Gerçeklerle yüzleşmek!..

Geçen hafta Karşıyaka maçından sonra Erkek Basketbol Takımımız ile alakalı ağır bir yazı yazmıştım. Esasında o yazı içinde bulunduğumuz durum itibariyle yeterince detaylandırılmamış bir yazıydı. Yalnızca o maçta yaşananları ihtiva ediyordu Maçtan bir gün sonra daha teferruatlı bir yazı yazmayı düşündüm. Başlığı ise "Gerçeklerle yüzleşmek!.." olacaktı. Daha sonra o yazıyı yazmaktan vazgeçtim. Takımdaki umursamazlık ve başıbozuk yapı içimi karartmıştı, yazasım gelmedi... Uzun yıllardır şampiyonluk bekleyen bir Galatasaraylı olarak bu yılın da bunca yatırıma rağmen kaybolup gitmesi büyük hayal kırıklığına sebep olmuştu.

Kısmet bugüneymiş...

Galatasaray bu sezon hiç de azımsanmayacak bir bütçeyle yola çıktı. Birçok Euroleague takımından daha maliyetli bir kadro kuruldu. Avrupa basketbolunda markalaşmış oyuncular transfer edildi. Hedefin şampiyonluk olduğu lanse edidi. Olumlu-olumsuz birçok şey oldu v.s... Hikâyenin bu kısmını herkes aç-çok biliyor, dolayısıyla geçiyorum...

Galatasaray, geçtiğimiz haftaya dek, benim nazarımda şampiyonluk ihtimalini koruyordu. Peki ne oldu da bir haftada şampiyonluğa olan inancımı kaybettim? Bir anda ne görmüş olabilirdim ki, beni bu denli umutsuzlağa itti!..

Geçen hafta gördüğüm takım, şampiyon olacak bir takım değildi. İstemiyordu, zaman geçiriyordu, umursamıyordu, sanki amaçsızlaşmıştı. O mağlubiyet, sıradan bir mağlubiyet değildi. Şampiyon olacağını iddia eden bir takım, Antartika'da da olsa, beş oyuncusu eksik de olsa şampiyonluk yolunda o maçı kazanırdı. Koç Koray Mincinozlu'nun üç mola hakkını maçın son iki dakikasına ayırması bile bazı şeyleri aşikâr kılıyordu. O vakit gördüm ki bu yılda kaybedildi.

Bugün itibariyle takımımız ligde bir galibiyeti olan CASA Ted Ankara Kolejliler'e mağlup oldu. Kolejliler her zaman oynadığı gibi oynadı, belki Marshall Strickland malum sebeplerden ötürü kazanmayı diğerlerinden biraz fazla istiyordu, hepsi bu... Peki Strickland'ın iradesi ve dirayeti tek başına maçı kazanmaya yeterli olabilir miydi?!

Galatasaray'ın kadro bütçesi, Ted Kolejlilerin bütçesinden belki 10-12 kat fazla. Üstelik şampiyonluk iddiaları (!) dillendiriliyordu. Kolejliler'in galibiyetini, takımımızdaki oyun kurucu eksikliğine bağlamak ne denli mantıklı olabilirdi? Üstelik Kolejliler'in oyun kurucusu, sezon başında beğenilmeyip gönderilen eski oyuncumuz iken?!

Hiç kimse ne kendini kandırsın, ne de başkasını kandırmaya yeltensin. Sorun iyi bir oyun kurucu eksikliği sorunu değil. Evet, elimizde Diamantidis, Papaloukas gibi birinci sınıf oyun kurucular yok fakat, Karşıyaka ve CASA Ted Kolejliler'e yenilmenin sebebi oyun kurucu eksikliği olamaz. Aynı oyun kurucularla, üstelik oyuncu sayısı olarak daha eksik bir kadroyla bu takım F.bahçe'yi sürklase etmedi mi? O gün aynı oyun kurucular mevcuttuysa, bugün değişen neydi?! "Şampiyon olacağım" diyen bir takım hiç oyun kurucusu olmasa bile, diğer oyuncularıyla, gerekirse forvetine top getirterek bu iki takımı yenerdi ve yoluna devam ederdi.

Yeni iki transferden ötürü oluşan kimya sorunu mu?! Geçiniz... Avrupa'da birçok takım sezon ortasında birkaç oyuncu gönderip, birkaç oyuncu alıyor ve çarklar işlemeye devam ediyor. Şayet doğru hamleler yaptıysanız iki oyuncunun transfer edilmesi bir takımı asla bu denli değiştiremez.

Ekol değişikliği diyorlar, Yugoslav ekolünden, atletik Amerikalıların süreklediği hızlı hücum düzenine geçiyormuşuz (!) Ne ekolü yahu, biz de ekol mü vardı?! Sezon boyunca kaç maçta tıkır tıkır işleyen set hücumu gördünüz? Hüseyin ve Graves'in hücumu sürüklemesi ve inatçılıkla kazanılan maçlar varken, şu an ki kötü sonuçlara bahane olarak "ekol değişti" demek gerçeği görmemek olur. Biz çoğu maçı kötü oynamamıza rağmen inatçılığımızla kazandık. Pes etmeyerek kazandık. Dolayısıyla şu an ki çöküşün sebeplerinden biri "ekol değişikliği" değildir.

Yugoslavlar demişken, forumda adına karalar bağlanan, ağıtlar yakılan Gurovic'e değinmemek olmaz. Evet, Gurovic iyi bir sezon geçirmedi ama, adamın ne tiynetini bıraktık, ne haysiyetini! Kimisi aldığı para haram olsun dedi -sanki Gurovic zorla imza atmış-, kimisi her maç "gitsin bu adam" dedi. Evet, Gurovic benim de beklentilerimi karşılamadı ama, Gurovic'in bekletileri karşılması mevcut şartlarda çok zordu. Herkes karşısında bir Kobe Bryant, yahut LeBron James görmek istedi fakat, bu mümkün değildi. Bizim bireysel zorlamalara bağlı hücum düzenimiz Gurovic gibi bir oyuncuya uygun olamazdı. Belkide biz Gurovic'i, "Sırp faşizanı" diyerek geldiği gün kaybetmiştik! Basketbolla alakası olmayan futbolsever Galatasaraylıların (!) "Gurovic'i istemiyoruz, transfer edilirse salona gelir protesto ederiz" söylevlerini unutmayalım!.. Şimdi Gurovic'e sakat diyorlar (!) Acaba sakat mı, yoksa yabancı kontenjanından dolayı dışarıda mı bırakılyor bilemiyorum?!..

Galatasaray'ın güçlü bir kadrosu var. Emin olun, iyi bir organizasyonla bu kadro şampiyonluğa oynardı, hatta şampiyon olurdu. Oyun kuruculardan, pota altına kadar çok kıymetli oyuncularımız var. Emin olun, iyi bir düzende, "huzurlu bir ortamda" şu an performansını beğenmediğiniz oyuncularımız bambaşka oynardı. Örnek vermek gerekirse Milojevic'in sezon başındaki performansına bakın, şu an ki performansına bakın. Hatta Atkins'in ilk geldiği maçlardaki durumu ile şuan ki durumunu kıyaslayın... Bu oyuncular neden bu denli düşüş yaşadı? Neden bu denli isteksizleşti? Bunlar kendilerini ispatlamış oyuncular. Biz bu oyunucları NCAA'den tombala çeker gibi almadık! Sorunumuz kadro kalitesi değil sevgili Galatasaraylılar!..

Koç Koray Mincinozlu'nun oyuna müdahale etmekte sıkıntı yaşadığını, maç içinde bariz hatalar yaptığını belirttik. Ancak kabul etmeliyiz ki işi zordu, uzun yıllardır basketbol koçluğundan uzak kalmıştı; şampiyonluğa oynayan bir takımın koçu olmak için belki bu son fırsatı olacaktı. Bu hatalardan döner diye umut ettik fakat, hergeçen gün takım kötüye gitti ve dibe vurdu. İyi oynamasa bile bu zamana dek inatçılığıyla kazanan takım, o inadını kaybetti. Sorumlu sadece Koray hoca olabilir mı? Hayır, tek sorumlu Koray hoca olamaz. Şu an Koray hoca bırakıp gidiyorum dese bile emin olun pek birşey düzelmeyecek!..

Her zaman değiniyoruz, maalesef şubemiz iyi yönetilmiyor. Basketbolu bilen-bilmeyen herkes birşeylere müdahil olma gayretinde. Bazıları herşeyin değiştiği gibi, basketbolun da değiştiğinin farkında değil. Bazıları ise kontrolü dışında olan hiçbirşeyi umursamıyor. Amaç Galatasaray'ın başarılı olması mı, yoksa "benim dediğim olsun da, ne olursa olsun" diyerek ego tatmini mi?! Harcanan paralara bakın ve bizim harcadığımız paraları harcayan takımların durumuna bakın. Alınan verimde bu denli büyük bir uçurum varsa, harcanan para, zaman ve umutlar ziyan edilmişse iyi yönetilmiyorsunuz demektir.

Dibe vurduktan sonra, kimse herşeyin bir anda değişeyeceğini, güllük gülistanlık olacağını sanmasın. Maalesef bu yılda kaybedilmiştir. Evet, maalesef kaybedilmiştir! Beni bu denli kesin ve keskin cümleler kurduran şey, oyuncularımızın gözlerinde gördüğüm inançsızlık ve bizi zor zamanlarda ayakta tutan o inatçılığın kaybedilmiş olması. O inancı yakalamak kolay değil, bir kere kaybederseniz, bazı şeyler kökten değişmedikçe aynı konsantrasyonu gösteremezsiniz. O inancı yakalamış takımlar var ve şampiyon olmak için oynuyorlar, şampiyonluğa oynayan takım gibi oynuyorlar! Kendisinden beş sıra aşağıdaki takımı yakaladımı, 25 sayı fark atıyorlar!..

Bizim için öncelikle olan şey sezonun bundan sonrasında sadece Galatasarayımızı desteklemek olmalı. Maçlar kaybedilebilir fakat, Galatasaray şanı yüksekte durmaktadır! Artık önümüzdeki yıllar için bazı gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. İyi bir takım olmak için, iyi oyuncular almak yetmiyor. Yöneticisinden, koçuna, oyuncusuna, taraftarına "herşeyiyle" organize olmak gerek. Her birimin birbirine inanıp, arkasında durması lazım!

"Belki" diyenlerle değil, "yapacağız" diyenlerle, daha doğrusu yapabilecek olanlarla; kupaları kaldıramasa bile, sonuna kadar o yolda gidenlerle ve vazgeçmeyenlerle yola çıkmak lazım!..

İyi dileklerimle
 
Maç yazısında yazmıştım konu açıldı tekrar yazayım. Maçtan sonra Polat'ın yüzü asıktı, pota arkasına oturdu eşi ve kızı ile. Cüneyt'in yüzü asıktı, maça şöyle bir baktı gitti.
Atkins, Graves, Hosley, Tolliver ve bunlara ek olarak Beşiktaş'lı Baxter o kadar güzel eğlendilerki bayan maçında anlatamam. Sırf bayan maçına gelsem erkek maçının biz aldık zannederdik. Kısaca Hosley, verin 300bin dolarımı gidiyim... Atkins, emeklilik vakti geldi... Tolliver ise, ortalamalar iyi olsun Nba'e dönderim havasındalar. Bir tek Graves durgundu onunda sebei maç mıdır bilinmez.
Eğer ortada şampiyonluk hedefi varsa bu fikri oyunculara söylemeyi unutmuşlar sanırım. Play-off'a kalma şansı olmayan Nba takımına döndük. Yabancı oyuncularımızı bu hedefe nasıl çekeriz bilinmez ama türk oyuncularmızın yabancıların bu tavırlarından hoşnut olduğunu sanmıyorum. Koray Hoca başedebilir bunlarla umarım. Gerçi Cemal sorunu var hali hazırda çözülmeyi bekleyen...
 
Ahmed Salih' Alıntı:
Bizim için öncelikle olan şey sezonun bundan sonrasında sadece Galatasarayımızı desteklemek olmalı. Maçlar kaybedilebilir fakat, Galatasaray şanı yüksekte durmaktadır! Artık önümüzdeki yıllar için bazı gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. İyi bir takım olmak için, iyi oyuncular almak yetmiyor. Yöneticisinden, koçuna, oyuncusuna, taraftarına "herşeyiyle" organize olmak gerek. Her birimin birbirine inanıp, arkasında durması lazım!

"Belki" diyenlerle değil, "yapacağız" diyenlerle, daha doğrusu yapabilecek olanlarla; kupaları kaldıramasa bile, sonuna kadar o yolda gidenlerle ve vazgeçmeyenlerle yola çıkmak lazım!...
Bencede bu mağlubiyetlerden sonra zaten çok olmayan şampiyonluk şansımız iyice tükendi.Bu yüzden Ahmed abinin noktası noktasına katıldığım bu yazıda yapmamız gerekn şeyler bunlardır.Biz her zaman desteğimizi vermeliyiz.Unutmayalımki bu takım Play-Out oynarkende destekleniyordu.
 
büyük takımların hedefi daima şampiyonluk üzerine kurulu oldugundan kendinden daha zayıf ekipler karşısına çıktıklarında karşı takıma en fazla 1 periyot direnç gösterme zamanı tanır 2.periyotta farkı en az 20 lere çıkartırkı karşı ekip direnç göstermesin diye...biz ne yapıyoruz kendimizden zayıf ekiplere karşı maçı son periyoda kadar taşıyoruz karşı ekibe direnç gösterme hakkı tanıyoruz adamlar o moralle son dk ya kadar ecel terleri döktürüyolar...sonuç olarak biz şuan oyun vede oyuncu bazında büyük takım vede isimlere sahibiz nede şampiyonluga oynayan bi takımız....
 
o kadar karamsarsınız ki iki üç yenilgiyle bile daha dün şampiyonluğun en büyük iki adayından biri dediğiniz takımımıza şampiyonluk imkansız falan diyorsunuz ..
her maçı yenmek zorunda mıyız haklısınız talihsiz bir yenilgi aldık ama şimdiden kepez maçının sonucunu tayin edenler var .. şampiyonluğun imkansız olduğunu söyleyenler var.

sezon başında beşiktaşın halini hepimiz görmüştük ama bakın düzeldiler. eğer biz takımımızın koçumuzun arkasında durmassak işte o zaman şampiyonluk hayal.. bırakalım skor yorumculuğunu ..

eminim ki casayi yensek bu başlık açılmayacaktı şampiyon olma ihtimalimizden bahsedilmeye devam edilecekti..

biraz toparlanıp takıma son gücümüzle destek olmamız lazım.. bir maç kaybetmeyle şampiyonluğun gideceğini hic zannetmiyorum
 
bu oyunu vede oyuncularını halini gördükten sonra lastigi patlamış araba gibiyiz şuanda...düzelme çabası içinde bile degilizki umudumuzu koruyalım...koray hoca zaman zaman dedi uyum dedi eger bu uyumu casaya karşı sergiletemiyorsa bi yerlerde ciddi sorun var demektir...hocalar egolarını tatmin etmek için bu takıma coach olarak getirilmiyor...telekom ve ülkerin bizi rahat oyunlarla yenebilecegini bilemk için müneccim olmaya gerek yok sanırım...
 
Arkadaşlar, abiler kardeşler!

Biliyorum hepimiz son 2-3 haftadır çok demoralize olduk, fakat daha hiç birşey kaybedilmedi!

Potansiyel olarak çok yüksek bir takım kuruldu, takım kimyasını Koray hoca oluşturabilirse bu takımın şampiyon olabilecek gücü var!

Ayrıca oyuncular artık şunu gördüler ruhsuz ve isteksiz oynarlarsa bu taraftar onlara gereken tavrı koyacaktır!

Lütfen desteğe devam edelim!

Kepez maçı bizim ayağa kalkma maçımız olacak, kimse merak etmesin, yenip geleceğiz!

Ondan sonraki maçlarda salonu doldurup gerekli hırsı motivasyonu tribünden bizler vereceğiz!

YILGINLIK YOK DESTEĞE DEVAM!
 
Değişmesi gereken şeyler var,sağa sola çok iyi çatıyoruz da kendimize de bakmalıyız. Size bir anektod,daha bu hafta olmuş bir olay.

Bizim kulüpte Gamze Abla var,yeni başladı çalışmaya;basketbolu çok iyi bildiğini söyleyemeyeceğim.Teknik konularda yardımcı oluyor bize. Ted maçını izliyoruz birlikte,Galatasaray'ın ne kadar az taraftarı var ya dedi;ben bugün Beşiktaşla bayan basketbol maçı da olduğu için normale göre seyircinin fazla bile olduğunu söyleyince hayretten ağzı açık kaldı. Konya'da içeride 4500 civarı seyirci vardı(kapasite 3500) ve dışarıda kalan insanlar da olmuştu... Öyle olunca garip geliyor insanlara.

Diyeceğim o ki;biz şu salonu doldurup görevimizi yapalım hele de,sonra ona buna çamur atalım...
 
Aslında doğru olanı yapıyoruz.Ligi 4.bitirirsek finale kalma şansımız daha yüksek olacaktır.Zaten şu dinlenme döneminin ardından play offlarda vites yükseltiriz.Yazdıklarıma şu an itiraz edebilirisiniz,ancak sezon sonu beni daha iyi anlayacaksınız.
 
valla şunu söyleyeyim Ahmet abinin yazdıklarının altına büyük ölçüde imza atarım... ben ise onun düşüncelerine ek olarak farklı bir boyuttan bakmaya çalışayım... ben bir takımın kapasitesinin takım savunmasında gösterdikleri çapla orantılı olduğuna inanırım... Koray hocanın gelişinden sonra takım savunmasındaki direncin arttığı bir gerçekti... ancak önce atkins sonra ise hosley ve tolliver transferlerinin gerçekleşmesiyle takım takımın savunmadaki dengeleri alt üst oldu... özellikle atkins'in guard savunmasındaki yetersizlikleri -ki bu yetersizlik kupadan beri kupadan beri fena halde belli oluyor- bizi rakip guardlara karşı hayli sıkıntıya sokuyor(hakan demirel,hakan köseoğlu,marshall strickland ve diğerlerinin performansları ortada)... zaten hosley'in işin savunma kısmında olmadığını biliyoruz... tabi bu amerikalıların gelişi Türklerin de savunma kapasitesini olumsuz yönde etkiledi... örneğin savunma performansıyla milli takıma kadar yükselen Murat Kaya'nın son maçlarda hep attığı yüksek skorlardan falan bahsediyoruz... ah şu gerald brown'ı, strickland'i niye iyi tutamadı demiyoruz sonuçta... sonuç olarak casa ted'den 74, karşıyaka'dan 87 yiyip, efes'ten 79 yiyorsak bu işte bir terslik vardır... saygılar...
 
Yazıda katıldığım çok yer var ama durumumuz ümitsiz değil,sanki play-off oynanıyor,2-0 malubuz son maç deplasmanda...
Oysa hatırlayanlar, geçen sene F.Ülker de küme düşen alpellaya yenildi, Marshall'ın 28 sayı attığı maçta,kimse kardeş takım demesin,o maçı salonda izledim,Alpella bileğinin hakkıyla almıştı o maçı,Tıpkı Casa'nın aldığı gibi...
Birşey sorucam taraftara.Yenilgilerde iyide oynasa kötüde olsa fatura sadece Gurovic'e kesilmişti ne oldu şimdi???Takım düzeldi mi?Üstelik yerine Hosley gibi önemli bir oyuncu geldi...Gurovic ne yapıyordu? şu an Hosley'e olan eleştiriler "fazla zorlaması","Gurovic ise zorlamaması",bence doğruyu da yapan Gurovic...
Şimdi de maçı dahi izlemeden ezbere herşey Atkins'in üzerine yıkılıyor...Tıpkı Gurovic'e yapılan gibi.Eskiden Gurovic 8 dakikada niye 20 sayı atmadı diye eleştirilirdi, şimdi de Atkins neden 10 akikada 15 sayı 8 asist yapmadı diye.
Bizim taraftar başarısızlığa kılıf bulmaya o kadar hevesliki...Taraftar inanmayınca takımda inanmıyor.Kimse takım inandıracak demesin, taraftar takımı havaya sokar, takım taraftarı değil...
Bu taraftar zaten hiçbirşeyden memnun olmaz.99 maç kazan, 1 maç kaybet,98'inde zaten takımı eleştirir, kaybedince takıma küser,umudunu yitirir.(Kalan tek maç FB)
ABD'lilerin maçtan sonra gülmesi bile batıyor bu taraftara.Ne yapsalar yas mı tutsalar? Oturup ağlasınlar mı?Sonuçta bu bir oyun...
Takım formsuz ve yenilerin kimyayı bozduğu ve Koray Hoca'nın da anlaşılmaz kararlar verdiği bir döneme girdi.Açıkcası ben böyle bir zamanda dibe vurmayı play-off öncesinde vurmaya yeğlerdim.Şimdi hatalar görülür ve önlem alınırsa birşeyler düzelir,yoksa hücum sistemimizin çarpıklığı hiçbir zaman bu kadar ön planda gözükmezdi.
Bu böyle de gitmeyecek,kimsenin merakı olmasın, önümüzdeki haftadan itibarende seri galibiyetler almaya başlarız,bunu herkes görecek...Özellikle de inanmayanlar ve bu takım herkesin başta kendi tarftarının şaşkın bakışları önünde şampiyon olacak...
 
Cüneyt ve Polat'ın yüzünden düşen binparça iken 3 metre yanlarında 4ü gülüp eğlenince, ayrıca kaybettiğimiz takım lig sonuncusu olunca ben sadece bir oyun diyemiyorum buna kusura bakmayın. İnsan seksek oynasa bile en kolay rakibine yenilince bir moral bozukluğu olur.
 
Eren Aydın' Alıntı:
Cüneyt ve Polat'ın yüzünden düşen binparça iken 3 metre yanlarında 4ü gülüp eğlenince, ayrıca kaybettiğimiz takım lig sonuncusu olunca ben sadece bir oyun diyemiyorum buna kusura bakmayın. İnsan seksek oynasa bile en kolay rakibine yenilince bir moral bozukluğu olur.
Bir basketbolcu da asla olmaması gereken birşey...
Özellikl seri maçlar oynanan bir sporda.
Demoralize olursan kaybedersin.Moral herşeyden önemli...
Örnek mi?en tepeden veriyim, Jordan'lı Bulls'ın son şampiyon olduğu sene, Utah Chiago'da tarihi fark yiyor,son periyodta Stockton ve Malone bencde hatta yanlarında Russel da var gülüşüp duruyor,sani onlar galip.İki gün sonra normal oyununu oynayan Jazz Bulls'ı enfes bir oyunla Chiago'da yenip seriyi Utah'a getiriyor.Sanki tarihi fark yiyen onlar değil...
Tabi Jazz'ın bizim gibi her maçtan sonra oyuncularına "ruhsuz" diyen bir taraftarı yok...
 
Abi örneğin aşırı ters bir örnek. Oradaki saydığın adamlar zaten terlerinin son damlasına kadar mücadele ediyorlar, yapabileceklerini yapıyorlarlar. Karşıdaki takımda en az onlar kadar güçlü ve yenmek, yenilmek doğal.
Mesela bu takıma kimse Efes maçından sonra ruhsuz demedi. Aksine şampiyonluğun en büyük adayı biziz dendi. Yenildiğimiz maç bile bunu söyleten adamlar şimdi ne yaptılar? Lig sonuncusu takıma bu kadar önemli bir seviyede maç verdiler. En azından bundan sonra oynayacağımız takımlara umut verdiler. Güçlü takımın en önemli özelliği kazanma alışkanlığıdır abi, sende takdir edersinki ama sen takımda böyle bir inanç, istek hırs gördün mü?
Tabiki kendilerini parçalamayacaklar yenildikten sonra ama orada 3 metre ilerde yüzü asık oturan Cüneyt ve Polat'a ayıp değil mi?
 
Maçın ardından Graves,Hosley,Tolliver ve Atkins'in morelleri iyiydi gözlemlediğim kadarıyla.Birde bunların arasına Bjk'li Baxter katılınca...
 
Serkan Dursun' Alıntı:
Aslında doğru olanı yapıyoruz.Ligi 4.bitirirsek finale kalma şansımız daha yüksek olacaktır.Zaten şu dinlenme döneminin ardından play offlarda vites yükseltiriz.Yazdıklarıma şu an itiraz edebilirisiniz,ancak sezon sonu beni daha iyi anlayacaksınız.
Aslında biraz düşününce ne demek istediğini anladım...
Gerçeklerle yüzleşildiğinde en mantıklı ve doğru yorum seninki olmuş..
 
şaka yapıyorsunuz 4. bitirip efes ile 1-0 geriden başlayarak şansımızı yükselteceğiz????
2. bitirip telekomuda deplasman galibiyetiyle 1-1 ile eleyip finalde rakibimizi beklesek bundan daha iyi avantajmı olurdu. yıpratıcı efes- fener serisini galibini beklerdik.
 
Geçen senenin şampiyonu fb ülkerde geçen sene evinde casaya izmirde karşıyakaya yenildi..Yani bu maç hiç bir şeyi ölçüt gösteremez...
 

Üst