Önümüze bazı gerçekler koyalım, ne kadar ciddi bir şeyin içinde olduğumuzu daha iyi anlayalım.
1- 21 yıl sonra finale çıktı. Kadromuzda sadece 4 oyuncu daha önce final tecrübesini yaşadı ve oyuncularımız daha ilk yıllarında bu başarıyı gösterdiler. Baskı unsurunun takım üzerine getirdiği negatif etkiyi de göz ardı etmemek gerek. Gösterdikleri başarı, ister istemez bizler tarafından daha çok başarının istenmesine yol açtı.
2- Kadro açısından bariz bir fark olmasa da, daha kaliteli oyunculara sahip oldukları bir gerçek. Bunun üstüne onların daha çok önemli 3 oyuncusunun da sakatlık yüzünden forma giyemediğini biliyoruz. Bunun yanında zaten uzun rotasyonumuz kısıtlı bir halde iken, performans olarak iyi olmasa da rotasyonda olması yarar getiren Radoslav Rancik’ten yoksun bir halde oynuyoruz.
3- Playoffta iki takımın geldiği yola bakalım.
F.bahçe Ülker, ilk turda laylaylom bir şekilde Antalya’yı geçti, ardından dışarıdan zorlanacağı düşünüldüğü Efes serisini de maç kaybetmeden kazanmayı başardı. 4 maçta finale çıkan takımın yorgunluk düzeyini tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu avantajın yanında şöyle bir dezavantaj da var, sert olmayan bir yoldan karşımıza gelmeleri. Fakat bu noktada onların Euroleague tecrübesinin gerekli sertliği takım üzerinde sabitlediği gerçeği de var.
Biz ise, ilk turda Beşiktaş’ı geçerken fiziksel olarak zorlanmıştık. 3-0’lık sonuca rağmen hem özellikle İpekçi’deki maçta sonuca zor ulaşmıştık, uzatmalarda. Bunun ardından son derece sert bir seriden çıkmış Banvit karşısında final mücadelesi verdik. 4 maç sonucunda finale çıkmayı başardığımız seride fiziksel olarak büyük bir gücün harcandığı ortada.
Bir takım 4 maç yaparak ve fiziksel olarak fazla bir yıpranmaya gitmemişken, diğer takım 6 maç sonunda ve fiziksel olarak çok yorulup üstüne rotasyonunun önemli parçalarından bir oyuncusunu kaybedip finale adımını attı.
Şimdi bütün parçaları birleştirip ilk maça gidelim.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Abdi İpekçi’de bunları bozguna uğrattığımız gibi, bizim kendi oyun sistemimizi F.bahçe Ülker’e kabul ettirmemiz gerekiyor, galibiyet yolu için. Dün ilk periyotta bunu başardık, gerek Ukic’i gerek Ömer Onan’ı kendi oyun sistemimiz dahilinde hücum etmeye zorladık. Nitekim skor olarak önde olan F.bahçe Ülker takımı olsa da, oyun olarak üstün taraf bizdik. Ancak ikinci periyotta oyuna dahil olan Emir Preldzic, bütün oyun sistemimizi yerle bir eden oyuncu oldu. O dakikadan sonra kopan oyunda geri gelmek de kolay değil elbette, karşımızda Euroleague takımı var.
Ne dünkü farka, ne Oktay Mahmuti’nin ikinci yarı denediği oyunculara, ne de başka bir şeye takılıyorum. Şunu biliyorum ki, 7 maç üzerinden oynanan bu final serisinde, her maçın farklı işleyişi olacak. Ne ilk maçta böyle yenildik diye ikinci maç da aynı geçecek, ne de dün bu sezon ilk defa böyle bir şekilde yenilen takımda muazzam bir toparlanma olacak. Önümüzde çok net basketbol doğruları var, bunlar üzerinden final serisine bakmamız, gerçekleri önümüze sunuyor ve daha gerçekçi bakmamızı sağlıyor.
Şimdi önümüzde farklı bir işleyiş, yeni bir savaş var. Ne bundan önce oynadığımız 4 maçı düşüneceğiz, ne de haftaya İpekçi’de oynayacağımız iki maçı. Tek konsantrasyon nedenimiz var, takım ve teknik heyetin de bu bilinçte olacağını düşünüyorum.
Takımımıza dünkü gösterdikleri mücadeleden dolayı teşekkür ediyorum, ikinci maçta şans faktörünün yanlarında olması dileğiyle.