wotws
0
Kısa bir süre önce koçumuz Koray Mincinozlu ile söyleşi yapma isteğimizi menejerimiz Mert Uyguç?a iletmiştik. O da bir gün sonra bize dönerek sonraki gün için antreman sonrasına randevu vermişti. Aslında amacımız hocamızı sorularla boğmak yerine hem bizim şampiyonluk yolundaki inancımızı kendisine iletmek hem de onun taraftara güzel mesajlarını almak ve sizlere ulaştırmaktı. Sorulacak sorular da belliydi aslında ama yine de sizlerden soru ricasında bulunmuştuk. Sorularınızı tamamıyla sormaya çalıştık, sorulmayan soruların da cevaplarını diğer cevaplardan dolaylı olarak da olsa aldık. Tabi nedenlerini daha sonra belirteceğim soruları da kısa geçtik.
İki gün içine randevu talebi, talebe onay gelmesi, soru hazırlama ve söyleşiyi sıkıştırdık ve biraz da zorlandık bu süreçte. Yine de sizlere elimizden gelen en iyi şekilde güzel bir söyleşi hazırladık. Söyleşide hocamız Koray Mincinozlu?nun yanı sıra ben Kerem Seçer, Eyüp Yıldız, Gökçe Başaran ve Şamil Turançiftçi de vardı. Onlara da desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Antremanımız Ayhan Şahenk?te olduğu için Maslak yollarına koyulduk ve sona doğru yetiştik. Antreman sonrası da hocamız yanımıza gelerek bizlerle tanıştı. Bu sırada da hocamızla bir fotoğraf (üstte) aldık Sonra salonda takımımıza ait odaya geçerek söyleşimize başladık. Söyleşiye fotoğraf çekimi ile giriş yaptık. Hocamıza teşekkür ederken fotoğraf (altta) için kendisi bize şu şekilde cevap verdi;
?Rica ederim. Fakat bugünlerde eskisi kadar iyi poz veremiyorum yüzümdeki kaygıdan dolayı.?
Bizler de forumda kendisinin ne kadar karizmatik olduğuna dair yorumların bir hayli fazla olduğunu ilettik. Güldü tabi. Bizler de güldük. Yanıldığımızı ve aslında tam tersi olduğunu söyledi biraz da alçak gönüllülük yaparak. Tabi altında yatan nedenleri de daha sonra öğrendik. Sıkıntılı günler yaşıyorduk takım olarak. Nedeni buydu.
Hocamız göreve geldikten sonra ilk defa bir araya geldiğimiz için kendisine hayırlı olsun dileklerimizi ilettik. Takıma, oyunculara ve kendisine destek olacağımızın sözünü verdik. Yenilgilerde sayımız azalsa da GSBasket.Org forumu olarak galibiyete endeksli bir profile sahip olmadığımızı belirttik ve biraz sitemizi de tanıtarak akıllarda kalan sorulara cevap bulmaya çalıştık.
İlk sorumuz takımın şu ana kadarki performansıyla ilgiliydi. Tabi sadece kendi dönemi değil de takımın genel performansıyla alakalıydı merak ettiklerimiz. Bu konuda hocamızdan bir değerlendirme istedik.
Son derece başarılı bir durumda olduğumuzu belirterek nedenlerini de şöyle açıkladı;
?Giden oyunculara, sakatlıklara, cezalara rağmen takımın hala ikinci sırada tutunabiliyor olması bence çok önemli bir durum. Aslında sadece şu ana kadar ikinci sırada tutunmuş olmak bir şey ifade etmiyor. Asıl önemli olan bundan sonrası. Şu sıralarda da büyük ihtimalle oluşturduğumuz kimya değişmekte olduğu için bir sarsıntı yaşayacağız diye bir tahminde bulunuyorum. Tabi dileğim o sarsıntyı yaşamamak. Önceki yaşadıklarımıza göre bunun daha tehlikeli olacağını düşünüyorum. Siz benden aslında şu ana kadarki performansı istediniz ama bu kaygıyı taşıdığımı da belirtmek istiyorum.
Şu ana kadar da özellikle Türk oyuncuların sakatlıklar karşısında şanslarını iyi kullandıkları, arkadaşlık bağlarını ve birbirleriyle uyumlarını en üst seviyeye yükselttiklerini ve uyumlu bir takım hale geldiklerini söyleyebilirim. Bu sayede de özellikle deplasmanda yenilmemiz beklenen maçları kazandığımızı biliyorum. Bu iyi bir şey. Ama şimdi bir üst seviyeye ulaşabilmek için, yaptığımız takviyelerin takıma katılmasının, belli dakikaları almış ve belli bir başarı yakalamış oyuncular tarafından hazmedilmesi gerekecek ve bu zaman alacak. Herkesin rolü biraz değişecek. Biraz daha süreleri azalacak. Fonksiyonları değişecek ve yoğunlaşacak. Ve bilinçli veya bilinçsiz, çoğunda da bilinçsiz olarak, şuurlarının altında hafifçe tepki olabilir. Benim görevim bunu halletmeye çalışmak. Elimden geleni yapıyorum ama zannediyorum bir sarsıntı geçireceğiz. İnşallah ikinci sırada devam ederiz, tek istediğimiz bu. Armoni sağlandıktan sonra daha üst seviyede bir takım olacağız ama bir sancı geçirebileceğimizi söyleyebilirim. ?
Yeni transferlerden dolayı bu sancının normal olup olmadığını hocamıza sorduk.
Onaylayarak;
?Evet normal bir sancı. Eğer ilk beşte yer alan veya dakika olarak takım içinde ağırlık kazanmış bir oyuncu yeni gelen bir oyuncuya yerini çok kolayca, sportmence veriyorsa o zaten sağlıklı bir şey değildir. Yeterki bu istek, rekabet, mücadele sportif bir çerçevede takımın menfaati için olsun. Bu rekabetten takıma yarar sağlayalım. Yaşanmakta olan değişim sırasında zorluk çekeceğiz ama bu mağlubiyete dönüşür mü dönüşemez mi bilemiyorum. Şunu söyleyebilirim ki, ben kendi adıma çok korkuyorum. Karizmatik göründüğümü falan söylüyorsunuz ama feci korkuyorum. En korktuğum hafta da bu hafta. Erdemir maçı. (Hocamızın korktuğu kadar zor bir maç olduğunu da hep beraber görmüş olduk.) Evde intikam duygusuyla hazırlamak istiyordum ama hiç kimse ifade etmese de gözlerden, yüzlerden görüyorum. Biraz düşüklük, biraz hayal kırıklığı biraz üzüntü var. Belli etmiyorlar tabi ama takımın ruhunda hafif bir sarsıntı var. Ondan korkuyorum hepsi bu.?
Hocamızın takım ruhu ile ilgili yorumunu duyar duymaz forumumuzda en çok konuşulan konuların başında gelen Eurochallenge?ı sorduk.
Eurochallenge?da istediğimiz performansı sergileyemediğimizi söyledik. Bunun nedenlerini çok merak ettiğimizi ve forumda sık sık tartıştığımızı belirttik. Takımın böyle bir isteği olmadığı, yönetimin yeteri kadar kupayı önemsemediği, diğer kupada yaşanan hayal kırıklığının etkisinin devam ettiği yada takımın performansından dolayı yenilgiler aldığı yönünde taraftarın değişik düşüncelere sahip olduğunu kendisine ilettik. Bu konuyla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaştı;
?İsteksizlik konusunda yanılmıyorsunuz ama bunu söylerken ben kulüp görevlisi olarak, koç olarak söylemiyorum. Camianın bir mensubu, taraftarı olarak söylüyorum. Bu, söz yada davranış olarak ifade edilmiş bir şey değil. Ben oralarda hep şuur dışı kavramını kullanıyorum. Çok fazla istenmediği bir gerçek. Ama istemiyoruz bu yüzden, bunu yapmıyoruz şunu yapmıyoruz gibi bir hamleye de girişmedi yönetim. Açıkçası o da var. Ben de girişmedim. Oyuncular da girişmedi. Fakat bazen işler hep eğrisine denk geliyor.
Mesela son maç. İki taraf açısından da ilginç bir örnek. Kiev takımı aynı örneğin tersi yönünde. En önemli oyuncularını kaybettiler. Fakat öbürleriyle muhtemelen bir toplantı yaptılar veya yapmadılar. Ama siz varsınız şimdi, gösterin onlar mı önemliydi, siz mi diyip inanılmaz bir takım basketbolu oynadılar. Bir anlamda motivasyonla ilginç bir takım oldular. Savunma ve hücum değiştirdiler devamlı. Sanki yeni oyuncular gelmiş de sistem deniyorlarmış gibi. Biz ise tam o durumdaydık. Handikaplıydık. Yeni oyuncular katılmıştı, adapte ediyoruz, rotasyonu oluşturmaya çalışıyoruz gibi bir durum oluştu. İyi o zaman, sen yeni oyuncularla oyna demiyor eski oyuncu ama ruhundan hissediyorum biraz. İsteksizlik var. Dolayısıyla tam olarak ters durumlarda olmamıza rağmen böyle benzer bir durum çıktı ortaya. Önceki farkın gerilimi de vardı tabi.
Bu yüzden sizin sorunuzun cevabı bana göre evettir. Ama gözüken, apaçık bir şekilde ortada olan birşey değildi. Hepimiz, muhtemelen seyirci de bu durumda olabilir. Hepimizin şuurunun altında "Şu iş bitse de lige konsantre olsak." olabilir. Dışta değil yalnız yanlış anlamayın. Yönetim en ufak bir ihmal yapmadı. Kampımızı da yaptık. Oyuncumuzu da aldık. Şunu da yaptık bunu da yaptık. Aksine yönelik hiçbir kelime duymadım. Tabi geçen seneki kadar istemedik buna katılıyorum.?
Taraftarın da bu süreçte motivasyonunu gerektiği kadar sağlayamadığı yönünde öz eleştirimizi de o anda yaptık. Geçen sezonki Asvel ve Canaria maçlarıyla aynı seviyede öneme sahip Kyiv maçında salonda yeterli bir kalabalık olmamasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirttik ve ekledik. "Bu kupada gerçekten yükselmek isterdik." Hocamızın da yanıtı aynı şekilde oldu; "Ben de çok isterdim."
Forumumuzda tartışılan en önemli konulardan biri de Milan Gurovic'ti. Gurovic geldiğinde ne kadar büyük bir beklenti içine girdiğimizden, şampiyonluğunun yarısının geldiğini düşündüğümüzden bahsettik. Tabi beklentilerimizin karşılığını alamadığımızdan ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızdan da. Bu aşamada hocamıza şu soruyu ilettik;
Yaptığımız iki takviye ile altı yabancı oyuncuya sahip olduk. Bu durumda oyunculardan biri dışarıda kalacak. Gurovic'in zaten düşük olan motivasyonu bu transferler ile daha da düşer mi yada bu takviyeler sonrası verim alamadığımız bu oyuncu ile yolları ayırır mıyız? Kısaca transferler öncesi ve sonrası Milan Gurovic hakkında değerlendirme yapar mısınız?
?Gurovic olağanüstü bir hücumcu. Kariyeri de hep böyle geçmiş. Bana sorarsanız da zirvesinde basketbolunun. Ve geriye doğru gitmeye başlamış. Camianın beklentileriyle şu anki durum arasında baya bir fark var. Aramızda bir uyum sağlanamadı sanırım. Gurovic gerçekten kariyeri iyi, ofansı çok çok iyi, pası düzgün, gayet olgun bir oyuncu. Savunması çok iyi değil ama. Bazen yapıyor, bazen yapmıyor. Fakat efektif olarak kazandırdığı maç benim hatırladığım kadarıyla iki tane var.
Sorun ondan kaynaklanıyor olabilir, bizden kaynaklanıyor olabilir. Benden kaynaklanıyor olabilir, kulüpten kaynaklanıyor olabilir. Hepsi birden de olabilir. Ortada bir sonuç var ki beklentinin karşılığı alınamıyor. Keçi boynuzu gibi bir çıkıyor bir yok oluyor. Asla bu Gurovic?e yönelik bir suçlama değil, kulübe de değil. Ama nedense istikrar gerçekleşmiyor. Bunun gerçekleşmesi için ben elimden geldiği kadar şans veriyorum. Hatta bazı oyunculara haksızlık bile yaptım. Haksızlık olmasa da biraz kısıtladığımı düşünüyorum onun lehine. Ama sonuç çıkmadı.
Yönetim de bundan memnun olmayınca oraya bir alternatif getirelim dediler. Bu Gurovic?in yeterli randıman vermediğinden değil. Birgün randıman verecek diye yönetim de bekliyor. Kısaca kadrodan gönderilmesi söz konusu değil. Örneğin kupada yarı finalde sakatlık nedeniyle yorgun düşüp elenmiş olmak takviyeyi tetikledi. Gurovic?le ilgili durum bu. Benim için de net bir şey değil. Ben de onla sürekli oynayıp onu kazanmak ve 25-30 sayılar atıp maç kazandırmasını isterdim ama bu istikrarı bir sebepten sağlayamadık.?
Milan Gurovic'in kariyeri boyunca devamlı sorumluluk aldığını, gerektiğinde maçı tek başına aldığını, gerektiğinde de son topları sayı yaparak maç kazandırdığını belirterek onunla ilgili bir sorunumuzu dile getirdik. "Şut kaçırabilirdi, ilk geldiğinde deniyordu da. Atıyordu veya atmıyordu. Son maçlarda ise bir türlü şut denemiyordu. Sorumluluk almaktan kaçıyor, 20 yaşında genç bir oyuncu gibi köşeye saklanıyordu." Bu yorumumuz üzerine hocamız görüşlerine şöyle devam etti;
?Şimdi ona da haksızlık etmeyelim, kendimize de haksızlık etmeyelim ama. Ona haksızlık etmeyelim çünkü hücum organizasyonlarımız ona mükemmel pozisyonlar hazırlayacak kadar olgunlaşamadı. Olgunlaşamamasının sebebi de sürekli sakatlıklar, antrenör değişikliği, kadro değişikliği nedeniyle sistem değişimi. Hiçbir zaman o duruma, oturmuş bir hücuma sahip bir takım hüviyetine gelemedik. Gelme şansımız oldu ama o dönemde de o atıldı oyundan. Dört maç eksik kaldı. Şimdi basketbolda beklenti önemli ama bir de sonuç önemli. Bize sonuç vermedi. Ee atıldı da ondan sonuç vermedi. Sakatlandı da ondan sonuç vermedi. Biz organize olamadık ondan sonuç vermedi. Hiç fark etmez. Sonuç olmadığı zaman alternatifini geliştireceksin. Sonuç olarak hala oyuncumuz ve öyle kalacak. Belki son maçın son üçlüğünü sokacak, şampiyonluğu kazandıracak. Tarih de onu yazacak. Benim için hala kıymetli. Hep destek verdim ama yönetim de alternatif istedi ve oldu.?
Hepinizin bildiği gibi Zizic'in gitmesinin ardından özellikle pota altında rotasyon sıkıntısı yaşadık. Bu dönemde transfer beklentilerimiz üst seviyeye çıkmıştı. Şu gelsin, bu gelsin, şurada eksiğimiz var, burada eksiğimiz var derken uzun bir vakit geride kalmıştı. Tabi bu sırada da ligde, Avrupa'da ve Türkiye Kupası'nda da maçlarımızı oynamaya devam etmiştik. Sonunda da Quinton Hosley ve Anthony Tolliver (Eyüp Yıldız ile beraber üstte) aramıza katılmıştı. Hocamıza forumda bu süreçte yaşanılanlar hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra alttaki soruyu ilettik;
Son transfer döneminde istediğimizi alabildik mi? Tolliver ve Hosley beklentilerimizi karşılayacak türde oyuncular mı? Asıl önemlisi de bu süreçte Avrupa ve Türkiye Kupası'nda önemli şeyler kaybettiğimizi düşünüyor musunuz?
?Evet düşünüyorum. Ama bu süreçte hem yönetim hem de ben çok bıçak sırtındaydık. O sırada takımda oluşan güzel kimya bize kaybetmemiz beklenilen maçları kazandırdı. Bir bakıma iyi oldu ama bu konunun Türkiye Kupası dömi finalinde bizim aleyhimize çalışacağını da fark etmememizi sağladı. Belki erken bir mağlubiyet, o sırada daha çabuk davrandırabilirdi bize. Fakat şu tarafı da var işin. Gerçekten üst düzey yetenekte ve bize hakikaten Play-Off?ta şanslı yapabilecek seviyede bir oyuncu ismi de hiç gelmedi önümüze. Hep iyi oyuncular geliyordu. Bana sorarsanız bu iki oyuncu daha da iyi oyuncular onlardan ama bunlar bile sınıf atlatacak türde adamlar değil. Biz takımı bir anda çok iyi yerlere götürecek bir oyuncu bekliyorduk ama çok gecikince, o mağlubiyetler de alınınca artık daha fazlasına dayanamayıp şu andaki mevcut oyunculara gittik. Ki bunlar da fena oyuncular değil.?
Sınıf atlayacağımızı düşünüyor musunuz?
?Eğer kimyayı sağlarsak bizim şansımızı %15?lerden %30?lara çıkarabilecek oyuncuları seçtik. Bunlar gönlümden değil de mantığımdan söylediğim sözler.?
Altı yabancıya sahip olduğumuz için bir yabancı dışarıda kalacak. Bunu nasıl ayarlamayı düşünüyorsunuz?
?Hepsinin kontratı var. Kontratları olduğu için içlerinden birini seçip göndermek çok zor oluyor. Hepsi de kadromuzda kalacak bu yüzden.?
Altı yabancıdan dolayı dışarıda kalacak oyuncunun veya takım içindeki yakın arkadaşlarının motivasyonun düşeceğine ve onlardan verim almakta zorlanacağımıza yönelik düşüncelerimizi hocamıza ilettiğimizde ise hocamızın da bizim gibi bu konudan kaygı duyduğunu öğreniyoruz.
Hocamız ilk geldiğinde bir TV programında Murat Hoca dönemi hakkında söylediklerini hatırlarsınız. Takımın başarısı için antremanlarda ve maç öncesinde herşeyin çok iyi yapıldığını ancak sahaya çıkıldığında bir türlü istenilenin yansımadığını ve kendisinin bu sebeple göreve getirildiğini söylemişti. Hocamıza programdaki konuşmalarını hatırlatıp şu soruyu sorduk;
Murat Hoca döneminde hazırlık sürecinde herşey yapılmasına rağmen sahada sonuç alamadığımızdan ve bir eksiklik olduğunda bahsetmiştiğiniz. Belki de ne olduğu bilinmeyen yada açıklanamayan bu eksiklik ortadan kalktı mı?
?Halloldu diye düşünüyorum. Çok kısıtlı oyuncu rotasyonuna rağmen geçirdiğimiz bu iyi dönemin, kazanmamızın sebebi oydu. Tabiki artık o kimyanın başka bir kimyaya geçmesi lazım. Ama o sırada kurulan kimyanın tersi o. Daha anlaşılır bir dille söyleyeyim. Arkadaşlık, gönül bağı iyi olan oyuncular birbirlerine daha iyi pas verir, sahada daha iyi anlaşır. Bunlar o dönemde bir şekilde kuruldu. Takım içinde zararlı olmayan daha yakın arkadaşlıkları olan ufak ufak alt gruplar oluşur. O alt gruplar oluştu ve o uyum sayesinde biz bu durumdayız hala. Yalnız şimdi o kimyanın parçalanıp yeni grupların oluşmasıyla yeni bir kimya yaratılması gerekiyor. Bu yüzden sıkıntılı bir dönemdeyiz. İnşallah atlatırız ama çok zorlanacağız. Murat?ın döneminde sahada, antremanda neler çalışıldığını ben biliyordum ama maça çıkıldığında oraya yansımıyordu. Yansıması için neler yapılabilir diye Murat?la çok konuşuyorduk ama bir türlü yol alamıyorduk. Fenerbahçe maçında belki o yansıyacaktı. Benim gelmemle değil de Fenerbahçe olmasıyla alakalı olarak da yansıdı sanırım ama yönetim buna dayanamadı. O yüzden koç değişikliği gibi gelişmeler oldu. Yoksa evet sahaya yansımayan bir şeyler vardı. Herşey yapılıyordu ama bir eksik vardı. Şimdi de aynı şey benim için de söz konusu mesela.
Bir koç işlerin iyi gitmediğini hissettiği an çok zorlanır. İki tavır vardır bu koçlar için; Bir tanesi cesaretten karar alma. Bir tanesi de korkudan karar alma. Şimdi ben ilk geldiğimde cesaretten tavır aldım. İlk başta taktikten çok motivasyona yönelik iki tane antreman yaptırdım öyle maça çıktım. Yani riske girdim. Şimdi o kadar çok kazanmak istiyorum ki, o kadar çok şampiyonluk ihtimali var ki. Uzun zamandır şampiyon olamadık falan. Hadi koşun oynayın diyemiyorum artık. Diyorum ki şunun solunu kapattırayım, bunun sağını kapattırayım vesaire. Sonra adamların kafasına habire yeni şeyler giriyor. Kafaları karışıyor. Buna overcoaching denir. Fazla koçluk yapmak yani. Anlıyor musunuz? Burada kendimi eleştiriyorum. Bu söz konusu ama bu bir dönem tabiki. Yapılacak bir şey yok bunu atlatacağız bir şekilde. Şimdi gidip oynayın eğlenin desem inanmayacaklar çünkü suratımdan öyle olmadığı belli yani. (Gülüyoruz) Belki şimdi bir antrenör değişikliği olabilir yine ama. (Hoca gülüyor bu sefer de eğlenceli anlar yaşanıyor. ) O zaman tamamen diğer takımlara döneriz tabi.?
Hocanın göreviyle ilgili esprisinin ardından gelecek dönemde koç olarak çalışıp çalışmayacağını yada eski görevine dönüp dönmeyeceğini soruyoruz kendisine.
?Bu sorunun da iki kanaldan cevabı var. Bir tanesi şu anda yönetim de belirttiği, benim de böyle istemememe rağmen belirttiğim şekilde kanuni anlaşmamız Haziran sonuna kadar. Teorik olarak ben işin içindeyim ve olmak da istiyorum ama bu gerilim altında olmamak istiyorum. Hem yaşım gereği hem de yaşam şeklim gereği daha genç bir insanın bunu taşıması lazım. Dolayısıyla işin içerisinde olmak benim tercihim. Ya genç bir antrenöre sorumluluk verip biraz denetleyen durumda olmak yada çok karizmatik, bütün dünyada yankı uyandıracak bir antrenörün gelmesini sağlayıp geride durmak. Böylece birçok yerli ve yabancı oyuncuyu da daha kolay getirebiliriz Galatasaray'a. Galatasaray?da imaj değişikliği yapmak benim yönetime önerilerim arasında. Yönetim bunu kabul ederse inşallah böyle yapacağız.?
Ya şampiyon olursak o zaman devam edecek misiniz?
?Şampiyonluk lafını ettiğiniz zaman o kadar değişiyorum o kadar gevşiyorum ki. Ovvvv... (Bir gülme tutuyor tekrar bizi.) Çünkü 35 sene olmuş. 1974?ten beri yapıyorum bu işi. İlk önce 1973?te Erman?a (Kunter) koçluk yaptım Galatasaray Lise takımında. Bir maçta koçsuz kaldılar. Beni aldılar, götürdüler öyle başladılar. Yani 35 senedir işin içerisindeyim ama A takımda hiç şampiyon olmadım. Gençlerde, yıldızlarda, liselerde her kategoride oldum ama A takımda olmadım. Çok feci istiyorum. (Hoca bunu söylerken de çok hırslıydı.) O yüzden düşünemiyorum bile ne olacağını. Belki de şampiyon olduktan sonra tamamen basketbolu bırakabilirim.?
Keyif sigarası der gibi "Keyiften Hocam keyiften." diyip gülüşüyoruz o sırada. Sonra hocamızı ileriki dönemde yine görevde göreceğimizi tahmin ettiğimizi söylüyoruz. Koray Hoca da devam ediyor sonra;
?Zaten iki taraf açısından da akıllıca olur. Çünkü ben hem basketbola bütün hayatını vermiş birisiyim, hem camianın içinden birisiyim, 3 sene falan gittim dışarı. Bir Taçspor bir de Kombassan Konya deneyimim var. Onun dışında hep Galatasaray?daydım. Dolayısıyla bizdeki "o iki senede bir seçim oluyor ya", o seçim nedeniyle olan aksamaları, kulübün içerisindeki politik yapıları vesaire bilirim. Kulüp benden daha iyi bir danışman bulamaz. Ne kadar araştırırsa araştırsın. Ben kulübümden daha çok sevdiğim bir yer bulamam. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım. Dolayısıyla iki taraf açısından da beraber çalışmakta yarar var. Ama hangi seviyede olur bilemiyorum. Eğer şampiyon olursam belki keyiften bir sene daha yapmak isterdim.?
Hocanın yüzünde o isteği, arzuyu ve hırsı gördüğümüzde onun da bizim kadar şampiyonluğu istediğini anlıyoruz ve kendisine şampiyonluğu bizim kadar istediğini söylüyoruz. Hoca da gür bir sesle şöyle diyor;
"Hiç kimse benim kadar isteyemez"
Forumda sık sık konuşuyoruz ve dert yanıyoruz. Oyuncularımızın devamlı sakatlanması, devamlı birilerinin eksik olması, kadroyu bir türlü tam olarak sahada göremememiz bizi çoğu zaman üzüyor bazen de sinirlendiriyor. Sağlık ekibine de sitem dolu sözler sarfediyoruz. Hocamıza da bu şikayetlerimizi iletip Sağlık Ekibi'ni soruyoruz;
Devamlı sakatlıklarla karşılaştığımız gerçeğini göz önünde bulundurursak Sağlık Ekibi'nde memnun olup olmadığınızı öğrenebilir miyiz
?Ben son derece memnunum. Ama açık söyleyelim acaba sorusu sizler gibi benim ve yönetimin de aklına geldi. Ve son 15 günü çok gergin geçirdik hep beraber. İlk önce Toni?nin şimdi Milan?ın sakatlığıyla. Daha erken çıkabilirler sahaya, Cücü çıktı ama bu sefer de onun adelesi gerilmeye başladı. Benim bilgim ve tecrübem dahilinde diyebilirim ki sağlık ekibiyle ilgili hiçbir sorun ve şikayetimiz yok.?
Oyun sistemimiz hakkında forumda da tartışmalarımız sürüyor. Geçen sezon hızlı ve agresif bir oyun şekline sahipken bu seneye akılcı ama yavaş basketbol oynayan bir takımla başlamıştık. Hocamıza takımın oyun tarzı hakkında bir soru soruyoruz;
Geçen sezon hızlı ve agresif bir oyun şekline sahiptik. Bu sezona ise Yugoların da gelmesiyle yavaş bir basketbol oynamaya başladık. Hızlı ve agresif oynayarak şampiyonluğa ulaşmak bizim için daha iyi değil mi?
?Bir açıdan doğru düşünüyorsunuz ama bir açıdan da yanılıyorsunuz. Gerçekçi baktığımızda şampiyonluğu hep yavaş oynayanlar kazanmıştır. Galatasaray?ın son şampiyonluğu hariç. Ama sezgisel olarak doğru bulduğum taraf da bizim ekolümüz baskılı ve hızlı olmalıdır. Seyirciyle bütünleşebilmelidir. Dolayısıyla geçiş döneminde ikisinin arası, belki de ne olduğu belli olmayan bir şeyler olacak. Ama benim de istediğim baskılı, hızlı bir basketbolla kolay sayılar bulmak, hızlı oynayıp seyirciyi etkileyip o etkinin rakibe ve hakeme yansımasını sağlamak. Kısa vadede olur mu bilemiyorum. Ayrıca Murat?ın yavaş oynatmak istediğini düşünmüyorum. Benim zamanımdan çok fazla fast break sayısı vardı sene başında.?
Sene başındaki takımın geçen seneki tadı vermediğini ve taraftar olarak o takımı çok benimsediğimizi söylüyoruz. Hocamız da tekrardan o atmosferi istediğini söylüyor. Tabi şu anda geçiş döneminde olduğumuzu da ekliyor. Bizler de sayımız az da olsa taraftar olarak her zaman geçiş döneminde takıma destek olacağımızı söylüyoruz. Hoca da ekliyor;
?Allah yardım ederse bu adaptasyon dönemini mağlubiyetsiz geçersek önümüz açık, rahatlarız hızımızı aldığımız zaman. O zaman seyircinin de hoşuna gider gelmeye başlar ama alacağımız bir mağlubiyet hem seyircide, hem camiada hem de gerçekte matematik olarak bir düşüş sağlayacaktır. Çünkü o zaman ikinci sırayı yitireceğiz. Eşleşmeler daha zor olacak. Bunu hiç istemiyoruz.?
Geçen sene Oyak Renault, Alpella gibi düşük seviyedeki takımlara maç kaybettiğimizi ve böylece yerimizi de yitirdiğimizi anıyoruz hep beraber. Hocamız da bize katılıyor;
?Şu ana kadar o olmasın diye zorladık ve Allah?a şükür iyi gittik. Epey de başarılıydık ama şu anda kimya değişikliğinden dolayı çok karmakarışığız. Bu yüzden bütün dikkatim orada. Verdiğim cevaplara bakarsanız diğer sorularda da hep aklım orada yani. Farketmişsinizdir.?
Basketbol oyunu için oyun kurucu pozisyonunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Takımın bir numaralı oyun kurucusu durumundaki Rashid Atkins konusunda ise çoğumuzda belli tereddütler var. Bu konuda hocamıza kısa sorular soruyoruz.
Atkins son maçlarda çok formsuz görünüyor. Elinde de çok top tuttuğunu düşünüyoruz. Atkins konusunda düşünceniz nedir?
?Setlerimiz sakatlıklardan dolayı yerleşmediği için zorlanıyor. İlk top onda olduğu için pas veremediği zaman son top da onda kalıyor ve bu onun için sorun oluyor ve kötü gözüküyor. Kadroyu oturtup setleri tam oynayıp, herkesin eline top değdiği zaman hücum etse çok etkili olacak. Biz de onu çalışıyoruz zaten şimdi.?
Peki sağlık sorunları halloldu mu?
?Sağlık sorunu onun hallolacak bir şey değil çünkü midesinden ülser ameliyatı geçirmiş. Ülser kansere çevirirken, mide delinirken ölümden dönmüş. Zaten vücudunda kesik izleri var. Bu çeşit hastalıklar gergin insanlarda olur. Ben de bunun başlangıcını yaşadım sonra atlattım. Dolayısıyla Atkins?in yapısı sürekli kendini geren düzeyde. Tekrarlar mı tekrarlamaz mı bilmiyorum ama şu anda iyi gözüküyor. Aslında altıncı yabancıyı kullanmayıp ona bir şey olursa diye alternatif düşünüyordum. Yalnız iki tane çok iyi oyuncu bulunca yönetim de dayanamadı. Birini almayalım der gibi oldum, hangisi dediler, ben de cevap veremedim. Dolayısıyla rezervimiz kalmadı. Bu yüzden Atkins?in başına bir şey gelirse ağır tehlikedeyiz.?
Taraftar Hosley'nin (Eyüp Yıldız bu sefer de Hosley ile üstte) gelmesine çok sevindi. Mükemmel bir hücum potansiyeli var. Onu nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?
?Hem 3 hem de 4 olarak kullanacağım. İlk olarak 3 olarak kullanacağım ama yeri geldiğinde, dört kısaya dönmek istediğimde falan 4 olarak kullanacağım. Buradan da penetre edip şut attırmaya çalışacağım. Açık sahada da kullanmak istiyorum. Zaten biz istemesek de o kullanacak. (Biz de gülerek tepki veriyoruz.) Set oyunlarında daha çok isolation olarak kullanmak istiyorum. Birebir yani. Ama setlerin oturmasını beklemek gerekiyor bunun için de. Zaman alacaktır.?
Yaşanan duraklama döneminin ardından Galatasaray'da basketbolun tekrar sevilmeye başlandığını biliyoruz. Yavaş yavaş taraftar profili değişiyor basketbol seyircisi de oturmaya başlıyor. Eskiden 10-15 kişilik maçlarımızı da hatırlıyoruz. En azından birkaç yüz kişilik kemik bir basketbol seyircisi oluşmuş durumda. Bu aşamada özellikle bu kemik taraftar yada salona gelmeye gayret gösteren arada bir gelen taraftar takıma karşı belirli bir yakınlık hissediyor ve takımı benimsiyor. Tabi bu benimseme uzun sürmüyor ve sonraki sene tüm kadro değişiyor. Tekrar bir basketbol seyircisi oluşması falan derken tekrar sezon bitiyor. Kısacası kısa vadeli planlardan dolayı basketbolumuz geldiği bu noktadan ileri gidemiyor. Özellikle forum olarak uzun vadeli planlara dayalı bir basketbol şubesi istiyoruz ve forumda konuşulanları da hocamıza söyledik. Bu sorunumuzun çözümünü de kendisine soru olarak kendisine iletiyoruz;
Galatasaray Basketbol Şubesi ne zaman uzun vadeli planlar yapmaya başlayacak?
?Şimdi hem dileklerimiz var hem de gerçeklerimiz. Gerçeğimiz şu. Galatasaray Spor Kulübü'nde iki senede bir seçim var. Böyle bir şey olduğuna göre iki senede bir planların, politikaların değişmesi bir gerçek. Acı, hoş olmayan bir gerçek. Dileğimiz de bir müessese kulübü gibi sporun sadece yürek ve ruh olarak değil aynı zamanda istatistik olarak, plan, program, kararlılık olarak da yapıldığını göstermek. Dolayısıyla bu kararlılığı yani iki senelik, üç senelik, dört senelik planları, ortaya koymak nasıl olabilir bunu düşünmeliyiz. Bu zaten benim de yönetime sunduğum bir öneri. Yani şubede daimi duran, profesyonel, maaşlı, danışmanlık yapan, planları değişimlerden koruyan bir merci oluşturulması. Yiğit Şardan ve Ahmet Dedehayır'a bildirdiğim bir şey bu. Onların da bildiği bir şey. Uzun zamandır Galatasaray'da bunun çözümü, istikrarlı planların çözümü, profesyonelleşme olarak adlandırıldı. Kongreden seçimden bağımsız, sürekli orada kalan, daha önceden kurulmuş politikanın devamlılığını sağlayan, bir profesyonel ekibin işin içinde olması kısacası. Ama uzun zamandan beri yapılamadı. Bu yönetim yapar mı yapmaz mı bilmiyorum. Dolayısıyla bu gerçeğimiz bizim.
Şimdi bir de dileğimiz ve projemiz var. Şimdi gönlümdekini söylüyorum. Evet benim peşimde olduğum budur. Benim asıl yönetmek istediğim budur. Yani yönetim kurulu değişse bile, "Bir dakika, biz üç senelik plan yaptık, mesela Antonio Graves bizim planımızda 2 numaradan 1 numaraya geçecek, bizim kalıcı play maker'ımız olacak, dolayısıyla her sene Türkiye'de kalacak, bu yüzden onla bu kadar sene kontrat yaptık, şimdi bu kontratı bozarsanız bu kadar para ödemek zorunda kalırsınız ona göre haa" diye yönetim kurulu üyelerine karşı çıkabilen ve orada planı koruyan ayrı bir yapılanma oluşturmak. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama gerçekçi de gelmiyor hani.
Burada biraz Don Kişot?luk var mı yok mu işte bu da benim Challenge?ım. Yani bu sene Galatasaray?ı şampiyon yapmak kadar 35 senedir çektiğim problem bu. Bir kere 4 senelik program yaptım, onda da dünya ikincisi oldum Galatasaray Lise takımıyla. Yaa Türkiye?de hiç yapılmaz 4 senelik planlar. Belki nadiren müessese kulüplerinde yapılır. O da Efes Pilsen gibi kurdu mu sistemi tak tak tak üst üste şampiyon olur. Neden Galatasaray?da bu olmuyor, çok üzücü bir şey. Sorun iki senede bir seçimin olması. Alternatifi ne? Profesyonel, para alan, sağlam kontratlarla kulübe bağlanmış, çok büyük tazminatı olan bir ekibin işin içerisinde olması.?
Efes Pilsen'e mi benzemek düşündüğünüz?
?Ama Efes Pilsen müessese olduğu için onun böyle bir derdi yok. O kafadan böyle yapıyor. Bir düşünsene Efes Pilsen kadar planlı ve programlıyız artı Galatasaray?ız. Manyakça bir şey olur, delice bir şey olur, çıldırırız hepimiz. Hakikaten yer yerinden oynar.?
Eskiden sponsorluk olmadığı için uzun vadeli işler yapılamıyordu. Şimdi sponsor var, onun sayesinde böyle planlar yapılamaz mı?
?Yapılabilir. Burada şöyle bir şey söz konusu ki zaten nerdeyse benim zihnimi okuyorsunuz. Zaten çok da derin bir konu değil. Herkes görebilir bunu.?
Hocamıza basketbol şubesiyle yatıp kalktığımızı, normal olmadığımızı, hasta olduğumuzu söylüyoruz ve gülüyoruz hep beraber. Bu söyleşinin güzel yönlerinden biri de hocanın sıcak olmadığına yönelik söylemlerin doğru olmadığını gördük ve çok sevindik.
Hocamız kaldığımız yerden şöyle devam etti;
?Gerçekten Graves ve Tolliver buna örnek, yani tutulabilecek oyunculara. Huyu güzel, coachable, basketbolu da güzel. Bu üç özelliği de iyi olan bu oyuncuların NBA hayalleri de var ama. Dolayısıyla bunlar sana uzun süreli bağlanmak istemiyorlar. NBA?yi denemek istiyorlar. Yahut da ona öyle bir teklif yapacaksın ki hayallerini satın alacaksın. Sorun burada. Ama sizle tamamen aynı kanıdayım. Özellikle Graves?e kulüp tarafından iyi bir teklif yapılırsa, onun hayalleri satın alınırsa çok güzel olacak. Benim de niyetim bu.?
Eskiden bu tür oyuncuları çok kaçırdık. Sezon sonu yerine şimdi bu tür hamleler yapsak oyuncuları elimizde tutmamız kolay olmaz mı?
?Şu anda gündem de bu. Bu yüzden yöneticilerimize şeyi teklif ettim. Ben şampiyonluk telaşından, korkusundan, detaylarıyla uğraşmaktan kim kalacak, kim gidecek, kim gelecek onlarla uğraşamıyorum. Bu işlerle uğraşan departmanlar var, Amerika?da olsun Avrupa?da olsun. Böyle bir departman kuralım dedim. Şu anda üstünde çalışılıyor. Belki kurulamayacak ve yine bana kalacak. Ben de aynı kanıdayım ama sizlerle. Önümüzdeki 20 gün içerisinde bu konuya bir açıklık gelecek inşallah. Fakat biraz karamsarım kendi açımdan. Çünkü benim de onların peşlerinden koşup, başlarını ağrıtacak kadar enerjim yok, çünkü kafam öbür tarafa gidiyor. Kimin solunu kapatayım, kimin sağını kapatayım vesaire. Kısacası gerçeğimiz bu. İhmal altında da değil ama konuşuluyor.?
Sene başında koç konusunda yavaş davranmamızdan dolayı yerli rotasyonunu oluşturamamıştık. Bu konudan taraftar olarak memnuniyetsiz olduğumuzu hocamıza da ilettik ve gelecek sezona dair planları var mı diye sorduk bu konuda. İşte verdiği yanıt;
?Bana ne kadar tehlikeli bir soru sorduğunuzun farkında mısınız? Tehlikesinin ne olduğunu biliyor musunuz? Ben şimdi herhangi bir isim verdiğimde şampiyonluğa oynadığını düşündüğüm oyuncularımın durumunun ne olacağını yani. O yüzden size evet diyeyim yeter. Evet çalışıyoruz. Daha evvelden bu hataların yapıldığına da evet. Yine de yapılabilir. Söyleyeyim size. Zaten benim de derdim bu. Bana sorarsanız ayrı bir departman kurulmalı. Yaparlar mı yapmazlar mı bilmiyorum ama umutlu değilim. Sadece paralel bağlantı olmalı. Hiç laf sızmamalı. Ve ayrı bir ekip tamamen hem yabancılar hem yerliler üzerinde çalışıp, onlarla yavaş yavaş kişisel görüşmeler yapıp, belki gizli kontratlar imzalayıp, en kaliteli oyuncuların gelmesini veya elimizdeki kaliteli oyuncuların kalmasını sağlamalı.?
Bu sırada bazı oyuncuları para ve bütçe yüzünden kaybetmediğimizi, beklettiğimizden dolayı ve koçun belli olmamasından dolayı kaybettiğimizi konuşuyoruz. Hocamız da devam ediyor sözlerine;
?Geçen sene benim izlediğim veya sonradan duyduğum kadarıyla antrenör seçiminde yaşanan tereddütler nedeniyle, ortalığın karışık olduğu dönemde diğer takımlar yol almış biz geride kalmışız. Şampiyonluğa giden en önemli faktör de Türk oyunculardır. İki sebepten dolayı. İki tanesini sahada tutmak mecburiyetindesin. Ve burası Türkiye?dir. Ne olursa çoğunluk yerlilerdir ve taşıyıcı unsur onlardır. Dolayısıyla bu çok önemli bir konudur. Bu yüzden bütün kaygılarınızı ben de paylaşıyorum. Şu aşamada pek fazla yapabileceğim bir şey yok gibi görünüyor. Bunların orada yayınlanması bilinçte bir takım değişiklikler yapar mı bilemiyorum. Ama ben kişisel olarak bunun farkındayım. Ali Türsan farkında. Bu konu üstünde çalışıyoruz. Tabiki gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorum. Tekrarlıyorum iki sebepten dolayı. Benim enerjim takımı şampiyonluğa götürmeye ancak yetiyor. Yönetim bunu da benden bekliyor ama o kadar agresif çalışamam. İhmal etmiyorum ama o agresiflikte de değilim.?
Gelecek sezonla ilgili bazı oyuncular hakkında isteğimizi belirtsek de hocamız etik olmadığını düşünerek bu düşüncelerimize karşılık vermek istemiyor. Şöyle ki;
?Bu konuda bir şey söyleyemem. Şimdi bir rakamlar var bir de fadakarlık denen bir şey var. Şampiyonluğa asıl götüren fedakarlık. İşte bunların olması için, işte o eksik dediğimiz dalga var ya, o sayede olurdu bu. Şimdi böyle bir haber çıktı mıydı ben onu orada zar zor ikna etmişim zaten. Sonra kenara çekiliverir, kimse de fark etmez. O zaman da kaybolur gider bu şampiyonluk hayali. Bu yüzden bu konu çok kritik ama anlıyorum sizi.?
Departmanlar kurulamaz mı şimdi diye soruyoruz ve aldığımız yanıt şu oluyor;
?Maddi kaygılar fazla. Sene başındaki kadar rahat değiliz. Tabi bir de onların da dikkati şampiyonlukta yani yönetimin. Şansımız az olmasına rağmen herkesin gönlü o taraflarda yeni gelenlerle beraber. İşin enterasını da en kötü dönem şu anda. Yani bir sancı yaşıyoruz.?
Sponsorumuzla ilgili hepimizin derdi malum. Bunları hocaya anlatıyoruz. Kısaca üvey evlat muamelesi gördüğümüzü, pastanın büyüğünün başkalarının aldığını falan. Hocamız da bizle aynı şeyleri düşünüyor;
Sponsorumuzla ilgili neler düşünüyorsunuz?
?Benim şu ana kadar geldiğim andan bu yana en ufak bir sponsor konusu bile geçmedi kafamdan. Bunu politik bir cevap olarak algımayın. Ama sizin gibi yani bir taraftar gibi ben de memnun değilim. Aynen dediğimiz sebeplerden dolayı. Yalnız şunu da göz ardı edemeyiz. Acaba sponsor Fenerbahçe?ye o rolü mü verdi, Fenerbahçe?nin davranışı o rolün büyümesini mi sağladı? Bunun üstünde de düşünmek gerekir. Şu da bir gerçek ki onlar çok karizmatik bir koçla çok sağlam bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma o kadar güçlü tazminatlarla bağlı ki deminkine ne kadar benziyor bakın. Onların yönetiminde bir değişiklik olsa bile koçta ve planda devamlılık sağlayan bir şey yaptılar. Dolayısıyla yine istikrar meselesiyle ilgili. Özetle ben de memnun değilim. Koç olarak hiç düşünmedim, problemim yok ama taraftar olarak ben de memnun değilim. Bizim ikinci planda olmamız beni de rahatsız ediyor. Tabi bu konuda onlar mı aldı sponsor mu verdi diye düşünerek kendi öz eleştirimizi de yapmamız lazım.?
Son yapılan transferlerden sonra rakiplerimizin büyük bir kaygıya düştüğünü gördüğümüzü söylüyoruz hocamıza ve bu konuda görüşlerini almak istiyoruz.
?Aynen katılıyorum. Şey de çok önemli yalnız. En iyi malzeme elinizde olduğu zaman bazı kötü sonuçlara da sebebiyet verebiliyorsunuz. Böyle bir tehlike seziyorum şu anda takımda. Zamanla geçer mi geçmez mi yoksa benim korkum mu bilmiyorum.?
Taraftar desteği ile hocamıza ve takıma yardımcı olacağımızın sözünü veriyoruz ve bunun etkilerini soruyoruz?
?Benim korkum her zaman olacaktır da bu destek ne kadar yüksek olursa takım için o kadar iyi olur. Çok yuvarlak oldu ama daha net anlatayım. Şimdi bir dönem olacak. Eski rollerinden yeni rollerine geçen eski oyuncuların gönül kırıklıklarının acısını yaşadıkları, yenilerin gelip kendilerine yer açmak için agresiflik yaptıkları, benim antremanlarda bir şeyleri göstermek için kızdığım falan gerilimli bir dönem olacak. Şimdi onun başındayız daha. Bu dönem geçtikten sonra bizim takımın çok baskılı, çok hızlı yani seyirciyi coşturacak ve devreye girmesini sağlayacak, rakibi korkutacak, biraz önce dediğiniz gibi sadece zihinlerde değil de sahada da korkutacak ama, hem oyuncuların hem seyircinin baskısıyla gergin ortamın lehimize döneceği yeni bir dönem yaratmak zaten benim istediğim. Murat?ın da vaktiyle düşüncesi buydu. Hızlı oynayan, baskılı savunma yapan, çok değişen, set set oynamayan. Ama şu sıralarda oyunculara bazı şeyleri ezberletme nedeniyle bunlar geriye çekiliyor tabi. Dolayısıyla bir dönem var ve bu dönemi aşmamız lazım. Yalnız işin enterasını bu dönemi aşarken mağlubiyet alır da ikinclikten üçe dörde kayarsak bu sefer eşleşmeler ileride zorlaşıyor. Bu yüzden gerginiz aslında. Bu gerginliği ortadan kaldırmaya yardımcı olacak şey de taraftar.?
İkinci bitireceğiz inşallah diyoruz ve hocamız da ekliyor;
?İkinci bitirirsek ben size söyleyeyim. Şansımız %50lere varır, %51'lere varır hatta.?
Salonda yaşadığımız aksaklıklar ortada. Salonla ilgili forumda konuştuklarımızı hocamıza anlatıyoruz. Tabi Eyüp abi klasik olarak Abdi İpekçi'yi sıkıştırıveriyor laf arasına . Bizler gülüyoruz, hoca anlamıyor nedenini ama sorumuzu da soruyoruz;
Neden bir türlü salonla ilgili sorunlarımız çözülemiyor? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
?Ben henüz daha büyük salona geçmek için hazır olmadığımızı düşünüyorum. Benim de gönlümde daha büyük bir salona geçmek yatıyor ama daha o kadar hazır olmadığımızı düşünüyorum. Ayrıca hazır olduğumuzda da direk olarak büyük bir salona geçmek yerine iki salon kullanmaktan yanayım. Daha önce futbolda da olduğu gibi olabilir. Galatasaray eğer organizasyonlarını müessese kulüpleri seviyesine getirirse, silahı onlardan üstünlüğü, seyircisidir bir de basketbol geçmişidir. Gerçi geçmiş eşitlendi artık ama seyircisidir ruhudur kalibidir kısacası. Dolayısıyla biz müessese kadar organize olup artı yüreğimizi koyduğumuz zaman çok etkili olacağız. Kalbimizi oluşturan kısım da seyirci. Seyircinin sahadan uzaklaştığı her salon bizim aleyhimize çalışacaktır diye düşünüyorum. Öbür yandan da baktığımda dışarıda kalan insanlar, önemli maçlardaki sıkışıklık, kombinelilerin oturamaması ayrı bir rezalet zaten, vesaire diye düşündüğümüzde ileride çift salon kullanmalıyız. Çok seyircinin geleceğini düşündüğümüz maçları büyük salonda diğerlerini de küçük salonda oynayıp, ama her maçta tribünleri doldurup, istediğimiz tarz basketbol oynayıp, bunu ekolleştirip (Gülüyor hoca burada.) yani hep baskı yapan, hep hızlı oynayan, hep bunaltan, hep çok değişen bir ekole geçtiğimizde o zaman hem seyircimizin şevki artacaktır. Sonra da başarı gelecektir arkasından.
Öndeki tribünlere gelirsek onların yok olması tam bir skandaldır. Nedenlerini öğrenmeye çalıştım, işin içinden çıkamadım. Epeyce karmaşa var içerisinde. Hakikaten işime konsantre olduğum için uğraşmak da istemiyorum ama bana sorarsanız bir skandal. Birisi parasını vermiş orada o yer yok. Bitti. Ancak şunu söyleyebilirim. Sizden ve o durumda olanlardan ricam bunu bir doğum sancısı olarak algılayın. Ve ileride bunun olmayacağını düşünün. Ama tribünde iyi bir planlamanın da olması gerekiyor. İki tür taraftar var diye düşünüyorum ailesiyle gelen ve bağıran taraftar. Bunların salon içinde koordinasyonunun da iyi sağlanması gerekiyor. Bu da apayrı bir mesele.
Tıpkı transfer konusunda kurmayı düşündüğümüz departman gibi bunla ilgilenen de birilerinin olması gerekiyor profesyonel olarak. Hatta bu daha önemli. Neden daha önemli? Galatasaray çok popüler bir marka. Basketbol da çok güzel bir spor belki de ikinci dünyada futboldan sonra, belki de birinci. Galatasaray ile basketbol bir arada olunca nasıl oluyor da satmıyor, yer yerinden oynamıyor bunun üzerine gitmek lazım. Dolayısıyla bir marketing sorunu var. Hem bu ticari meselelere bakacak hem de tribün organizasyonlarına bakacak bir departman daha gerekiyor.?
Fenerbahçe maçında kapıda yaşanan sorunları tekrar gündeme getirerek üzüldüğümüzü bildiyoruz. Hocamız da bize katılarak;
?Bunun çözümü belli. Bunu profesyonel bir iş olarak görmek gerekiyor. Mesela yeni bir marka çıkıyor, onu nasıl duyuruyorlarsa Galatasaray basketbol şubesinin de tribünüyle, takımıyla bir marka yönetilir gibi yönetilip, seyiriciyle ilişkiler kuran bir sisteme geçmesi lazım. Ben bütün bunların hepsinin altından kalkamam. Sizi dinliyorum ama siz de beni duyun yani. Murat da kalkamaz. Murat üstelik çok enerjik bir insan, hem kafası daha hızlı çalışır hem daha genç. Benim kadar tecrübeli değil ama daha hızlı çalışabiliyordu, biraz baş ediyor gibi gözükse de o da edemiyordu. Dolayısıyla benim yapabileceğim bu söylediklerinizi sizlerden almak kendi ürettiklerimle yönetime iletmek. Yönetim yaptı yaptı, yapmadı genel kurul seçim olduğu gün orada gidip konuşmak. Hayatımda hiç konuşmadım orada ama bu sefer konuşacağım inşallah. ?
Aslantepe'de yapılması düşünülen salon hakkında bilginiz var mı? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
?Bundan iki ay evvel ilk geldiğim dönemde, Aslantepe?nin yanında bir salon yapılması konusunda Ali Türsan?ın yönetime teklif yaptığını biliyorum. Ondan beri takımla uğraştığım için bilgim olmadı ama sizlerle aynı fikirdeyim bu konuda. Herşey değişir. Futbol maçından önce oynanan bir maç tıklım tıklım dolar. Kadron da doğru kurulduysa tren hızlı hızlı gitmeye başlar. Çok önemli bir faktör ama yine aynı duruma geldik arkadaşlar. Şu anda şampiyonluğa yoğunlaşmış durumdayım ama bu iş bittikten sonra Galatasaray basketbol şubesinin uzun vadeli planlarla profesyonelleşmesi konusunda bütün kulis ve politikaları yoğun bir şekilde yürüteceğime dair sizlerin vasıtasıyla herkese söz veriyorum.?
Bizler de hocamıza bu konuda sonuna kadar destek olacağımızı belirtip taraftara bir mesaj vermesini istiyoruz.
Son olarak taraftara mesajınızı iletir misiniz?
?Deminden beri konuştuklarımın özeti bir mesaj aslında. Yani şu sırada bir adaptasyon dönemi geçiriyoruz. Bu adaptasyon döneminde kazanırsak ne ala zaten taraftar da memnun olur, biz de memnun oluruz. İşler iyi gider ve büyür. Yalnız biz şu sırada kaybedersek işlerimiz çok zorlaşacak. Tabiki uyum gelmiş olacak ama bu uyum sırasında, bu zor dönemde taraftarımızın da bu uyumun içinde olup bize destek olması takıma sınıf atlatır. Hem çok fazla.
Biz sadece bilimsel yoldan gidersek başaramayız. Sadece yürekle gidersek de başaramayız. Duygusallığın ağır bastığı bir sistem bizim için en ideali. Kağıt üstünde Efes Pilsen de Telekom da Fenerbahçe de bizden öndeler. Hatta Beşiktaş ve Banvit de bütçe ve organizasyon açısından çok yakınlar. Nereden üstünlük sağlayacağız peki? Bir seyircin var bir de Galatasaray diye neyse işte o var. İfade edilemeyen bir şey o da. Bir sinerji yaratmamız lazım.
Kısaca şunu söylemek istiyorum. Yeni iki oyuncunun katılmasıyla şansımız çok daha yükseldi. Biz daha da iddialı bir şampiyon adayı olduk. Sizleri de katkı vermeye bekliyoruz. İhtiyacımız olan para veya basketbolun bilimselliği değil. İhtiyacımız olan inanç ve yürek. Başka bir şey değil.?
İki gün içine randevu talebi, talebe onay gelmesi, soru hazırlama ve söyleşiyi sıkıştırdık ve biraz da zorlandık bu süreçte. Yine de sizlere elimizden gelen en iyi şekilde güzel bir söyleşi hazırladık. Söyleşide hocamız Koray Mincinozlu?nun yanı sıra ben Kerem Seçer, Eyüp Yıldız, Gökçe Başaran ve Şamil Turançiftçi de vardı. Onlara da desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Antremanımız Ayhan Şahenk?te olduğu için Maslak yollarına koyulduk ve sona doğru yetiştik. Antreman sonrası da hocamız yanımıza gelerek bizlerle tanıştı. Bu sırada da hocamızla bir fotoğraf (üstte) aldık Sonra salonda takımımıza ait odaya geçerek söyleşimize başladık. Söyleşiye fotoğraf çekimi ile giriş yaptık. Hocamıza teşekkür ederken fotoğraf (altta) için kendisi bize şu şekilde cevap verdi;
?Rica ederim. Fakat bugünlerde eskisi kadar iyi poz veremiyorum yüzümdeki kaygıdan dolayı.?
Bizler de forumda kendisinin ne kadar karizmatik olduğuna dair yorumların bir hayli fazla olduğunu ilettik. Güldü tabi. Bizler de güldük. Yanıldığımızı ve aslında tam tersi olduğunu söyledi biraz da alçak gönüllülük yaparak. Tabi altında yatan nedenleri de daha sonra öğrendik. Sıkıntılı günler yaşıyorduk takım olarak. Nedeni buydu.
Hocamız göreve geldikten sonra ilk defa bir araya geldiğimiz için kendisine hayırlı olsun dileklerimizi ilettik. Takıma, oyunculara ve kendisine destek olacağımızın sözünü verdik. Yenilgilerde sayımız azalsa da GSBasket.Org forumu olarak galibiyete endeksli bir profile sahip olmadığımızı belirttik ve biraz sitemizi de tanıtarak akıllarda kalan sorulara cevap bulmaya çalıştık.
İlk sorumuz takımın şu ana kadarki performansıyla ilgiliydi. Tabi sadece kendi dönemi değil de takımın genel performansıyla alakalıydı merak ettiklerimiz. Bu konuda hocamızdan bir değerlendirme istedik.
Son derece başarılı bir durumda olduğumuzu belirterek nedenlerini de şöyle açıkladı;
?Giden oyunculara, sakatlıklara, cezalara rağmen takımın hala ikinci sırada tutunabiliyor olması bence çok önemli bir durum. Aslında sadece şu ana kadar ikinci sırada tutunmuş olmak bir şey ifade etmiyor. Asıl önemli olan bundan sonrası. Şu sıralarda da büyük ihtimalle oluşturduğumuz kimya değişmekte olduğu için bir sarsıntı yaşayacağız diye bir tahminde bulunuyorum. Tabi dileğim o sarsıntyı yaşamamak. Önceki yaşadıklarımıza göre bunun daha tehlikeli olacağını düşünüyorum. Siz benden aslında şu ana kadarki performansı istediniz ama bu kaygıyı taşıdığımı da belirtmek istiyorum.
Şu ana kadar da özellikle Türk oyuncuların sakatlıklar karşısında şanslarını iyi kullandıkları, arkadaşlık bağlarını ve birbirleriyle uyumlarını en üst seviyeye yükselttiklerini ve uyumlu bir takım hale geldiklerini söyleyebilirim. Bu sayede de özellikle deplasmanda yenilmemiz beklenen maçları kazandığımızı biliyorum. Bu iyi bir şey. Ama şimdi bir üst seviyeye ulaşabilmek için, yaptığımız takviyelerin takıma katılmasının, belli dakikaları almış ve belli bir başarı yakalamış oyuncular tarafından hazmedilmesi gerekecek ve bu zaman alacak. Herkesin rolü biraz değişecek. Biraz daha süreleri azalacak. Fonksiyonları değişecek ve yoğunlaşacak. Ve bilinçli veya bilinçsiz, çoğunda da bilinçsiz olarak, şuurlarının altında hafifçe tepki olabilir. Benim görevim bunu halletmeye çalışmak. Elimden geleni yapıyorum ama zannediyorum bir sarsıntı geçireceğiz. İnşallah ikinci sırada devam ederiz, tek istediğimiz bu. Armoni sağlandıktan sonra daha üst seviyede bir takım olacağız ama bir sancı geçirebileceğimizi söyleyebilirim. ?
Yeni transferlerden dolayı bu sancının normal olup olmadığını hocamıza sorduk.
Onaylayarak;
?Evet normal bir sancı. Eğer ilk beşte yer alan veya dakika olarak takım içinde ağırlık kazanmış bir oyuncu yeni gelen bir oyuncuya yerini çok kolayca, sportmence veriyorsa o zaten sağlıklı bir şey değildir. Yeterki bu istek, rekabet, mücadele sportif bir çerçevede takımın menfaati için olsun. Bu rekabetten takıma yarar sağlayalım. Yaşanmakta olan değişim sırasında zorluk çekeceğiz ama bu mağlubiyete dönüşür mü dönüşemez mi bilemiyorum. Şunu söyleyebilirim ki, ben kendi adıma çok korkuyorum. Karizmatik göründüğümü falan söylüyorsunuz ama feci korkuyorum. En korktuğum hafta da bu hafta. Erdemir maçı. (Hocamızın korktuğu kadar zor bir maç olduğunu da hep beraber görmüş olduk.) Evde intikam duygusuyla hazırlamak istiyordum ama hiç kimse ifade etmese de gözlerden, yüzlerden görüyorum. Biraz düşüklük, biraz hayal kırıklığı biraz üzüntü var. Belli etmiyorlar tabi ama takımın ruhunda hafif bir sarsıntı var. Ondan korkuyorum hepsi bu.?
Hocamızın takım ruhu ile ilgili yorumunu duyar duymaz forumumuzda en çok konuşulan konuların başında gelen Eurochallenge?ı sorduk.
Eurochallenge?da istediğimiz performansı sergileyemediğimizi söyledik. Bunun nedenlerini çok merak ettiğimizi ve forumda sık sık tartıştığımızı belirttik. Takımın böyle bir isteği olmadığı, yönetimin yeteri kadar kupayı önemsemediği, diğer kupada yaşanan hayal kırıklığının etkisinin devam ettiği yada takımın performansından dolayı yenilgiler aldığı yönünde taraftarın değişik düşüncelere sahip olduğunu kendisine ilettik. Bu konuyla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaştı;
?İsteksizlik konusunda yanılmıyorsunuz ama bunu söylerken ben kulüp görevlisi olarak, koç olarak söylemiyorum. Camianın bir mensubu, taraftarı olarak söylüyorum. Bu, söz yada davranış olarak ifade edilmiş bir şey değil. Ben oralarda hep şuur dışı kavramını kullanıyorum. Çok fazla istenmediği bir gerçek. Ama istemiyoruz bu yüzden, bunu yapmıyoruz şunu yapmıyoruz gibi bir hamleye de girişmedi yönetim. Açıkçası o da var. Ben de girişmedim. Oyuncular da girişmedi. Fakat bazen işler hep eğrisine denk geliyor.
Mesela son maç. İki taraf açısından da ilginç bir örnek. Kiev takımı aynı örneğin tersi yönünde. En önemli oyuncularını kaybettiler. Fakat öbürleriyle muhtemelen bir toplantı yaptılar veya yapmadılar. Ama siz varsınız şimdi, gösterin onlar mı önemliydi, siz mi diyip inanılmaz bir takım basketbolu oynadılar. Bir anlamda motivasyonla ilginç bir takım oldular. Savunma ve hücum değiştirdiler devamlı. Sanki yeni oyuncular gelmiş de sistem deniyorlarmış gibi. Biz ise tam o durumdaydık. Handikaplıydık. Yeni oyuncular katılmıştı, adapte ediyoruz, rotasyonu oluşturmaya çalışıyoruz gibi bir durum oluştu. İyi o zaman, sen yeni oyuncularla oyna demiyor eski oyuncu ama ruhundan hissediyorum biraz. İsteksizlik var. Dolayısıyla tam olarak ters durumlarda olmamıza rağmen böyle benzer bir durum çıktı ortaya. Önceki farkın gerilimi de vardı tabi.
Bu yüzden sizin sorunuzun cevabı bana göre evettir. Ama gözüken, apaçık bir şekilde ortada olan birşey değildi. Hepimiz, muhtemelen seyirci de bu durumda olabilir. Hepimizin şuurunun altında "Şu iş bitse de lige konsantre olsak." olabilir. Dışta değil yalnız yanlış anlamayın. Yönetim en ufak bir ihmal yapmadı. Kampımızı da yaptık. Oyuncumuzu da aldık. Şunu da yaptık bunu da yaptık. Aksine yönelik hiçbir kelime duymadım. Tabi geçen seneki kadar istemedik buna katılıyorum.?
Taraftarın da bu süreçte motivasyonunu gerektiği kadar sağlayamadığı yönünde öz eleştirimizi de o anda yaptık. Geçen sezonki Asvel ve Canaria maçlarıyla aynı seviyede öneme sahip Kyiv maçında salonda yeterli bir kalabalık olmamasından dolayı üzüntü duyduğumuzu belirttik ve ekledik. "Bu kupada gerçekten yükselmek isterdik." Hocamızın da yanıtı aynı şekilde oldu; "Ben de çok isterdim."
Forumumuzda tartışılan en önemli konulardan biri de Milan Gurovic'ti. Gurovic geldiğinde ne kadar büyük bir beklenti içine girdiğimizden, şampiyonluğunun yarısının geldiğini düşündüğümüzden bahsettik. Tabi beklentilerimizin karşılığını alamadığımızdan ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımızdan da. Bu aşamada hocamıza şu soruyu ilettik;
Yaptığımız iki takviye ile altı yabancı oyuncuya sahip olduk. Bu durumda oyunculardan biri dışarıda kalacak. Gurovic'in zaten düşük olan motivasyonu bu transferler ile daha da düşer mi yada bu takviyeler sonrası verim alamadığımız bu oyuncu ile yolları ayırır mıyız? Kısaca transferler öncesi ve sonrası Milan Gurovic hakkında değerlendirme yapar mısınız?
?Gurovic olağanüstü bir hücumcu. Kariyeri de hep böyle geçmiş. Bana sorarsanız da zirvesinde basketbolunun. Ve geriye doğru gitmeye başlamış. Camianın beklentileriyle şu anki durum arasında baya bir fark var. Aramızda bir uyum sağlanamadı sanırım. Gurovic gerçekten kariyeri iyi, ofansı çok çok iyi, pası düzgün, gayet olgun bir oyuncu. Savunması çok iyi değil ama. Bazen yapıyor, bazen yapmıyor. Fakat efektif olarak kazandırdığı maç benim hatırladığım kadarıyla iki tane var.
Sorun ondan kaynaklanıyor olabilir, bizden kaynaklanıyor olabilir. Benden kaynaklanıyor olabilir, kulüpten kaynaklanıyor olabilir. Hepsi birden de olabilir. Ortada bir sonuç var ki beklentinin karşılığı alınamıyor. Keçi boynuzu gibi bir çıkıyor bir yok oluyor. Asla bu Gurovic?e yönelik bir suçlama değil, kulübe de değil. Ama nedense istikrar gerçekleşmiyor. Bunun gerçekleşmesi için ben elimden geldiği kadar şans veriyorum. Hatta bazı oyunculara haksızlık bile yaptım. Haksızlık olmasa da biraz kısıtladığımı düşünüyorum onun lehine. Ama sonuç çıkmadı.
Yönetim de bundan memnun olmayınca oraya bir alternatif getirelim dediler. Bu Gurovic?in yeterli randıman vermediğinden değil. Birgün randıman verecek diye yönetim de bekliyor. Kısaca kadrodan gönderilmesi söz konusu değil. Örneğin kupada yarı finalde sakatlık nedeniyle yorgun düşüp elenmiş olmak takviyeyi tetikledi. Gurovic?le ilgili durum bu. Benim için de net bir şey değil. Ben de onla sürekli oynayıp onu kazanmak ve 25-30 sayılar atıp maç kazandırmasını isterdim ama bu istikrarı bir sebepten sağlayamadık.?
Milan Gurovic'in kariyeri boyunca devamlı sorumluluk aldığını, gerektiğinde maçı tek başına aldığını, gerektiğinde de son topları sayı yaparak maç kazandırdığını belirterek onunla ilgili bir sorunumuzu dile getirdik. "Şut kaçırabilirdi, ilk geldiğinde deniyordu da. Atıyordu veya atmıyordu. Son maçlarda ise bir türlü şut denemiyordu. Sorumluluk almaktan kaçıyor, 20 yaşında genç bir oyuncu gibi köşeye saklanıyordu." Bu yorumumuz üzerine hocamız görüşlerine şöyle devam etti;
?Şimdi ona da haksızlık etmeyelim, kendimize de haksızlık etmeyelim ama. Ona haksızlık etmeyelim çünkü hücum organizasyonlarımız ona mükemmel pozisyonlar hazırlayacak kadar olgunlaşamadı. Olgunlaşamamasının sebebi de sürekli sakatlıklar, antrenör değişikliği, kadro değişikliği nedeniyle sistem değişimi. Hiçbir zaman o duruma, oturmuş bir hücuma sahip bir takım hüviyetine gelemedik. Gelme şansımız oldu ama o dönemde de o atıldı oyundan. Dört maç eksik kaldı. Şimdi basketbolda beklenti önemli ama bir de sonuç önemli. Bize sonuç vermedi. Ee atıldı da ondan sonuç vermedi. Sakatlandı da ondan sonuç vermedi. Biz organize olamadık ondan sonuç vermedi. Hiç fark etmez. Sonuç olmadığı zaman alternatifini geliştireceksin. Sonuç olarak hala oyuncumuz ve öyle kalacak. Belki son maçın son üçlüğünü sokacak, şampiyonluğu kazandıracak. Tarih de onu yazacak. Benim için hala kıymetli. Hep destek verdim ama yönetim de alternatif istedi ve oldu.?
Hepinizin bildiği gibi Zizic'in gitmesinin ardından özellikle pota altında rotasyon sıkıntısı yaşadık. Bu dönemde transfer beklentilerimiz üst seviyeye çıkmıştı. Şu gelsin, bu gelsin, şurada eksiğimiz var, burada eksiğimiz var derken uzun bir vakit geride kalmıştı. Tabi bu sırada da ligde, Avrupa'da ve Türkiye Kupası'nda da maçlarımızı oynamaya devam etmiştik. Sonunda da Quinton Hosley ve Anthony Tolliver (Eyüp Yıldız ile beraber üstte) aramıza katılmıştı. Hocamıza forumda bu süreçte yaşanılanlar hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra alttaki soruyu ilettik;
Son transfer döneminde istediğimizi alabildik mi? Tolliver ve Hosley beklentilerimizi karşılayacak türde oyuncular mı? Asıl önemlisi de bu süreçte Avrupa ve Türkiye Kupası'nda önemli şeyler kaybettiğimizi düşünüyor musunuz?
?Evet düşünüyorum. Ama bu süreçte hem yönetim hem de ben çok bıçak sırtındaydık. O sırada takımda oluşan güzel kimya bize kaybetmemiz beklenilen maçları kazandırdı. Bir bakıma iyi oldu ama bu konunun Türkiye Kupası dömi finalinde bizim aleyhimize çalışacağını da fark etmememizi sağladı. Belki erken bir mağlubiyet, o sırada daha çabuk davrandırabilirdi bize. Fakat şu tarafı da var işin. Gerçekten üst düzey yetenekte ve bize hakikaten Play-Off?ta şanslı yapabilecek seviyede bir oyuncu ismi de hiç gelmedi önümüze. Hep iyi oyuncular geliyordu. Bana sorarsanız bu iki oyuncu daha da iyi oyuncular onlardan ama bunlar bile sınıf atlatacak türde adamlar değil. Biz takımı bir anda çok iyi yerlere götürecek bir oyuncu bekliyorduk ama çok gecikince, o mağlubiyetler de alınınca artık daha fazlasına dayanamayıp şu andaki mevcut oyunculara gittik. Ki bunlar da fena oyuncular değil.?
Sınıf atlayacağımızı düşünüyor musunuz?
?Eğer kimyayı sağlarsak bizim şansımızı %15?lerden %30?lara çıkarabilecek oyuncuları seçtik. Bunlar gönlümden değil de mantığımdan söylediğim sözler.?
Altı yabancıya sahip olduğumuz için bir yabancı dışarıda kalacak. Bunu nasıl ayarlamayı düşünüyorsunuz?
?Hepsinin kontratı var. Kontratları olduğu için içlerinden birini seçip göndermek çok zor oluyor. Hepsi de kadromuzda kalacak bu yüzden.?
Altı yabancıdan dolayı dışarıda kalacak oyuncunun veya takım içindeki yakın arkadaşlarının motivasyonun düşeceğine ve onlardan verim almakta zorlanacağımıza yönelik düşüncelerimizi hocamıza ilettiğimizde ise hocamızın da bizim gibi bu konudan kaygı duyduğunu öğreniyoruz.
Hocamız ilk geldiğinde bir TV programında Murat Hoca dönemi hakkında söylediklerini hatırlarsınız. Takımın başarısı için antremanlarda ve maç öncesinde herşeyin çok iyi yapıldığını ancak sahaya çıkıldığında bir türlü istenilenin yansımadığını ve kendisinin bu sebeple göreve getirildiğini söylemişti. Hocamıza programdaki konuşmalarını hatırlatıp şu soruyu sorduk;
Murat Hoca döneminde hazırlık sürecinde herşey yapılmasına rağmen sahada sonuç alamadığımızdan ve bir eksiklik olduğunda bahsetmiştiğiniz. Belki de ne olduğu bilinmeyen yada açıklanamayan bu eksiklik ortadan kalktı mı?
?Halloldu diye düşünüyorum. Çok kısıtlı oyuncu rotasyonuna rağmen geçirdiğimiz bu iyi dönemin, kazanmamızın sebebi oydu. Tabiki artık o kimyanın başka bir kimyaya geçmesi lazım. Ama o sırada kurulan kimyanın tersi o. Daha anlaşılır bir dille söyleyeyim. Arkadaşlık, gönül bağı iyi olan oyuncular birbirlerine daha iyi pas verir, sahada daha iyi anlaşır. Bunlar o dönemde bir şekilde kuruldu. Takım içinde zararlı olmayan daha yakın arkadaşlıkları olan ufak ufak alt gruplar oluşur. O alt gruplar oluştu ve o uyum sayesinde biz bu durumdayız hala. Yalnız şimdi o kimyanın parçalanıp yeni grupların oluşmasıyla yeni bir kimya yaratılması gerekiyor. Bu yüzden sıkıntılı bir dönemdeyiz. İnşallah atlatırız ama çok zorlanacağız. Murat?ın döneminde sahada, antremanda neler çalışıldığını ben biliyordum ama maça çıkıldığında oraya yansımıyordu. Yansıması için neler yapılabilir diye Murat?la çok konuşuyorduk ama bir türlü yol alamıyorduk. Fenerbahçe maçında belki o yansıyacaktı. Benim gelmemle değil de Fenerbahçe olmasıyla alakalı olarak da yansıdı sanırım ama yönetim buna dayanamadı. O yüzden koç değişikliği gibi gelişmeler oldu. Yoksa evet sahaya yansımayan bir şeyler vardı. Herşey yapılıyordu ama bir eksik vardı. Şimdi de aynı şey benim için de söz konusu mesela.
Bir koç işlerin iyi gitmediğini hissettiği an çok zorlanır. İki tavır vardır bu koçlar için; Bir tanesi cesaretten karar alma. Bir tanesi de korkudan karar alma. Şimdi ben ilk geldiğimde cesaretten tavır aldım. İlk başta taktikten çok motivasyona yönelik iki tane antreman yaptırdım öyle maça çıktım. Yani riske girdim. Şimdi o kadar çok kazanmak istiyorum ki, o kadar çok şampiyonluk ihtimali var ki. Uzun zamandır şampiyon olamadık falan. Hadi koşun oynayın diyemiyorum artık. Diyorum ki şunun solunu kapattırayım, bunun sağını kapattırayım vesaire. Sonra adamların kafasına habire yeni şeyler giriyor. Kafaları karışıyor. Buna overcoaching denir. Fazla koçluk yapmak yani. Anlıyor musunuz? Burada kendimi eleştiriyorum. Bu söz konusu ama bu bir dönem tabiki. Yapılacak bir şey yok bunu atlatacağız bir şekilde. Şimdi gidip oynayın eğlenin desem inanmayacaklar çünkü suratımdan öyle olmadığı belli yani. (Gülüyoruz) Belki şimdi bir antrenör değişikliği olabilir yine ama. (Hoca gülüyor bu sefer de eğlenceli anlar yaşanıyor. ) O zaman tamamen diğer takımlara döneriz tabi.?
Hocanın göreviyle ilgili esprisinin ardından gelecek dönemde koç olarak çalışıp çalışmayacağını yada eski görevine dönüp dönmeyeceğini soruyoruz kendisine.
?Bu sorunun da iki kanaldan cevabı var. Bir tanesi şu anda yönetim de belirttiği, benim de böyle istemememe rağmen belirttiğim şekilde kanuni anlaşmamız Haziran sonuna kadar. Teorik olarak ben işin içindeyim ve olmak da istiyorum ama bu gerilim altında olmamak istiyorum. Hem yaşım gereği hem de yaşam şeklim gereği daha genç bir insanın bunu taşıması lazım. Dolayısıyla işin içerisinde olmak benim tercihim. Ya genç bir antrenöre sorumluluk verip biraz denetleyen durumda olmak yada çok karizmatik, bütün dünyada yankı uyandıracak bir antrenörün gelmesini sağlayıp geride durmak. Böylece birçok yerli ve yabancı oyuncuyu da daha kolay getirebiliriz Galatasaray'a. Galatasaray?da imaj değişikliği yapmak benim yönetime önerilerim arasında. Yönetim bunu kabul ederse inşallah böyle yapacağız.?
Ya şampiyon olursak o zaman devam edecek misiniz?
?Şampiyonluk lafını ettiğiniz zaman o kadar değişiyorum o kadar gevşiyorum ki. Ovvvv... (Bir gülme tutuyor tekrar bizi.) Çünkü 35 sene olmuş. 1974?ten beri yapıyorum bu işi. İlk önce 1973?te Erman?a (Kunter) koçluk yaptım Galatasaray Lise takımında. Bir maçta koçsuz kaldılar. Beni aldılar, götürdüler öyle başladılar. Yani 35 senedir işin içerisindeyim ama A takımda hiç şampiyon olmadım. Gençlerde, yıldızlarda, liselerde her kategoride oldum ama A takımda olmadım. Çok feci istiyorum. (Hoca bunu söylerken de çok hırslıydı.) O yüzden düşünemiyorum bile ne olacağını. Belki de şampiyon olduktan sonra tamamen basketbolu bırakabilirim.?
Keyif sigarası der gibi "Keyiften Hocam keyiften." diyip gülüşüyoruz o sırada. Sonra hocamızı ileriki dönemde yine görevde göreceğimizi tahmin ettiğimizi söylüyoruz. Koray Hoca da devam ediyor sonra;
?Zaten iki taraf açısından da akıllıca olur. Çünkü ben hem basketbola bütün hayatını vermiş birisiyim, hem camianın içinden birisiyim, 3 sene falan gittim dışarı. Bir Taçspor bir de Kombassan Konya deneyimim var. Onun dışında hep Galatasaray?daydım. Dolayısıyla bizdeki "o iki senede bir seçim oluyor ya", o seçim nedeniyle olan aksamaları, kulübün içerisindeki politik yapıları vesaire bilirim. Kulüp benden daha iyi bir danışman bulamaz. Ne kadar araştırırsa araştırsın. Ben kulübümden daha çok sevdiğim bir yer bulamam. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım. Dolayısıyla iki taraf açısından da beraber çalışmakta yarar var. Ama hangi seviyede olur bilemiyorum. Eğer şampiyon olursam belki keyiften bir sene daha yapmak isterdim.?
Hocanın yüzünde o isteği, arzuyu ve hırsı gördüğümüzde onun da bizim kadar şampiyonluğu istediğini anlıyoruz ve kendisine şampiyonluğu bizim kadar istediğini söylüyoruz. Hoca da gür bir sesle şöyle diyor;
"Hiç kimse benim kadar isteyemez"
Forumda sık sık konuşuyoruz ve dert yanıyoruz. Oyuncularımızın devamlı sakatlanması, devamlı birilerinin eksik olması, kadroyu bir türlü tam olarak sahada göremememiz bizi çoğu zaman üzüyor bazen de sinirlendiriyor. Sağlık ekibine de sitem dolu sözler sarfediyoruz. Hocamıza da bu şikayetlerimizi iletip Sağlık Ekibi'ni soruyoruz;
Devamlı sakatlıklarla karşılaştığımız gerçeğini göz önünde bulundurursak Sağlık Ekibi'nde memnun olup olmadığınızı öğrenebilir miyiz
?Ben son derece memnunum. Ama açık söyleyelim acaba sorusu sizler gibi benim ve yönetimin de aklına geldi. Ve son 15 günü çok gergin geçirdik hep beraber. İlk önce Toni?nin şimdi Milan?ın sakatlığıyla. Daha erken çıkabilirler sahaya, Cücü çıktı ama bu sefer de onun adelesi gerilmeye başladı. Benim bilgim ve tecrübem dahilinde diyebilirim ki sağlık ekibiyle ilgili hiçbir sorun ve şikayetimiz yok.?
Oyun sistemimiz hakkında forumda da tartışmalarımız sürüyor. Geçen sezon hızlı ve agresif bir oyun şekline sahipken bu seneye akılcı ama yavaş basketbol oynayan bir takımla başlamıştık. Hocamıza takımın oyun tarzı hakkında bir soru soruyoruz;
Geçen sezon hızlı ve agresif bir oyun şekline sahiptik. Bu sezona ise Yugoların da gelmesiyle yavaş bir basketbol oynamaya başladık. Hızlı ve agresif oynayarak şampiyonluğa ulaşmak bizim için daha iyi değil mi?
?Bir açıdan doğru düşünüyorsunuz ama bir açıdan da yanılıyorsunuz. Gerçekçi baktığımızda şampiyonluğu hep yavaş oynayanlar kazanmıştır. Galatasaray?ın son şampiyonluğu hariç. Ama sezgisel olarak doğru bulduğum taraf da bizim ekolümüz baskılı ve hızlı olmalıdır. Seyirciyle bütünleşebilmelidir. Dolayısıyla geçiş döneminde ikisinin arası, belki de ne olduğu belli olmayan bir şeyler olacak. Ama benim de istediğim baskılı, hızlı bir basketbolla kolay sayılar bulmak, hızlı oynayıp seyirciyi etkileyip o etkinin rakibe ve hakeme yansımasını sağlamak. Kısa vadede olur mu bilemiyorum. Ayrıca Murat?ın yavaş oynatmak istediğini düşünmüyorum. Benim zamanımdan çok fazla fast break sayısı vardı sene başında.?
Sene başındaki takımın geçen seneki tadı vermediğini ve taraftar olarak o takımı çok benimsediğimizi söylüyoruz. Hocamız da tekrardan o atmosferi istediğini söylüyor. Tabi şu anda geçiş döneminde olduğumuzu da ekliyor. Bizler de sayımız az da olsa taraftar olarak her zaman geçiş döneminde takıma destek olacağımızı söylüyoruz. Hoca da ekliyor;
?Allah yardım ederse bu adaptasyon dönemini mağlubiyetsiz geçersek önümüz açık, rahatlarız hızımızı aldığımız zaman. O zaman seyircinin de hoşuna gider gelmeye başlar ama alacağımız bir mağlubiyet hem seyircide, hem camiada hem de gerçekte matematik olarak bir düşüş sağlayacaktır. Çünkü o zaman ikinci sırayı yitireceğiz. Eşleşmeler daha zor olacak. Bunu hiç istemiyoruz.?
Geçen sene Oyak Renault, Alpella gibi düşük seviyedeki takımlara maç kaybettiğimizi ve böylece yerimizi de yitirdiğimizi anıyoruz hep beraber. Hocamız da bize katılıyor;
?Şu ana kadar o olmasın diye zorladık ve Allah?a şükür iyi gittik. Epey de başarılıydık ama şu anda kimya değişikliğinden dolayı çok karmakarışığız. Bu yüzden bütün dikkatim orada. Verdiğim cevaplara bakarsanız diğer sorularda da hep aklım orada yani. Farketmişsinizdir.?
Basketbol oyunu için oyun kurucu pozisyonunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Takımın bir numaralı oyun kurucusu durumundaki Rashid Atkins konusunda ise çoğumuzda belli tereddütler var. Bu konuda hocamıza kısa sorular soruyoruz.
Atkins son maçlarda çok formsuz görünüyor. Elinde de çok top tuttuğunu düşünüyoruz. Atkins konusunda düşünceniz nedir?
?Setlerimiz sakatlıklardan dolayı yerleşmediği için zorlanıyor. İlk top onda olduğu için pas veremediği zaman son top da onda kalıyor ve bu onun için sorun oluyor ve kötü gözüküyor. Kadroyu oturtup setleri tam oynayıp, herkesin eline top değdiği zaman hücum etse çok etkili olacak. Biz de onu çalışıyoruz zaten şimdi.?
Peki sağlık sorunları halloldu mu?
?Sağlık sorunu onun hallolacak bir şey değil çünkü midesinden ülser ameliyatı geçirmiş. Ülser kansere çevirirken, mide delinirken ölümden dönmüş. Zaten vücudunda kesik izleri var. Bu çeşit hastalıklar gergin insanlarda olur. Ben de bunun başlangıcını yaşadım sonra atlattım. Dolayısıyla Atkins?in yapısı sürekli kendini geren düzeyde. Tekrarlar mı tekrarlamaz mı bilmiyorum ama şu anda iyi gözüküyor. Aslında altıncı yabancıyı kullanmayıp ona bir şey olursa diye alternatif düşünüyordum. Yalnız iki tane çok iyi oyuncu bulunca yönetim de dayanamadı. Birini almayalım der gibi oldum, hangisi dediler, ben de cevap veremedim. Dolayısıyla rezervimiz kalmadı. Bu yüzden Atkins?in başına bir şey gelirse ağır tehlikedeyiz.?
Taraftar Hosley'nin (Eyüp Yıldız bu sefer de Hosley ile üstte) gelmesine çok sevindi. Mükemmel bir hücum potansiyeli var. Onu nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?
?Hem 3 hem de 4 olarak kullanacağım. İlk olarak 3 olarak kullanacağım ama yeri geldiğinde, dört kısaya dönmek istediğimde falan 4 olarak kullanacağım. Buradan da penetre edip şut attırmaya çalışacağım. Açık sahada da kullanmak istiyorum. Zaten biz istemesek de o kullanacak. (Biz de gülerek tepki veriyoruz.) Set oyunlarında daha çok isolation olarak kullanmak istiyorum. Birebir yani. Ama setlerin oturmasını beklemek gerekiyor bunun için de. Zaman alacaktır.?
Yaşanan duraklama döneminin ardından Galatasaray'da basketbolun tekrar sevilmeye başlandığını biliyoruz. Yavaş yavaş taraftar profili değişiyor basketbol seyircisi de oturmaya başlıyor. Eskiden 10-15 kişilik maçlarımızı da hatırlıyoruz. En azından birkaç yüz kişilik kemik bir basketbol seyircisi oluşmuş durumda. Bu aşamada özellikle bu kemik taraftar yada salona gelmeye gayret gösteren arada bir gelen taraftar takıma karşı belirli bir yakınlık hissediyor ve takımı benimsiyor. Tabi bu benimseme uzun sürmüyor ve sonraki sene tüm kadro değişiyor. Tekrar bir basketbol seyircisi oluşması falan derken tekrar sezon bitiyor. Kısacası kısa vadeli planlardan dolayı basketbolumuz geldiği bu noktadan ileri gidemiyor. Özellikle forum olarak uzun vadeli planlara dayalı bir basketbol şubesi istiyoruz ve forumda konuşulanları da hocamıza söyledik. Bu sorunumuzun çözümünü de kendisine soru olarak kendisine iletiyoruz;
Galatasaray Basketbol Şubesi ne zaman uzun vadeli planlar yapmaya başlayacak?
?Şimdi hem dileklerimiz var hem de gerçeklerimiz. Gerçeğimiz şu. Galatasaray Spor Kulübü'nde iki senede bir seçim var. Böyle bir şey olduğuna göre iki senede bir planların, politikaların değişmesi bir gerçek. Acı, hoş olmayan bir gerçek. Dileğimiz de bir müessese kulübü gibi sporun sadece yürek ve ruh olarak değil aynı zamanda istatistik olarak, plan, program, kararlılık olarak da yapıldığını göstermek. Dolayısıyla bu kararlılığı yani iki senelik, üç senelik, dört senelik planları, ortaya koymak nasıl olabilir bunu düşünmeliyiz. Bu zaten benim de yönetime sunduğum bir öneri. Yani şubede daimi duran, profesyonel, maaşlı, danışmanlık yapan, planları değişimlerden koruyan bir merci oluşturulması. Yiğit Şardan ve Ahmet Dedehayır'a bildirdiğim bir şey bu. Onların da bildiği bir şey. Uzun zamandır Galatasaray'da bunun çözümü, istikrarlı planların çözümü, profesyonelleşme olarak adlandırıldı. Kongreden seçimden bağımsız, sürekli orada kalan, daha önceden kurulmuş politikanın devamlılığını sağlayan, bir profesyonel ekibin işin içinde olması kısacası. Ama uzun zamandan beri yapılamadı. Bu yönetim yapar mı yapmaz mı bilmiyorum. Dolayısıyla bu gerçeğimiz bizim.
Şimdi bir de dileğimiz ve projemiz var. Şimdi gönlümdekini söylüyorum. Evet benim peşimde olduğum budur. Benim asıl yönetmek istediğim budur. Yani yönetim kurulu değişse bile, "Bir dakika, biz üç senelik plan yaptık, mesela Antonio Graves bizim planımızda 2 numaradan 1 numaraya geçecek, bizim kalıcı play maker'ımız olacak, dolayısıyla her sene Türkiye'de kalacak, bu yüzden onla bu kadar sene kontrat yaptık, şimdi bu kontratı bozarsanız bu kadar para ödemek zorunda kalırsınız ona göre haa" diye yönetim kurulu üyelerine karşı çıkabilen ve orada planı koruyan ayrı bir yapılanma oluşturmak. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama gerçekçi de gelmiyor hani.
Burada biraz Don Kişot?luk var mı yok mu işte bu da benim Challenge?ım. Yani bu sene Galatasaray?ı şampiyon yapmak kadar 35 senedir çektiğim problem bu. Bir kere 4 senelik program yaptım, onda da dünya ikincisi oldum Galatasaray Lise takımıyla. Yaa Türkiye?de hiç yapılmaz 4 senelik planlar. Belki nadiren müessese kulüplerinde yapılır. O da Efes Pilsen gibi kurdu mu sistemi tak tak tak üst üste şampiyon olur. Neden Galatasaray?da bu olmuyor, çok üzücü bir şey. Sorun iki senede bir seçimin olması. Alternatifi ne? Profesyonel, para alan, sağlam kontratlarla kulübe bağlanmış, çok büyük tazminatı olan bir ekibin işin içerisinde olması.?
Efes Pilsen'e mi benzemek düşündüğünüz?
?Ama Efes Pilsen müessese olduğu için onun böyle bir derdi yok. O kafadan böyle yapıyor. Bir düşünsene Efes Pilsen kadar planlı ve programlıyız artı Galatasaray?ız. Manyakça bir şey olur, delice bir şey olur, çıldırırız hepimiz. Hakikaten yer yerinden oynar.?
Eskiden sponsorluk olmadığı için uzun vadeli işler yapılamıyordu. Şimdi sponsor var, onun sayesinde böyle planlar yapılamaz mı?
?Yapılabilir. Burada şöyle bir şey söz konusu ki zaten nerdeyse benim zihnimi okuyorsunuz. Zaten çok da derin bir konu değil. Herkes görebilir bunu.?
Hocamıza basketbol şubesiyle yatıp kalktığımızı, normal olmadığımızı, hasta olduğumuzu söylüyoruz ve gülüyoruz hep beraber. Bu söyleşinin güzel yönlerinden biri de hocanın sıcak olmadığına yönelik söylemlerin doğru olmadığını gördük ve çok sevindik.
Hocamız kaldığımız yerden şöyle devam etti;
?Gerçekten Graves ve Tolliver buna örnek, yani tutulabilecek oyunculara. Huyu güzel, coachable, basketbolu da güzel. Bu üç özelliği de iyi olan bu oyuncuların NBA hayalleri de var ama. Dolayısıyla bunlar sana uzun süreli bağlanmak istemiyorlar. NBA?yi denemek istiyorlar. Yahut da ona öyle bir teklif yapacaksın ki hayallerini satın alacaksın. Sorun burada. Ama sizle tamamen aynı kanıdayım. Özellikle Graves?e kulüp tarafından iyi bir teklif yapılırsa, onun hayalleri satın alınırsa çok güzel olacak. Benim de niyetim bu.?
Eskiden bu tür oyuncuları çok kaçırdık. Sezon sonu yerine şimdi bu tür hamleler yapsak oyuncuları elimizde tutmamız kolay olmaz mı?
?Şu anda gündem de bu. Bu yüzden yöneticilerimize şeyi teklif ettim. Ben şampiyonluk telaşından, korkusundan, detaylarıyla uğraşmaktan kim kalacak, kim gidecek, kim gelecek onlarla uğraşamıyorum. Bu işlerle uğraşan departmanlar var, Amerika?da olsun Avrupa?da olsun. Böyle bir departman kuralım dedim. Şu anda üstünde çalışılıyor. Belki kurulamayacak ve yine bana kalacak. Ben de aynı kanıdayım ama sizlerle. Önümüzdeki 20 gün içerisinde bu konuya bir açıklık gelecek inşallah. Fakat biraz karamsarım kendi açımdan. Çünkü benim de onların peşlerinden koşup, başlarını ağrıtacak kadar enerjim yok, çünkü kafam öbür tarafa gidiyor. Kimin solunu kapatayım, kimin sağını kapatayım vesaire. Kısacası gerçeğimiz bu. İhmal altında da değil ama konuşuluyor.?
Sene başında koç konusunda yavaş davranmamızdan dolayı yerli rotasyonunu oluşturamamıştık. Bu konudan taraftar olarak memnuniyetsiz olduğumuzu hocamıza da ilettik ve gelecek sezona dair planları var mı diye sorduk bu konuda. İşte verdiği yanıt;
?Bana ne kadar tehlikeli bir soru sorduğunuzun farkında mısınız? Tehlikesinin ne olduğunu biliyor musunuz? Ben şimdi herhangi bir isim verdiğimde şampiyonluğa oynadığını düşündüğüm oyuncularımın durumunun ne olacağını yani. O yüzden size evet diyeyim yeter. Evet çalışıyoruz. Daha evvelden bu hataların yapıldığına da evet. Yine de yapılabilir. Söyleyeyim size. Zaten benim de derdim bu. Bana sorarsanız ayrı bir departman kurulmalı. Yaparlar mı yapmazlar mı bilmiyorum ama umutlu değilim. Sadece paralel bağlantı olmalı. Hiç laf sızmamalı. Ve ayrı bir ekip tamamen hem yabancılar hem yerliler üzerinde çalışıp, onlarla yavaş yavaş kişisel görüşmeler yapıp, belki gizli kontratlar imzalayıp, en kaliteli oyuncuların gelmesini veya elimizdeki kaliteli oyuncuların kalmasını sağlamalı.?
Bu sırada bazı oyuncuları para ve bütçe yüzünden kaybetmediğimizi, beklettiğimizden dolayı ve koçun belli olmamasından dolayı kaybettiğimizi konuşuyoruz. Hocamız da devam ediyor sözlerine;
?Geçen sene benim izlediğim veya sonradan duyduğum kadarıyla antrenör seçiminde yaşanan tereddütler nedeniyle, ortalığın karışık olduğu dönemde diğer takımlar yol almış biz geride kalmışız. Şampiyonluğa giden en önemli faktör de Türk oyunculardır. İki sebepten dolayı. İki tanesini sahada tutmak mecburiyetindesin. Ve burası Türkiye?dir. Ne olursa çoğunluk yerlilerdir ve taşıyıcı unsur onlardır. Dolayısıyla bu çok önemli bir konudur. Bu yüzden bütün kaygılarınızı ben de paylaşıyorum. Şu aşamada pek fazla yapabileceğim bir şey yok gibi görünüyor. Bunların orada yayınlanması bilinçte bir takım değişiklikler yapar mı bilemiyorum. Ama ben kişisel olarak bunun farkındayım. Ali Türsan farkında. Bu konu üstünde çalışıyoruz. Tabiki gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorum. Tekrarlıyorum iki sebepten dolayı. Benim enerjim takımı şampiyonluğa götürmeye ancak yetiyor. Yönetim bunu da benden bekliyor ama o kadar agresif çalışamam. İhmal etmiyorum ama o agresiflikte de değilim.?
Gelecek sezonla ilgili bazı oyuncular hakkında isteğimizi belirtsek de hocamız etik olmadığını düşünerek bu düşüncelerimize karşılık vermek istemiyor. Şöyle ki;
?Bu konuda bir şey söyleyemem. Şimdi bir rakamlar var bir de fadakarlık denen bir şey var. Şampiyonluğa asıl götüren fedakarlık. İşte bunların olması için, işte o eksik dediğimiz dalga var ya, o sayede olurdu bu. Şimdi böyle bir haber çıktı mıydı ben onu orada zar zor ikna etmişim zaten. Sonra kenara çekiliverir, kimse de fark etmez. O zaman da kaybolur gider bu şampiyonluk hayali. Bu yüzden bu konu çok kritik ama anlıyorum sizi.?
Departmanlar kurulamaz mı şimdi diye soruyoruz ve aldığımız yanıt şu oluyor;
?Maddi kaygılar fazla. Sene başındaki kadar rahat değiliz. Tabi bir de onların da dikkati şampiyonlukta yani yönetimin. Şansımız az olmasına rağmen herkesin gönlü o taraflarda yeni gelenlerle beraber. İşin enterasını da en kötü dönem şu anda. Yani bir sancı yaşıyoruz.?
Sponsorumuzla ilgili hepimizin derdi malum. Bunları hocaya anlatıyoruz. Kısaca üvey evlat muamelesi gördüğümüzü, pastanın büyüğünün başkalarının aldığını falan. Hocamız da bizle aynı şeyleri düşünüyor;
Sponsorumuzla ilgili neler düşünüyorsunuz?
?Benim şu ana kadar geldiğim andan bu yana en ufak bir sponsor konusu bile geçmedi kafamdan. Bunu politik bir cevap olarak algımayın. Ama sizin gibi yani bir taraftar gibi ben de memnun değilim. Aynen dediğimiz sebeplerden dolayı. Yalnız şunu da göz ardı edemeyiz. Acaba sponsor Fenerbahçe?ye o rolü mü verdi, Fenerbahçe?nin davranışı o rolün büyümesini mi sağladı? Bunun üstünde de düşünmek gerekir. Şu da bir gerçek ki onlar çok karizmatik bir koçla çok sağlam bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma o kadar güçlü tazminatlarla bağlı ki deminkine ne kadar benziyor bakın. Onların yönetiminde bir değişiklik olsa bile koçta ve planda devamlılık sağlayan bir şey yaptılar. Dolayısıyla yine istikrar meselesiyle ilgili. Özetle ben de memnun değilim. Koç olarak hiç düşünmedim, problemim yok ama taraftar olarak ben de memnun değilim. Bizim ikinci planda olmamız beni de rahatsız ediyor. Tabi bu konuda onlar mı aldı sponsor mu verdi diye düşünerek kendi öz eleştirimizi de yapmamız lazım.?
Son yapılan transferlerden sonra rakiplerimizin büyük bir kaygıya düştüğünü gördüğümüzü söylüyoruz hocamıza ve bu konuda görüşlerini almak istiyoruz.
?Aynen katılıyorum. Şey de çok önemli yalnız. En iyi malzeme elinizde olduğu zaman bazı kötü sonuçlara da sebebiyet verebiliyorsunuz. Böyle bir tehlike seziyorum şu anda takımda. Zamanla geçer mi geçmez mi yoksa benim korkum mu bilmiyorum.?
Taraftar desteği ile hocamıza ve takıma yardımcı olacağımızın sözünü veriyoruz ve bunun etkilerini soruyoruz?
?Benim korkum her zaman olacaktır da bu destek ne kadar yüksek olursa takım için o kadar iyi olur. Çok yuvarlak oldu ama daha net anlatayım. Şimdi bir dönem olacak. Eski rollerinden yeni rollerine geçen eski oyuncuların gönül kırıklıklarının acısını yaşadıkları, yenilerin gelip kendilerine yer açmak için agresiflik yaptıkları, benim antremanlarda bir şeyleri göstermek için kızdığım falan gerilimli bir dönem olacak. Şimdi onun başındayız daha. Bu dönem geçtikten sonra bizim takımın çok baskılı, çok hızlı yani seyirciyi coşturacak ve devreye girmesini sağlayacak, rakibi korkutacak, biraz önce dediğiniz gibi sadece zihinlerde değil de sahada da korkutacak ama, hem oyuncuların hem seyircinin baskısıyla gergin ortamın lehimize döneceği yeni bir dönem yaratmak zaten benim istediğim. Murat?ın da vaktiyle düşüncesi buydu. Hızlı oynayan, baskılı savunma yapan, çok değişen, set set oynamayan. Ama şu sıralarda oyunculara bazı şeyleri ezberletme nedeniyle bunlar geriye çekiliyor tabi. Dolayısıyla bir dönem var ve bu dönemi aşmamız lazım. Yalnız işin enterasını bu dönemi aşarken mağlubiyet alır da ikinclikten üçe dörde kayarsak bu sefer eşleşmeler ileride zorlaşıyor. Bu yüzden gerginiz aslında. Bu gerginliği ortadan kaldırmaya yardımcı olacak şey de taraftar.?
İkinci bitireceğiz inşallah diyoruz ve hocamız da ekliyor;
?İkinci bitirirsek ben size söyleyeyim. Şansımız %50lere varır, %51'lere varır hatta.?
Salonda yaşadığımız aksaklıklar ortada. Salonla ilgili forumda konuştuklarımızı hocamıza anlatıyoruz. Tabi Eyüp abi klasik olarak Abdi İpekçi'yi sıkıştırıveriyor laf arasına . Bizler gülüyoruz, hoca anlamıyor nedenini ama sorumuzu da soruyoruz;
Neden bir türlü salonla ilgili sorunlarımız çözülemiyor? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
?Ben henüz daha büyük salona geçmek için hazır olmadığımızı düşünüyorum. Benim de gönlümde daha büyük bir salona geçmek yatıyor ama daha o kadar hazır olmadığımızı düşünüyorum. Ayrıca hazır olduğumuzda da direk olarak büyük bir salona geçmek yerine iki salon kullanmaktan yanayım. Daha önce futbolda da olduğu gibi olabilir. Galatasaray eğer organizasyonlarını müessese kulüpleri seviyesine getirirse, silahı onlardan üstünlüğü, seyircisidir bir de basketbol geçmişidir. Gerçi geçmiş eşitlendi artık ama seyircisidir ruhudur kalibidir kısacası. Dolayısıyla biz müessese kadar organize olup artı yüreğimizi koyduğumuz zaman çok etkili olacağız. Kalbimizi oluşturan kısım da seyirci. Seyircinin sahadan uzaklaştığı her salon bizim aleyhimize çalışacaktır diye düşünüyorum. Öbür yandan da baktığımda dışarıda kalan insanlar, önemli maçlardaki sıkışıklık, kombinelilerin oturamaması ayrı bir rezalet zaten, vesaire diye düşündüğümüzde ileride çift salon kullanmalıyız. Çok seyircinin geleceğini düşündüğümüz maçları büyük salonda diğerlerini de küçük salonda oynayıp, ama her maçta tribünleri doldurup, istediğimiz tarz basketbol oynayıp, bunu ekolleştirip (Gülüyor hoca burada.) yani hep baskı yapan, hep hızlı oynayan, hep bunaltan, hep çok değişen bir ekole geçtiğimizde o zaman hem seyircimizin şevki artacaktır. Sonra da başarı gelecektir arkasından.
Öndeki tribünlere gelirsek onların yok olması tam bir skandaldır. Nedenlerini öğrenmeye çalıştım, işin içinden çıkamadım. Epeyce karmaşa var içerisinde. Hakikaten işime konsantre olduğum için uğraşmak da istemiyorum ama bana sorarsanız bir skandal. Birisi parasını vermiş orada o yer yok. Bitti. Ancak şunu söyleyebilirim. Sizden ve o durumda olanlardan ricam bunu bir doğum sancısı olarak algılayın. Ve ileride bunun olmayacağını düşünün. Ama tribünde iyi bir planlamanın da olması gerekiyor. İki tür taraftar var diye düşünüyorum ailesiyle gelen ve bağıran taraftar. Bunların salon içinde koordinasyonunun da iyi sağlanması gerekiyor. Bu da apayrı bir mesele.
Tıpkı transfer konusunda kurmayı düşündüğümüz departman gibi bunla ilgilenen de birilerinin olması gerekiyor profesyonel olarak. Hatta bu daha önemli. Neden daha önemli? Galatasaray çok popüler bir marka. Basketbol da çok güzel bir spor belki de ikinci dünyada futboldan sonra, belki de birinci. Galatasaray ile basketbol bir arada olunca nasıl oluyor da satmıyor, yer yerinden oynamıyor bunun üzerine gitmek lazım. Dolayısıyla bir marketing sorunu var. Hem bu ticari meselelere bakacak hem de tribün organizasyonlarına bakacak bir departman daha gerekiyor.?
Fenerbahçe maçında kapıda yaşanan sorunları tekrar gündeme getirerek üzüldüğümüzü bildiyoruz. Hocamız da bize katılarak;
?Bunun çözümü belli. Bunu profesyonel bir iş olarak görmek gerekiyor. Mesela yeni bir marka çıkıyor, onu nasıl duyuruyorlarsa Galatasaray basketbol şubesinin de tribünüyle, takımıyla bir marka yönetilir gibi yönetilip, seyiriciyle ilişkiler kuran bir sisteme geçmesi lazım. Ben bütün bunların hepsinin altından kalkamam. Sizi dinliyorum ama siz de beni duyun yani. Murat da kalkamaz. Murat üstelik çok enerjik bir insan, hem kafası daha hızlı çalışır hem daha genç. Benim kadar tecrübeli değil ama daha hızlı çalışabiliyordu, biraz baş ediyor gibi gözükse de o da edemiyordu. Dolayısıyla benim yapabileceğim bu söylediklerinizi sizlerden almak kendi ürettiklerimle yönetime iletmek. Yönetim yaptı yaptı, yapmadı genel kurul seçim olduğu gün orada gidip konuşmak. Hayatımda hiç konuşmadım orada ama bu sefer konuşacağım inşallah. ?
Aslantepe'de yapılması düşünülen salon hakkında bilginiz var mı? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
?Bundan iki ay evvel ilk geldiğim dönemde, Aslantepe?nin yanında bir salon yapılması konusunda Ali Türsan?ın yönetime teklif yaptığını biliyorum. Ondan beri takımla uğraştığım için bilgim olmadı ama sizlerle aynı fikirdeyim bu konuda. Herşey değişir. Futbol maçından önce oynanan bir maç tıklım tıklım dolar. Kadron da doğru kurulduysa tren hızlı hızlı gitmeye başlar. Çok önemli bir faktör ama yine aynı duruma geldik arkadaşlar. Şu anda şampiyonluğa yoğunlaşmış durumdayım ama bu iş bittikten sonra Galatasaray basketbol şubesinin uzun vadeli planlarla profesyonelleşmesi konusunda bütün kulis ve politikaları yoğun bir şekilde yürüteceğime dair sizlerin vasıtasıyla herkese söz veriyorum.?
Bizler de hocamıza bu konuda sonuna kadar destek olacağımızı belirtip taraftara bir mesaj vermesini istiyoruz.
Son olarak taraftara mesajınızı iletir misiniz?
?Deminden beri konuştuklarımın özeti bir mesaj aslında. Yani şu sırada bir adaptasyon dönemi geçiriyoruz. Bu adaptasyon döneminde kazanırsak ne ala zaten taraftar da memnun olur, biz de memnun oluruz. İşler iyi gider ve büyür. Yalnız biz şu sırada kaybedersek işlerimiz çok zorlaşacak. Tabiki uyum gelmiş olacak ama bu uyum sırasında, bu zor dönemde taraftarımızın da bu uyumun içinde olup bize destek olması takıma sınıf atlatır. Hem çok fazla.
Biz sadece bilimsel yoldan gidersek başaramayız. Sadece yürekle gidersek de başaramayız. Duygusallığın ağır bastığı bir sistem bizim için en ideali. Kağıt üstünde Efes Pilsen de Telekom da Fenerbahçe de bizden öndeler. Hatta Beşiktaş ve Banvit de bütçe ve organizasyon açısından çok yakınlar. Nereden üstünlük sağlayacağız peki? Bir seyircin var bir de Galatasaray diye neyse işte o var. İfade edilemeyen bir şey o da. Bir sinerji yaratmamız lazım.
Kısaca şunu söylemek istiyorum. Yeni iki oyuncunun katılmasıyla şansımız çok daha yükseldi. Biz daha da iddialı bir şampiyon adayı olduk. Sizleri de katkı vermeye bekliyoruz. İhtiyacımız olan para veya basketbolun bilimselliği değil. İhtiyacımız olan inanç ve yürek. Başka bir şey değil.?