Galatasaray:86-Karşıyaka :80

sovereign' Alıntı:
Bu mantıkla Müfit Erkasap'ın da 4 lig şampiyonluğu,bir de UEFA Kupası var demektir...:muhaha

Çok büyük hocaymış demek kendisi... :ehue

Malzemecimiz kimdi acaba o devirlerde?


Emek veren herkesin her şampiyonlukta payı vardır...Bunu bilmeyecek kadar cahilsen yapacağım birşey yok sana...
 
Cahilliğime ver abi...

Halil Hoca'nın muhteşem etkisiyle şampiyonluğu aldığımızı unutmuşum.Oyuncular,baş koç falan hikaye tabi... :muhaha

Ben de ondan bahsediyorum zaten.Malzemecimiz olmasaydı şampiyon olamazdık.Nerelerde acaba kendisi şimdi?Bulsak da getirsek.Halil Hoca'yla beraber şampiyon ekip tamamlanmış olur böylece... :muhaha

Bir de oynadığımız oyun ve sahaya konan basketbol hakkında fikirlerini alsak da şu cahil dimağlarımızı şenlendirsen...
 
hahaha sovereign haklı vallaha ne diyeyim çok saçma malzemeci olmasa şampiyon olamazdık akşam akşam beni güldürdün ya helal olsun eyvallah sovereign
 
[/quote]
Arkadaşlar Halil Hoca maçtan sonra bu galibiyeti benim resmimin üzerine çarpı atanlara armağan ediyorum dedi.[/quote]
Halil hoca hakkaten bazen bu kadar eleştriyi hakediyor.Bir insan kendisini ancak bu kadar antipatik gösterebilir.
Kardeşim o olay olduğu sırada toparlanma aşamasındaki Beşiktaş'tan 20 yiyip adamları diriltmişsin,İTÜ'yle beraber ligin tartışmasız en kötü takımı olan Beykoz'a yenilmişsin,basket takımından daha çok herkesin kafasına göre takıldığı bir karmaya benzeyen Ülker'den de 34 yemişsin.Üstelik bu maçlarda takımdaki kimsenin forması terlememiş.Çarpı konulmayacak da ne yapılacak yani?
Doğrudur 4 galibiyet aldık.Yoğun eleştrileri bir kenara bırakıp da biraz takımın zevkine varalım ama Halil hoca da lütfen demokratik haklarını kullanıp kendisine internetten eleştri yazan insanlara laf atmayı bıraksın.
Kendisi de bu galibiyetlerin tadını çıkarsın.
 
DOĞAN HAKYEMEZ: "CİMBOM'UN DIXON'U VAR"

Cimbom, İzmir ekibini son çeyrekteki etkili oyunuyla devirdi. Malik Dixon, 40 sayı ve 5 asistiyle maça damgasını vururken, sarı kırmızılılar üstüste 4. galibiyetine imza attı.


G.SARAY Cafe Brown, Karşıyaka’yı son çeyrekteki etkili oyunuyla 86-80 yenerken, ABD’lisi Dixon, ortaya koyduğu muhteşem performansla ayakta alkışlandı. İlk çeyrekte iki takımda zaman zaman alan savunması yaparak faul problemi yaşamak istemediler. Şemsettin’in arka arkaya attığı üçlükler Karşıyaka savunmasını değişmeye zorlarken, İzmir ekibinde Bergersen ve İnanç dışında sayı atan oyuncu yoktu. Bu çeyreği Galatasaray 19-18 önde geçti. İkinci periyotta Karşıyaka, Brown ve Muratcan’ın etkili oyunuyla öne geçti. Dixon’un üst üste bulduğu sayılara karşın Karşıyaka bu çeyreği 20-19 önde kapadı. Devrede 38-38 berabere bitti. Üçüncü çeyrekte zevkli bir çekişme vardı. İnanç, Karşıyaka takımında Muratcan’la birlikte skoru taşırken, Galatasaray’da Dixon oyuna ağırlığını iyice koydu. Sarı kırmızılı takım koçu Halil Üner, Karşıyaka takımının 9 sayı öne fırladığı anda Umut ve Valentin’i oyuna sokarak İzmir ekibinin arayı daha çok açmasını önledi. Bu çeyrek 24-19 Karışıyaka lehine gelişti. Maçın son bölümünde Dixon şov vardı. Karşıyaka takımında Muratcan’ın tüm çabalarına karşın Dixon’un arka arkaya attığı sayılar sarı kırmızılı takıma maçı kazandırdı 86-80. Bu karşılaşmada Dixon 40 sayı 5 asistle maçın MVP’si oldu. Halil Üner de Whisby’nin faul ve sakatlık problemine karşın Umut ve Valentin hamlesiyle takımına maçı kazandırdı. Karşıyaka cephesine baktığımızda Bergersen, İnanç, Muratcan ve Brown’un kazanma istekleri bu karşılaşmayı Karşıyaka lehine çeviremedi. Louis’in faul probleminin yenilgide etkili olduğunu söyleyebilirim ama Dixon’dan 40 sayı yedikleri her maçı kaybederler.
 
Bir türlü maçları şöyle tam, dakika dakika seyretmek nasip olmadı, o yüzden fazla bir şey yazmak istemedim. Artık çekiniyorum maçın tamamını seyredersem kaybediyoruz diye. Ancak seyrettiğim ve seyretmediğim kadarıyla son üç maç gayet önemli galibiyetler oldu. Özellikle Banvit (ligde seyrettiğim en iyi takım) karşısındaki galibiyet, hem rakibin gücü, hem de takımı ateşlemesi bakımından çok önemli olmuş gibi geliyor bana. (Tabii hatırladığım kadarıyla o maçta şut yüzdemiz alışılmışın üstündeydi.) Tekel maçının son çeyreğinde Tekel kötü oynamamasına rağmen, pota dibindeki pozisyonları heba edince mücadele gücümüzle maçı çevirdik. Bu mücadele seviyesindeki artış da bu galibiyetlerdeki başlıca etken zaten. Karşıyaka maçının da temel anahtarı bu oldu. Mücadele azmi ve hırs bakımından Efes maçı çok önemli bir gösterge olacak. Efes hiç de iyi durumda değil şu an, postu bedavaya kaptırırsak hiç de umut verici olmaz.

Öte yandan kadro kullanımı konusunda bir iyi, bir de kötü gelişme gözlemledim. İyi olan her maç bazı oyuncuların öne çıkması (Tekel-Hüseyin, Banvit-Burak, Karşıyaka-Umut), kötü olan ise bunun hiç de bilinçili bir kadro kullanımı sonucu gibi görünmemesi ve hala kadroda bazı oyuncuların sorumluluğunun belirlenememiş olması (en başta Valentin).

Bir de Burak başta olmak üzere atılabilecek pozisyon bulunduğu anda, hücumun başında bile hemen bir potayı görme telaşımız var çok zaman, onu da kaç senedir çözemedim. Daha sonra pozisyon bulamamaktan mı korkuyoruz nedir? Burak Garbajosa ya da Galanda gibi şut seçsin demiyorum tabii, top eline geldiğinde biraz daha tartsın, yeter.

Dixon konusunda ise fikrim değişmiş değil, hala iyi performans gösterdiği zamanlarda bile takımı kısıtladığı kanısındayım. Ve de hala pozisyonuna göre hiç de çabuk olmadığı ve bu yüzden zorlandığını düşünüyorum. 60 sayı atsa bile bu görüşlerimi değiştirecek bir şeyler ortaya koyabileceğinden şüpheliyim. El-Amin'le kıyaslanabilecek adam değil hiçbir şekilde.

Kadro olarak gayet iyiyiz (Efes ve Beşiktaş'tan sonra biz geliyoruz bana göre), mücadele olarak da gelişiyoruz. Biraz da sistem ve rotasyon bakımından gelişince çok iyi yerlere gelebiliriz. Bu hafta Efes maçı önemli olacak, geçmişte en başarılı dönemimizde bile Efes'e kafa tutamadığımız için koçumuzun eleştirildiği hatırlanırsa, sıçrama yapabilmek için böyle maçların ne denli önemli olduğunu anlatmaya gerek kalmaz herhalde. Amma ve lakin Ülker maçı gibi bir facia olursa, çarpılara ilişkin açıklama yapmak için erken olduğunu görürüz sanıyorum.
 
4 maç üst üste kazandık,önemli takımları yendik(banvit)haftasonlarımız son 1 aydır çok daha mutlu geçiyor. Eminim ki bu forumdaki herkesin haftasonları zehir oluyordur takım kaybedince..(bu hesaba göre son 3 yılda mutlu günümüz yok)Ancak kazanmamıza rağmen maalesef doğru basketbol oynamıyoruz. Geçen yıldan tek farkımız Malik. Takımın hücum setleri çok zayıf,hiçbir şekilde boş adam yaratamıyoruz..hep zorlama atışlar ve dış şutlar!herkes Malik’in eline bakıyo,adam maşallah 40 dk.ya yakın oynuyor,2 dk. dinleneyim diye otursa pozisyon dahi bulamıyoruz. Ksk maçında 40 değilde 35 atsa maçı kazanamazdık. Unutmayalım ki her maçta 40 s atamaz bu adam..2 haftadır kadro olarak bizden kötü takımları zar zor,taraftarın gazıyla yenebiliyoruz. Hemen hemen ligdeki bütün takımları izledim ve gördüm ki bizim takımın basketbol karakteri ve oyun sistemi olarak diğerlerine göre büyük eksiği var. Bu da kazanmamızı veya kaybetmemizi oyuncuların günlük performansına mahkum ediyor..
bir kere daha söylüyorum;benim Üner’in kişiliğine,GS’lılığına,çalışma azmine saygım sonsuz,ancak 3 yıl sonunda gelinen noktada kendisinin antrenörlüğüne olan inancım sıfıra inmiştir. Bu bağlamda H.Ü. i eleştirenlerin takımımızın galibiyetlerine sevinmemekle suçlanmasınıda insafsızlık olarak gördüğümüde belirtmek isterim.
Son olarak Louis gibi bi kazmanın dışında uzunu olmayan ksk nın pota altı sayılarında bize bariz bir üstnlk kurduğuna dikkat çekmek istiyorum!!!
 
Olmazzz yine de olmaz. Bu takım bu kadar durarak hücum ederse başarılı olamaz. Hiçbirşey yapmayıp, NBA maçlarında izledikleri 4-5 seti oynasalar bu takım daha iyi hücum eder. Kadroda her tip oyuncu var. Bu setleri oynanır. Ben de Valentin ve Umut'un daha çok süre alması gerektiğini düşünüyorum. Hadley'nin omuz kasında yırtık varmış 2 hafta yok. Efes maçında büyük kayıp.
 
Maçı tv'den seyrettim. Ankara da oturmanın dez avantajı. Foruma ise yeni girebildim. Yazılan her şeyi okuyamadım. Ama bir arkadaşımız Galatasaray yenilince Halil'i eleştirenlerin sevindiği anlamına gelen gelen bir şeyler yazmış. Böyle bir şeyin olabilmesi için her helde halil nefretinin GS sevgisinin üzerinde olması gerekir. Son üç yıldaki rezilliklerden sonra bu takımı destekleyen buradaki halil'i eleştiren arkadaşlara bunu söylemek insafsızlığın da ötesindedir/ Bu iddia sahibinin halil sevgisi ile GS sevgisini tartmasını tafsiye ederim.
 
gayserli' Alıntı:
Maçı tv'den seyrettim. Ankara da oturmanın dez avantajı. Foruma ise yeni girebildim. Yazılan her şeyi okuyamadım. Ama bir arkadaşımız Galatasaray yenilince Halil'i eleştirenlerin sevindiği anlamına gelen gelen bir şeyler yazmış. Böyle bir şeyin olabilmesi için her helde halil nefretinin GS sevgisinin üzerinde olması gerekir. Son üç yıldaki rezilliklerden sonra bu takımı destekleyen buradaki halil'i eleştiren arkadaşlara bunu söylemek insafsızlığın da ötesindedir/ Bu iddia sahibinin halil sevgisi ile GS sevgisini tartmasını tafsiye ederim.


O söylemleri dile getiren benim...

Ancak, bazı arkadaşlar dedim,forumun geneli için söylemedim bunu,daha önceki yazılanlarıda okursan bunun böyle olduğunu görürsün...

İsteyen istediği gibi eleştirir buna kimse birşey diyemez ancak bu arkadaşlar yeri geldiğindede alkışlamasını bilmeli,anti h.ü sevgisi GS sevgisi önüne geçmemeli.

Birde son cümlene takıldım,h.ü benim babamın oğlu değil,ancak GALATASARAY benim herşeyim, bu yüzden tanımadığın insanlar hakkında tavsiyelerde bulunurken dikkatli olmanı tavsiye ederim.
 
3-4 gundur foruma giremedim.
Su an yazilanlari okudum,
Bir kere daha düsündüklerimi yazmak istiyorum,
Yine anlaşılmazsa, ingilizce yazmayı deneyecegim.
Ben Hocanın eleştirilmesine karsı degilim,
Aksine eleştirilmemesine karsıyım,
Tabiiki eleştirilecek,
Hele hele , gazetelerdeki, netteki basketbol yazarlarını okuyup da, burda kritikleri dile getiren arkadaslar ile mukayese edince, hocayı eleştirmenin ne denli dogru oldugunu bir kez daha soyluyorum.
Ama oncelikle, hoca nasıl eleştirilir, öncelikle bunu da belirtmek lazım,
Utku, Arda, Murat ve bazı diger arkadaslar, macı analiz etmişler,
Son dort maca deginmişler,
Yazdıkları yazılarda buram buram eleştiri kokusu geliyor insanın burnuna,
Eminim Hoca da okuyor bu yazılanları, Ve yine de eminim ki, bu küçük kardeşlerinin yazdıgı cogu sey sonrasında, dusunuyor, tekrar okuyor ve de defalarca dusunup, o bile bunlardan ders cıkarmaya calışıyordur,
Bu savundugum , olmasını arzu ettıgım eleştiri biçimi,

Bazı arkadaslarımız ise, Hocayı eleştirirken oyle şeylere deginiyor ve işi oyle gereksiz yerlere getiriyorlar ki, bunu eleştiri olarak kabul etmek benim içimden gelmiyor,

Adeta bir kac arkadas, aport ta bekliyor, bir fırsat olsada, bir sebep yaratılsada su hocaya ait bir şeyler yazı versem diye, ve hiç de boş geçmiyorlar,

Arkadaslar,
Ben sezon basında da soyledim,
Son uc senede Hoca yı eleştirmek haksızlık oldu diye,
Zira unu, sekeri, yagı olmayan bır ahçıya helva hesabı sorulmaz,
Hatta bunlardan birinin yarızı bile olmazsa, helvanın gunahı sorulmaz diye,
Biz de uc senedır olanı biteni bilip de bilmiyor havalarında, Hocayı yerden yere vurarak bundan zevk alan arkadasların ne amaca hizmet ettiklerini ben bir turlu anlayamadım,
Sanki herşey dort dortluktu, mukemmel bir kadromuz vardı, h,ç b,r sorunumuz yoktu, buna ragmen Halil Hoca herşeyi berbat etti,
Ama bu sene farklı,
Ben uc senedır, Hocayı degil sadece Hocaya yapılan haksızlıklara karsı (kendıme gore) hocayı savundum,
Ama bu sene ben de aportta beklıyorum,
Un da var, seker de var, yag da var,
Nisbeten para sıkıntımız halloldu, oyuncular seçilerek ve zamanında alındı,
En onemlısı de almaya mec bur kalınan oyuncular degıl, alınmak istenilen oyuncular alındı.
Hocanın basarısız olma luksu ve de bunun kabuledilirliliği yok,

Taraftar olmak sadece,her gun Hocanın aleyhinde yazılar yazarak olmuyor,
Taraftarlığın ne oldugunu, sayıları az, yurekleri mangal gibi olan kardeslerimiz son dort macta yeterınce gosterdıler,

Bu arkadaslarımıza katılalım, sayıca artalım, inanın bu işin sonu guzel olacak,
 
Öncelikle ;
Geçen senelerde neden hiç eleştirmeme yolunu seçtiğim (en azından kendi adıma) yukarıdaki satırlarda gizli.
Bu sene ise sene başından beri dediğim gibi bazı şeylere tahammülüm yine en azından kendi adıma yok.

Bu bağlamda Ahmet abim sana açık bir soru sormak istiyorum izin verirsen.

Sizin için bu seneki başarı kıstasımız nedir ?

Ligdeki iki önemli galibiyet.
Play-off a katılmak.
Üst tura çıkmak.
Yarı Finalde bir müesseye kaybetmek.
Final.
Şampiyonluk.

İsterseniz hangisi başarısızlık olur diyede cevaplandırabilirsiniz.
 
Murat beklentim, eldeki kadro ile, playoff, ama 7 ve 8 de istemiyorum, ilk 6 da olmalıyız,
Oyle olursa takviye olacak, ve bu takviyelerin kalitesi ile orantılı olarak da şampiyonluk bile olabilir.
Benim beklentim bu,
Aynen şu an bu işe baş koyanların beklentilerinde oldugu gibi.
 
Bence de ilk 6 zorunluluk gibi, bunun nedeni oyuncu kalitesinden çok bir tabunun yıkılması ve isim sponsoru almamız. Eğer ilk 6 olmayacaksa, ben sponsorsuz bir halde 10-12 arası bi sıralmayı şahsen tercih edebilirdim.

İnşallah ilk 6 olur, ondan sonrası ise seyirci desteği ve yakalanabilecek bir momentum ile daha rahat gelebilir.

Şuandaki oyun ilk 6 için pek olumlu sinyaller vermiyor kanımca ama lig uzun ve bir çok tkaım birbiriniz kırabiliyor yani ilk 10daki takımları çok küçük farklar belirlyecek, bir nevi her maç final gibi. Umarım Beykoz maçını aramayız ileride.
 
Haft basindan beri Istanbul disindaydim, bugun dondum. Biraz gec de olsa KSK maciyla ilgili birkac satir da benden:

- Maca gidemedim ancak tamamini televizyondan seyredebildildim. Bu macta Hadleyîn takim icin ne kadar onemli oldugunu gorme sansimiz oldu (bu arada neden oynamadigini bilen var mi?), goze batmayan katkilarinin kiymeti iyice gozler onune serildi. Hadley'i belki de en cok savunma ribauntlarinda aradik, kisda bir oyunuc olmasina ragmen ribaunt konsantrasyonu cok yuksek. Hadley'in maclarda aldigi ortalama 5-6 savunma ribaundunu bu macta cok aradik, bu toplar KSK hanesine hucum ribaundu ve ikinci hucum sanslari olarak yazildi.

- Hadley'in yoklugunun yaninda Whisby de cok kotu gunundeydi, galiba maca hasta cikmis. Bu 2 Amerikali oyuncunun katkisi olmayinca ozellikle savunmada cok zorlaniyoruz.

- Dixon bu macta hucumu tek basina tasidi, 40 sayi atarak macin alinmasindaki en onemli katkiyi sagladi. Forumdaki bazi arkadaslar hakli olarak Dixon'un bu macta yaptigi cok kritik top kayiplarini vurgulamislar (ozellikle son dakikalardaki top kaybi ve sonrasindaki sportmenlik disi faul maci kaybettirebilirdi. Ama galiba kader de tek basina maci getiren bir oyuncunun hatasiyla maci vermemize razi olmadi!). Zaten bu Dixon'un en onemli zaafi bence, her mac birkac cok basit top kaybi yapiyor. Zaten bence livinston'un getirlmesindeki en onemli sebep de buydu, boylece mac icinde hem Dion'u dinlendirme sansi olacak, hem de sahada oldugu sure icinde de top getirerek yorulmasinin onune gecilebilecek ve luzumsuz top kayiplarinin sayisi azaltilabiecekti. Ama maalesef Livinston daha hicbir katki vermedigi icin Dixon'un sirtindaki agirlik azalmadi. Dixon son dakika icindeki top kaybini ve sportemnlik disi faulu yaptiginda saha daki bes uzun suredir Dixon-Valentin-Sesettin-burak-umut seklindeydi, yani Dixon takimin butun sayi yukunu tasimak disinda tek top getirebilecek adam durumundaydi. Ozellikle son top kaybi ve faulu biraz da bu yorgunluk yuzunden oldu sanki.

- Umut'tan hicbir beklentim kalmamisti, ama ozellikle bu macta beni yaniltti macin kahramanlarindan biri oldu. Ben yanilmaktan cok mutluyum, yeter ki o boyle devam etsin. Iyi bir Umut takima cok sey katar.

-Burada bircok arkadasin soyledigine katiliyorum, Valentin bence de daha fazla saygiyi ve zamani hakediyor.

- Fatih Solak ise gun gectikce maalesef geriye gidiyor. Fatih ilk Mersin macini tekrar seyrederse bugunku haline kendisi de cok sasiracaktir. Kendisine verilen sansi maalesef iyi kullanamiyor, eger 1-2 yil icinde ikinci ligde oynayan uzunlardan birisi olmak istemiyorsa acilen silkelenip eline gecen bu firsati daha iyi degerlendirmesi gerekiyor.

- Bu hafta Efes macinda ciddi bir sansimiz olabilir, yeter ki maci kafada kaybederek sahaya cikmayalim. Efes oturmus kadrosuna ve sistemine ragmen ozellkle Turkiye liginde cok zorlaniyor. Su ana kadar 2 maglubiyet aldilar, son 2 Telekom ve Tuborg maclarini da son toplarda kazandilar. Bu hafta Eurolegue de de evinda Cibona'ya yenildiler. Ermal'in yoklugu ozellkle turkiye liginde buyuk sorun yaratiyor, uzun eksikligi disinda yabanci rotasyonu da aksiyor. Eger hersey yolunda giderse yani:

- Uzunlarimiz (Umut, Fatih, Whisby, Burak, Huseyin. burada sayisal olarak Efes'e cok ustunuz) iyi bir mac cikartir ve ozellikle Efes'in 3 uzunundan en az birini erken faul problemine sokabilirse

- burak her zaman denedigi 3 sayilarda iyi bir yuzde yakalayip bizim hucumlarimiza Kaya'yi kendi ustune cikmaya zorlayip cemberden uzaklastirabilirse

- Hadley (umarim bu macta oynayabilir!) son maclarda kendine gelmeye baslayan Granger'in havaya girmesini engelleyebilirse Granger'in kenarda oldugu donemde bu kez de Dommercant'i kontrol etmesi gerekecek muhtemelen. bu sebeple Hadley'in performansi bence cok onemli

- Dixon iyi bir gununde olursa. buraya bir parantez acamak istiyorum. Dixon'un maca iyi baslamasi cok onemli ancak cok iyi baslamsi duruunda bile 1. periyodun ortalari veya 2. periyodda Efes Dixon'u Alper ile savunmaya baslayacaktir. Ozellikle bu donemde Dixon'un luzumsuz yere kisisel atismaya girip tek basina oynamamasi ve bu donemde diger oyuncularin skor yukunu paylasabilmesi cok onemli olacaktir.

yukaridaki senaryolar gerceklesebilirse Efes ile kafa kafaya bir mac cikarabilecegimizi umuyorum. Umarim bu dilediklerim/dusunduklerim gerceklesir ve uzun yillar sonra bir Efes galibiyeti alabiliriz. Bence bu mac takimin nerede oldugunu gormek ve hedef tespti acisindan kilit bir mac.
 

Üst