Beklediğimiz gün geldi...
Muhtemel sevgiler yaşadık hiçbiri Galatasaray sevgisinin yanına yaklaşamadı.
Adını aldığımız formayı giymelere kıyamadık.
Anlatamadığımız, adını koyamadığımız hayalleri yaşıyoruz.
Tebessümle bakıyoruz tribünlerden hayata.
Galatasaraylaysak mutluyuz.
Ve bugün bu sevgi sadece İstanbul'da, sadece Türkiye'de yaşanmıyor.
Biz zamanlar Mithatpaşa'da iki direk arasına sıkışmışken, Metin Oktay'larla, Karıncaezmez'le büyüyen bu sevgi bugün dünyanın dört bir yanına yayılmış durumda.
Bugün dünyanın dört bir yanında, kalbi Galatasarayla beraber atan sayısızca insan, kalpleri ne kadar Galatasaray sevgisiyle doluysa, aynı anda Galatasaray'dan mesafe olarak o kadar uzak olamanın sızısını yaşıyor.
Ve biz, Galatasaraylılığın getirdiği bilinçle, tribünlerde sadece kendi irademizin değil, bizim yerimizde olamayan, bizim yanımızda olamayacak insanların temsilciliğini de yapıyoruz aynı zamanda. Emanetimiz Galatasaray sevgisi, ve sahibine iletilmez üzere emanet bu sevgi bize. Başkalarıyla beraber paylaşırken kıskanılmayan tek aşkı yaşıyoruz zira.
Bu Galatasaraylılık bilincinden hareketle, Aslan Arma ve Kutsal Forma'nın yalnız başına savaşmasına gönlümüz razı olamaz. Biliyoruz ki, biz yoksak, bir kişi eksiğiz. Benim gönlüm, hangi branşta olursa olsun, Avrupasız geçecek bir sezona razı değil...
Her şeyden önemlisi, ben, taraftarıyla beraber varolmuş, taraftarıyla beraber hep en büyük olmuş bu kulübün, yine bazı şeyleri taraftarıyla beraber başaracağına inanıyorum.
Bir noktadan sonra sonuç hiç de önemli değil, asıl önemli olan Galatasaray'la beraber olabilmek, Galatasaray'ın yanında olabilmek. En başında da söylemiştim, Galatasaraylaysak mutluyuz. Gerisi teferruat. Biz hep beraberken zaten başarıların nasıl da kolay geldiğini fazlasıyla tecrübe ettik...
Bugün hala aklında soru işareti olanlar, hiç daha fazla düşünmesinler, kıpkırmızı olup tribünlerdeki yerlerini alsınlar. İmkanları kısıtlı olanlar, imkanlarını zorlasınlar...
Ben bu zirvedeki yerimi alıp, takımımın yanında olacağım...