Yabancı transflerimiz de nihayet büyük ölçüde belirlendiğine göre artık takımımızı teraziye vurup, genel durumu tartışabiliriz diye düşünüyorum.
Öncelikle gidenler: Robert Hite, Dee Brown, Charles Gaines, Britton Johnsen, Chris Owens, İsmet Hacıoğlu, Cenk Akyol, Fatih Solak.
Gelenler: Marshall Stirckland, Antonio Graves, Andrija Zizic, Polat Kocaoğlu.
"İstikrar" parolasıyla başlanan her sezon sonunda tüm takımın başta yabancıları olmak üzere tamamen değiştirilmesini basketbolda asla anlayamıyorum. Hele ki yabancılarınız, yarı final oynadığınız ULEB Kupası'na ilk 5 başlayan isimlerse ya o gün yanlış yapmışsınızdır, ya da bugün onları gönderirken...
Yine gidenlere baktığımızda, ligin ilk yarısını domine eden, ezeli rakibi Fenerbahçe'yi yıllar sonra ezerek yenen, ligin ikinci yarısında ise özellikle ULEB Kupası bitince düşüşe geçen oyuncular olduğunu görüyoruz. Bu durumda acaba sorun bu oyuncuların kalitesi mi yoksa iyi yönetilememesi mi sorusu akıllara geliyor.
Gelen oyunculara baktığımızda ilk dikkat çeken, Zizic ve Graves gibi yıldızları kadroya kattığımız. Bunun yanına da yerli sayılabilecek düşük maliyetli (olduğunu umduğum) iki oyuncu eklediğimiz. Kantarın bu ucuna daha fazla yazılabilecek bir şey yok.
Ha evet, yerli çekirdeğimiz korunmuştur, yapılan makyajla iyi bir uyum yakalanabilir, takım zirveye koşabilir. Ama bu işe dev rakamlar yatıran şirket takımlarının son durumu düşünüldüğünde bizim umudumuz, Nasreddin Hoca'nın dikenli tele takılan koyunları kırpıp pazarda yün satma projesini andırıyor! 10 Mayıs gibi kutsal mucizeler her zaman olmaz maalesef.
Şu anda 1+1 yabancı hakkımız var ve bunun süper bir 4 numara için kullanılacağını varsayarsak, kağıt üzerinde dengeli bir oluşuma yöneldiğimiz söylenebilir. Ama geçen seneki efsane, tarihe geçecek, çok seçenekli kadrodan bile aldığımız verim belliyken, bu seneki görece daha az starlı kadroyla ne yapacağımızı, nasıl bir rotasyon zenginliğine sahip olacağımızı düşünmek istemiyorum açıkçası. Analizin sonuna, piyasada bize sınıf atlatacak bir yerli oyuncu kalmadığını ve transferi hemen hemen kapattığımız gerçeğini eklemek istiyorum.
Burada konuyu takımla sınırlı tutup; salon, forma gibi idari meselelere girmek istemiyorum. Elbette transfer de son derece idari bir mesele. Ama artık ortada somut bir takım olduğuna göre ve maçlar sahada kazanılacağına göre, şöyle bir gerçeğin aynasına bakmanın tam zamanı diye düşünüyorum.
Sarı kırmızı bir hafta dileklerimle.
Öncelikle gidenler: Robert Hite, Dee Brown, Charles Gaines, Britton Johnsen, Chris Owens, İsmet Hacıoğlu, Cenk Akyol, Fatih Solak.
Gelenler: Marshall Stirckland, Antonio Graves, Andrija Zizic, Polat Kocaoğlu.
"İstikrar" parolasıyla başlanan her sezon sonunda tüm takımın başta yabancıları olmak üzere tamamen değiştirilmesini basketbolda asla anlayamıyorum. Hele ki yabancılarınız, yarı final oynadığınız ULEB Kupası'na ilk 5 başlayan isimlerse ya o gün yanlış yapmışsınızdır, ya da bugün onları gönderirken...
Yine gidenlere baktığımızda, ligin ilk yarısını domine eden, ezeli rakibi Fenerbahçe'yi yıllar sonra ezerek yenen, ligin ikinci yarısında ise özellikle ULEB Kupası bitince düşüşe geçen oyuncular olduğunu görüyoruz. Bu durumda acaba sorun bu oyuncuların kalitesi mi yoksa iyi yönetilememesi mi sorusu akıllara geliyor.
Gelen oyunculara baktığımızda ilk dikkat çeken, Zizic ve Graves gibi yıldızları kadroya kattığımız. Bunun yanına da yerli sayılabilecek düşük maliyetli (olduğunu umduğum) iki oyuncu eklediğimiz. Kantarın bu ucuna daha fazla yazılabilecek bir şey yok.
Ha evet, yerli çekirdeğimiz korunmuştur, yapılan makyajla iyi bir uyum yakalanabilir, takım zirveye koşabilir. Ama bu işe dev rakamlar yatıran şirket takımlarının son durumu düşünüldüğünde bizim umudumuz, Nasreddin Hoca'nın dikenli tele takılan koyunları kırpıp pazarda yün satma projesini andırıyor! 10 Mayıs gibi kutsal mucizeler her zaman olmaz maalesef.
Şu anda 1+1 yabancı hakkımız var ve bunun süper bir 4 numara için kullanılacağını varsayarsak, kağıt üzerinde dengeli bir oluşuma yöneldiğimiz söylenebilir. Ama geçen seneki efsane, tarihe geçecek, çok seçenekli kadrodan bile aldığımız verim belliyken, bu seneki görece daha az starlı kadroyla ne yapacağımızı, nasıl bir rotasyon zenginliğine sahip olacağımızı düşünmek istemiyorum açıkçası. Analizin sonuna, piyasada bize sınıf atlatacak bir yerli oyuncu kalmadığını ve transferi hemen hemen kapattığımız gerçeğini eklemek istiyorum.
Burada konuyu takımla sınırlı tutup; salon, forma gibi idari meselelere girmek istemiyorum. Elbette transfer de son derece idari bir mesele. Ama artık ortada somut bir takım olduğuna göre ve maçlar sahada kazanılacağına göre, şöyle bir gerçeğin aynasına bakmanın tam zamanı diye düşünüyorum.
Sarı kırmızı bir hafta dileklerimle.