu sene oyununu bambaşka bir seviyeye çevirdi. Bana geçen seneki Beşiktaş’ın şampiyonluğunda ‘Serhat Çetin’ rolünü anımsatıyor. Savunma yapmayı seviyor ve göstermelik değil, topa atlayarak ribaunt çekerek yapıyor bunu.
-Liderlik bir oyuncuya anca bu kadar yakışır… Gördüğüm en temiz toplardan birini oynadı, 2 tane de uzun mesafe atarak özgüvenini yerine getirdi. Onun şut sokması şartoğlu şart.
-Kuban maçında en son Dudley’e değinmiştim, yine ona gelecek söz. Hawkins’i de olaya dahil edersek, Ersin Dağlı maça kendini ne kadar verirse Galatasaray’da o kadar verir. Şu kadronun kaptan ile birlikte en vazgeçilemez oyuncusu. Gelecek oyuncu Spanoulis veya Diamantidis olmadığı takdirde bu değişmeyecek.