Bu Kim?

Yunus Taylan' Alıntı:
Farabi

Sanki bu biraz basitti.:)

Evet. Tebrikler. :)

FARABİ, 870 yılında Türkistan'da Siderya (Seyhun) nehri ile Aris'in birleştiği yerde kurulmuş eski bir yerleşim merkezi olan Farab'da (Otrar'da) doğdu. Babası, Mehmed adında bir kale komutanı idi. Hayatı hakkında sağlam ve ayrıntılı bilgi pek yoktur. Zaten filozof, bilgin ve sanatkâr olarak, yaşadığı yıllarda bugün tanındığı kadar tanınmamıştı. Hakkında bilgi veren kaynaklar kendisinden 150-200 yıl sonra yazıldığı için, güvenilir olmaktan uzaktır. Efsanelerle süslenerek anlatılan bır ilim ve sanat adamıdır .Ebu Nasrı Farabi, Arısto'' nun bütün eserlerini açıkladığı ve incelediği için Ustad-ı Sani, Hâce-i Sani, Muallim-i Sani gibi sıfatlar almıştır .Bunlardan başka Ebu Nasri Farabi-i Türki, Hakim Farabi gibi isimlerle de anılır. Asıl adı Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Turhan bin Uzlug'dır. Batı kaynaklarında adı ''Alpharbius ya da Alphartabi'' olarak geçer .


İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı. Gençliğinde Türkistan'dan göç ederek bir süre Iran'da dolaştı. Daha sonra o zamanın ilim ve sanat merkezi olan Bağdat'a gelerek yüksek öğrenimini burada tamamladı. Böylece anadili olan Türkçe' den başka Farsça ve Arapça'yı hristiyan hocalardan ilim dili olan Latince ve eski Yunanca'yı öğrendi. çağının ünlü bilginlerinden Ebu Bişr bin Yunus'tan Mantık, Ebu Bekr Ibn el Sarrac'dan dilbilgisi dersleri aldı. Bundan sonra Harran Üniversitesi'ne giderek felsefe çalışmaları yaptı ve burada Yuhna bin Haylan'dan Mantık bilgisini ilerletti. Aristo üzerindeki çalışmalarını burada yaptı. Bağdat'a döndükten bir süre sonra Mısır'a gitti. 941 yılında Mısır'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe Hemedani'nin sarayında bulundu. Zamanının devlet adamlarından saygı gördü. Mütevazi bir hayat süren Farabi, Emir'in teklif ettiği yüksek maaşı kabu1 etmeyerek, ''Dört Dirhem''lik küçük bir ücretle yaşamayı yeğledi.Mısır' da kaldıpı sürece Türk kıyafeti ile dolaşır ce Türkçe konuşurmuş.

Eski Yunanlı. filozof ve ilim adamlarının eserlerinin Arabça'ya çevrilerek öğrenilmesi Farabi ile başlamıştır denebilir.Önce Abbasiler , sonra Endülüs medeniyeti içinde yetişen islâm bilginleri bunları Batı'ya tanıtmıştır .Orta çağ Avrupası bu filozofu Arab dilinden, özellikle Kurtuba'lı ibn-i Rüşd' den öğrendi. Batılı bilginler Ibn-i Rüşd'ü öğrenmek isterken Farabi'yi okumak zorunda kaldılar.

Farabi'nin eserlerinin yüzyıllarca Avrupa'da tanınmasının nedeni budur.Bütün Orta çağ boyunca Avrupa'da böylesine tanınan, hattâ XX. yüzyılda bile hakkında araştırmalar yapılan, eserleri yayınlanan Farabi, 950 yılında Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü. Cenaze namazını Emir Seyfüddevle'nin kıldırdığını çeşitli kaynaklar belirtiyor .
Kaynak :http://www.turkmusikisi.com/bestekarlar/farabi.htm (Devamını buradan öğrenebilirsiniz)
 


Not:Abdullah biliyorum muhtemelen bulacaksın bunu,lütfen söyleme. :) başka abilerimiz,ablalarımız ve kardeşlerimiz de katılsın bu oyuna.
 
Hiç kimse tanıyamadı mı fotoğrafı? :)

200 TL,100 TL,50 TL,20TL hadi onları da geçtim,yahu hiç elinize 5 TL'de mi geçmedi? :) ya da hiç mi merak edip bakmadınız paranın arka yüzüne?Bu adam kimdir,neyin nesidir? :)
 
Peki Yunus. :) Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı o zaman. Keşke kendin yazsaydın ismi. Verdiğin ipucuna bak. :)

Kimsenin moralinin olmadığı güne denk geldin maalesef.

Ord. Prof. Aydın Sayılı (d. 2 Mayıs 1913, İstanbul - ö. 15 Ekim 1993, Ankara), Türk bilim adamı. Ordinaryüs Profesör Doktor'dur. 2009 yılı başından itibaren 5 Türk Liralık banknotların arka yüzünde resmi bulunmaktadır.

1913-1993 yılları arasında yaşayan Ord. Prof. Aydın Sayılı, merkezi Paris'te bulunan "Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi" tarafından, 1968'den itibaren iki yılda bir verilen "Koyre Madalyası"nı alan ilk Türk bilim adamıdır (bu madalya ikinci kez 2008'de Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'na verilmiştir). Türklerin, İslam Dünyasının, Mısırlıların, Mezopotamyalıların ve diğer çeşitli medeniyetlerin bilime ve batı medeniyetinin oluşumuna yaptığı katkıyı ortaya koyan Sayılı, çalışmalarında ilk kaynaklara ulaşmaya, ön yargısız ve nesnel davranmaya özen gösterdi.

Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı?nın seçkin bir niteliği de, Doğu ve Batı dillerine vukufu, kavrayışı güçlendikçe, anadiline yani Türkçeye de giderek artan bir ilgi göstermiş ve bilinçli bir emeği sürekli vermiş olmasıdır. Bunun en belirgin kanıtı, editörü olduğu ?Bilim Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe? isimli yayındaki aynı adlı makalesidir. Bu kapsamlı ve çok önemli yayında, Türkçe?nin gelişimini açıklayan Sayılı, Batı ve Doğu dillerinin çok sayıda sözcüklerine Türkçe karşılıklar da önerdi. Onun bu saygıdeğer emeği, dilimize hizmet edecekler için gelecekte de büyük değerde olacaktır. Bir yabancı terimin Türkçe karşılığının bulunmasında, Türkçeyi ve o yabancı dili çok iyi bilmek yetmemekte, aynı zamanda ilgili konuyu yeterli düzeyde bilmek de gerekmektedir. Aydın Sayılı, kişiliğinde bu niteliklerin tümünü eksiksiz biçimde toplamış bir akademisyendi. O, karşılıkları hiç bulunmamış yabancı sözcüklere ve anlam karışıklıklarına yol açabilen terimlerimize Türkçe yeni karşılıklar bulup, bunların açıklamalarını yaptı. Matematik, fizik, felsefe gibi değişik bilgi dallarını ilgilendiren bu çalışmasında, eşanlamlı, yakın anlamlı Türkçe sözcükler türeterek, dilimizi zenginleştirmede önemli bir kültürel etkinlikte bulundu.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ayd%C4%B1n ... %B1l%C4%B1
 
Tebrikler Okan. Doğru. : )

Satı Çırpan (Satı Kadın)

İlk Kadın Milletvekillerinden.

Kadınların ilk kez oy kullandığı T.B.M.M. 5. Dönem seçimleri 8 Şubat 1935'te yapıldı ve 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi. Satı Kadın Ankara'dan Miletvekili olarak seçildi. Ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.

Satı Kadın 1890'da Kazan'da doğdu. Milli savaşta malûl olmuş bir askerin eşiydi. Beş çocuğu vardı. Çiftçilikle uğraşan Satı Kadın hususi eğitim gördü. Seçildiğinde Kazan Köyü muhtarıydı. Bir dönem milletvekilliği yaptı.

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=3583 adresinde Atatürk'le olan bir anısı da yer almaktadır.

Keşke benim doğrulamamı beklemeyip devam etseydiniz. Google benden daha bilgili çünkü. :)
 
Selçuk Kahveci' Alıntı:
[quote="Uğur YILMAZ":2v3zha72]Ronaldinho...
dişlerden belli oluyor :)[/quote:2v3zha72]
Evet... :)
Sanırım sıra bende oluyor...

lbj.jpg


Çoğu kişi için pek zor olmayacaktır galiba...
 
Bu konu arkalarda kalmasın.Ne güzel bilgileniyorduk yahu.

Uğur sen de öyle bir resim koymuşsunki,arkalarda kalmayacak gibi değil.:)
 
Abdulbaki Gölpınarlı 12 Ocak 1900?de İstanbul?da doğdu. Cedleri Azerbaycanlıdır. Gazeteci olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevî idi. Gelenbevî İdâdîsinin son sınıfındayken babasını kaybetti. Tahsiline ara vererek çalışmaya başladı. İstanbul Vezneciler'de kitapçılıkla uğraştı. Çorum'un Alaca ilçesindeki Menbâ-i İrfân İptidâî Mektebinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. 1922?de İstanbul?a döndü, sınavla son sınıfına girdiği İstanbul Erkek Muallim Mektebi?ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü, Profesör Köprülüzâde Mehmet Fuat Bey'in nezaretinde hazırladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı mezuniyet tezi ile bitirdi (1930). Edebiyat öğretmeni olarak Konya, Kayseri, Balıkesir, Kastamonu liseleriyle İstanbul Haydarpaşa Lisesi?nde çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi?nde Farsça okutmanlığı yaptı. Doktorasını verdikten sonra aynı fakültede Metinler Şerhi okuttu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi?nde İslam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı dersleri verdi. 1945?te Türk Ceza Kanunu?nun 142. maddesine aykırı davrandığı savıyla Tek Parti İdaresi tarafından tutuklandı; 10 ay hapis yattıktan sonra beraat etti ve yeniden görevine döndü. 1949?da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Adını 1931?de yayımladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı yapıtıyla duyuran Gölpınarlı, Türkiyat Mecmuası, Şarkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası?nın yanı sıra çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda bilimsel makale yayımladı. İslam Ansiklopedisi ile Türk Ansiklopedisi?nin çeşitli maddelerini yazdı. Divan edebiyatını eleştirel olmaktan ziyade ideolojik bir yaklaşımla değerlendirdiği Divan Edebiyatı Beyanındadır (1945) adlı kitabıyla büyük tartışmalara yol açtı. Daha sonra, hata ettiğini ifade ederek yaklaşımını değiştirdi ve divan edebiyatı üzerine çalışmalarda bulundu.


Araştırmaları [değiştir]Yunus Emre Divanı (1943-1948)
Fuzuli Divanı (1950)
Nedim Divanı (1951)
Mevlâna Celaleddin (1951)
Mevlânadan Sonra Mevlevilik (1953)
Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1963)
Alevi Bektaşi Nefesleri (1963)
100 Soruda Türkiye?de Mezhepler ve Tarikatlar (1969)
100 Soruda Tasavvuf (1969)
Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1966)
Hurufilik Metinleri Kataloğu (1973)
Hayyam ve Rubaileri (1973)
Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik (1979)
Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (1978)
Kur'an-ı Kerîm ve Meali (1955)
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Abd%C3%BClbaki_G%C3%B6lp%C4%B1narl%C4%B1" adresinden alındı.


Muratla ortaklaşa çalışıyoruz da :p
 

Üst