Takımların sahip oldukları karakter, zor anlarda daha bi' kendini belli eder. Ergin Ataman'ın Galatasaray'ı, sezonun ilk mağlubiyetini sahada almadıklarını taraflı/tarafsız herkese gösterdi. Dün sahada gösterilen karakter, kupanın ne denli bir favorisi olduğumuzu üstüne basa basa kanıtladı. Grup liderliği için gerekli olan sayı farkını yakalayamamış olsak da, maç içinde oldukça üzücü bir olay geçiren takımın maçın tamamını domine ederek geçirmesi kolay değil. Hatırlarsak, ilk maça çok kötü bir giriş yapsak da, skoru 24'te eşitlerken Kuban'a ufak bir sinyal veriyordu takım. Dün Kuban bırakın skorda yaklaşmayı, oyun olarak seviyemizin kısa bölümde olsa bile yanına yaklaşamadı. Karşında Eurocup'ın favorilerinden biri varken 40 dakika boyunca sahaya hükmetmek, içinde çok önemli mesajlar barındırıyor.
Aralık ayına geldiğimiz sezonda bir çok maç geride kaldı. Hem Euroleague'de, hem de Eurocup'ta bir çok maç izledik, ligimizde de sert maçlar geride kaldı. Dün Galatasaray'ın yaptığı savunma sertliğinin örneğini bu sene görmekte baya zorlandığımızı çok net söyleyebilirim. İlk maçın ardından rakibini kusursuz bir şekilde analiz eden Ergin Ataman ve ekibi, Kuban'ı saha içerisinde çaresiz bir durumda bıraktı. Galatasaray'ın dün yaptığı savunmayı kelimelere dökmeden, sadece istatistik kağıdına bakılarak bile o kadar iyi anlatılabilir ki; hiç bir çeyrekte 15 sayının üzerinde yememek, 20 top kaybına zorlamak, en büyük silahları olan üçlük atışlarda %37 yüzdesi...
Savunmada sonucu belirleyen detaylar üzerinden ilerlersek; kusursuz bir şekilde topa baskı yaptık. Önceki maçlarda isim ayırarak, Jamont'u, Göksenin'i öne çıkartırdım bu noktada ancak dün sahada kim varsa topa en iyi şekilde baskı yaptı, bir kaç pozisyon dışında boş alan bulamadı Kuban oyuncuları. Baskı ile birlikte, oyununun büyük zaafı şut olan Calathes'e bir adım geriden savunma yapmamız, ilk maçtan farklı şekilde, özel olarak hazırlandığımızın göstergesi. Bir ara Engin'in perdede takılarak boş bırakması dışında Calathes'in şutları hep istediğimiz şutlardı. Ancak asıl zaferi, ilk maçta 14/24 ile 39 sayı bulan Baron-Jasaitis ikilisi karşısında gösterdik. Hawkins-Cenk, switch sonucunda bazen adamı değişen Jamont ile maç boyunca sadece bir boş şut imkanı verdik bu ikiliye. 4/10 ile 13 sayıda kalan bu ikili, Kuban'ın toplamda 52 sayıda kalmasının en büyük nedeni.
Kısalara karşı yapılan müthiş savunmanın yanında, Barcelona'da savunmanın liderliğini bir çok bölümde alan N'Dong'un dün gece sergilediği performans, Galatasaray formasıyla en iyisi hatta Eurocup'ın da gördüğü en iyi savunma performanslarından da biridir diyebilirim
Maric'i hatasız savunmasının yanında, özellikle Calathes'in yaptığı yalancı penetrelerde koruyuculuk görevini de müthiş bir şekilde yaptı. Onun bu performansı, takımın savunma gücünü tavana çıkardı haliyle. N'Dong'un bu üstün savunma performansı çok göz boyasa da, özellikle Ersin-Furkan ikilisi de çok önemli işler yaptığını belirtmek gerekiyor. Ersin'in bir çok pozisyonda ebat olarak kendisinden büyük olan Maric'i savunmak zorunda kalsa da, hata yaptığı bir an yoktu desek abartmış olmayız herhalde.
Bütün unsurlarıyla kusursuz bir savunma örneği sunan takımın bu savunma seviyesi, yürüdüğü 3 kulvarda da en büyük kozu olacaktır bana kalırsa. Rakibi bu denli boğan bir takımın şu konsantrasyon düzeyinden asla kaçmaması gerekiyor, bunu gösterdikten sonra büyük maçlarda şu savunma düzeyinin altının bahanesi olmayacaktır.
Son periyot haricinde 3 periyotta da 20 sayı seviyesini yakalasak da, 6 oyuncu çift hanelere çıksa da, dün hücum kısmında ortaya koyduklarımız, seviyemizin kesinlikle altında. Bunun ana sebebi, daha önceki maçlarda da yaşadığımız tempo sıkıntısı olarak belirtebilirim. Kadroda bir çok bitirebilen isim varken, takımın en uzun ve en yaşlı ismi olan N'Dong bile sahayı çok hızlı geçerken, takımın tempoyu düşürerek oynamasına bir anlam veremiyorum gerçekten. Bunun örneklerini set oyunlarında da görebiliyoruz, ne zaman ki kısalar toplu ve topsuz oyunda hızlı hareket etmeye başlıyorlar, o anda takımın hücum gücü 2'ye katlanıyor. Üstüne basa basa söylüyorum, her mevkide fizik olarak üstünlüğümüz bulunuyor, Galatasaray rakip sahaya mutlaka hızlı gelmelidir. Bunun en güzel örneğini, ilk yarıda rakip sahaya hızlı geldiğimizde Macvan'ın sırtı dönük bulduğu kolay sayı ile görebiliriz. Tempo olarak takımı beğenmediğim bir günde Kuban'dan 13 kez daha fazla topu potaya attığımızı belirtmekte fayda var, bu seviyede bu miktar büyük bir sayıdır.
Hawkins'in bitiricilik konusunda yaşadığı sıkıntı takımın hücum potansiyeline mutlak bir şekilde etki ediyor kuşkusuz. 17 top kullandığı ve sadece 5'inden yararlandığı bir performanstan bahsediyoruz nihayetinde. Ancak bir noktaya temas etmekte fayda var; Hawkins yanlış yerlere girip, zorlayarak o şutları kaçırmıyor bir kaç tane istisna haricinde. Rakip savunmanın dengesini en iyi şekilde bozup kendisine alan yaratıyor ama şu aralar bitiricilik sorunu yaşadığı ortada. Bu noktada Domercant'in takıma katılması onu da müthiş rahatlatacaktı ancak bir şanssızlıktır ki adamın üstünden gitmedi, yapacak bir şey yok.
Dün hücum kısmında iki ismi ayırmak istiyorum, N'Dong ve Ersin. Bu ikilinin dün orta mesafeden bulduğu isabetler, takımın hücumdaki en önemli silahlarından biri. Potaya rahatlıkla gidebilen kısaların varlığı, bu oyunculara orta mesafede etkili boş alanlar bırakıyor. Özellikle Ersin, rakip takımın canını çok yaktı dün. Bu performansı bizim için oldukça kritik, altını çizmekte fayda var.
Ergin Ataman ve takım dün gece herkese normal şartlarda nasıl bir oyun oynayacağını gösterdi. İlk maçta yaşanılanlar, dün sahada gösterilen oyun sonucu hiç bir tereddüt etmeden şunu söylüyorum ki; Galatasaray erkek basketbol takımı benim gözümde yoluna namağlup olarak devam etmektedir. Hatta şöyle söyleyeyim, takım-taraftar arasında kurulmakta zorluk çekilen iletişimin kurulmasında ilk maçın büyük bir payı var. O mağlubiyetin gerçekten hayırlı olduğunu düşünüyorum.
Yolumuz uzun, böyle devam edelim, sonunda o yumruklar havaya kalksın...
Oley oley Ergin Ataman!